Premier Lig’de dördüncü Hafta geride kaldı. Bu haftanın merakla beklenen Arsenal – Manchester United maçını Medyascope Spor Servisi’nden Öner Tavtay sizler için analiz etti.
Premier Lig Panorama: Dördüncü haftanın ardından | Arsenal galibiyeti kaptı – Ten Hag ve sakatlık problemleri | Rice ile Saka’nın rolleri
Premier Lig’de dördüncü hafta maçları geride kalırken 1 haftalık milli araya giriyoruz. Milli araya girmeden haftanın kapanış maçı Arsenal – Manchester United’ı bize adrenalin dolu bir final sundu. Bu haftaki panorama maçımızı hep birlikte gelin yakından inceleyelim.
Arsenal 3-1 Manchester United
Emirates Stadyumu’ndan puansız ayrılmaya alışmaya başlasa da Manchester United, burada alacakları bir galibiyetin onlara ciddi bir momentum kazandıracağını ve milli araya daha rahat girmelerini sağlayacağını biliyordu. Savunmadaki sakatlıklar Ten Hag’ın canını sıkıp elini zorlamaktaydı ki maç içerisinde de Martinez sakatlanıp oyundan çıktı. As iki stoperinin uzun süreli sakatlanması ise Ten Hag’ı iyice zor durumda bırakabilir. Diğer taraftan ise yeni transfer Hojlund’u yedek kulübesine dahil edebildiler.
Arsenal ise Timber’ın uzun süreli sakatlığına rağmen herhangi bir takviyede bulunmadı. Zinchenko’nun dönüşüyle sol bek rotasyonu normale dönerken, Gabriel de tekrar Saliba ile savunma ortasında görev aldı. Jesus’un ilk 11 çıkmaya hazır olmaması sebebiyle Nketiah 9 numara rolünü üstlenmeye devam ediyordu. Arteta orta saha ve kanat rotasyonlarını ise hiç bozmadı. Ten Hag ise Rashford’ı ileriden çekerek esas mevkisi sol açığa geri döndürdü. Hojlund’un yokluğunda, Martial bu bölgede görev yaptı. Ortada Casemiro ve Eriksen oynarken, önlerinde Bruno Fernandes yer aldı. Yeni transferlerden Reguilon ve Altay yedekler arasındayken Amrabat yoktu. Orta saha rotasyonunun darlığı da Ten Hag’ı bu bölgede hamle yapma konusunda zor durumda bıraktı. Şimdi gelelim maçın içine.
Arsenal’in pozisyon haritasına baktığımız zaman gözümüze çarpan iki tuhaf şey var. Birincisi Zinchenko’nun 6-8 pozisyonuna doğru kayması ve önünü Havertz’in tıkaması. Halbuki burada Havertz’in yapması gereken şey kendini daha kanada doğru atarak Martinelli’ye pas bağlantısı sağlamasıydı. Havertz daha kanada açıldığında Martinelli rahatça içeri kat edebilecekti. Havertz’in bu bölgede yarattığı bağlantı problemi Martinelli’yi sürekli topu çizgide alıp Wan Bissaka ile bire bir kalmaya zorladı. Zaman zaman Antony’nin de yardıma gelmesi Martinelli’yi zor durumlara soktu. Martinelli’ye yardımcı olamadığı gibi Havertz net bir gol fırsatı da değerlendiremedi.
Maç sonunda Arteta, hala Havertz’e güven duyduğunu belirtse de taraftarın daha ne kadar sabredeceği bir merak konusu. Diğer tuhaflık ise Odegaard’ın Saka’dan daha önde pozisyon alıyor oluşu. Saka daha kanada ve Ben White’a yakın dururken, Odegaard adeta ikinci bir forvet gibi Nketiah’a yaklaşıyordu. Sahayı yatay bir şekilde ikiye böldüğümüz zaman 6 oyuncunun üst tarafta kalması da Arteta’nın planının soldan işlemeye yönelik olarak hazırlandığının göstergesi. Saka’ya karşı alınan ekstra önlem sebebiyle sağ kanat daha işlevsizdi. Saka topu her aldığında Dalot ona adeta yapışıp alan vermiyor, diğer taraftan da hem Rashford, hem Casemiro, hem de Eriksen yardıma gelebiliyordu. Manchester United’ın buradaki amacı Arsenal’in pas oyununu bozmak ve ani kaptığı toplarla kontrataktan skor katkısı sağlamaktı. Fakat gol gelene kadar iki takım da inatla geriden oyun kurmaya çalışmış ve ön saha presleri yüzünden ufak da olsa hatalara zorlanmıştı.
Hızlı hücumculara sahip olan iki takımın da bu geriden oyun kurma inadına çok anlam veremedim. Evet, eğer o baskıdan pasla çıkarsanız büyük boşluklar bulabiliyorsunuz ama çıkamazsanız da bunlar size pozisyon olarak geri dönüyor. Rashford’ın golünden sonra United’ın skoru tutamaması maçın temposunu tekrar düşürdü. Yani aslında uzunca bir süre 0-0 maçı izler gibiydik.
Momentum grafiğine de baktığımızda çok ciddi bir Arsenal dominasyonu görüyoruz. Özellikle 75. dakikadan itibaren Arsenal baskısını arttırmış, 85’ten sonra biraz yorulmuş fakat Garnacho’nun ofsayt gerekçesiyle sayılmayan golünden itibaren tekrar gol aramaya dönmüştü. Ofsayt sebebiyle sayılmayan gol United’ın moralini bozduğu kadar, Arsenal’e de bir doping etkisi yarattı. Sağlı sollu ataklarla gol aramaya başladılar. Gabriel’in sol çizgiye kadar indiği bir denklemden bahsediyoruz.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Sonradan oyuna giren Hojlund bile kendi yarı sahasının ortasında savunmaya katkı sağlıyordu. Arsenal’in baskıyı arttırmasını sağlayan başka unsurlardan biri de yapılan oyuncu değişiklikleriydi. Jesus, Vieira ve Tomiyasu’nun girişiyle Arsenal’in aksayan dişlileri daha yerine oturdu. Tomiyasu bir bek görüntüsü verirken Vieira, Havertz’in aksine kendini sola atarak Martinelli’nin içe kat etmesini sağlamaya çalıştı. Böylece Tomiyasu, Vieira ve Martinelli üçlüsüne sadece Wan Bissaka ve Antony, sonradan onun yerine dahil olan Garnacho’nun karşılık vermesi yeterli olmadı. Bu da United’ın formasyon dengesini ciddi anlamda bozdu. Martinez’in sakatlığı, sonrasında Lindelöf’ün çıkışı ile United gol yemeye adım adım yaklaştı.
Görsele baktığımızda Vieira’nın aslında Arteta’nın istediklerini yaptığını görüyoruz. Havertz’in aksine kendini sol çizgiye atmayı başarıyor, Tomiyasu ile Martinelli arasında da güzel bir bağlantı sağlıyordu. Maçın gerçek X faktörünün kendisi olduğuna dikkat çekmek isterim. Zaten 3. golün de asistini yaptı ve az zamanda çok iş yaptığını kanıtlamış oldu. Belki Arteta milli aradan sonra Havertz inadından vazgeçip Vieira’ya şans vermeyi düşünebilir.
Her ne kadar Martinelli kadar topla buluşmasa da Saka topu oldukça verimli kullanmasını bildi. İstatistiklere bakınca bunu net bir şekilde anlayabiliyoruz. Pas isabetindeki yükseklik burada önemli bir bilgi. Fakat uzun paslarının ve açtığı ortaların da isabetli olması en dikkat çekici kısım. 5 kilit pas yaparak da takımını pozisyona sokmak için neredeyse her şeyi yaptığını gösteriyor. İkinci golde ortayı uzak direğe açarak Rice’a asisti yaptı. Böylece Rice, Arsenal kariyerinin ilk golünü unutulmaz bir biçimde kaydetmiş oldu.
Ayak basmadık yer bırakmamaya devam ediyor Rice. Arsenal’in oyun planının tam merkezine yerleşti. Bitmek bilmeyen enerjisi, fiziği ve pas kalitesiyle Arteta’nın prensi konumunda. Bu maçta da ondan istenen her şeyi gerçekleştirdi, ekstradan da takımını öne geçiren golü atarak güzel performansını taçlandırdı. Geldiği günden bu yana verilen bonservisi sonuna kadar hak ettiğini bize kanıtlamaya devam ediyor.
İki takımın genel istatistiklerine bakarsak Arsenal topla oynama konusunda ezici üstünlük sağlamasa bile atılan şutlarda, beklenen gol(xG) istatistiğinde ve pas sayısında ciddi anlamda rakibine üstünlük sağlamış durumda. 26 kez orta açarken, United sadece 3 orta açabildi. 42 kez ceza sahasında topla buluştular ve deplasman ekibine sadece 19 kez topla buluşma imkanı tanıdılar. Dikkatimi çeken bir başka istatistik ise savunma kısmında. Arsenal 11 kez, United ise 15 kez top kapmayı başarmış. Fakat Arsenal bunu %72.7’lik başarı oranıyla sağlarken, United sadece %40’ta kalmış durumda. Bunun sebebinin daha çok Eriksen ve Bruno Fernandes’in varlığıyla açıklayabiliriz diye düşünüyorum. Bu istatistik bana takımın acilen Amrabat gibi bir oyuncuya ihtiyacı olduğunu gösteriyor. Böylece Bruno Fernandes de daha rahat bir şekilde hücumu düşünebilir. Eriksen derin oyun kurucu rolünde bize güzel şeyler izletse de yapamadıkları takımının canını sıkmaya devam ediyor.
Bu haftalık panoramanın böylece sonuna gelmiş bulunuyoruz. Milli aradan sonra yeni haftanın maçlarıyla tekrar görüşmek üzere!
Yazan: Öner Tavtay
Editör: Doğa Üründül