Premier Lig Panorama: Altıncı Haftanın Ardından | Son-Maddison formülü – Saka’nın üstüne binen yük – Rice ve Bissouma’nın etkileri

Premier Lig’de altıncı Hafta geride kaldı. Bu haftanın merakla beklenen Arsenal – Tottenham Hotspur maçını Medyascope Spor Servisi’nden Öner Tavtay sizler için analiz etti.

Premier Lig Panorama: Altıncı Haftanın Ardından | Son-Maddison formülü | Saka’nın üstüne binen yük | Rice ve Bissouma’nın etkileri

Chelsea dışındaki büyük takımların şikayet etmeyeceği sonuçlar aldığı bir haftayı geride bıraktık. Krizdeki Manchester United’ın kazanarak nefes aldığı ve ilk 5’te yer alan takımların da üst sırada yer almalarıyla büyük takımlar kârlı bir hafta geçirdi. Bu haftanın en çok ses getiren maçlarından biri Kuzey Londra derbisi oldu. Gelin birlikte Arsenal – Tottenham maçında neler olduğuna bakalım!

Arsenal 2-2 Tottenham Hotspur

Uzun zaman sonra ilk defa birbirinden farklı iki ayrı Arsenal izledik. Tottenham ise bu sene büründüğü yeni kimliği korumaya devam ediyor. Skor olarak geri düşse bile maçın bitiş düdüğüne kadar puan kovalıyor. Manu ve Arsenal maçlarından da alnının akıyla çıkmayı başardılar ve ligin namağlup 4 takımından biri olma unvanını bir sonraki haftaya taşıdılar. Harry Kane gibi bir oyuncuyu kaybetmelerine rağmen Postecoglou yönetiminde büründükleri bu yeni kimlik ve oynadıkları “yüksek risk, büyük ödül” oyunu da otoriteler tarafından alkış almaya devam ediyor. Arsenal karşısında da ortaya koydukları oyun ve direnç, çok başarılı oldu.

Neden bu görselle başlıyoruz? Maçın 15. dakikasında Udogie’nin sarı kart görmesi ve Arsenal’in ileri ucundaki üçlünün ikisinin aslen 9 numara olması bütün yükü Saka’nın üstüne bindirdi. Martinelli’nin daha çok dribbling üstünden oynayan bir sol forvet olması, Saka’yı rahatlatıyordu. Fakat o bölgede Gabriel Jesus’un varlığı ile oyun kurulumu tamamen sağ kanada yıkıldı. Ben White-Odegaard-Saka üçgeni ile oyun kurmaya çalıştılar. İlk gol de bu sağ kanat inadıyla geldi. Maçın belki en kötüsü, belki de en şanssızı olan Romero, şutu kesmek veya kornere yollamak isterken yaptığı kontrolsüz atılım topun kaleci ile ters köşelere gitmesine sebebiyet verdi.

İlk golden sonra Arsenal, ön saha presinden vazgeçmedi ve bu sayede Tottenham’ın geriden oyun kurma isteğini felç etti. Bu görsel de bunu destekler nitelikte. Stoperler ve Bissouma ciddi pres altında. Bekler ise Arsenal’li oyuncuların arkasında kalarak pasifize edilmişler. Kaleci Vicario’nun buradaki tek kısa pas opsiyonu Maddison. Bu opsiyon sonrasında Maddison topu alır almaz, bir saniyeliğine duraksıyor ve arkasından prese gelen Gabriel Jesus topu kapıp golle burun buruna geliyor. O pozisyonu değerlendirip skoru 2-0’a getirebilse belki de bambaşka bir sonuç konuşuyorduk.

İki görsel arasındaki en büyük fark, sağ taraftaki daralma ve genişleme gibi gözükse de aslında Maddison ve Brennan Johnson’ın yer değişiklikleri. Maddison, ilk yarı tam bir merkez orta saha görüntüsü verdi. Sıklıkla geriye gelip top alarak oyun kurulumunu başlattı. İkinci yarı ise bu görevi daha çok Bissouma ve Sarr ikilisine bırakarak üçüncü bölgede top taşıyarak tehlike yaratmaya yöneldi. Brennan Johnson ise müthiş bir kontra tehdidi yaratarak Ben White’ın çıkışını engellemek için elinden geleni yaptı. Peki Tottenham’ın bunu yapmasının en büyük sebebi neydi?

Sırt ağrıları sebebiyle ilk yarının sonunda oyuna devam edemeyen Rice’ın oyundan çıkışıydı. Yerine giren Jorginho’nun 6 numara karakterli olmaması ve fiziksel mücadelede Rice’a göre çok geride olması Tottenham’ı cesaretlendirdi. Aynı anda bir başka değişiklikte de Fabio Vieira oyundan alındı, yerine Havertz girdi. Böylece Arsenal orta sahası bir tane 8, iki tane 10 numara karakterli futbolcuyla mücadele etmek zorunda kaldı. Bunu fırsat bilen Postecoglou da Maddison’ın daha rahat çıkması için Sarr ve Bissouma ikilisinin teknik kalitelerine güvendi. Özellikle Bissouma’nın bu maçta çok büyük fark yarattığını vurgulamamız lazım. Gördüğü gereksiz sarı kart dışında neredeyse kusursuza yakın oynadı. %70’lik top kapma başarısı ve %95’lik pas isabet yüzdesi en dikkat çekici istatistikleriydi.

Arsenal’in pas dizilişine bakınca gözümüze ilk çarpan şey merkezde Rice’ın rolü. Savunmadan top alarak topu kanatlara ulaştırma görevini üstleniyor. Özellikle de attıkları paslarla tehlike yaratabilen iki isim olan Zinchenko ve Saka’ya pas ulaştıran oyuncuların başında geliyor. Bir başka detay da Gabriel-Zinchenko-Gabriel Jesus’un oluşturduğu doğrusal pas çizgisi. Zinchenko’nun ofansta bir sol bekten ziyade orta saha karakterine bürünmesi, Gabriel’i üçlü savunmanın solunda oynuyormuş gibi bir pozisyona itiyor. Zinchenko’nun hat kıran paslarına en çok katkıyı sağladığını aralarındaki çizginin kalınlığından rahatça anlayabiliyoruz. Zinchenko ise bu topu Vieira ve Jesus ile kullanıyor. Bunun bir benzerini sağ tarafta yapan Odegaard ise savunmada Saliba’dan aldığı toplarla Nketiah ve Saka ile bağlantı yapıyor. Nketiah’la tek bağlantı yapan oyuncunun kendisi olması da Nketiah’ın ileride uçta ne kadar yalnız kaldığının da bir göstergesi. Bu ağa göre en çok pas alan ve veren oyuncu önce Zinchenko, sonra da Saka.

Tottenham tarafına gelecek olursak sol tarafta Nketiah’ın kaderini yaşayan bir Brennan Johnson görüyoruz. Arkasında oynayan Udogie dışında hiçbir bağlantıya sahip değil. Geriden oyun kurmaya ne kadar önem verdiklerini kaleci ve stoperler arasındaki çizgilerin kalınlığından da anlıyoruz. Diğer taraftan da Zinchenko’nun bek zafiyetinden de yararlanmak için sağ kanadı olabildiğince aktif tutmaya çalışmışlar. Bu bögedeki paslaşma o kadar yüksek ki oyuncular arasındaki çizgiler oldukça kalın. Romero 7, Van de Ven ise 6 oyuncuyla bağlantı yaparak en yüksek pas opsiyonları gibi gözüküyor değil mi? Aslında buradaki esas merkez tam anlamıyla Bissouma. Brennan Johnson ve Kulusevski dışında herkesle bağlantısı olması, buradaki rolünün önemini gözlerimizin önüne seriyor.

Kilit pas istatistiği görseline bakacak olursak bir tarafta Son-Kulusevski-Maddison üçlüsü göze çarpıyor. Diğer tarafta ise Odegaard ve Saka kilit pas yapabilmiş durumda. Bir tane Nelson’ın 90+2’de kullandığı kornerde attığı kilit pas var. Buradaki kilit paslar arasından Maddison’ın attığı 3 kilit pasın 2’si asiste dönüştü. Bunlardan biri ceza yayından verdiği pas ki bu topu geriden oyun kurmaya çalışan Jorginho’nun bir anlık dalgınlığını fırsat bilmesiyle kaptığı topla verdi. Diğeri de sol kanatta Saka’yı pazara yollayarak attığı çalım ile içeri girerek Son’a çıkarttığı pas. Diğer kilit pası ise maç başında Johnson’a attı, fakat atağın sonunda Johnson’un şutu savunmadan sekip kornere gitti.

Her ne kadar maçın oyuncusu olarak Bissouma’yı dillendirsek de kısıtlı imkanlarla çok iş yapan Son ve Maddison ikilisi maça damga vurdu. Maddison %86’lık pas isabetiyle 2 asist yaptı ve 12 ikili mücadelenin 7’sinden galip çıktı. Attığı iki başarılı uzun pas da etkileyiciydi. Son ise sadece 18 kez topla buluşmasına ve ileri uçta oynamasına rağmen %93’lük pas isabet oranı ve 2 kilit pası ile müthiş bir bağlantı oyuncusu olduğunu kanıtladı. Çektiği 3 şutun 2’si kaleyi bularak gole dönüştüler. Bunları 0.51’lik xG ile başarması da Son’un ne kadar özel bir karaktere dönüştüğünü bize gösteriyor. Partneri Kane’i kaybetmesine rağmen Maddison ile yakaladıkları uyum da takdire şayan. İlk golde yaptığı vuruş, gerçekten ustalık eseri ve golcülere ders olarak gösterilmesi gereken nitelikte.. Avrupa’da böyle temiz bir bitiriciliğe sahip oyuncusu sayısı epey az. Bu yüzden Postecoglou onu 9 numarada kullanarak daha çok verim alacağına inandı ve bunu başarmaya devam ediyor. Tottenham bu etkileyici oyununu önümüzdeki hafta Liverpool karşısında sergileyebilecek mi onu da merakla bekleyeceğiz.

Panoramanın burada sonuna gelirken önümüzdeki haftalarda daha çok Manchester City, Arsenal, Tottenham, Liverpool odaklı konuşacağız gibi hissediyorum. Zaman zaman da Brighton’ı burada konuk ederiz. Önümüzdeki hafta tekrar görüşmek üzere! 

Yazan: Öner Tavtay

Editör: Doğa Üründül

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.