Medyascope eğitim dosyasını açıyor (2): Yoksulluğun içinde kaybolan çocuklar

Yeni eğitim-öğretim yılı sorunlarla başladı. Eğitim dosyasının ikinci bölümünde, Türkiye’de yoksulluğun eğitimi nasıl etkilediğini araştırdık. Uzmanlar bir öğün sağlıklı ve ücretsiz beslenme ile sosyal destek için yetkililere çağrıda bulunuyor.

Boş buzdolapları… Yırtık terlikler… Okulun ilk günü kırtasiye malzemeleri olmadığı için eve gönderilen çocuklar… Bitlis’te Leyla A. ve dört çocuğunun hikâyesi Türkiye’de yoksulluğun eğitimi nasıl etkilediğinin canlı bir örneği. Onlar gibi binlerce öğrenci okula aç gidiyor, ayağına giyecek ayakkabı, üstüne giyecek pantolon bulamıyor.

TÜSİAD ve ERG’nin araştırmasına göre öğrencilerin yüzde 31’i okula gitmeden önce hiç kahvaltı yapmıyor, haftanın en az bir günü kahvaltı yapmayan öğrencilerin oranı ise yüzde 60’a kadar çıkıyor. Aynı araştımaya göre her dört çocuktan biri haftanın en az bir günü parasızlıktan yemek yiyemiyor.

Bu veriler Türkiye’deki çarpıcı durumu ortaya koyuyor. Bir de yoksulluğun en derin hali yaşayan Bitlis-Tatvan’da Leyla A.’nın ve çocuklarının hikâyesine bakalım.

11 yaşında evlenen, şiddet yüzünden boşanan Leyla A., dört çocuğuna hem annelik hem babalık yapıyor.

Devletten aldığı 5 bin 550 TL desteğin 3 bin TL’si ile kira ödeyen Leyla A.’ ‘nın elinde kalan 2 bin 550 TL ne faturaları ödemeye ne de ekmek almaya yetiyor.

“Ayağında yırtık terlik, elinde ihtiyaç listesi”

Leyla’nın 16 yaşındaki en büyük oğlu Müslüm, maddi imkansızlık nedeniyle ortaokul çağında eğitimden koptu. Çocukluğu çalışarak geçen Müslüm, yaz boyu tarlalarda domates toplayarak ailesinin geçimine katkı sundu. O, domates hasadının bitmesiyle yeni iş arayışına girerken diğer üç kardeşi yoksulluk içinde okulun yolunu tuttu.

Rüzgar, Sercan ve Ela’nın ise okuldaki ilk günü zor geçti. Öğretmen, Rüzgar ve Ela’yı kırtasiye malzemeleri, ayakkabı ve çantaları olmadığı için ilk günden eve gönderdi. Ellerinde ihtiyaç listesi yazılı bir kağıtla eve dönen çocuklar, arkadaşları gibi okul bahçesinde koşup oynayamadı. Sercan ise diğerlerinden daha şanslıydı. Çünkü o okula geçen sene öğretmenin aldığı çantayla gitti.

Anne Leyla, çocuklarının okula gittiği ilk günü şu sözlerle anlatıyor:

“En küçüğü yeni kayıt oldu. Okula götürdüm, eşyası olmadığı için eve geri gönderdiler. Dedim, ‘Gideceğim, borç alacağım.’ Küçük çocuğun ayakkabısı bile yok, terliği yırtılmış, onunla gidiyor. Saçını tıraş etmedi. Diğerinin de defteri, kalemi, pantolonu yok. Ela benim terliğimle okula gitti. Ne yapacağımı bilmiyorum. Okul liste vermiş bana ‘Al’ diyor, nasıl alayım? Ne yapacağımı bilemedim, dondum kaldım.”

“Boş bir buzdolabı, aç kalan çocuklar…”

Çocuklarına ayakkabı dahi alamayan Leyla’nın mutfağındaki buzdolabı da boş. Küflenmiş peynir, biraz üzüm, Ramazan Bayramı’nda bir hayırseverin verdiği içi pekmez dolu bir bidon… Sabah kahvaltıda ne varsa yiyen çocuklar paraları olmadığı için okul kantininden yiyecek alamıyor. Gelecek ay devletten aldığı desteği neye harcayacağını düşünen anne Leyla, “Yağımız, şekerimiz bitmiş, ekmek olsa domates var. Devlet kömür verdi, odun alamadım” diyor. Leyla boşanmasına rağmen parası olmadığını için yeni kimlik de çıkaramadı ve soyadını değiştiremedi.

“Aile ve Sosyal Hizmetleri Bakanlığı’ndan 5,4 milyon çocuk yardım aldı”

Leyla’nın çocuklarının eğitimi için verdiği mücadele, Türkiye’deki yoksulluğun sadece bir örneği. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’ın geçen aylarda yaptığı açıklamada, “Tek seferlik yardımlar dahil sosyal yardımların farklı kalemlerinden 4,9 milyon haneye destek sağladık” demesi de bu durumu doğruluyor.

Bakan Göktaş’ın 15 Ağustos’taki “Aile Desteği kapsamında yaklaşık 3,2 milyon hanemize 2,9 milyar TL, Çocuk Desteği kapsamında yaklaşık 2,2 milyon hanemize 5,4 milyon çocuk için yaklaşık 900 milyon TL, toplam yaklaşık 3,8 milyar TL ödeme yapacağız” açıklamasıyla 5,4 milyon çocuğun yardıma muhtaç olduğu ortaya çıktı.

Öte yandan TÜİK 2023’te yoksul sayısının 11 milyon 651 bin olduğunu duyurdu. Sürekli yoksulluk oranı ise yüzde 12,3 olarak kayıtlara geçti. TÜİK haziran ayı işgücü istatistiklerine göre de işsizlik 3 milyon 305 bin kişiye ulaştı.

TÜİK Hanehalkı Tüketim Harcaması 2023’e göre hanehalkı eğitim harcamalarının yüzde 63,1’i en yüksek gelire sahip yüzde 20’lik grup tarafından yapılırken sadece yüzde 1,5’ini en düşük gelire sahip yüzde 20’lik grup yaptı.

Açlık sınırı 19 bin TL, yoksulluk sınırı 67 bin TL

Ailesinin yoksulluğu nedeniyle bakılamayan ve ailesinden alınma riski bulunan çocukların sayısını ortaya koyan Sosyal ve Ekonomik Destek (SED) hizmetinden yararlanan çocuk sayısının ulaştığı boyut da dikkati çekti. Buna göre 2020’de 129 bin 422 olan SED hizmetinden yararlanan çocuk sayısı 2024’ün Mayıs ayında 170 bin 694’e kadar çıktı.

DİSK Birleşik Metal-İş’e bağlı Sınıf Araştırmaları Merkezi (BİSAM) tarafından yapılan araştırmaya göre ise dört kişilik bir ailenin sağlıklı beslenmesi için açlık sınırı 19 bin 423 lirayı buldu. Yoksulluk sınırı da 67 bin 186 lira oldu.

Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.

Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.

Avrupa Birliği’nin istatistik kurumu EUROSTAT verilerine göre 2022’de Türkiye’deki 0-17 yaş grubundaki çocukların yüzde 43’ü yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altında kaldı.

“5 milyon öğrenci için ücretsiz yemek uygulaması hayata geçmedi”

Enflasyonun artması ve gelir düzeyinin azalması çocuklarını beslenmesini de etkiledi. Milli Eğitim Bakanlığı 2022’de uygulanan ve dönemin Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in açıkladığı verilere göre okullarda 1 milyon 796 bin 985 öğrenci ücretsiz yemekten faydalandı. Bunların yaklaşık 1 milyonu taşımalı eğitimden yararlanan öğrenciler, 400 bini de okul öncesi eğitim alan çocuklardı. Ancak Bakanlık yetkilileri tarafından 5 milyon öğrenci için kademeli olarak planlanan ücretsiz yemek uygulaması hayata geçmedi ve 2023’te okul öncesinde verilen beslenme desteği kaldırıldı. Şu an Bakanlık tarafından taşımalı eğitim kapsamında olan, pansiyonlu ve yatılı okullarda eğitim alanlar ve deprem bölgesindeki okul öncesi öğrencilerine ücretsiz yemek veriliyor. Bakanlık ayrıca 2024-2025 eğitim öğretim yılında ücretsiz verilmek üzere hazırlanan yaklaşık 178 milyon ders kitabının okullara dağıttı.

“Milyonlarca öğrenci okuldan kopuyor”

Resmî ve sivil toplum kuruluşlarına ait raporlar çarpıcı sonuçları ortaya koyarken uzmanlar ise yoksulluğun milyonlarca çocuğu eğitimden kopardığını vurguladı. Medyascope‘a konuşan Türkiye Okul Yemeği Koalisyonu üyesi, insan hakları savunucusu Hacer Foggo, yoksul hane sayısının resmi rakamlardan daha yüksek olduğunu anlattı.

“Sürekli yardım, sürekli yoksulluk ve kalıcı yoksulluğa doğru giden bir süreç anlamına geliyor” diyen Foggo, eskiden bir veya iki temel ihtiyaca erişenlerin bugün dört kaleme ulaşamadığını söyledi. Foggo, asgari ücretle geçinenlerin borçlarla ayakta durduğunu belirterek, emekliler ve beyaz yakalıların da yoksullaştıkları bir dönemde olduklarını vurguladı.

“Sosyal destekler, sosyal yardımla ayakta kalmaya çalışan, günlük işler yapan ya da kayıt dışı çalışanlar var. Ki onlar çok daha derin bir yoksulluk çalışıyor” diyen Foggo, bu hanelerin çocuğa üniforma, kayıt parası, ayakkabı, kırtasiye gibi eğitim masraflarını karşılayamadığını vurguladı.

“Masraflar nedeniyle aile bir çocuğunu okula göndermiyor”

Sahada karşılaştığı örneklere değinen Foggo, iki çocuğu olan bir ailenin anaokul çağındaki bir çocuğunu masraflar nedeniyle okula gönderemediğini, velinin çocuklar arasında tercih yaptığını dile getirdi.

Okul beslenmesi için yıllardır mücadele verdiklerini hatırlatan Foggo, “Bu dönemde de çocuklar yine yarı aç, yarı tok okulda gitmek zorunda kalacaklar. Ne varsa, sağlıksız da olsa yiyecekler” dedi. Yeterli beslenmeyen çocukların gelişim sürecinin de sağlıklı olmadığını belirten Foggo, bodurluk, öğrenme güçlüğü, hiperaktivite gibi sorunların ortaya çıktığını ifade etti. Bu durumun gelecek nesilleri de olumsuz etkilediğinin altını çizen Foggo, yetişkinlikteki kronik hastalıkları vurguladı.

Türkiye’de yüzde 20’lik bir dilimin yüksek gelir grubuna dahil olduğunu dile getiren Foggo, ailelere yapılan yardımların yetersiz olduğunu belirtti, devlet tarafından yapılan yardımların kiraya, gıdaya, faturaya, ulaşıma harcandığını söyledi. Foggo, çocuk yardımının 500 TL ile 6 bin lira arasında değiştiğini aktardı, çözüm önerilerini paylaştı.

“Çocuk yoksulluğu önlenirse ülkedeki yoksulluk önlenir”

Foggo, çocuk işçiliğinin azaltılması gerektiğini vurguladı, meslek liselerindeki öğrencilerin ücretli staj kapsamında çalıştırılması uygulamasına da karşı çıktı. “Çocuk yoksulluğunu önlediğiniz zaman o ülkedeki yoksulluğu da önlersiniz. Ama görüyoruz ki iktidarın aslında böyle bir planı yok ” diyen Foggo, sosyal politikaların hayata geçmesi gerektiğini vurguladı.

Devletten yardım alan ve bu yardımlar yetersiz geldiği için çalışmak isteyen bir kadınının sigortalı bir işte çalışması durumunda desteklerin kesileceğini belirten Foggo, bu nedenle yardıma muhtaç milyonlarca kişinin kayıtdışı çalıştığını anlattı. Bu konuda doğru program ve planlama ile yeni bir düzenleme yapılabileceğini önerdi. Devletin eğitimdeki tüm çocuklara sağlıklı ve ücretsiz beslenme desteği sağlaması gerektiğini savundu. Foggo, yerel yönetimlerin beslenme çantaları, sosyal destekler, kent lokantaları gibi uygulamaları daha fazla hayata geçirmesini önerdi.

“Dolmuş parası olmadığı için okula düzenli gelmeyen çocuk var”

Medyascope‘a konuşan ve kamusal eğitimin anayasal hak olduğunu dile getiren Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası (Eğitim-İş) Genel Başkanı Kadem Özbay, devlet okullarının bağış adı altında velilerden alınan paralarla ücretli hale geldiğini belirtti. Devletin eğitime harcadığı kaynağın gelişmiş ülkeler açısından son sıralarda olduğunu ifade eden Özbay, okullara beslenmeden personele kadar birçok konuda yatırım yapıldığını söyledi. “Devlete düşen görev ailenin ekonomik gücünü insanca yaşayabilecek bir standart düzeyine getirmek” diyen Özbay, ikili eğitim nedeniyle öğrencilerin gün ışığında ders yapamadığını ekledi. Erken saatte evden çıkan çocukların okulda kahvaltı yapamadığını, kantinlerindeki gıdaların çok pahalı olduğunu dile getirdi.

“Okul müdürleri teşvik etmiyor”

Özbay, “Okul öncesindekilerin yapacakları etkinlikler gibi faaliyetler için eğitim alanı normal bir sınıftan daha farklı dizayn edilmeli. Okul katkı payı alıyor” dedi. Bazı velilerin okula para vermediği için müdürler tarafından eğitime kazandırma yönünde teşvik edilmediğini söyleyen Özbay, şöyle konuştu:

“Aidat adı altında para toplandığında, o parayı veremeyecek çocukların orada yaşadığı psikolojik zorlukları, sırf onun için o gün okula gelmediklerini biliyoruz. Dolmuş parası olmadığı için bir tam hafta okula gelemeyen çocuklar var. Mesela üç gün geliyorsa öbür gün gelemeyen, orada arkadaşlarının yanında utanacağı için gitmeyen, gidip bir yerde çalışıp öbür hafta en azından yol harçlığını çıkarmak için çalışan çocuklar var.”

“Yoksul ve zengin çocuklar için sınıf ayrımı var”

“Artık devlet okullarında, hatta aynı okulun içerisinde yoksulla zengin arasında farklı farklı sınıfların oluştuğunu biliyoruz. Çocuklardan para toplanıyor, bazılarında da yok. Bu çocuklarda ileride çok ciddi psikolojik ve duygusal travma oluşturan olaylar bunlar. Çocuklar onları unutmuyor” diyen Özbay, her çocuğun nitelikli eğitime erişmesi gerektiğini dile getirdi.