Doğa Üründül yazdı | Arda Turan: “Sıçtım…” Ama sor bi neden?

Sporcuları ne kadar tanıyoruz? 

Türkiye’de arşivciliğimizin zayıf olması birçok konuda olduğu gibi spor belgesellerini de etkiliyor. Günümüzde PR ajanslarının devreye girmesi de izleyici ve anlatıcı arasına perde çekmiş durumda. Fakat yakın zamanda bunun aksi birkaç örnek izleyebildik. 

Mesela Asif Kapadia’nın yönettiği Senna, Diego Maradona yapımlarında sporcuların hayatta olmamaları izlenceyi doğal olarak bir “biyografi”ye çevirmişti. Lakin diğer tarafta Figo Vakası belgeselinde Portekizli futbolcunun Real Madrid ve Barcelona’yı nasıl birbirine düşürdüğünü izlemiştik. Hem de Luis Figo’nun kendine has mimikleri ile süslü harika anlatımıyla. David Beckham’ı anlatan yapımda bazı yerler Beckham ailesini korumak için geçilmiş olsa bile İngiliz sporcunun omzundaki toplumsal baskıyı hissetmiştik. Gelelim yönetmenliğini Umut Aral ve Alper İduğ’un üstlendiği yazarlığını da Okan Can Yantır’in yaptığı Arda Turan: Yüzleşme’ye…

**Yazının bundan sonraki kısmı Arda Turan: Yüzleşme izlemeyenler için sürpriz bozan içermektedir**

Naçizane görüşüm, Türk futbol tarihinin en kariyerli futbolcusudur Arda Turan. Galatasaray forması ile çıktığı ilk maçtan Atletico Madrid’e transferine, Barcelona’ya geçişine kadar sahadaki her anına tanıklık ettik. Sahadaki anları ne kadar parlaksa, mikrofon uzatıldığında veya kamera karşısına geçtiğinde de kendisi ile dalga geçebilen, taklitler yapan (Sergen Yalçın taklidi favorim) çok eğlenceli bir figürdü Arda. Lakin “Yüzleşme”de kendi de söylediği gibi bir süre sonra güç zehirlenmesinin içine girdi. Bu gücü kim verdi? Kimlerden aldı? Arkasında kimler vardı da bu kadar öz farkındalığını yitirdi.

Yapım Arda Turan’ın çocukları ile evinin bir odasında oyun oynaması ile başlıyor. Çocukların o kadar fazla oyuncağı var ki aslında bu fotoğraf karesi bile bize eskinin futbolcusu şimdinin teknik direktörü hakkında fikir veriyor. Arda Turan herkesin isteklerini yapmak isteyen, kimseye “hayır” diyemeyen biri. Hatta ekonomi ile ilgili görüş bildirmesinin de temelinde “kabul görme” ihtiyacı var, İspanya’da evine her geleni kabul etmesinde de. Hatta şarkıcı Berkay olayında aslında sinir krizi geçirmesinin temeli “kabul görmediği” bir ortamın yaratılması. Arda Turan sevildiği her ortamda harika işler yapmış bir sporcu. Ne zaman ki Barcelona’da kadro dışı kaldı; kumar, gece hayatı gibi saha dışı olayları duymaya başladık. Başakşehir’e giderek futbol aşkını başlatmak istedi ama büyük bir baskı ile yüzleşti. O zaman da saha içinde hakemlere saldırdığını izledik. Ama dediğim gibi sevildiğini hissettiği ortamda da parlayan bir isim Arda Turan.

Belgeselin güzel yanları ile başlayayım. Diego Simeone, Neymar, Pique, Iniesta, Ivan Rakitic, Koke, Filipe Luis, Selçuk İnan, Bülent Korkmaz… sayısız isim gayet samimi şekilde konuşmuş. Hani her maç sonu futbolcular der ya geçiştirmek için “önümüzdeki maçlara bakacağız” diye, konuşan sporcular bunun aksine gayet güzel şekilde Arda’yı kendi gördükleri şekilde aktarmışlar. Mesela Arda Turan’ın yan hakeme ayakkabı fırlatmasını Atletico Madrid’ten takım arkadaşı Koke eleştirirken, Pique ise Arda’nın duygusal yapısını sahada gördüğü ölçülerde çok iyi özetlemiş. Bu kısımlar gerçekten keyifliydi fakat yapımcıların tercihi olduğunu düşündüğüm bir kısım var. Mesela Katalan radyosunda yayın yapan gazeteci Xavi Campos, Barcelona’da forma giyen Arda Turan hakkında kumarda iki lüks araba parasını kaybettiğini iddia etmişti. Acaba Xavi Campos’a görüşü soruldu mu? Bu arada kumar oynamak Katalan yasalarına göre suç değil ve kaybedebilir, kazanabilir. Ama Türkiye’deki gazeteciler dışında hiçbir uluslararası gazeteciye veya sosyoloğa Arda’nın İspanya’da nasıl görüldüğü sorulmamış. Belgeselde hızlı geçilmiş bir kısım var. Atletico Madrid’den Barcelona’ya transferi. O kısımda Arda Turan “vedalaşamadım” diyor. Madrid medyasının o yıllarda nasıl tepki verdiğini hatırlayacaksınızdır. Bir Figo krizi elbette değildi ama yine Madrid’in kalbine inen bir hançer gibi tepki çekmişti bu gidiş.

Haluk Bilginer’in başrolünü oynadığı Şahsiyet dizisindeki “Ben burçlara inanmam. İnsanın geleceğini doğduğu yer şekillendirir” sözlerindeki gibi Arda Turan’ın da kariyerini doğduğu yer şekillendirmiş. İstanbul’da mahalle kültürünün yaşandığı Bayrampaşa’da doğan futbolcu çocukluk arkadaşlarından hiç kopmamış ve birbirlerini sürekli taşımışlar. “Birbirlerini” kısmını açmak lazım. Arda Turan tek başına kalınca daha depresif bir hale bürünebilecekken, dostları ile eğlenceli Arda’yı gösterebiliyor. Zaten yapımda konuşan yakın arkadaşı da “Bayrampaşa kötü mü? Ne var yani İspanya’yı da Bayrampaşa’ya çevirdiysek” diyor. Elbette Bayrampaşa kötü değil ama gittiğin yere adapte olabildiğin ölçüde mutlu olursun. Yoksa her saniyende Bayrampaşa’yı aramaya devam edersin. 

Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.

Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.

Arda Turan’ın boşluğa düştüğü dönemdeki en büyük şansı Aslıhan Doğan. Eşi savrulmaya çok müsait olan ve sürekli olarak duyguları ile hareket eden Arda’ya öz farkındalığını kazandırmış. Baba olmak da bu süreci hızlandırmıştır. Aslıhan Hanım aslında Bayrampaşalı bıçkın ergen Arda’nın aile babası dönüşümünü başlatmış. Lakin yapımda, Turan ailesi evde ne yapıyor kısmını daha uzun ve detaylıca görmeliydik. Beckham’ın mutfağı kısmı gibi, Arda Turan evde nasıl vakit geçiriyor? 

Yapımın kaçtığı bazı yerler var. Seçil Erzan’ın dolandırıcılık davası, yaşadığı bir ilişki sırasında sinema kapatma jestinin medyada ciddi eleştiriler alması gibi. Fakat bunları anlamak mümkün. Seçil Erzan davası halen devam ediyor ve elden teslim ettikleri, vergilendirme sistemine girmeyen paranın DenizBank himayesinde alındığı/alınmadığı için taraflara ödenmesini bekliyor “mağdur”lar. Sinema kapatma olayında da artık iki taraf ailesini kurmuş ve bu konuların tekrar tekrar gündeme gelmesi şık olmazdı. 

Yüzleşme boyunca Arda Turan yaptığı hataları anlatıyor. Mesela gazeteci Bilal Meşe’ye saldırmasını, Türkiye A Milli Futbol Takımı çalışanları ve takım arkadaşı Burak Yılmaz için Fatih Terim ile girdiği “prim çatışmasını”.  Hepsinde ortak nokta iletişimsizlik. Kendi de: “’Keşke Bilal abi böyle yazmasaydın doğru değil’ deseydim” diyor. Fakat sonra şöyle bir döngü içine giriyoruz. 

Pişman mısın? Değilim… Hatalı olduğunu düşünüyor musun? Evet… İnsan izlerken şunu sorgulamaya başlıyor. Peki biz şu an ne izliyoruz? Yüzleşme mi? PR çalışması mı? Arda belgeselde “sıçtım” diyor ama gerisi bir türlü gelmiyor. Yapımın yazarı Okan Can Yantır’ın yıllardır Arda Turan’ın PR ajansı olduğunu da buraya not düşmekte fayda var. Yani bir Yüzleşme var. Evet, başlangıç için başka yapımların da kapısını açabilir. Ama yeterli saydamlıkta mı?

Türk yapımı sporcu belgesellerinin çölünde, serap gibi gözüktü Arda Turan: Yüzleşme… Yaptığı hataları kabulleniş var, pişmanlık yok… Yüzleşme ama “eskiden sevdiğiniz gibi beni sevin” demek istercesine.