Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Ercüment Akdeniz, yeni kitabı “Göç ve Belediyeler”i anlattı: “Yerel yönetim mantığının demokratikleştirilmesi gerek”

Gazeteci yazar Ercüment Akdeniz’in yeni kitabı “Göç ve Belediyeler”, Tekin Yayınevi etiketiyle raflarda yerini aldı. Ercüment Akdeniz ile “Göç ve Belediyeler”den hareketle iktidarın ve yerel yönetimlerin göç politikalarını, toplumun göçmenlere yaklaşımı ve siyasette yükselen göçmen karşıtı söylemleri konuştuk.

Uzun zamandır göç ve göç politikaları alanında çalışan Ercüment Akdeniz, son kitabı “Göç ve Belediyeler” de göç politikalarını iktidar ve muhalefet perspektifinden inceliyor ve göçmenlerin Türkiye’deki durumunu ele alıyor.

14-28 Mayıs Genel Seçimleri’nde göçmen karşıtlığı ve düşmanlığı üzerinden siyaset üreten isimlerin öne çıkması üzerine, yerel seçimlerde de benzer bir durum olabileceğini öngören Ercüment Akdeniz, göç olgusu nedir, göçmenler ve mülteciler kimlerdir, kentler göç politikaları alanında ne durumdadır ve imkanları nelerdir sorularından yola çıkarak bu kitap üzerine çalışmaya başladı.

Geçtiğimiz günlerde Tekin Yayınevi’nden çıkan kitapta Akdeniz, göç politikaları idari ve mali yapı üzerinde ele alıyor, çalışma hayatı ve barınma hakkı gibi daha pek çok önemli konu üzerinden göç olgusunu işliyor.

“Neofaşist akımlar gümbür gümbür geliyor”

Siyasetçilerin iki seçimdir vaad ettiği gibi göçmenlerin bir senede geri gönderilmesinin gerçekçi olmadığını dile getiren Akdeniz, şunları dedi:

“Siyasetçiler göçmen karşıtlığının siyaseten çok kullanışlı bir şey olduğunu gördüler. Çünkü Avrupa’ya bakıyorsunuz. Hollanda’da iktidarlar aşırı sağ, neofaşist parti ve akımlar iktidara geliyor gümbür gümbür. İtalya’da öyle. Şimdi Avusturya’da çok ciddi bir yükseliş var. 

Dünya iç savaşlar ve savaşlar tarihine baktığımız zaman bir ülkede savaş gerçekten bittiğinde, geriye dönüş koşulları oluşmaya başladığında en erken 15 ya da 20 yıl sonra dönüyorlar mülteciler. Hepsi dönmüyor. Lübnan İç Savaşı bunun örneği. 200 bin kişi ölmüştü. 75’lerde başladı, 90’larda bitti bu savaş. Şu an yüz binlerce Lübnanlı hala Kanada’da, Latin Amerika’da, Avrupa’da yaşıyor ve dönmüyor. Bunun bir gerçekliği yok.”


“Yerel yönetim mantığının demokratikleştirilmesi gerekiyor”

Merkezi bütçeden belediyeler pay ayrılırken bütçenin her yıl kentlerde yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının sayısına göre belirlendiğini dile getiren Akdeniz, bunun haksız ve adaletsiz bir tablo doğurduğunu, Gaziantep ve Kilis gibi göçmenlerin yoğun yaşadığı yerlerde nüfusun yüzde 20, 25’ini göçmenlerin oluşturduğunu söyledi.

Bu durumun yurttaşlar için de göçmenler için de büyük sorunlar doğurduğunu belirten Akdeniz, belediyelerin altyapısının bu durumu kaldırmadığını ancak buna rağmen hem iktidar hem de muhalefet belediyelerinin bu meseleye değinmediğine dikkat çekti.

İktidarın her şeyi bir kararname ile çözdüğünü ancak bu sorunla ilgili harekete geçmediğini anlatan Akdeniz, şöyle konuştu:

“Burada bir niyet görmüyorum, çözüm niyeti görmüyorum. Ama işte bir yılda göndereceğizin ötesinde bir çözüm de ortaya konmuyor. Aslında buradan başlaması gerekiyor siyasal aktörlerin. İncelediğimiz zaman yerel yönetim mantığında bir problem var Türkiye’de. O da şu, hala 1982 Anayasası’nın izlerini taşıyor. Örneğin İstanbul’da 100 milletvekili bir vali kadar yetkili değil. Yani atanmışlar, seçilmişlerin üzerinde çok fazla otoriteye sahipler.”

Yerel yönetim mantığının demokratikleştirilmesi gerekiyor

Yerel yönetim mantığındaki probleme Akdeniz şu örneği verdi:

“Göç İdaresi Genel Müdürlüğü İçişleri Bakanlığına bağlı. Güvenlikçi bir mantıkla çalışıyor. Yani sosyal yönü zayıf ve birçok belediyeden ben bunu duyuyorum. Veri tabanlı paylaşma noktasında sorunlar yaşanıyor. Yani atanmışlar, kaymakamlıklar, valilikler, Göç İdaresi ve İçişleri Bakanlığı tüm verileri paylaşmıyor belediyelerde.

Kan değeri, kronik hastalıkları ne bu insanların? Hangi mekanlarda oturuyorlar, sınıfsal durumları, cinsiyetleri ne? Bütün bunları bilmediğinizi zaman mesela nasıl bir afet senaryosu kurabilirsiniz? Yerel yönetim mantığının demokratikleştirilmesi gerekiyor.”

“Sanki bir genel seçim varmış gibi şu an bir seçim atmosferi yaşıyoruz”

Göçmenlerin ucuz iş gücü olarak görülüp çalıştırılmasından, iç cinayetlerinde ölmesinden yerel yönetimlerin de sorumlu olduğuna dikkat çeken Akdeniz, bu konunun üzerinde kimsenin durmadığını yerel yönetimlerin mantığı, yetkileri ve belediyelerin yapıp yapamayacakları üzerine konuşulmadığını söyleyerek şöyle devam etti:

“Sanki bir genel seçim varmış gibi şu an bir seçim atmosferi yaşıyoruz. Bu göç politikaları açısından da böyle. Çok net bu dükkanlara, iş yerlerine çocuk işçi çalıştıranlar yine meslek hastalıklarına davetiye çıkaran bu iş yerlerine ruhsatı belediyeler veriyor. Yani siz ruhsat vermezseniz bunlar olmaz ya da cezalandırırsınız, ruhsatı iptal edersiniz ya da işçi sağlığı iş güvenliği kurulları oluşur, yerel yönetimlerle beraber buralara çok ciddi bir denetim geldiğinde kaçak çalışmanın da önüne geçilir, iş cinayetlerinin önüne de geçilir, çocuk işçiliğin de önüne geçilir.”

“Oy kaygısı var”

Toplumda yanlış bir “Suriyeli” algısı olduğunu belirten Akdeniz, Suriyeliler içinde Kürtler, Türkmenler, Hıristiyanlar ve Domlar gibi pek çok farklı grup olduğunu, sınıfsal açıdan da toplumun Suriyeli elitlerin ve yoksulların göçünü ayırması gerektiğini anlattı.

Muhalefetin konu göç, göçmenler, mülteciler alanına gelince biraz mesafeli durduklarını ve “Bu bize oy kaybettirir mi? Acaba bu konuda konuşursak toplum bunu anlayabilir mi? Türkiye’nin zaten bir sürü derdi var bir de bunu anlatmak zor” gibi kaygılara kapıldığını dile getiren Akdeniz, muhalefetin daha cüretkâr politikalar üretmesi gerektiğini dile getirdi.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.