2024 İspanya Bisiklet Turu’nda ilk hafta Avustralyalı sporcu Ben O’Connor’ın liderliğiyle tamamlandı. Geride bıraktığımız haftayı Ceyda Akbulut, Medyascope Spor için değerlendirdi.
La Vuelta 2024’te ilk haftanın ardından
Beklenmedik meydan okumaların beklenmedik sonuçlara yol açtığı İspanya Turu ilk haftasının ardından biraz soluklanmamız lazım. Sıcak, zirveye yolculuk, daha da sıcak, yol kenarında pelotonu hortumlarla ıslatan görevliler ve gönüllüler, biraz daha zirve, sürprizler, şoklar… Ben bu satırları yazarken nefeslenme günündeyiz. Aslında içinde bulunduğumuz pazartesi aralarına dinlenme günü deniyor ama bu tura özel inisiyatif alıyorum. Bisikletçiler de İspanya’nın güneyinden ayrılmakla meşgul olacaklar zaten. Derilerine işleyen ısıyı atmalarına fırsat var mı bilmiyorum.
Geride bıraktığımız mükemmel bisiklet haftasını anlatmaya nereden başlamam gerektiğine bir süre karar veremedim. Bundan sonraki cümleyi yazmam için klavyenin tuşlarına basana kadar birkaç dakika duraksamam gerekti mesela. Yaza özel karanlık temadan çıktığım beyaz ve boş dokümanımın gerilerinde kırmızı tonda bisikleçiler uçuşurken en sonunda kararımı verebildim. İlk olarak Endülüs sıcaklarından bahsetmeliyim. Girişte ibarelerini vermiştim zaten.
Çok sevgili yayıncımız Eurosport, Tour de France Femmes mücadelesinin reklam aralarında görkemli ve tok bir ses eşliğinde kıpkırmızı ve sıcacık temayla bezenmiş La Vuelta tanıtımları yapıyordu. Geçmiş edisyonları neredeyse alevler içinde kalmış bisikletçilerin görüntüleriyle, enselerinden damlayan terlerle betimliyorlardı. Bu tabii ki bizi ilk hafta nelerin beklediğine dair bir ön gösterimdi. Çok çekiciydi. Bisiklet sezonunda artık benim de yavaş yavaş yorulmaya başladığım zaman dilimine girmiştik ama sadece bu tanıtım bile silkelenmeme yetti. Portekiz’de başlayan üç haftalık serüvene taptaze olmasa da yeteri kadar yakıtla başlayabildim. Evet, o kavurucu sıcağı betimleyen tanıtım sayesinde oldu tüm bunlar.
Üç günlük Portekiz yolculuğu onu izleyen günlerin bir ön hazırlığı olarak başladı. İlk günden beklenmeyeni tattık. Lizbon kıyılarında dolaşan 12 kilometrelik bireysel zamana karşıda aero pozisyonunu en doğru alıp gerekli gücü bacaklarına en iyi aktaran kişi Brandon McNulty oldu. Güne Wout van Aert ve Josh Tarling kapışması izleyebileceğimizin hayalleriyle başlamıştık ama iki büyük takımın sessiz iki pedalıyla finişi gördük. McNulty’yi en yakından takip eden, haftanın geri kalanında da ses getiren Mathias Vacek olmuştu. Günün şaşaalı olmasa da sürprize uzanan sonucu, bir UAE Team Emirates’li bisikletçinin başaltı kimliğiyle galibiyeti, dokuzuncu gün izleneceklere dair bir ipucuydu belki de.
Kırmızı mayonun ilk sahibini belirledikten sonra çok geçmeden Vuelta’da nadir bulunan sprint etaplarına adımımızı attık. Kaden Groves ve Wout van Aert çekişmesinde karşılıklı skorlarla haftanın ikinci kırmızı mayosunu da Belçikalı multidisipliner yıldızımıza verdik. Bundan sonra istikamet kavurma olacak vücutların ve onları koruyacak buz küplerinin alanıydı.
İspanya’ya adım atar atmaz aktif pelotonda kırmızı mayonun en büyük dostu Primoz Roglic’in spesiyalisti olduğu galibiyetlerden birini izledik. Zirveye giden yolda yokuş sprintini kazanırken mağlup ettiği rakipler listesine yeni bir ismi daha ekleyerek liderliği eline geçirdi. Orada genel klasman için ilk adayları da öğrendik. Her şey senaryoya uygun gidiyordu.
İlerleyen günlerde yarış rotasında zirve finişlerinin arasına konulan bol iniş çıkışlı sprint etaplarını, pelotonun iki hızlı bacağını alt edebilen genç Çek sporcu Pavel Bittner ve yeşil mayoyu üzerine iyice geçiren Wout van Aert kazandı.
Ve en sonunda altıncı gün turun ilk kırılma anı için kapıları bir süpermarketin süt reyonunda açtık. La Vuelta’nın sadık sponsorunu bol bol konuşturan açılıştan sonra kaçış grubuna kendini atan Netflix yıldızı Avustralyalı Ben O’Connor, günü mutlu bitiren kişi oldu. Primoz Roglic ve havalı kasklarıyla yeni takımı Red Bull Bora-hansgrohe, daha önce Fransa ve İtalya turlarında podyuma çok yaklaşmış ve dağlarda korkulması gereken bir ismi kaçışa kaptırmıştı. Böylece büyükçe bir risk aldıkları etapta elllerindeki kırmızı mayodan olmuşlardı. Artık önlerinde neredeyse beş dakikayı bulan bir fark, bol eleştiri ve çokça baskı vardı. Bunların arasında yeni bir strateji bularak hayata geri dönmeleri gerekiyordu.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
O gerekli stratejiyi Ben O’Connor’ın bisiklet alemince bilinen zaafına dokunarak buldular. Üç haftalık büyük turlarda kötü geçirdiği tek bir günle nihai hedefe hiç ulaşamamış olan O’Connor’ın o zayıf anını yakalamayı amaçlıyorlardı. Bu sebeple dümdüz sprint finişlerinde bile gazı kökleyen Alman ekibi, Avustralyalı lideri avlama peşindeydi. İzleyen günlerde Roglic bonus saniyeler ve yine bir zirve galibiyetiyle aradaki farkı biraz da olsa indirmeyi başardı.
Ancak haftayı sonlandıran mistik pazar günü, Roglic ve ekibine kafa patlatacağı bir strateji daha geliştirmeleri gereken sonucu getirdi.
Sıcak Endülüs topraklarında Tadej Pogacar’sız bisiklet süren Birleşik Arap Emirlikleri takımında lider Joao Almeida koronavirüse yakalanmış ve turu terk etmek zorunda kalmıştı. Buraya ortak lider olarak geleceği tahmin edilen Adam Yates ise genel klasmanda oldukça gerideydi. Aslında derin ve kaliteli kadrosuyla burada gövde gösterisi yapması beklenen takım için işler hiç de yolunda gitmiyordu. Onlara bir sihirli değnek gerekiyordu. O gün o değnek Adam Yates’in kramplarla boğuşan bacaklarına kondu.
Sierra Nevada sıradağlarında çift Alto de Hazallanas ile boğuşan peloton, güne önlerine büyük bir kaçış grubu bırakarak başlamıştı. Sabah, liderinin turu bıraktığı açıklanan Adam Yates de kendini buraya atmıştı. Fark açıldıktan sonra genel klasmanın gerilerindeki Richard Carapaz da öne yetişebilmek için tek başına mücadelesine başladı. Dakikalar ve saatler geçtikçe aradaki zaman farkı yükseliyor, ekran başındaki bizlerden peloton sakinlerine kadar herkes Roglic ve ekibinin ne zaman hareketleneceğini bekliyordu. Ancak beklenen aksiyon Sloven bacaktan değil, yol kenarında sevinçten ve sıcaktan bayılan İspanyollar için adım atan Enric Mas’tan geldi. Alto de Hazallanas’a son gelişlerinde zirveye doğru tırmanırken pelotondan kopup atak yapan Mas, taraftarın da desteğiyle iyi bir tempo yakalamıştı. Ancak inişte önde buluştuğu Jay Vine ile birlikte hız yaparken ön tekerini kaydırıp yürekleri ağza getirdi. Felaketle sonuçlanabilecek bir kazanın köşesinden dönmüştü ama o sırada temposunu da kaybedince kırmızı mayo grubuna yakalandı.
O vakitten sonra hareketsiz dakikalar geçiren peloton, önde genel klasman sıralarını bir bir atlayan isimlere yaklaşamadı. Adam Yates geçen sene Tour de France açılış etabında kazandığı zaferin ardından ikinci büyük tur galibiyetini kan ter içinde elde etti. Onun arkasından gelen Richard Carapaz da tek başına geçirdiği saatleri genel klasmanda podyum pozisyonuna girerek ödüllendirdi.
La Vuelta’nın bol rampalı karakteriyle olan karşılıklı ilişkimiz bu hafta yepyeni meydan okumalara kapıları açtı. Kimse beklemiyordu ama elimizde genel klasmanın ilk 10 sırasına ismini yazan altı yeni taze bacak var. Büyük tur zaferine yani muhtemelen çerçeveletip duvarlarına asmayı hayal ettikleri nihai mayoya hiç olmadıkları kadar yakın hisseden uzun mesafe avcılarının gözü bir kere açıldı artık. Bu da Ben O’Connor’ın çekinmesi gereken tek kişinin Primoz Roglic olmadığını gösteriyor.
Yılın son bölümüne adım atarken kucağımıza hiç tahmin etmediğimiz bir çekişme düştü. Yaslandığımız, hatta biraz yayıldığımız koltuklarımızdan doğrulmanın tam da vakti, öyle değil mi?
Editör: Ceyda Akbulut
Editör: Doğa Üründül