Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Işın Eliçin yazdı: Ya Türkler de İsrailliler gibi aslında demokrasi istemiyorlarsa?

Dr. Ofer Grosbard İsrailli bir klinik psikolog, karşılaştırmalı kültür araştırmacısı, yazar ve eğitimci. Hafta başında Yedioth Ahronot gazetesi için kaleme aldığı makale, önce başlığı, okuduktan sonra da savunduğu tez ile dikkatimi ve ilgimi çekti. Başlık şöyle: Ya İsrailliler aslında demokrasi istemiyorlarsa? Görür görmez, “Aha!” dedim, belki de bizim sorunumuz da bu.

Makaleye spot olarak başlığın hemen altında şu satırlar var:

Fikir: Yozlaşmış kişiler iktidara seçiliyor, canları ne isterse yapıp yaptıkları yanlarında kalsın diye kuralları değiştiriyorlar, sonra da düzen getirdikleri iddiasıyla böbürleniyorlar; ama onları suçlamamalıyız -onları biz seçtik, üstelik de hatırı sayılır farkla.

“Ne kadar da benziyormuş İsrailli seçmenlerle Türkiye’deki seçmenlerin tercihleri” diye düşünmeden edemedim. Yazının tamamını okudum ve sizinle de paylaşmaya karar verdim.  

Dr. Grosbard makalesinde, İsraillilerin oylarıyla iktidara getirdiği hükümete bakıyor ve tercihlerini şu üç kişiyi örnek vererek sorguluyor: Aleyhinde açılmış yolsuzluk davaları devam eden Başbakan Binyamin Netanyahu, kabinesine Başbakan Yardımcısı ve Sağlık Bakanı olarak aldığı, eskiden İçişleri Bakanlığı da yapmış, aşırı dinci Şas Partisi kurucusu ve yolsuzluk yapmaktan, rüşvet almaktan hüküm giymiş Aryeh Deri ve kabinede Ulusal Güvenlik Bakanı olarak görev yapan, Araplara karşı şiddeti teşvik eden kışkırtıcı tutum ve açıklamaları nedeniyle hakkında defalarca dava açılmış, nihayet bir seferinde ırkçılıktan hüküm giymiş faşizan Yahudi Gücü Partisi lideri Itamar Ben-Gvir.

Dr. Grosbard bir anekdot ile Eski Ahit’ten de bir mesel anlattıktan sonra, “güçlü lider” arayışına referansla İsrail toplumunda çoğunluğun güce ve gücün kötüye kullanılmasına (yolsuzluk) açıkça ya da örtük hayranlık duyduğunu belirtmiş. Nedenine dair mesleki birikiminden yararlanarak yazdıkları çarpıcı:

Demokrasi verili değildir ve önkoşul olarak belirli bir gelenek ve psikolojik çerçeve gerektirir.

Her demokratik toplumda temel değerler olan bireysel haklar ve kendini gerçekleştirme açısından düşünmek için, birey önce kendisini gruptan ayırmalı, grubun baskısından kurtulmalı ve kendisine konsantre olmalıdır.

Batı’da son 500 yıldır devam eden bu süreç yaratıcılığı, bilimi ve demokrasiyi doğurmuştur.

İçten gelen yaratıcılık, dışarıdan gelen taklidin tam tersidir; bilim dinin karşıtıdır ve bilim insanı daha yüksek bir güce değil, kendisine ve bilgisine güvenir.

Bu demokratik sürecin sonunda birey, kendisine hizmet eden yöneticiyi özgürce seçer, diktatörlükte olduğu gibi tam aksine yöneticinin hizmetkârı olmayı değil.

Demokratik olmayan toplumlarda birey, otoriteyi dışarıdan arar, ondan korkar ve bu nedenle kişisel sorumluluk kabullenmekte güçlük yaşar. Geleneksel toplumlarda yaygın olan otoriter ebeveynler, bu davranış modelini yetişkinlikte bile teşvik eder.

Bu da bizi en başa götürüyor: Vatandaşlar neden yozlaşmış liderleri ve demokrasilerine zarar verenleri bilinçli olarak seçiyor? Bazı rejimler demokratik süreci kullanarak nasıl antidemokratik hale geldi?

Yanıt: Biz hâlâ bir kabile/aşiret toplumuyuz ve çoğumuz dışarıya bakıyor, güçlü bir otorite figürü talep ediyoruz.

Böyle bireylerin, bireysel haklar ve kendilerini gerçekleştirmek gibi kaygılardan ziyade, daha fazla grup uyumu ve güç duygusu talebi olur.

Dr. Grosbard, yozlaşmışlığı tescilli  “güçlü lider” peşindeki İsrailli seçmenlerin sayısındaki artışa bakıp, bu durumu ülkesinin hızla üçüncü dünya ülkesi olma yolunda ilerlediğine işaret sayıyor. Makalesini ise hicivle noktalıyor:

Kabul edelim, güçlerini kötüye kullanan yozlaşmış insanları seviyoruz. Onlarla empati kuruyor, belki de onlar gibi olabileceğimizi umuyoruz.

Ben bunu kendi ülkem için kabullenmeye ne hazırım ne de istekli ama benzerliklere de gözlerimi kapayamıyorum…

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.