Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Orman yangınları ve orman köylüleri ilişkisi | “Eskiden ekipler gelmeden köylüler yangını söndürürdü”

22 Ağustos’ta Çanakkale merkeze bağlı Fevzi Çakmak Köyü’nde başlayan orman yangını hızla yayıldı ve birçok köyü etkiledi. Onlarca ekibin ve yangın söndürme aracının seferber olduğu söndürme mücadelesinin ardından yangın kontrol altına alındı; bu sürede birçok köy tahliye edildi, çok sayıda hayvan öldü. İklim krizinin de etkisiyle orman yangınları artarken, uzmanlar yangının söndürülmesinde orman köylülerinin etkinliği dikkat çekiyor.

İklim krizinin etkisiyle orman yangınları her geçen gün daha da artıyor. Son olarak 22 Ağustos’ta Çanakkale’de çıkan orman yangını üçüncü gününde kontrol altına alındı. Yangında 4 bin 80 hektar zarar gördü, 11 köy boşaltıldı. Yangına 2 bin 960 personel, 8 uçak, 28 helikopter, 240 arazöz, 77 su tankeri, 445 araç ve iş makinesi ile müdahale edildi. Uzmanlara göre yangınların söndürülmesinde en önemli etkenlerden biri de artık yükümlülükleri olmayan orman köylüleri.

Eskiden orman köylüleri yangın mükellefiyetinden sorumluydu. Ormanın içinde veya ormana 10 km mesafede bulunan 18 ila 50 yaşındaki bütün erkekler yangın ihbarını alır almaz kendi araçları veya ekipmanları ile yangına müdahale etmek için yardıma giderlerdi. Yangın ihbarı alındığı zaman köylüler yardıma gitmezse hapis cezası da dâhil olmak üzere çeşitli cezalarla karşılaşabiliyorlardı.

Orman köylüleri, yangın anında müdahale işini hem yasal olarak sorumlu olduklarından hem de ormana karşı duydukları sevgiden dolayı titizlikle yapıyorlardı. Köylüler yakacak odunlarını bedelsiz, kereste ihtiyaçlarını da belli bir ücret ile satın alıyor, orman ile ilgili herhangi bir faaliyeti ise ihale olmadan belirli bir ücret karşılığında yapıyorlardı. Orman köylüleri, yangının ortaya çıkardığı hasarları da en aza indiriyordu. Ancak 2012 yılında çıkartılan yasayla bütün büyükşehirlerdeki köyler mahalle statüsüne dönüştürüldü. Böylelikle orman işçilik faaliyetleri, ihale usulü müteahhitlere yaptırılmaya başlandı. Kendini ormanların sahibi gibi gören köylüler, ortaya konan uygulamalar ile köyleri birer birer boşalttı. İş imkânlarının yetersiz olması, orman işçiliğinin ihaleyle müteahhitlere yaptırılması köylerdeki genç nüfusu kentlere taşıdı. Böylelikle orman köylerde yaşlı nüfusu arttı. Genç nüfusun azalması, kentlere göç ve ekonomik problemler nedeniyle orman köylülerinden yeterince destek alınamayınca 2018’de orman köylüsünün mükellefiyetliği de kaldırıldı.

Peki, eskiden orman köylüleri yangınların çıkmasını nasıl engelliyordu? Türkiye Ormancılar Derneği Genel Başkanı Orman Mühendisi Ahmet Hüsrev Özkara ve İstanbul Cerrahpaşa Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay orman yangınları ile orman köylüleri arasındaki ilişkiyi Medyascope’a anlattı.

Ahmet Hüsrev Özkara

 “Yangın tehdidini yöneticilere anlatamadık”

Türkiye Ormancılar Derneği Genel Başkanı Orman Mühendisi Ahmet Hüsrev Özkara, dünyadaki en önemli değişkenin iklim krizi olduğunu vurgulayarak, yangın, sel ve taşkınlara dikkat çekti:

“Sıcaklıkların artmasıyla birlikte iklim büyük değişkenlik gösteriyor. Sıcaklık temmuz ayında en yüksek seviyelere ulaştı. Bu, orman yangınları gelecek demekti ancak gelen tehdidi 2021 yılına kadar bugünkü yöneticilere anlatamadık.”

“Orman yangınlarının nedeni iklim krizi diyerek, eksikliklerini kapattılar”

Özkara, Türkiye’de yıllık ortalama 9 bin hektarlık orman yangını olduğuna dikkat çekerek 2021 yılındaki orman yangınlarının iklim krizinden kaynaklandığını belirtti:

“1937 yılından beri tutulan istatistiklere göre, ülkemizde yıllık ortalama 9 bin hektarlık orman yangını oluyor. 2021’de, 15 günde 140 bin hektar yanınca iklim değişikliğini anlamaya başladılar çünkü bu normal koşullarla açıklanacak bir durum değildi. Ormancılık, yeni şartlara hazırlıklı olmayı gerektirir ama böyle bir hazırlık yapmadılar, hâlâ da yapmıyorlar. Orman yangınlarının nedeni iklim krizi diyerek, eksiklerini kapattılar.”

“Orman köylülerinin mücadele şekli azaltıldı”

2018 yılında orman köylülerin mükellef olma zorunluluğunun kaldırıldığına dikkat çeken Özkara, süreci şöyle özetledi:

“Geçmişte 18-50 yaş arasındaki orman köylüleri, kendi köy hudutları içerisinde bir yangın çıktığında gidip müdahale etmek zorundaydı. Bu bir zorunluluktu çünkü orman köylüsü ormancılık faaliyetlerinde zaten ön plandaydı. 2018’de orman köylülerinin mükellef olma zorunluluğu kaldırıldı. Bu ister istemez orman köylüsünün bu konulardaki mücadele şeklini azalttı.”

“Kırsalın yeniden inşası gerekiyor”

Ormanda yaşayan köylülerin koşullarının kötüleşmesi ve yaşlı nüfusun artmasıyla, yangın söndürme faaliyetlerine katılımın azaldığını belirten Özkara, devletin kırsal nüfusu artırmak için yeni düzenlemeye gitmesi gerektiğini belirtti:

“Koşullar orman köylüsünü rahatsız etti çünkü düzenli iş olanakları yoktu. Böylelikle köylerini terk edip kentlere gittiler ve büyük bir göç yaşandı. Kırsaldaki yaşlı nüfusun orman yangınlarıyla mücadele etmesi, koruma çalışmalarına katılması çok zordu. Kırsalın yeniden inşası gerekiyor.”

“Önceden ormanda yaşayan köylülerden yararlanılırdı”

1993 yılına kadar Türkiye’nin çeşitli illerinde Orman Muhafaza Memuru Eğitim Merkezleri olduğunun altını çizen Özkara, orman muhafaza memurlarının köylüler arasından seçildiğini ancak 2003 yılında bu zorunluluğun kaldırıldığını söyledi:

“Mesleğe başlamadan önce orman hukuku, toprağı koruma, yangınla mücadele, ağaçları tanıma ve yetiştirme gibi bir sürü ders verilirdi. Ormanda yaşayan köylülerden yararlanılırdı. Orman muhafaza memurlarının, ailelerinin de ormancı olmasından kaynaklı, ormana karşı sevgi ve saygıları vardı. İş imkânlarının yetersiz olması ve gençlerin başka mesleklere yönelmesi ile köylerdeki genç nüfus azaldı. 2003 yılında orman muhafaza memuru olmak için konulan orman köylüsü olma şartı kaldırıldı.”

“Teşkilattan insanlar gelmeden köylüler yangın yerine gider ve söndürürdü”

Orman köylülerinin orman koruma faaliyetlerinden uzaklaştığını belirten Özkara, köylülere yeniden bu alışkanlıkların kazandırılması gerektiğini söyledi:

“Orman köylüsü önceden çevresindeki ormanları koruyordu. Daha teşkilattan insanlar yangın yerine ulaşmadan gider o yangını söndürürdü. Kendinden bir parça olarak görüyordu ve ormanı sahipleniyordu. Şimdiyse oturduğu kahveden çıkmamaya başladı. Dolayısıyla bizim geçmişteki alışkanlıklarını kazandırabilmemiz için onlara yeniden dokunmamız lazım. Yeniden kolaylıklar sağlamamız, ormanı sevdirebilmek için onları güçlendirmemiz lazım.”

Doğanay Tolunay

“Önceden ormanda yaşayan köylüler yangına müdahale ederlerdi”

İstanbul Cerrahpaşa Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay, önceden orman köylülerinin 18-50 yaşındaki bütün erkeklerinin yangın söndürmekle mükellef olduklarını hatırlattı:

“Ormanda yaşayan köylüler yangın ihbarını alır almaz yangına müdahale etmek için yardıma giderlerdi. İlerleyen zamanlarda orman köylülerinin azalması, yaşlanması gibi nedenlerle yeterince destek alınamadığı için orman köylüsünün mükellefiyetliği kaldırıldı.”

Tolunay ayrıca, orman muhafaza memurlarının önceden orman köylüleri içerisinden seçildiğini ancak genç nüfusun azalması ve orman köylülüğünün tercih edilmemesi sebebiyle orman gönüllüleri oluşumunun kurulduğunu söyledi:

“Türkiye’nin genelinde orman muhafaza memurlarıyla ilgili okullar vardı ve seçilecek kişiler orman köylüleri içinden alınırdı. Ancak sonradan orman muhafaza memuru alımlarında da orman köylüsü olması şartı kaldırıldı. Sonra orman gönüllüleri diye bir oluşum kuruldu. Normal vatandaşlar, Orman Genel Müdürlüğü’nün verdiği eğitimlere başvurarak gönüllü sertifikası alıyorlar ve yangın söndürmede görevli oluyorlar.”

Orman Genel Müdürlüğü’nde bulunan yer ekiplerinin orman yangınlarıyla uzun bir süre mücadele ettiğini, yer ekiplerinin örtü yangınlarının oluşmasını engellediğini ve soğutma çalışmalarına önemli destek verdiğini aktaran Tolunay, bu ekiplerin yangın işçisi olarak çalıştırıldığını söyledi:

“Bu ekipler yangının çıkma ihtimalinin yüksek olduğu haziran-ekim ayları arasında orman içindeki yangın hareket merkezlerine konuşlandırılır ve ilk müdahaleyi yaparlardı. Ortalama 15 kişiden oluşan, halk arasında ‘tırmıkçı’ denen kişiler yangın zamanı 24 saat boyunca ekip binalarında beklerlerdi. Bu işin karşılığında ücret alırlardı ve bu insanlar öncelikli olarak orman köylüleri arasından seçilirdi.”

Tolunay’ın aktardığına göre yer ekiplerinin temel görevi, örtü yangınlarında bir metrelik toprak üzerindeki yanıcı maddeyi uzaklaştırmak ve çıplak toprak yüzeyini açığa çıkartarak yangının ilerlemesini önlemek. Yer ekiplerinin yangın mevsimi süresi boyunca orman içinde bekletildiğini söyleyen Tolunay, ihbar alınması halinde bu ekiplerin hızlıca bölgeye gittiklerini de ekledi.

“Personel alımı olmadığı için yer ekiplerinin sayısı düştü”

2010 yılından sonra personel alımı olmadığı için yer ekiplerinin tercih edilmediğini söyleyen Tolunay, 2021 yılında ortaya çıkan yangınlardan sonra yeniden gündeme geldiklerini belirtti:

“Yer ekipleri, belli sürelerle geçici orman işçi statüsünde bulundukları için onlara bir bütçe ayrılması gerekiyordu. Bütçe ayrılmadığı için, sayısı ve etkinlikleri yavaş yavaş azaldı. 2021 yangınlarından sonra yeniden yer ekiplerine önem verilmeye başlandı. Şimdi şirketler üzerinden ihale usulü yer ekibi oluşturmak amaçlı orman yangını işçisi alımları yapılıyor ancak bu yetersiz.”

“Helikopter ön plana çıktığı için yer ekiplerine verilen önem azaldı”

Tolunay’a göre helikopterlerin ön plana çıkmasıyla birlikte yer ekiplerine verilen önem de azaldı:

“Orman Genel Müdürlüğü orman yangınlarında mücadelede uçak ve helikopter sayısı üzerinden açıklamalar yapıyor. Yer ekipleri, yerleşim alanlarının çevresinde kuru otları, yaprakları uzaklaştırarak yerleşim alanlarının korunmasına da ciddi katkılar sağlıyorlardı. Ama helikopter ve uçak ön plana çıktığı için yer ekiplerine verilen önem azaldı. Maliye Bakanlığı’nın yeterli kadro vermemesi, bütçe ayırmaması nedeniyle sayıları da azaldı.”

“Herkes helikopterlerin su atarak yangını söndürmesine odaklandı”

Orman yangınlarında uzun yıllar yer ekipleriyle birlikte mücadele edildiğinin altını çizen Tolunay, ekiplerin yakın köylerde yaşayan insanlardan seçilmesinin daha avantajlı olduğunu söyledi. Tolunay’a göre bunun sebebi, bu insanların çevreyi biliyor olmaları:

“Bu insanlar çevreyi, yangını nerede tutabileceklerini ve müdahale edeceklerini bildikleri için başarılı oluyorlardı. Ancak 1990’lı yıllarda helikopter ve uçaklar gündeme gelmeye başladı. Yer ekipleri bile helikopteri önemsemeye başladı. Aslında uçak ve helikopter, yerden müdahale eden ekiplerin tembelleşmesine neden oldu diyebiliriz genel olarak. Çünkü kilometrelerce yürümeniz, emek sarf etmeniz lazım. Onun yerine herkes helikopterlerin gelip hızlı bir şekilde su atarak yangını söndürmesine odaklandı. Buna ek olarak Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın bütçe ayırmaması nedeniyle Orman Genel Müdürlüğü’nün personel sayısı ciddi olarak azaldı.

“Yangın büyüdükçe yer ekipleri önem kazanıyor”

“Yangın ilk başladığı anda çok hızlı bir şekilde, havadan su atarak söndürebilirsiniz ama yangın genişledikçe yer ekipleri çok daha fazla önem kazanıyor” diyen Tolunay şöyle devam etti:

“Yer ekipleri yerleşim alanlarını yanacak maddelerden uzaklaştırılabiliyor. Yangının söndürülmesi helikopterle değil ancak yerden olur. Çünkü helikopterle yangını kontrol altına alsanız dahi yangın sonrasında mutlaka soğutma çalışması yapılması için yer ekiplerine ihtiyaç vardır.”

“Yer ekipleri aktif olsaydı yangınlar çıkmazdı”

Son olarak orman muhafaza memurlarının denetim görevi de olduğunu söyleyen Tolunay, sayılarının yetersiz olmasından dolayı orman yangınlarıyla ilgili denetim görevinin de tam anlamıyla yapılmadığını belirtti:

“Orman muhafaza memur sayımız fazla olsaydı ve denetimleri yapsalardı, Çanakkale’deki yangın çıkmayabilirdi. Diyelim ki yangın çıktı, diğer ekiplerimiz de ormana dağılmış olsaydı hızlı bir şekilde müdahale edilir ve yerleşim alanlarındaki ahırlar ve evler yanmayabilirdi.”

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.