Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Kemal Can yazdı: Anketler ne yapmak istiyor?

Kritik yıl 2023’ün ilk anketleri peş peşe yayınlanmaya başladı. Seçim yaklaştıkça anketlerde, anket kuruluşlarında ve anket yorumlarında yüksek enflasyon kaçınılmaz olacak. Herkes önüne (işine) gelen her veriyi kullanarak keskin sonuçlara varıyor. Taksici sohbetlerinden analiz yapan gazeteciler gibi kişisel gözlemlerini bilimsel veri gibi sunan siyasetçiler görüyoruz. Sosyal medya hesaplarından özel anket düzenleyip  “sürpriz” muştulayan fenomenler çıkıyor. Her kategoride böyle “veri” bolluğu olunca, bir taraftan izahı giderek zorlaşan tuhaf farklar, diğer taraftan da her türlü spekülasyona/manipülasyona imkan veren malzemeler ortaya çıkıyor. Güvenilirlik, yerini akılda kalma ve etkileşim hızına bırakınca herkesin kullanabileceği ve her teze dayanak yapılacak iddialar ortaya atılabiliyor.

Süreklilik gösteren güvenilir anketlerde, AKP ve CHP gibi büyük gövdeli partilerin oy seviyelerinde çok büyük dalgalanmalar yok ama küçük ve orta boy partilerde -anlamlı bulmanın zor olduğu- çelişik grafikler izleniyor. Hem farklı kuruluşların anketleri arasında hem aynı firmanın farklı aylara ilişkin ölçümlerinde, bazı partilerin oy oranlarında beş puana (kendi oylarının üçte biri veya yarısına yakın) ulaşan farklar görülüyor. Bazı anket şirketleri yüzde bir civarındaki partileri, bindelik farklarla sıralamaya kalkıyor (Bu seviyedeki ölçümlerin tamamı hata payı içinde -altında- olduğu için herhangi bir sayısal anlamı yok aslında). En çok okunan haberler, en çok tıklanan paylaşımlar hep sayılardan destek alıyor.

Bazı araştırmalara göre iktidarda oy toparlanması var ve sürüyor, bazılarına göre vardı ve yavaşladı, bazılarına göre ise tekrar tersine döndü ve yeniden inişte. Muhalefet oyları hakkında da benzer iddialar ileri sürülüyor. 2018 seçimi referans alınınca önemli artış, yakın dönem anketleri ile karşılaştırınca önemli ivme kaybı görülüyor. Kararsızlar, bahar havası gibi aşırı istikrarsız. Daha önce kararsızların büyük kısmı iktidar seçmeninden oluşurken, şimdi muhalefet seçmeninden kararsızlara ve uç partilere doğru bir akış olduğu söyleniyor. Bloklar arasında sert kaymalar olmasa bile blok içlerinin fena halde hareketlendiği iddia ediliyor.

Seçime üç ay gibi çok kısa bir süre kalmışken anketler neden bu kadar savruk bir tablo gösteriyor? Oranlar, izlenimler ve kanaatler konusunda ciddi farklar ortaya çıkmasının sebebi, sandık yaklaştıkça aşırı hararetlenen siyasi gündem mi? Her gün yaşanan gelişmeler seçmenin kafasını karıştırıp tercihlerinde sert dalgalanmalar mı yaratıyor? Sayısal veriler arasında böylesi farkların olması, yönlendirilmiş ve manipülatif müdahaleler yüzünden mi?  Bence bu soruların çoğunun cevabı, hayır. Elbette kötü niyetli müdahaleler, çarpıtmalar oluyordur, gündem de epey kafa karıştırıyordur. Ancak ortaya çıkan dengesiz tablonun asıl sebebi, verilen cevapların ölçülmeye çalışılan şeyle ilişkisinin bozulmuş olması.

Maksatlı yönlendirmeleri, çarpıtmaları ve arkasındaki niyetleri bir kenara bıraksak bile, izlenimlerin veya sayısal ölçümlerin gösterdiklerini -özellikle de gösterdiklerini iddia ettiklerini- sakatlayan önemli sorunlar var. Bunların en başında seçmenin kendi istediklerinin yerine -çeşitli nedenlerle- ikna olduğu (edildiği) tahminleri koyması geliyor. Sıradan seçmen, siyasi gündem ve siyasi aktörlerin yürüttüğü zemini kaymış tartışmalar yüzünden “olması gerekenler” ve “olabilirlikler” rüzgarından kurtulamıyor. Bunu destekleyen paradokslardan biri, bu seçimin çok kritik bir dönemeç oluşturduğu inancı. “Bu tarihi eşikte” bütün siyasiler için ileri sürülen sorumluluk baskısı, seçmenin de üzerine çökmüş durumda.

“Kritik eşik” uyarıları öylesine büyük gürültü çıkarıyor ki, dönemecin gerektirdiği zihni faaliyet ve “özgür irade” bir türlü kendine yer açamıyor. Seçmen siyasi aktörleri vebal korkusuyla, siyasetçiler seçmeni tıpış tıpış mecburiyetiyle sıkıştırıyor. Seçmen, teknik direktörün ne yapması gerektiği hakkında fikir yürütmekten maçı seyredemez, tezahürat yapamaz hatta tuttuğu takımı bile ayıramaz hale gelmiş taraftar gibi. Bu yüzden izlenimlere ve anketlere seçmen eğilimlerinden ziyade seçmenin seçim hakkındaki tahminleri damga vuruyor. Aynı örneklem içinde, muhalefete oy vereceğini söyleyenler de iktidarın kazanabileceğine inananlar da daha fazla çıkabiliyor.

Seçmen eğilimlerindeki sayısal dalgalanmanın önemli nedenlerinden bir diğeri, tercihler yerine haleti ruhiye ölçüyor olması. Asabı bozukların ruh hali ölçümlerinin, güvenilir bir süreklilik yaratması kolay değil. Seçmenin, özellikle de muhalefet seçmeninin moral durumu, anket dalgalanmalarında bariz biçimde izleniyor. Asap bozan unsurlardan biri, iktidarın yapabilecekleri ve fütursuzluğu ile iktidar seçmeninin beklendiği gibi davranmaması. İkinci faktör ise muhalefet partilerinin seçimi kazanma konusunda ikna edici bir strateji koyup güven vermiyor olmaları. Dolayısıyla iki taraflı bir sıkıştırma altında olan seçmen, endişe batağından çıkamıyor.

Bu haleti ruhiye, çeşitli seçenekler konusunda tepki oyları veya kararsızlık tercihlerini olduğundan daha yukarıya çekiyor. Asabı bozuk, endişeli ve hatta kızgın seçmen anket gibi risksiz bir ifade alanında bu duygusunu daha sert biçimde göstermeyi tercih ediyor. Giderek gerilen muhalefet seçmeni, yapılmış bir yanlış veya eksik bırakılmış her hamle için yüksek tepki veriyor ve elbette oynak bir grafik ortaya çıkmasına neden oluyor. İktidarın gerilim üreterek kendi seçmenini ve muhalefet aktörlerini yönetme becerisi karşısında, muhalefet aktörlerinin başarılı bir kaygı yönetimi olduğu pek söylenemez. Kaygı yönetmek için “merak etmeyin” demek fazla yatıştırıcı olmuyor.

Seçmenin moral durumunu ölçen anketlerden beslenen seçmenlerin tahmin havuzu, yine anketler eliyle seçmen eğilimi olarak önümüze geliyor. “Kendini gerçekleştiren kehanet” tehlikesini yaratan bir döngü bu. Muhalefet seçmeninin moral bozukluğu, iktidarın toparlanması olarak araştırmalara yansıyor. Elbette bu sonuçlar karşısında asabı bozulan yine aynı seçmen oluyor. Oysa iktidarın  toparlanmasını -en azından bu düzeyde- sağlayacak bir gelişme olmadığını herkes biliyor. Yani olandan daha çok olmayandan kaynaklanan bir eğilim değişmesi olduğu söylenebilir. Olmayanlardan biri iktidarın kendiliğinden mum gibi erimesi, ikincisi ise muhalefetin kararlı iktidar koşusu. Anketler, seçmenin olana veya olmayana bakmasına bağlı olarak farklı şeyleri ölçüyor aslında.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.