Doğa Üründül yazdı: Acun Ilıcalı Fenerbahçe’ye zarar mı veriyor?

Başlıktaki soruyu söyle değiştirelim. Fenerbahçe’ye bu sezon en çok zarar veren isim Acun Ilıcalı olabilir mi?

Hayal edelim… Bir futbol takımı var. Çok seviyorsunuz, maçlarına gidiyorsunuz, forması çıkıyor anında alıyorsunuz. “Fener Ol” diyorlar, şakkadanak elinizde avucunuzda ne varsa destek oluyorsunuz. Ramazan’da stadyuma çağırıyorlar koşa koşa gidiyorsunuz… Sonra sevdiğiniz kulüp seçime gidiyor ve başarılı/başarısız ayrımı yapamadan bir başkan seçiyorsunuz. Fakat o başkanın yanında bir de yönetici var. 

Hull City'nin sahibi Acun Ilıcalı
Hull City’nin sahibi Acun Ilıcalı

Futboldan anlarım diyor bu yönetici… Bakıyorsunuz geçmişine Hollanda Ligi’nden Fortuna Sittard diye bir takım almış batırmış. İngiltere’nin Championship’inde mücadele eden Hull City’nin sahibi olmuş, onun da şu anki durumu maç fazlasıyla (!) ligin dibinde. İrlanda Ligi’nde Shelbourne’ün başkanlığına yürümüş ki ilk toplantısında “bu bir bireysel projedir” açıklamasını yapmış, onu da batırıp bırakmış. Şimdilerde ise Slovenya’dan Maribor’un sahibi oldu bu yönetici. Eminim ki 1 yıla kalmaz onu da satar. Bu arada naçizane görüşüm Hull City’nin de ligden düştükten sonra satılacağı yönünde… Bakalım izleyip göreceğiz.

Bu kadar “başarısız” bir yönetici olan Acun Ilıcalı kulüpte nasıl iş buluyor? 

Anlatayım…

Öncelikle Fenerbahçe’de Başkan Ali Koç, sarı-lacivertlilerin 9 yıllık şampiyonluk hasretini analiz ederken kendi gerçeklerinden kaçma ve suçu dışarı atma yöntemini seçti. Şöyle ki, kaybedilen maçlardan sonra bir suçlu yaratılmalıydı. Bu suçlu da elbette taktiksel hatalar, uyumsuz kadro mühendisliği veya 45 milyon euroluk kontratıyla Jose Mourinho olamazdı. “Yapı” diye bir olgu ortaya atıldı. Bu “Yapı” kelimesini ilk Galatasaray’ın kullandığını hatırlamakta fayda var. En büyük rakibin ürettiği kelime sarı-lacivertliler için “dışarıdaki düşman” temasına harika oturuyordu. Fakat başarısızlığa sebep “Yapı”nın ne olduğu sorulduğunda iki takım yöneticileri de asla net bir cevap vermediler. 

Herkesin aklına yerleşsin diye galibiyet-mağlubiyet fark etmeksizin bu “Yapı” kelimesi kullanıldı. Özellikle Fenerbahçe Asbaşkanı Acun Ilıcalı’nın göreviydi bu terim üzerinden taraftarı birleştirmek. Bu arada Ilıcalı’nın planlı şekilde bu terim üzerinde çalıştığını düşünmüyorum. Taraftarlık bitmeyen bir ergenlik ve en olgun kişilerden yönetici seçmeyi başaramadığımız da bir gerçek. Sarı-lacivertlilerde, mobese kamerası görse konuşacak kıvamdaki Ilıcalı sürekli olarak yaratılan hayali düşman ile savaşıyoruz imajı çizdi.

Fenerbahçe Teknik Direktörü Jose Mourinho ve Samet Akaydın
Fenerbahçe Teknik Direktörü Jose Mourinho ve Samet Akaydın

Ball don’t lie (Top yalan söylemez)

ABD’de bir söz vardır: “Ball don’t lie” (Top yalan söylemez) diye. Meşin yuvarlak, bir kez daha tüm gerçekleri gün yüzüne çıkarmıştı. Beşiktaş mağlubiyeti üzerine Athletic Bilbao’ya kaybedilen 2-0’lık maç ile problemin dışarıda değil de içeride aranması gerektiğine taraftar uyandı. Hatta müsabakada geriye düşülen 5. dakikadan itibaren “Yönetim istifa!” tezahüratları tüm stadyumda yankılandı. İstifa çağrısı, 12 Aralık Perşembe günü oynanan ve 30 sayı farkla kaybedilen Fenerbahçe Beko-Monaco müsabakasında da yapıldı. UEFA Avrupa Ligi’nde de bir “Yapı” ile mücadele ediyordu Fenerbahçe yoksa problem sezon başındaki kadro mühendisliğinde miydi? 

Sarı-lacivertlilerde stoper Samet Akaydın ve pas hataları ile yediği hocalar hakkında sosyal medyada sayısız paylaşım yapıldı. Hatırlayacaksınızdır, Avrupa Futbol Şampiyonası’nda Portekiz karşısında kendi kalesine gol atmıştı Samet. Fenerbahçe’nin Başakşehir ile oynadığı maçta yine pas hatası yapmıştı ve takımını 1-0 geriye düşürmüştü. Fatih Terim’in çalıştırdığı Panathinaikos’un direkt rakibi olan AEK maçında bir kez daha pas hatası yapmıştı ve mağlubiyete zemin hazırlamıştı. 11 Aralık’taki Athletic Bilbao müsabakasında da geri pası bir kez daha kısa düştü ve Basklılar 1-0 öne geçti.

Samet’in Bilbao maçı hariç geri kalan maçlardaki tüm hataları 28. ve 35. dakikalar arasında geldi. Bunun bile oyuncunun konsantrasyonu ile ilgili fikir vermesi gerekirken, Avrupa Ligi için en kritik maçlardan birinde Jose Mourinho’nun maç sonu anlatımı ile “ayakları düzgün, pas kalitesi yüksek” bir stoper tercihinde bulunmasının nedenleri asla sorgulanmadı. Yanlış kadro mühendisliğinin eseri Avrupa Ligi’ndeki kötü sonuçlar oldu.

Zaten farkında mısınız bilmiyorum… Avrupa Ligi’nde kaybedilen maçlardan sonra bir tek Jose Mourinho konuşuyor.

Acun Ilıcalı ile kendi gerçeklerinden uzaklaşan Fenerbahçe

Acun Ilıcalı gibi hayal satma ustaları kulüplerdeki rasyonelliği baltalıyor. Muhabirin sorduğu “En-Nesyri’nin adaptasyon sorununu neye bağlıyorsunuz?” sorusuna Ilıcalı “Osimhen’in performansını neye bağlıyorsunuz? O da çok iyi oynayamıyor” diye cevaplıyor. Sürekli olarak konular kasıtlı olarak değişiyor, yapay gündemler yaratılıyor ama sorunlar hiç konuşulmuyor.

Bir yönetici hayal edin… Çalıştığı kurumdan Fransa 98 Dünya Kupası’na gitmek için görevlendirilsin fakat o evinde dostları ile parti yapıp, üstlerine yalan söylesin. Bir yönetici hayal edin, futboldan geldiğini iddia etsin fakat oynadığı tek yer dostları ile halı saha olsun. Bir yönetici hayal edin, nedense durduk yere sürekli kulüpler satın alıp, onları bıraksın…

Taraftar artık uyandı… Yapı muhabbetlerini de yemiyor. Acun Ilıcalı bu tarz durumlarda elbette dozajı daha da arttıracaktır. Saldırgan ve agresif bir tavır ile yapılan hataların üstünü kendi lehlerinde olacak şekilde daha da çok çizecektir. Fakat herkes çok sıkıldı bu durumdan ve artık hatalarla yüzleşme zamanı geldi. 

Soru aslında çok basit: 50 milyon euro transfer, 10 milyon euro da Jose Mourinho’ya verilen maaş ile bu takım İsmail Kartal’ın Fenerbahçe’sine göre neden daha da geriye gitti…

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.