2024 Tour de France Femmes son saniyeye kadar giden bir mücadeleyle tamamlandı. Polonyalı bisikletçi Kasia Niewiadoma sarı mayonun sahibi olurken son şampiyon Demi Vollering onun dört saniye arkasında yer aldı. Fransa’da şampiyonluk hikâyesinden öne çıkanları Ceyda Akbulut Medyascope Spor için yazdı.
Kasia Niewiadoma. Bir istikrar abidesi.
Her zaman kazanmaz ama kaybetmek onun lügatında yok. İki tekere duyulan saf tutkunun açığa vurmuş hali kendisi. Selenin üstünde tek başına saatlerce vakit geçirmeye bayılır. Sessizliği sever. Sakinliği, durgunluğu… Bir gün fırtına içinde zirveyi arşınlarken başka bir gün sessiz bir tepede gökyüzünü izleyebilir. Bunu dediğini hiç duymadım ama bisikletçilerin artık kaderi olan kol ve bacaklarındaki kusursuz çizilmiş güneş yanıklarından da hoşlanıyordur muhtemelen.
O artık bir Fransa Turu galibi. Senelerdir olacak gibi olup da olduramadığı her şeyi kariyerinin geç gelen dönüm noktasında elde etti. Yılmadı, pes etmedi. Sporun en sevdiği o kişi oldu. Kendi içinde bir geri dönüş hikâyesi yazdı.
Puck Pieterse. Meziyetlerinin sınırını hala bilmediğimiz o yıldız.
Kendisi yeni nesil bisiklet tutkunlarından ama nostaljik simgeler de taşıyor. Yarış hacmini senelerdir koştuğu kros müsabakalarından alıyor. Dağ bisikletinin nabız düşürmeyen havasına hakim. Rakipleriyle iletişim kurmayı çok sever. Podyumlara alışık. Patlatılan şampanyalardan değil kocaman şişelerde sunulan biralardan hoşlanır. Şanssız günleri olur ama dizlerine vurmaz, onları dizginleyip başka bir hedefe yönelir. Her seferinde göğe biraz daha yaklaşır.
Pieterse yarışların en büyüğü Fransa Turu’nu, kariyerinin ilk çok etaplı mücadelesi olarak koşmayı tercih etti. Bunun sonucu olarak elinde etap galibiyeti ve bembeyaz bir mayo var. Onun için artık limit gökyüzü.
Demi Vollering. Görkemli kadansın görkemli şampiyonu.
Pedal çevirdiği yollar, yeşil ve mavi renkler, toprak, yağmur, köpeği Flo… Doğa onun yaşam alanı. Kendi iradesiyle acı çektiği dakikalar her zaman mutlu sonuçları doğurmaz. Ama hiçbir şeyden şikâyet etmez. Yaşar, öğrenir, daha iyi geri döner.
Bu sene Fransa’dan kalbi kırık ayrılıyor. Ama şampiyonluk mücadelesinde yazdığı hikâye uzun seneler dillerden düşmeyecek.
Turun ikinci günü sarı mayoyu eline geçirdikten sonra tırmanış meziyetleriyle ikinci kez şampiyon olabileceğini düşündü. Son gün koşulacak Alpe d’Huez etabı öncesi yerini sağlamlaştırmış gibi de duruyordu. Üçüncü gün Liege’de sona eren klasikvari bir etapta galibiyeti kıl payı farkla genç vatandaşı Puck Pieterse’ye kaptırmıştı. Yine de keyfi hiç kaçmadı. Önündeki muhtemel sprint gününün ardından uzmanlık alanı olan dağlara adım atacaktı nasıl olsa.
Fakat her şey o andan sonra tepe taklak oldu. Tırmanışlar öncesi sakin geçmesini beklediği gün karşısına çıkan döner kavşak kalabalık bir kazaya sebep oldu. O sırada yarış liderimizi de yerde gördük. Vollering olduğu yerde biraz bekledi, ayağa kalkıp yırtık mayosunu ve asfalt yanığıyla kaplanmış kalçasını kolaçan etti ve bisikletine tekrar atlayıp yola koyuldu. Herhangi bir turda herhangi bir takım liderinin tam olarak o dakikalarda tek başına pedal çevirmesini beklemezsiniz. Takım arkadaşları olanları kendileri fark edip hemen yardıma koşar, o da olmazsa takım emirleri devreye girerek radyodan gerekli iletişim sağlanır. Ancak turların en büyüğüne liderlik eden Vollering, yardımına koşan biri olmadan tek başına mücadele etmek zorunda kaldı. İlerleyen kilometrelerde kendine eşlik edecek bacaklar bulsa da artık sarı mayoya tutunmak için çok geçti. Yaklaşık 107 saniye önünde iki takım arkadaşı ona yardıma gelmek yerine etap galibiyeti için sprint atıyordu. Takımın multidisipliner genci Kata Blanka Vas, çizgiyi ilk sırada geçtikten sonra takım radyosunun çalışmadığını söylerken zafer çığlıklarının yanına samimi hayal kırıklıkları da eklemişti. Ancak arkasına bakmadan etap sekizinciliği için sprint atan Lorena Wiebes’in kaza anında yerde sarı bir şey gördüğünü itiraf etmesi, işiteceği tüm eleştirilerin haklı sebebini doğurdu.
Yol bisikletinin bireysel bir spor olmadığını belki ekran başında dar mayolu dostlarımızla ilk kez karşılaşan izleyiciler bilmiyor olabilir. Ancak bu satırları yazan benden, okuyan sizlere ya da iki tekere birkaç kez tanık olmuş herhangi birine kadar bilinir ki bu bir takım oyunu. Maksimum hıza ulaşabilmek için her seferinde takım arkadaşlarına ihtiyaç duyan, sprint finişlerinin hız makinesi Wiebes’in de bunu herkesten daha iyi bildiğine her birimiz kayıtsız şartsız imzamızı atabiliriz. O gün daha güçlü olduğunu bildiği rakiplerinin yanında sadece ilk 10 hedefiyle finişe gitme tercihi, final etabında takım liderinin dört saniyelik bir farkla şampiyonluğu kaybetmesine sebep oldu.
Alpe d’Huez’in tepesinde bizim bildiğimiz poker face Vollering kaybolmuş, yerine göz yaşı döken bir eski şampiyon belirmişti. Yarış sonu röportajını üzerine büyük gelen bir montla ve devam eden göz yaşlarıyla yaptı. Korku filmlerinin sonunda hayatta kalan baş karakterin ambulansın arkasında üstünde onu ısıtacak bir şeyle sarmalanıp polisin sorularını ifadesizce cevaplaması gibi duruyordu hali. Kimseden şikâyet etmedi, hiçbir takım arkadaşına kin kusmadı. Hepsine birer birer sarılmıştı. Toparlanacağını ve geri döneceğini söyledi.
Her şeyin ardından bu iç kaos dolu anlar artık geride kaldı ve Demi Vollering sezon sonunda takımından ayrılacak. Senelerdir beraber koştuğu takım arkadaşlarıyla hak ettiği gibi bir veda yaşayamadı ancak cebindeki ikonik anlara bir yenisini daha eklemiş oldu. O, artık Alpe d’Huez’de galibiyet alıp dört saniyeyle şampiyonluk kaybeden biri. Bu apolet başka kimde var?
Yazan: Ceyda Akbulut
Editör: Yahya Kemal Doğan