Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Türkiye arabulucu ülke olabilir mi? | Emekli Büyükelçi Göktürk: “Türkiye bölgede eskisi gibi değil, 15 yıl önce tarafları uzlaştırma yönünde daha etkin bir bölgesel oyuncuydu”

Emekli Büyükelçi Şafak Göktürk, İsrail-Hamas çatışmasında arabuluculuğun, Türkiye’nin tek başına yapabileceği bir şey olmadığına söyledi. Emekli Büyükelçi Şafak Göktürk, “Bundan 20, 25 yıl önceki duruma bakacak olsak, hatta 15 yıl önceki duruma bakacak olursak o zaman Türkiye’nin tarafları uzlaştırma veyahut en azından tansiyonu aşağı çekme yönünde daha etkin bir bölgesel oyuncu olabileceği söyleyebilirdik” diye konuştu.

Hamas silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları’nın 7 Ekim sabahı “Aksa Tufanı” adıyla İsrail’e saldırısıyla başlayan, ardından İsrail’in karşı saldırı yaparak hava bombardırmanlarıyla devam eden çatışmaların 13. gününde İsrail, Gazze’ye saldırılarını sürdürüyor. Bu süreçte, Türkiye’den pek çok kez arabuluculuk çağrısı yapıldı. Medyascope, emekli Büyükelçi Şafak Göktürk’e İsrail-Filistin savaşında Türkiye’nin arabuluculuk faaliyetlerini ve nasıl bir politika izlemesi gerektiğini sordu.

Türkiye’nin çatışma boyunca aldığı tavır nasıldı?

Türkiye ve İsrail ilişkilerinin normalleşmeye başladığı bir dönemde patlak veren Hamas saldırısı ve ardından İsrail’in cevabıyla artan gerilimde, 7 Ekim’de yapılan AK Parti 4. Olağanüstü Büyük Kongresi’nde Erdoğan, iki tarafa da itidal çağrısında bulunmuştu. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’la görüşmesinin ardından 8 Ekim’de paylaştığı “Türkiye’nin ateşkes çağrısını teşvik ettim” dediği sosyal medya mesajını silmişti. 

Daha sonra Erdoğan hem grup toplantısında, hem katıldığı toplantılarda birçok kez itidal çağrısında bulunmuş ve birçok ülkeyle yaptığı görüşmelerde İsrail-Filistin arasında arabulucu ülkenin Türkiye olabileceğini söylemişti. Reuters haber ajansının 12 Ekim’de ismi açıklanmayan üst düzey bir Türk yetkiliye dayandırdığı haberinde, Türkiye’nin Hamas tarafından rehin tutulan İsrailli sivillerin serbest bırakılması için müzakereler yürüttüğünü bildirmişti. Dışişleri Bakanı Fidan da Suudi Arabistan’ın Cidde kentinde 18 Ekim’de düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Açık Katılımlı İcra Komitesi Toplantısı’nda, “Türkiye’nin görüşü, yeni bir garanti mekanizmasının tasarlanıp hayata geçirilmesi gerektiğidir. Bölgedeki Müslüman ülkeler, Filistin halkının iyiliğini ve bekasını teminat altına almalı ve kalıcı bir barışın garantörleri olarak hareket etmeli” diye konuşmuştu.

“Türkiye’nin tek başına yapabileceği bir şey değil”

Emekli Büyükelçi Şafak Göktürk, arabuluculuğun birden fazla konuyu ilgilendirdiğini belirterek rehineler bakımından düşünülürse Türkiye’nin şu anda yoğun bir mesai verdiğinin anlaşıldığını söyledi. Daha geniş anlamıyla Gazze’deki savaşın durdurulması konusunun düşünüldüğünde ise “Bu Türkiye’den daha başka ülkelerin de devrede olmasını gerektiriyor. Türkiye’nin tek başına yapabileceği bir şey değil” dedi. 

“Türkiye’nin yaptığını kolaylaştırıcılık olarak düşünebilirsiniz”

Arabuluculuk kavramının çok iddialı olduğunu söyleyen Şafak Göktürk sebebini şöyle açıkladı: 

“Şimdi arabuluculuk ya da ‘kolaylaştırıcılık’ diyelim, arabuluculuk çok iddialı bir şey çünkü, arabulucu olmanız için çakışan tarafların her ikisinin de sizi o şekilde tayin etmiş olması gerekiyor. Arabuluculuk mekanizması hukuku olan bir yöntem, bir süreç. Şu anda Türkiye’nin yaptığını arabuluculuk girişimi ve hamleleri ama esas itibariyle ‘kolaylaştırıcılık’ olarak düşünebilirsiniz. Zaten bölgede yürütülen diplomaside de Dışişleri Bakanı’nın garantörlük teklifi bu konulara ilişkindi. Yani Türkiye’nin tek başına yapabileceği bir şey değil ama Türkiye’yle birlikte ne yapılabilir anlamında somut bazı düşünceler de ortaya konulması şeklinde düşünebiliriz.”

“15 yıl önceki Türkiye tarafları uzlaştırma veya tansiyonu aşağı çekme yönünde daha etkin bir bölgesel oyuncuydu”

Şafak Göktürk, Türkiye’nin bölgede eski konumunda olmadığını belirterek “Eskisi gibi değil. Bundan 20, 25 yıl önceki duruma bakacak olsak, hatta 15 yıl önceki duruma bakacak olursak, o zaman Türkiye’nin tarafları uzlaştırma veyahut en azından tansiyonu aşağı çekme yönünde daha etkin bir bölgesel oyuncu olabileceğini söyleyebilirdik” diye konuştu.  

Türkiye’nin şu anda uzun süre örselenmiş olan ilişkilerden sonra bölgede bir tamirat sürecine girdiğini hatırlatan Göktürk, şunları söyledi:

“Bu bakımdan da bu savaşın ortaya çıktığı koşullar Türkiye bakımından talihsiz oldu. Gerek İsrail ayağı, gerek Mısır ayakları itibariyle düşünecek olursanız, her birinin ayrı ayrı beklentileri ve her biriyle ayrı ilişkileri söz konusuydu. Bunlar ancak zaman içinde daha yerine oturacak durumdayken şimdi tam savaşın getirdiği sertleşmeler ve duygusal yoğunlaşmalar ortamında elbette o ilişkilerin yeniden tam normale dönüştürülmesi çabalarının da bir tür zora gireceğini görüyoruz.”

“Arabuluculuk rolü arayışı içindeyseniz beyanlarınızdaki tona dikkat etmelisiniz ”

Göktürk, bölgedeki normalleşme çabalarının daha şimdiden zora girmeye başladığı belirterek, İsrail’in karşı saldırı olarak hava bombardımanlarına başlaması sırasında dahi Türkiye’nin sağduyu çağrısında bulunduğunu ancak daha sonra İsrail’in Gazze’deki tutumundan dolayı daha sert beyanlarda bulunmaya başladığına dikkat çekti.

Bunu tür tepkilerin arasında nüansların olduğunu söyleyen Göktürk “Siz taraflar arasında bir arabuluculuk rolü üstlenip üstlenmeyeceğinizin arayışı içindeyseniz bu tür beyanlarınızdaki tona dikkat etmelisiniz. Edilmediğinde ‘Birkaç yıl öncesini çağrıştıran beyanlara ve politikaya tekrar mı dönüyor’ soru işaretlerini uyandırdığını hatırda tutmanız gerekiyor” diye konuştu.

“Niyet mi, ihtiyaç mı”

Göktürk, Türkiye’nin bölgedeki ülkelerle ilişkilerine tamir etme sürecine bir süre önce esasen başladığını ve bu konuda önemli mesafe kat ettiğine dikkat çekti:

“Bu işin henüz tamamlanmadığı Mısır ayağı var. Karşılıklı büyükelçiler atandı ama Cumhurbaşkanı düzeyinde bir ziyaret gerçekleşmedi. Son bir yıldır sürekli gündemde olan ama bir türlü tecelli etmeyen bir beklenti olarak kaldı. Bir tek o değil aynı zamanda İsrail’le ilişkilerimiz de karşılıklı büyükelçilerin atanmasıyla kağıt üzerinde ‘normal’ hale geldi ama eski çalışılabilir kıvamına henüz ulaşmadı. Henüz derken bu yarın öbür gün ulaşılabilecek anlamında demiyorum çünkü Türkiye’de hükümetin belirli bir tutumu var ve bu tutumun eskisinden bugüne daha ziyade ihtiyaçlar nedeniyle değiştiğini düşünen bölge ülkeleri var. ‘Türk hükümetinin bize şimdi daha farklı, daha uyumlu bir şekilde yaklaşmasına yol açan motif niyet mi, ihtiyaç mı’ diye düşünüyorlar.”

“Türkiye, bölge için bir istikrar üretici ülkeden ziyade, bölgedeki sorunlar içinde yer alan bir ülke olarak görülmeye başlandı”

“Türkiye geleneksel olarak özellikle çok taraflı diplomasini 60’lı yıllardan bu yana hızla geliştirdikten sonra bölge ülkeleri bakımından istikrar, üretici ve istikrar koruyucu bir ülke hürriyetindeydi fakat 2017- 2018’den, 2020 sonlarına kadar gelen dönemde bir sarsıntı oldu. Bugün Türkiye’nin bölge için bir istikrar üretici ülkeden ziyade, bölgedeki sorunlar içinde yer alan bir ülke olarak görülmesine yol açıldı. Siz böyle bir genel profil bozulmasına uğradığınızda, sizin yaptığınız katkıların da etkisi daha sınırlı kalıyor. Bu yöndeki çabalar değerlidir. Dışişleri Bakanı’nın bölge ülkelerinde yürüttüğü bu diplomasi önemlidir fakat bunlardan beklenen neticelerin dediğim gibi eski dönemde alacağımızdan daha az olacağını da hatırda tutmak gerekiyor.”

“Hükümetin Hamas’la bu kişisel yakınlığı başkaları açısından bir handikap oluşturuyor”

Hükümetin Hamas’la iletişiminin ideolojik sebeplere dayandığına değinerek “Hükümetin Hamas’la bu kişisel yakınlığı, siyasi yakınlığı başkaları açısından bir handikap oluşturuyor” dedi. İki tarafla görüşüyor olmanın tek başına işe yaramadığını vurgulayan Göktürk, “İki tarafla da görüşüyor olmak tek başına sizin iki taraf nezdinde güçlü manivelanız olduğu anlamına gelmiyor” dedi.

Göktürk, Türkiye’nin tarihte buna sahip olduğu durumlara dikkat çekerek “İran-Irak savaşında iki tarafı da biz temsil ediyorduk çünkü ikisi de bize güveniyordu ve bizim o savaşta biri ya da diğeri lehine tutum almayacağımızı biliyorlardı ama burada sağduyu tavsiye etmek işin bir yönü ama sizin genel olarak o çatışmadaki durduğunuz yer apayrı bir yönü” diye konuştu.

“Türkiye, Filistin ve İsrail arasında bir sorun olduğu gerçeğiyle hareket etmeli”

İsrail’in Gazze’de yaptığı bombardımanının birçok savaş suçunu da içeren yönlerinin bulunduğu gerçeğini yadsımadığını vurgulayan Göktürk, şöyle konuştu:

“Bu savaşın esas nedeni Filistin sorununun çözülememiş olması. İsrail’de Netanyahu hükümetinin de bütün dünyaya göstermeye çalıştığı çatışma öğesi İsrail’le, Hamas arasındaydı. Hamas, Filistin değil. Türkiye esas itibariyle bu sorunun çözümü yönünde bir tavır alacaksa Hamas’ın çok ötesinde, tümüyle Filistin ve İsrail arasında bir sorun olduğu gerçeğinden hareket etmek durumunda. Bunu sadece söylem de değil, aynı zamanda Hamas’ı da yerli yerine oturtarak yapması gerekiyor.” 

“Çıkarılan sonuç İsrail devletinin ortadan kaldırılmasını savunan bir siyasi ideolojinin arkasına hizalanmak olmamalı”

Muhafazakar tabanın ve kamuoyunun baskısının hükümetin söylemi üzerinde etkisinin olup olmayacağına ilişkin Göktürk, “Kamuoyu denince sadece onların tabanını düşünmemek lazım. Genel olarak sadece burada değil, Avrupa’da da her yerde insanlar bu insani felaketi, katliamı görünce ister istemez artık bunu neyle izah edebilirsiniz diyorlar. Orada çıkardığınız sonuç bir İsrail devletinin ortadan kaldırılmasını savunan bir siyasi ideolojinin arkasına hizalanmak değil” diye konuştu.

“Hükümetin dilini iyi kalibre etmesi gerekiyor”

Göktürk, iki devletli bir çözümü sağlamanın önemli olduğunu vurguladı ve şunları söyledi:

“Filistin devletinin kendi egemen topraklarında, kendi bayrağı altında güvenli bir şekilde İsrail’le yan yana yaşamasını sağlayacak bir çözüme ulaşılacak. Bu hayaldir, gerçektir ayrı konu ama siz buna karşılık bir İsrail devletinin haritadan silinmesini söyler ve bu görüşü savunan siyasi hareketin arkasına dizilmeye kalkarsınız o zaman o başka türlü olur. Hükümetin bunu yapmasına gerek yok. Hükümet ister istemez zaten kamuoyunun bu duygularını paylaşan birtakım beyanlarda bulunacaktır. Orada dilini iyi kalibre etmesi gerekiyor. Onu yapacak mı, yapmayacak mı? Çünkü hükümetin de kendi ideolojik kökeni şu anda bu konudaki söylemi en yüksek seviyelere taşıyan siyasi gruplardan çok farklı değil.”

“İplerin koparılacağı noktaya götürmemek lazım”

Her şeye rağmen hükümetin sağduyu çağrısını sürdürmesinin önemli olduğunu belirten Göktürk, şunları vurguladı:

“Bu söylemler zaman zaman sertleşebilir önemli olan iplerin koparılacağı noktaya götürmemek lazım bunu çünkü bu daha önce yapıldı. Bakın bir tane eski Dışişleri Bakanı ve Başbakan arkasına Gazze’nin 7 Ekim’de evlere girişini de gösteren video arkasına koyarak propaganda konuşması yapıyor. Bu hükümetin tavrı haline gelirse ipler kopar. Bunu da zaten hükümet yapmaz merak etmeyin eğer onu da yapıyorsa zaten o zaman ‘Niçin son 2-3 yıldır bu ilişkileri bu kadar yoluna koymak için çaba sarf ettiniz’ diye sorarlar insana.” 

“Konu Gazze savaşı ise Mısır’la komşu Gazze, o zaman zaten Mısır devrede”

Emekli Büyükelçi Göktürk, arabuluculuk için kilit ülkelerin hemen sınır boyunca yer alan ülkeler olduğunu söyledi:

“Bunların başında Mısır geliyor. Hele konu Gazze savaşı ise Mısır’la komşu Gazze. O zaman zaten Mısır devrede, bir de tabii Mısır’ın İsrail’le bir barış anlaşması var. Bu barış anlaşmasının Filistin ile ilişkili hükümleri var. O anlaşma iki tarafın da uyması sayesinde ayakta duruyor.”

Mısır basını: Sisi Gazze Zirvesi topluyor, Erdoğan da katılıyor

“Mısır bölgenin en ağırlıklı devletlerinden biri”

Göktürk Mısır’ın kendi güvenlik kaygıları da olduğunu şöyle anlattı:

“Gazze’deki Filistinli nüfusun Mısır’a kabul edilmesi diye bir konuyu başından reddediyor çünkü bunun ileride hangi siyasi sonuçlara yol açabileceğini, İsrail’in bunu ne şekilde istismar edebileceğini de hesaplayarak böyle bir seçeneğin de ortaya çıkmasını engelliyor. Bir an önce çatışmaların sona ermesine yönelik girişimlerinde odağında yer alıyor çünkü doğrudan kendisini ilgilendiriyor. Ayrıca bölgenin en ağırlıklı devletlerinden biri.”

İsrail, Türkiye’deki tüm diplomatlarını geri çağırdı

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.