Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Vize serbestisinde terör yasası engeli | AB’nin beklentisi en ufak sorunun “terör suçu” olarak görülmemesi

Vize serbestisinde yerine getirilemeyen altı kriterden biri olarak Terörle Mücadele Kanunu gösteriliyor.  AB’nin beklentisinin en ufak sorunun “Terör suçu” olarak görülmemesi olduğunu belirten uzmanlar, yasanın değiştirilmesinin önündeki zorlukları Medyascope’a anlattı.

Son zamanlarda vize başvurularının sıkça reddedilmesi gündemde ancak vize sorunu yeni bir konu değil. Avrupa Birliği (AB) ile 16 Aralık 2013’ten beri yürütülen “Vize Serbestisi Diyaloğu Mutabakat Zaptı”nda yer alan 72 kriterden 66’sı 8 Aralık 2018 itibariyle yerine getirilmesine karşın altı kritere ilişkin henüz bir adım atılmadı. Resmi Gazete’de de 18 Eylül 2019 tarihli Türkiye-AB Vize Serbestisi Diyaloğu kapsamında, kalan kriterlerin karşılanması ve karşılanan kriterlerin sürekliliğinin sağlanmasına yönelik, “AB ile Vize Serbestisi Diyaloğu Süreci” konulu Cumhurbaşkanı Genelgesi yayımlanmıştı. Medyascope’a konuşan Emekli Büyükelçiler Hasan Göğüş ve Selim Yenel, bu kriterler arasında en zorlanılacak konunun Terörle Mücadele Kanunu’ndaki değişiklik olduğunu anlatmıştı. 

Okuyun: Erdoğan vize sorununu çözeceğini söyledi ancak kolay olmayabilir | “Tek taraflı yapılacak işlem değil, son kararı verecek olan Avrupa Parlamentosu”

Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim görevlisi Dr. Kerem Gülay ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Başak Alpan, vize konusunda çıkarılan zorlukların terör yasası ile bağlantısını, terörle mücadele yasasının değişmesinin neden zor olduğunu, mevcut düzenlemenin ne olduğunu, Avrupa Birliği’nin Türkiye’den istediği kriterleri Medyascope’a değerlendirdi.

Doç. Dr. Başak Alpan,

“Kriterlerden biri için terörün tanımının değiştirilmesi gerekiyor”

ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Başak Alpan, vize kriterlerinde yerine getirilmeyen konulardan birinin terörizmin ve terör tanımının değiştirilmesi olduğunu belirterek, “Diğer kriterler interpol, elektronik pasaport vesaire. Onlar biraz daha yapılması kolay şeyler. Bu kriterlerden birini yerine getirmek için terörün tanımının değiştirilmesi gerekiyor ve en zor olanı da bu” diye konuştu. 

“Terörle Mücadele Kanunu, herkese terör suçlusu deme imkanı veriyor”

Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim görevlisi Dr. Kerem Gülay, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) çok kapsamlı olduğunu hatırlatarak, Türkiye’nin yanı sıra İsrail, Amerika Birleşik Devletleri, Fransa gibi çeşitli ülkelerde de bu düzenlemeye benzer yasaların olduğunu belirtti. Gülay, Türkiye’deki Terörle Mücadele Kanunu’nun ilk maddesindeki terör tanımına atıfta bulunarak şunları söyledi:

“Terör; cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, hukukî, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir.’ TMK’nın birinci maddesi diyor ki ‘Herhangi bir suç bu amaçlarla işlenirse terör suçudur.’ Dolayısıyla bizim terörle mücadele kanunumuz, sırf bu tanımıyla bile hem kolluk kuvvetlerine hem yargıya, bu tanıma uyan herkesi adi suçtan çıkarıp terör suçlusu deme imkanı veriyor.”

“Yasadaki tanım en katı, en antidemokratik diyebileceğim terör tanımlarından biri”

Gülay, bilimsel olarak terörün 250’nin üzerinde kabul edilmiş tanımı olduğunu vurgulayarak, “TMK’nın birinci maddesinde geçen terör tanımı hem örgütlülüğü içerdiği hem de anayasayı değiştirmek, ele geçirmek gibi çok genişletici bir tanımı içinde barındırdığı için bütün adi suçları bir takdir kararıyla terör suçuna dönüştürmeye imkan veriyor. Bu nedenle en katı, en antidemokratik diyebileceğim terör tanımlarından bir tanesi”  diye konuştu.

Dr. Kerem Gülay

Terör suçlusu oranları

Türkiye’deki terör tanımının ve tanımın ortaya çıkardığı sorunu anlatmak için kendi araştırmasındaki verilere dikkat çeken Gülay, terör suçlularının tüm tutuklulara oranının ABD’de binde 32, Birleşik Krallık’ta binde 24, Avrupa Birliği’nde ise 475 bin hükümlü içinde sadece bin kişinin terör hükümlüsü olduğunu anlattı. Terör düzenlemelerini en katı uygulayan Çin’in Sincan bölgesinde bile bu oranın yüzde dört olduğuna dikkat çeken Gülay, şunları söyledi:

“Adalet Bakanlığı, resmi terör hükümlüsü verilerini yayınlamıyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nda (TÜİK) cezaevi popülasyonunun istatistikleri yer alıyor. Burada tutuklu ve hükümlü sayıları var ancak TÜİK ilginç bir şekilde kaç terör hükümlüsü, kaç terör tutuklusu olduğunu yayınlamıyor. Terör suçları dışında hemen hemen önemli suç kategorilerinin rakamlarını yayınlandığını görüyoruz fakat terörizmi görmüyoruz.”

“Diğer suçlar kategorisinin oranı yüzde 16,9”

“TÜİK toplam rakamları saklayamayacağı için diğer suçlar diye bir başlık var. Bu kategoride ciddi miktarda suç olduğunu görüyoruz. Türkiye’de terör olduğu iddia edilen illere bakıldığında diğer suçlar kategorisinde artış görüyoruz. İç Anadolu’da ve bazı Karadeniz illerinde diğer suçlar kategorisinde ise ciddi düşüş görüyoruz. Diğer suçlar kategorisindeki suçların büyük bölümünün terör suçu olduğuna yönelik bir bulgu öne sürebiliriz. Diğer suçlar kategorisinin Türkiye’deki cezaevlerinin popülasyonunda oranı yüzde 16,9. Bulduğumuz ham rakam dünyanın en katı terörizm mevzuatı uygulayan ülkenin (Çin) oransal olarak dört katı. Bu korkunç bir rakam. Avrupa Birliği ortalamasının ise 53 katı terör hükümlüsü ve tutuklusu var demek. Bu çok ciddi, bunun başka bir örneği yok.” 

“Hükümet ve parlamento tarafından makbul görülüyor” 

Gülay, kanundaki terör tanımının bu kadar geniş olması ve geniş uygulamasının sebebinin sadece “siyasi irade” olduğuna dikkat çekerek “Bunun böyle olmasının sebebi hükümet, hatta parlamentonun bütün unsurları tarafından bunun makbul görülmesidir” dedi ve şunları söyledi:

“Bizim bir terör sorunumuz var. Dolayısıyla biz hukuk ve normal hukuk rejimine istisnai bir hukuk rejimi yaratıyoruz. Eskiden olağanüstü hal (OHAL) vardı, bu bölgesel bir şeydi. Şimdi bütün ülke genelinde bunu Terörle Mücadele Kanunu’yla yaratıyoruz. Biz ‘devletin bölünmez bütünlüğü’ diyerek her türlü suçu örgütlülükten, terör tanımından dolayı kapsama sokarız ve istediğimizi istediğimiz şekilde yargılarız. Bunun özü budur.”

Bu durumun teknik olarak değiştirmesinin zor olmadığını belirten Gülay, “Parlamentoda bütün yasalar gibi çoğunluğu elde edersiniz, değiştirirsiniz fakat çok başarılı terör üzerine çalışan akademisyenlerimiz var bunların çoğu barış bildirisine imza attığı için maalesef yurt dışına taşınmak zorunda kaldılar.

“Terörle Mücadele Kanunu, ülkenin açık hava hapishanesine dönüşmesinin bir yandan da bu yoludur”

Emekli Büyükelçiler Göğüş ve Yenel’in de bahsettiği Terörle Mücadele Kanunu’nun “böyle olması istendiği için” değiştirilmediğini, yasa çıkarmanın zorluğu gibi bir gerekçeye sığınılamayacağını vurgulayan Gülay, şunları anlattı:

Türkiye’de siyasi iktidarın sacayaklarından biri Terörle Mücadele Kanunu ve uygulanmasıdır. Ülkenin açık hava hapishanesine dönüşmesinin bir yoludur bu. ‘Terörle mücadele uygulamaları’ dediğimizde sınır aşırı operasyonlardan veya kolluk gücüyle insanların tutuklanıp yargılanmasından bahsetmiyoruz. Pek çok insanın en temel, basit siyasal hak ve özgürlüklerini kullanamamasından bahsediyoruz.” 

“Kolluğa, idareye, hükümete bu kadar güç veren bir yasanın değişmesi o idarenin değişmesidir”

Gülay, yasanın 90’larda çıktığını ancak 2004’te bu şekilde uygulanmadığına dikkat çekerek şöyle konuştu:

 “Birincisi, Erdoğan rejimi özellikle HDP gibi Kürt muhalefetine karşı bu kanunu kullanıyor. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı aynı kanundan yargılanıyor. Türkiye’nin en kıymetli insan hakları hukukçularından Efkan Bolaç da bundan yargılandı. Kolluğa, idareye, hükümete bu kadar güç veren bir yasanın değişmesi, o idarenin değişmesidir. O güç ellerinden gittiği, kafalarına göre herkesi alamadıkları takdirde bu iktidarı sürdüremezler Dolayısıyla Erdoğan’ın iktidarını sürdürmesiyle Avrupa Birliği’nin beklediği bu değişikliklerin yapılması taban tabana zıt. Kavramsal olarak birbirini dışlıyor. İkincisi, yasa değişse bile uygulamanın değişmesi çok zor çünkü biz bunu pek çok örnekte görüyoruz. Anayasa Mahkemesi diye bir mahkememiz var ve Anayasa Mahkemesi kararlarına uymayan ilk derece mahkemeleri var bu ülkede. Dolayısıyla yasayı değiştirdiniz, AYM’de onu söylüyor ama ‘Ben devletimin yanındayım’ diye o kararı uygulamıyorlar.”

“AİHM ilk defa bir kararında ‘siyasi amaçlı’ olduğunu söyledi”

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş kararı ve 6 Haziran’da çıkan Ayşe Sarısu Pehlivan kararı üzerinden örnek veren Gülay, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Demirtaş’ın cezaevinde olmasını hukuka aykırı bulmanın yanında, bunun siyasi amaçlı olduğunu söylüyor. Bu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarihinde bir ilktir. Bu kadar açık şekilde ‘Siz bu kişiyi siyasi sebeplerle içeride tutuyorsunuz’ demezler. Sarısu Pehlivan kararında ise ifade özgürlüğüyle ilgili ‘Spesifik bir sebep olmadan afaki karar veriyorsunuz’ diyor. Bundan dolayı insanlar hüküm giyiyor ama neden hüküm giydiklerini de bilmiyorlar” diye konuştu. 

AB’nin beklentisi en ufak sorunun terör suçu olarak görülmemesi

Terörle Mücadele Yasası değişikliği ile ilgili Avrupa Birliği’nin beklentisinin ne olduğuna ilişkin Gülay, AB’nin asıl beklentisinin “En ufak bir sorunun terör suçu olarak görülmemesi” olduğunu vurgulayarak, hemen her türlü ifadenin, her türlü eylem ve hak arayışının ‘Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne’ aykırı görülmemesi, Anayasa’yı, cumhuriyeti, siyasi ve hukuki düzeni değiştirmek olarak yorumlanmaması olduğunu söyledi. 

“AKP ve Erdoğan yönetimi tarafından mümkün olmadığını biliyoruz”

Terörün tanımı maddesi değiştirilmeden, yasanın uygulamasına yönelik yargıçlara ciddi bir eğitim verilmeden, Terörle Mücadele Kanunu’nda yapılacak yüzeysel “makyaj tarzı değişikliğin” asla Avrupa Birliği tarafından kabul edilmeyeceğini belirten Gülay, “Çünkü şu değişsin demiyorlar ama doğru düzgün sebep sonuç ilişkisini kurarsanız neyin değişmesinin istendiği apaçık ortada ve siz onu değil, başka şeyleri değiştirerek kendinizi kandırıyorsunuz” diye konuştu. Gülay, AKP ve Erdoğan yönetimi tarafından bu değişikliğin mümkün olmadığının bilindiğini vurguladı.

Okuyun: AKP’nin 2005 yılından beri çözemediği sorun: Schengen vizesi | “Yaşanan sorunlar siyasi bir tercih”

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.