Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Uzmanlar Medyascope’a anlattı | Akran zorbalığı (3): “Yönetmelikte yapılan düzenleme Milli Eğitim Bakanlığı’nın öngörüsüzlüğüdür”

Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği’nde akran zorbalığının disiplin suçu sayılması hakkındaki değişikliğini Eğitim Sen MYK üyesi Simge Yardım ve Veli-Der Başkanı Ömer Yılmaz Medyascope’a değerlendirdi. Eğitim Sen MYK üyesi Yardım, MEB’in akran zorbalığına dair somut bir araştırmasının ve veri çalışmasının olmadığını belirterek, “Bunu çözmek için sadece cezacı bir mantıkla ‘Ben bunu cezalandırıyorum ve suç sayıyorum’ demenin pedagojik açıdan da bir anlamı yok” dedi. Veli-Der Başkanı Yılmaz da akran zorbalığına ilişkin yönetmelikte yapılan düzenlemeleri, “Milli Eğitim Bakanlığı’nın öngörüsüzlüğüdür” sözleriyle değerlendirdi. 

Resmi Gazete’de 15 Kasım 2022 tarihinde yayınlanan Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikle “Akran Zorbalığı” ve “Siber Zorbalık” liselerde disiplin suçu sayılmaya başlandı. Yapılan değişiklikle “Tekrarlayan çeşitli davranışlarıyla başka bir öğrencinin, sosyal veya duygusal gelişimini olumsuz yönde etkileyecek şekilde akran zorbalığı yapmak, okul yöneticilerine, öğretmenlerine, çalışanlarına, öğrencilere ve eğitim ortamlarında bulunan diğer kişilere sözle, davranışla veya sosyal medya üzerinden hakaret etmek, hakareti paylaşmak, başkalarını bu davranışa kışkırtmak, bu kişileri tehdit etmek, bilişim araçları veya sosyal medya yoluyla eğitim ve öğretim faaliyetlerine, kişilere ve kurumlara zarar vermek” disiplin suçu olarak tanımlandı. 

Eğitim Sen Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi hukukçu ve rehberlik öğretmeni Simge Yardım, akran zorbalığının uzun zamandır devam eden bir sorun olduğunu belirterek, akran zorbalığının ilkokuldan başlamak üzere tüm kademelerde yoğun bir biçimiyle arttığına dikkat çekti. Pandemi sürecinin, çocukların davranışlarında ciddi olumsuz etkileri olduğunu söyleyen Yardım, “Okullar, akademik başarının da ötesinde aynı zamanda bir sosyalleşme aracı ancak son zamanlarda sosyalleşme sürecinin de dışında kalan ve bütün zamanını evde ve bilgisayar başında geçirmek zorunda kalan çocukların gelişimi özellikleri etkilendi” diye konuştu. Akran zorbalığının basına yoğun bir biçimde yansımaya başladığını belirten Yardım, yönetmelikte yapılan değişikliği hatırlatarak asıl sorulması gereken sorunun “Bu bir cezalandırma yöntemiyle çözülebilir mi, çözülmeli mi” olması gerektiğini vurguladı. 

“MEB’in okullarda yaşanan bu tarz sorunlara dair somut veriler oluşturup, bir politika geliştirmesi gerekir”

Yardım, Bakanlığın çocukların gelişim özelliklerini de düşünerek akran zorbalığının nedenlerini de araştırması gerektiğini vurgulayarak şöyle konuştu:

“Artan bir akran zorbalığı var ancak Milli Eğitim Bakanlığı bunun sebeplerini araştırarak bir veri oluşturması gerekir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın buna dair hiç çalışması yok ve bunu çözmek için sadece cezacı bir mantıkla ‘Ben bunu cezalandırıyorum ve suç sayıyorum’ demesinin pedagojik açıdan da bir anlamı yok. Ciddi anlamda tartışmalı bir karar aslında. Milli Eğitim Bakanlığı’nın okullarda yaşanan bu tarz sorunlara dair somut araştırmalar yapıp, somut veriler oluşturup, buna dair bir çözüm önerisi politika geliştirmesi gerekir. Buna dair bir şey yapılmıyor, en temel beklentimiz bu.”

Yardım, okullarda çocuklara destek sunmak açısından pedagojik danışmanlar olduğunu ancak sayılarının yetersizliği sebebiyle çok kalabalık sınıflı okullarda tek rehber öğretmenin çalıştığını belirtti. Bazılarında ise hiç olmadığını söyleyen Yardım, “Bu koşullarda da rehber öğretmenlerin bu alanlara dair çalışma yürütmesi de mümkün olamıyor” dedi. 

“Disiplin yönetmeliği itaat eden, baskıya dair herhangi bir söz üretmeyen nesiller yetiştiriyor”

Eğitim Sen olarak cezalandırıcı yönteme en başından beri itirazlarının olduğunu söyleyen Yardım, şöyle konuştu:

“Resmi Gazete’de yönetmelik ilk yayınlandığında ‘Bu cezacı anlayışı kabul etmiyoruz’. Okullara bu anlayış getirilemez çünkü disiplin yönetmeliği itaat eden, baskıya dair herhangi bir söz üretmeyen, kendini ifade edemeyen nesiller yetiştirmenin hedefi haline gelmiş oluyor. O cezalandırma süreciyle sürekli karşı karşıya kalan lisedeki bir öğrenci, bir süre sonra artık o cezayı ve o ceza anlayışını benimseyen, kendini geliştiremeyen bir noktaya da düşebilir. Okullar o nedenle ceza anlayışından uzaklaşmalı ve daha yapıcı, sorun çözücü, çözüm odaklı anlayış temelinde devam etmeli. Ceza verdiğinde bu işi çözebilir mi mümkün değil çözemez çünkü sorunun esası çok başka bir şey. Esasına inmediğinizde maalesef çözüm odaklı olmayacağını önümüzdeki süreçte de görmüş olacağız.”

“Çocukların kişisel haklarının korunması açısından olumlu değerlendirilebilir”

Yönetmelikte yapılan değişiklikle, “Bilişim araçları veya sosyal medya yoluyla eğitim ve öğretim faaliyetlerine, kişilere ve kurumlara zarar vermek” ve “Okul yöneticilerinin, öğretmenlerinin, çalışanlarının ve diğer öğrencilerin izinsiz olarak görüntülerini çekmek, kaydetmek, paylaşmak” da disiplin suçları arasında sayıldı. Yardım, bu düzenlemeye ilişkin, “Bunun etkisi büyük oranda var ama bir taraftan da olumlu bir yanı şu olabilir. Çocukların kişisel haklarının korunması, çocuk haklarının sözleşmesi açısında da bazen bazı çocukların görüntülerinin paylaşılması bir hak ihlali doğurabiliyor. Bazen farkında olmadan bir öğretmenin ya da bir arkadaşının bu çocuğun fotoğrafını paylaşması bazen çocuk haklarını ihlal suçunu doğurabilir. Bu anlamıyla olumlu değerlendirilebilir” diye konuştu.

“Eğitim politikalarında neyi öncelerseniz ya da nasıl bir toplum inşa etmeye çalışıyorsanız buna uygun müfredat oluşturursunuz”

Çocuklardaki davranış problemlerinin her geçen gün arttığına dikkat çeken Yardım, “Ülkede yaşanan pek çok şey çocukları maalesef etkiliyor” dedi. Milli Eğitim Bakanlığı’ndaki en temel problemlerden birinin çocuklara dair veri oluşturmak ve politika üretmek açısından çok fazla çalışma alanı olmasına rağmen buna dair hiçbir şey yapmadığının altını çizen Yardım, şöyle konuştu:

“Milli Eğitim Bakanlığı, öncelikli olarak çocuğun üstün yararı ilkesinden hareketle çocukların tüm gelişim alanlarına dair politika üretmeli çünkü eğitim dediğimiz şey bir toplum inşasında en temel araçtır. O nedenle siz eğitim politikalarında neyi öncelerseniz ya da nasıl bir toplum inşa etmeye çalışıyorsanız buna uygun müfredat oluşturursunuz. Buna uygun bir öğretmen profili yaratırsınız birikimiyle ve buna uygun da bir okul ortamı yaratırsınız. MEB’in yaptığı şey tam da bu aslında. Uzunca süredir MEB, çocukları önemseyen, çocukların eğitim hakkını önemseyen bir yerden politik hat çizmiyor. Tam da kendi siyasal iktidar anlayışına uygun bir nesil yetiştirmeyi hedefliyor. Düşündüğümüzde aslında şiddet eğilimi üzerinden de baktığımızda bu tür kadına yönelik şiddet uygulayan, çocuğa yönelik şiddet uygulayan kişiler bu eğitim süreci içerisinden geçmiş kişiler bir biçimiyle. Bu eğitim sürecinde bu davranışları şiddet eğilimleri çözülebilir miydi? Elbette ki çözülebilirdi ama buna dair söz üretmek gibi bir politikası olmadı mevcut siyasal iktidarın.”

“Akran zorbalığı derinleşen bir toplumsal sorundur”

Yardım, “Akran zorbalığı kesinlikle toplumsal bir sorundur ve her geçen günde derinleşen toplumsal bir sorun olarak nitelendirilebilir” dedi. “Eğitim, toplumun tamamıdır” diyen Yardım, bir ülkenin tamamının bu sürecin içerisinde olduğunu belirtti.

“MEB, kamuoyu baskısı yüzünden düzenleme yaptı”

Veli-Der Başkanı Ömer Yılmaz da akran zorbalığı videolarının sosyal medyada yaygınlaşması ve kamuoyu baskısı sebebiyle Milli Eğitim Bakanlığı’nın yönetmelikte düzenlemeye gittiğini vurgulayarak şunları söyledi:

Yönetmelikte yapılan düzenleme Milli Eğitim Bakanlığı’nın öngörüsüzlüğüdür. Son zamanlarda sosyal medya üzerinden görülen akran zorbalıkları kamuoyu yarattı. Dolayısıyla yönetmelikte buna göre bir düzenleme yapıldı. Bu düzenleme çok daha önceden yapılabilirdi. Bence bu düzenlemede bir öngörüsüzlük var, daha önce yapılabilirdi ama bunu göremediler. Akran zorbalığı meselesi kamuoyunun da dikkatini çekti, çok tepki alınca buna yönelik bir düzenleme ihtiyacı duydular. Kamuoyunun bir baskı yaratması vesilesiyle yönetmelikte bir düzenleme yaptılar.”  

“Mesele akran zorbalığının örtbas edilmesi değil”

Yılmaz, akran zorbalığının sonuçlarından ziyade akran zorbalığına yönlendiren nedenlerin gündeme taşınmasının daha önemli olduğunu vurgulayarak şöyle konuştu:

“Milli Eğitim Bakanlığı’nın buna yönelik tabii ki okul yönetimini öğretmenleri kollayıcı bazı değişikliklere gitmiş olabilir ama burada mesele bu durumun örtbas edilmesi değil. Mesele akran zorbalığını görünür olmaktan çıkarmak değil. Meselenin aslı bu çocukları akran zorbalığına iten durumları değerlendirerek, ortadan kaldırmak. Bu bir nevi olayların, olguların üzerine sünger çekmektir. Bu görüntüler sosyal medyada yayınlanmazsa bundan sonra akran zorbalığı bu okulda olmayacak mı, olacak. Bizim öngörümüz o.”

“Siyasi şiddet dili çocukları etkiliyor”

Akran zorbalığına götüren nedenlerin en başında ekonomik sebepler olduğunu vurgulayan Yılmaz, “Özellikle aile içi şiddetin artması ve bunun çocuğa yansıması. Bu illa fiziki şiddet değil, sözlü şiddet de olabiliyor. Diğer taraftan toplumsal ve siyasi şiddet dilinin etkisi, gerek medya gerekse de farklı kanallardan bu şiddet dilinin görünüyor olması bu çok önemli. Siyasi dildeki şiddet çocuklara sirayet ediyor bir nevi. Diğer taraftan televizyon dizilerinde kullanılan dil, dizilerin içeriği çocukları çok etkiliyor” diye konuştu.

MEB neler yapıyor?

MEB’in internet sitesinde son olarak 2008 yılında “Öğrencilerin Şiddet Algısı” ile ilgili araştırma yapılmış. MEB’in “Uluslararası Rapor, Araştırma ve Yayınlar” için son araştırmasını 2011’de yaptığı görülürken, akran zorbalığı ve öğrencilerin şiddete bakış algısına ilişkin konularda 2008’den bu yana herhangi bir veri ve rapor bulunmuyor.

MEB’in “2019-2023 Stratejik Planı”nda ise “Dijital içerik ve becerilerin gelişmesi için yapılması istenen proje için tespitler” kısmında siber zorbalıktan bahsediliyor ancak araştırmalarda ortaöğretim ve lisede fiziksel, sözlü zorbalığın gittikçe yaygınlaştığı görülüyor. Öte yandan, Bakanlık 5 Ekim’de akran zorbalığı konusunda bazı broşür, kitapçık, sunu, farkındalık ve psiko eğitim programları yayınladı.

Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, bugün (23 Ocak) yaptığı açıklamada, “2023 öğretmen atamasında rehber öğretmenlerimizi her okulda bir tane olacak şekilde planlıyoruz” dedi. 

OKUYUN: Uzmanlar Medyascope’a anlattı | Akran zorbalığı (1): Türkiye’de öğrencilerin yüzde 24’ü her ay birkaç kez zorbalığa maruz bırakılıyor | “Olumsuz ebeveyn-çocuk ilişkileri akran zorbalığına zemin hazırlıyor”

OKUYUN: Uzmanlar Medyascope’a anlattı | Akran zorbalığı (2): “Akran zorbalığı da çocuk istismarıdır”

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.