Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Sinan Ateş’in büyüdüğü mahalleden izlenimler: Ülkücü gençlerde hayal kırıklığı ve öfke bir arada

Eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş’in Ankara’nın göbeğinde öldürülmesi son yıllarda en büyük etkiyi yaratabilecek siyasi cinayetlerden biri. Ateş’in ölümünün ardından başta MHP olmak üzere Cumhur İttifakı ortaklarının sessizliği ve cinayetin organizasyonunda yer aldıkları gerekçesiyle tutuklananların kimlikleri büyük ve karmaşık bir yapıya işaret ediyor. Sinan Ateş’in büyüdüğü Bursa-Osmangazi’de yaşayanların da kafaları karışık, hem hayal kırıklığına uğramış hissediyorlar hem de fazlasıyla sinirliler.

Sinan Ateş’in ailesi, kendisinin de büyüdüğü Bursa’da, Osmangazi ilçesindeki Başaran Mahallesi’nde yaşıyor. Mahalle oldukça dar sokakların ve eski binaların bulunduğu bir yer. Ara sokakları oldukça sessiz. Bursa halkı, mahallede genellikle orta-alt diyebileceğimiz gelir grubuna sahip insanların yaşadığını söylüyor. Mahalledeki gergin ve ağır hava sokaklar dolaşırken seziliyor. Sizin yabancı olduğunuzu anlayan ve neden geldiğinizi de tahmin eden bakışlarla da sık sık karşılaşıyorsunuz.

Ateş’in ailesinin yaşadığı ev iki katlı, eski bir bina. Evin tam önüne iki tenteden oluşan bir taziye çadırı kurulu. Çadıra doğru yürüdüğümde saat 12:00’ye geliyor. Çadırın hemen önünde altı kişi oturmuş ve ateş yakarak ısınıyor. Bu kişilerden biri Sinan Ateş’in babası Musa Ateş. Kendisi öğleden sonraya kadar burada oturup taziye için gelenleri kabul ediyor. Sinan Ateş’in eşi ve kızları ise evin içinde.

İnsanlara başsağlığı diledikten sonra oturduğumda Sinan Ateş’i nereden tanıdığımı soruyorlar. Gazeteci olduğumu ve kendisinin mahallesine haber yazmak için geldiğimi söylüyorum. Oturanların bazıları Ateş’in akrabaları, bazıları ise arkadaşları. Bana karşı sıcak davranıyorlar ancak fazlasıyla da ketumlar. Yine de merak ettiğim konuları cevaplamaktan çekinmiyorlar.

Sinan Ateş için kurulan taziye çadırı

Göz göre göre gelen cinayet

Diyalog kurmaya daha açık olanlarla konuşmaya başlıyoruz. Aslında ülkücü camiada güncel gelişmeleri takip edenler için Sinan Ateş’in vurulmasının şaşırtıcı olmadığını söylüyorlar. Kamuoyunda tehditler aldığına yönelik çok sayıda haber okumuştuk. Yakın çevresi tehditlerin bir aydan uzun zamandır yapıldığını söylüyor. Ülkücü gelenek içinde özellikle “ast-üst” hiyerarşisinde şiddetin yer aldığını kabul eden bir kişi, tokat atma ya da kamuoyunda aşağılama gibi cezalandırma yöntemlerinin yer aldığını ancak cinayetin kesinlikle bu kültüre ait olmadığını savunuyor:

“Tokat atma vardır bu harekette, birini çağırırsın, fırça atarsın ya da tokatlarsın. Bazen küçük düşürebilirsin ama öldürmek nasıl olur ki?”

“Yine arabayla gitse belki olmazdı”

Sinan Ateş’in bir başka yakını ise Ateş’e uzun süredir tehditler geldiğini doğrularken bu nedenle yanında hem koruması hem de kuzeni olan Selman Bozkurt ile gezdiğini söylüyor. Hatta cuma namazına normalde arabayla gidiyormuş Sinan Ateş ama o gün yürüyerek gitmeye karar vermişler. Bir yakını bunun için “Belki yine arabayla gitse bunlar olmazdı, kader böyle bir şey” diyor.

Bakanlık ve iktidar yetkililerinin kendilerine ulaşıp ulaşmadığı hakkında ise konuşmak istemiyorlar. Bu sırada iki çakarlı araç geliyor çadıra doğru. Milli Yol Partisi yetkilileri, kalabalık bir ekip halinde geliyorlar. Önce çadır önünde Ateş’in yakınlarına başsağlığı dileyen partililer daha sonra dua ediyorlar, ardından eve girip Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş’e de taziyelerini iletiyorlar. Partililer de yavaş yavaş sokaktan ayrılıyor.

Sinan Ateş’in babası Musa Ateş başsağlığına gelenleri kabul ediyor, ancak çok az konuşuyor. Öğle ezanı okunduktan sonra Sinan Ateş’in yakınları da yavaş yavaş hareketlenmeye başlıyor. Akşam namazından sonra okunacak mevlid için hazırlık yapacaklarını söylüyorlar. Ben de yanlarından ayrılıp mahallede biraz daha geziniyorum. Bazı sokaklarda Sinan Ateş’in isminin yazıldığı duvarlar gözüme ilişiyor. 

“Bursa Ülkü Ocakları’na kimse gitmiyor”

Mahalle esnafı, Sinan Ateş’in öldürülmesiyle ilgili konuşmaktan çekiniyor. Yerel gazeteciler ise soruşturma hakkında Sinan Ateş’in yakınları dışında ülkücü camianın da fazla bilgisi olmadığını söylüyor. Buna rağmen Ateş’in ölümü özellikle kendisini örnek alan gençlerde küçümsenmeyecek bir travma yaşatmış. Öyle ki konuştuğum bazı kişiler, “Bursa Ülkü Ocakları Başkanlığı’na neredeyse hiç kimse gitmiyor” diyor. 

Sinan Ateş için mezarının hemen yanında bulunan Emir Sultan Camii’nde mevlit okutulacak. Ateş’in yakınları bana yaklaşık 20 bin kişinin katılabileceğini söylüyorlar. Hatta çekim yapacaksam erken gitmem gerektiğini de belirtiyorlar. Ben de bu yüzden saat 4’e doğru camiye gidiyorum.  

Hayal kırıklığı ve öfke bir arada

Vakit geçtikçe kalabalık artıyor, cami meydanına afişler asılıyor. Bir yandan da lokma dağıtılıyor. Ancak kalabalık 20 bin kişiyi bulamıyor. Mevlide katılanlar ve o sırada meydanda ve avluda bulunanların sayısı 4 bin civarında. Sinan Ateş’in babası burada da taziye mesajlarını kabul ediyor. Taziye için gelenlerden biri de İYİ Parti Sözcüsü Kürşad Zorlu. O da daha sonra mevlide katılıyor. İçeride mevlid okunurken meydanda konuştuğumuz insanlarda bahsettiğim hayal kırıklığı ve öfkeyi bir arada görmek mümkün.

Sinan Ateş’in mezarı

Bu sırada mevlidi takip etmeye gelen az sayıda gazeteci arkadaşımla konuşurken yanımıza bir genç gelip bize Sinan Ateş’in yaka fotoğrafıyla iğne veriyor. Arkadaşımla gazeteci olduğumuzu belirterek fotoğrafları takmayacağımızı söylüyoruz. Ancak resimleri uzatan genç “Taksanız da taraf olmazsınız abi” diyor. Yine resimleri alıyoruz ama takmıyoruz. 

Selman Bozkurt da mevlide katıldı

Bu arada Sinan Ateş’in hem kuzeni hem de koruması Selman Bozkurt da mevlide geliyor. Ateş’in öldürüldüğü saldırıda omzundan yaralanan Bozkurt yaklaşık bir haftadır Ankara’da tedavi görüyordu. Aynı gün taburcu edilen Bozkurt, Ankara Emniyeti’ne ifade verdikten sonra Sinan Ateş’in mevlidine katılmak için Bursa’ya gelmiş. 

Özeleştiri çağrısı

Konuştuğum gençlerden biri Sinan Ateş suikastıyla ilgili gelişmeleri yakından takip etmeye çalıştığını belirtirken gözaltına alınan kişileri gördükçe kendi düşüncelerini de sorguladığını belirtiyor: “Ülkücü hareket, içindeki ‘şiddet eğilimleri’ için özeleştiri yapmalı.” Bir başka ülkücü ise “Bu cinayet ancak Erdoğan isterse çözülür” diyor.

Emir Sultan Camii Meydanı

Sinan Ateş’in yakınları, özellikle MHP’nin suskunluğuna fazlasıyla içerlemiş durumda. Hatta pek çoğu bu suskunluğu anlamlandıramadığını ve tutuklanan bazı şüphelilerin MHP ile bağı ortaya çıktıkça iplerin onarılmayacak şekilde kopabileceğini vurguluyor. Yaşananlardan rahatsız olan ancak konuşmaktan çekinen yüzlerce MHP’linin ise aileye ulaşarak başsağlığı dilediklerini ve rahatsızlıklarını bildirdiklerini öğreniyorum. 

Tekbir ve intikam sloganları

Mevlit bittikten sonra kalabalık cami meydanında buluşuyor. En önde bir grup Sinan Ateş’in afişini açıyor, diğer grubun ellerinde ise büyük bir Türk bayrağı var. Kalabalık, tekbir getirerek Sinan Ateş’in yaklaşık 500 metre ilerideki mezarına doğru ilerlemeye başlıyor. Ara ara ilahi okuyan zaman zaman tekbir getiren kişilerin arasında hem bireysel hem de bir süre sonra kitleselleşen şekilde “intikam yeminleri” duymak mümkün.

“Allah bunu bilip de söylemeyeni kahretsin”

“Sinan’a uzanan eller kırılsın”, “Hepimiz Sinan’ız şehadete hazırız” ve “Dişe diş kana kan, intikam” sloganlarıyla birlikte mezara ulaşan kalabalık önce “Ülkücü Marşı” söylüyor, sonra da dua ediyor. Musa Ateş’in yanında dua eden hocanın ikinci cümlesi “Allah, bunu bilip de gizleyeni, görmeyeni, söylemeyeni, dahil olan herkesi kahhar ismiyle kahretsin” oluyor.  

Yürüyüşe katılanların ve çevreden destek verenlerin kahir ekseriyeti orta yaşlı erkeklerden oluşuyor. Sokakta ise bu kalabalığa destek veren ve ülkücü işareti yapan mütedeyyin yaşlı kadınlar ve genç kızlar gözüme ilişiyor. Sokaktan geçen bazı kişiler ise tedirginlikle mezarlığa doğru bakıyor. Saat 20:30’a doğru kalabalık yavaş yavaş dağılmaya başlıyor. 

Sinan Ateş’in ailesinin yaşadığı mahalledeki sessizlik akşam saatlerinde yerini mezarı başında atılan öfke dolu sloganlara bırakıyor. Ülkücü hareket içinde ciddi bir rahatsızlık olduğu kesin ancak bu öfkenin siyasi bir değişime yol açacak kudrete sahip olup olmadığını kestirmek mümkün değil. Konuştuğum her ülkücünün öfkesi aynı yere yönelmiyor. Bazı ülkücüler yakınlarını kaybetmelerine isyan etseler de öfkelerini yönelttikleri bir özne şu aşamada yok. En azından bunu açıktan paylaşmıyorlar. Öte yandan açık konuşan, hatta kafasındaki fikirler net olan insanlarda da benzer bir çekingenlik söz konusu.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.