Barış Akademisyenleri’nin yargı krizi: Yerel mahkemeler AYM kararına uymuyor, işe iadeler göstermelik, dönenlere mobbing

Barış Akademisyeni Doç. Dr. Mustafa Kemal Coşkun, gündemdeki yargı krizini, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) Barış Bildirisi imzacıları için verdiği “ifade özgürlüğü” kararının ardından yaşanan tartışmalarla birlikte Medyascope için değerlendirdi. İhraç edilen Barış Akademisyenleri için yargı içindeki tutarsızlıkların devam ettiğini vurgulayan Coşkun, “İktidar, ‘Ceza mahkemesi AYM kararına uydu diye idare mahkemesi de uymak zorunda değildir’ diyordu” dedi.

“Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisine imza attıktan sonra, 7 Şubat 2017’de Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nden (DTCF) ihraç edilen Doç. Dr. Mustafa Kemal Coşkun, Yargıtay-AYM kriziyle birlikte, yaşadıkları yargı sürecini Medyascope‘a değerlendirdi.

Coşkun, Ankara 19. İdare Mahkemesi kararıyla görevine iade edildi fakat üniversite, “yürütmenin durdurulması” için Danıştay’a başvurdu. Ankara Üniversitesi DTCF Sosyoloji Bölümü öğretim görevlisi Coşkun, ihraç edilme sürecini, işe iade sürecinde yaşadıklarını ve gündemdeki yargı krizinin Barış Akademisyenleri’yle ilgisini anlattı.

Barış Bildirisi ve KHK’larla ihraçlar

Barış Bildirisi’nin 11 Ocak 2016’da açıklanmasının ardından, imzacılar hakkında üniversitelerde soruşturmalar açıldı. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Bunlar müsvedde” çıkışından sonra daha fazla akademisyen destek olmak için imza attı ancak davalar ilk imzacılar için açıldı. Davalar sürerken, 26 Temmuz 2019’da AYM, bildiriye imza atanların “akademik özgürlük çerçevesinde ifade özgürlüğünü kullandığı” yönünde karar verdi. Böylece ceza mahkemeleri AYM’nin kararına uydu ve ceza davaları düşerek beraat ile sonuçlandı.

Davaların düşmesinin ardından akademisyenlerin görevlerine döneceği düşünülürken, süreç böyle işlemedi. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra, 1 Eylül 2016’da çıkarılan KHK ile Barış Akademisyenleri’ne yönelik ihraç dalgası başladı, Temmuz 2017’ye kadar sürdü. Barış Akademisyenleri Olağanüstü Hal (OHAL) Komisyonu’na başvurdu ancak OHAL Komisyonu tamamının başvurusunu reddetti. Barış Akademisyenleri’nin sonraki adresi işe iade davaları açmak için idare mahkemeleri oldu. O dönemde, OHAL Komisyonu’ndan gelen dosyalara bakılması için 19’dan ve 27’ye kadar olan idare mahkemeleri görevlendirildi. Doç. Dr. Mustafa Kemal Coşkun, bu süreçte ihraç edilmeyen kimi meslektaşının istifaya, kiminin ise emekli olmaya zorlandığını ve özellikle araştırma görevlilerinin sözleşmelerinin yenilenmeyerek ya da başka yollarla işten çıkarıldığına dikkat çekti.

“Bugünkü Yargıtay’ın AYM’ye uymaması gibi bir durum var”

Coşkun, başka bir usulsüzlüğün de idare mahkemesi değerlendirmesinde yapıldığını söyleyerek “Maalesef iktidar AYM’nin kararına uymuyor. İktidarın kendine özgü bir savunması var. Diyor ki, ‘Ceza mahkemesinin yargılaması ile idare mahkemesinin yargılaması farklı şeylerdir. Ceza mahkemesi AYM’nin kararına uydu diye idare mahkemesi de uymak zorunda değildir’. Bugünkü Yargıtay’ın AYM’ye uymaması gibi bir durum var” diye konuştu.

“AİHM’e ‘Biz herkesi atmıyoruz’ demek için iade kararları veriyorlar”

Coşkun’un aktardığına göre, 19. İdare Mahkemesi 44 başvurudan 41’ine, 21. İdare Mahkemesi 70 başvurudan 68’ine, 22. İdare Mahkemesi ise 43 başvuruda 38’ine işe iade kararı verdi. Coşkun, 24. ve 25. İdare Mahkemeleri’nin ise bütün başvurulara ret verdiğini söyledi. Mahkemelerin iş bölümü yaptığını söyleyen Coşkun, “Bu işin politik tarafı, durumun zaten hukuki olmadığı buradan belli. Avrupa Birliği’ne ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM), ‘Biz herkesi atmıyoruz, bazıları geri dönüyor’ demek lazım, bunun için yapıyorlar. Oysa hepimiz o bildiriden dolayı atıldık” dedi.

“İkinci kez atılan birçok arkadaşımız var”

Üniversite yönetimlerinin, işe iade edilen meslektaşları için verilen kararları 13., 14. ve 15. İstinaf Mahkemeleri’ne taşıdığını, hangi mahkemeye düşeceğinin ise “şans meselesi” olduğunu söyleyerek, örneklendirdi:

Örneğin dosyan 13. İstinaf Mahkemesi’ne düştüyse hemen yürütmeyi durdurma kararı verilir. İşe iade edildikten sonra bir ay çalışırsın, 13. İstinaf Mahkemesi iaden hakkında ‘yürütmeyi durdurma kararı’ verdiği için ikinci kez atılırsın. Bir arkadaşımızın dosyasında İstinaf Mahkemesi, Emniyet Genel Müdürlüğüne, Ankara Emniyet Müdürlüğüne ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına ‘Adı geçen kişinin örgütlerle bir iltisakı olup olmadığına ve sosyal medya hesaplarının bakılmasına’ diye yazı yazıyor. Üçünün de yazdığı yazıyı ben gördüm, üçü de ‘Adı geçen kişinin herhangi bir örgütle iltisakı bulunmamıştır’ diyor. Buna rağmen istinaf mahkemesi yürütmeyi durdurma veriyor. Bununla ilgili gerekçe falan yok. Böyle bir saçmalık olabilir mi? Yani siz kanıtlara bakmayacak mısınız? Kanıtlar bunlar işte.” 

“Barış Bildirisi’ne imza atan akademisyenlerin hepsi işlerine geri dönmedi”

Coşkun, kamuoyunda Barış Bildirisi’ne imza atan bütün akademisyenlerin işlerine geri döndüğü yönünde bir algı olduğuna da dikkat çekti “Hepsi geri dönmedi. Normalde KHK ile 406 kişi atıldı ama OHAL Komisyonu’na başvuran kişi sayısı 377. Bunlardan 157’si iade kararı aldı, 154’üne ret geldi. 66’sı daha mahkemelerde bekliyor, ne karar çıkacağını bilmiyoruz. İade alan 157 kişiden, 13’üne de istinaf mahkemesi ret verdi yani aslında 144 kişi iade edildi” dedi.

“İki ay boyunca oda vermediler”

Mustafa Kemal Coşkun, 11 Haziran’da işe iade edildi. İadelerde karar tebliğ edildikten sonra en geç 30 gün içerisinde işe başlanması gerekiyor. Coşkun ise 50 gün sonra işe başladı. Bunun akademisyenlere uygulanan bir çeşit mobbing olduğunu anlatan Coşkun, “6 Ekim’e kadar üniversitede bana bir oda verilmedi. Oda vermek için bile istinaf mahkemesinin kararını beklediler. Yani bu da bir mobbing değil mi? Benim iki ay boyunca odam yoktu, yaz ayları olduğu için bahçede oturdum” dedi.

“Ahlaki üstünlüğümüz var”

Coşkun, üniversiteye döndüklerinde yöneticilerin mobbing yapabildiğini ancak meslektaşlarından böyle bir tepki görmediğini anlattı:

“Çünkü ‘ahlaki üstünlüğümüz’ var. 2017’de atılmadan önce beni dekan çağırdı, ‘İmzanızı çekerseniz atılmayacaksınız, bir dilekçe verin’ dedi. Bizim fakültedeki 18 kişi, Ankara Üniversitesi’ndeki 91 kişi reddetti. Yaptığımızın arkasında duruyoruz, bugüne kadar da savunduk. Hatta aksi görüşte olduğumuz insanlar bile işe iade olduğum için gelip tebrik ettiler.”

Coşkun, yargı krizine ve Anayasa değişikliği tartışmalarına ilişkin konuştu:

“İslamcıların pragmatist bir tarafı var. Bir sosyolog olarak artık hukuk politikleştiği için devlet olmanın temeli ortadan kalkıyor diyebilirim. Devlet olmanın temeli kurallardır, anayasadır ve herkese eşit uygulanır. Siz bunu yapmaktan uzaklaşırsanız, devlet devlet olmaktan çıkar. Anayasa’yı ben de beğenmiyorum ve baskıcı, otoriter buluyorum ama bir anayasa var ise ona uymak devlet olmanın temelidir.”

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.