Selenin yalnız emekçileri

2024 Yol Bisikleti Dünya Şampiyonası, 22 Eylül Pazar günü bireysel zamana karşı yarışlarıyla başladı. Sekiz gün sürecek şampiyonanın ilk kazananları Grace Brown ve Remco Evenepoel oldu. Medyascope Spor‘dan Ceyda Akbulut, gökkuşağı mayoyu giymeye hak kazananları yazdı.

En hızlı giden, yalnız gidendir.

Bu sözü ilk işittiğimde Jack London’ın yarı-otobiyografik harikası Martin Eden’in hayatına yeni yeni giriş yapıyordum. Martin’in aşkından yanıp tutuştuğu kadın Ruth, hayal ettiği yaşama geç başladığını düşündüğü için akademik kariyerine odaklanan ama diğer öğrenciler gibi senelerce eğitim almaktan çekinen, bu yüzden kendini anormal derecede hızlandırılmış bir maratona sokabileceğine ikna eden baş karakterimiz için söylemişti bunu. Martin’in burada asıl derdi ‘normal’ öğrenciler gibi uzun saatler eğitim alırsa büyük tutkusu Ruth’tan uzaklaşacak olmasıydı. 

Sevdası için hızlı ilerleyip yalnız kalmaktan korkmadığını ifade etmeye çalışan genç dostumuz, aklından geçen fırtınalı düşünceleri dillendirmekte zorlandığından konuyu oracıkta kapatmıştı. Çünkü yapması gereken tutkusu için aksiyon almaktı, dili de ona yavaş yavaş gelirdi böylece.

Grace Brown ve Remco Evenepoel hakkında yazmadan bir not

Şimdi, ben bir bisiklet yazısına neden böyle bir giriş yaptım? Bulunduğumuz yılın yol avcılarının dünya şampiyonlarını belirlediği dönemdeyiz. İlk önce kuvvet ve irade gösterisi yapan aero ustalarından bahsetmeliyim. Biraz rota, biraz kilometre, biraz da güç metriklerinden söz etmeliyim, değil mi? Birkaç popüler isim de atmalıyım yazının bir yerine.

Ooo şu çocuğun çıktığı WATT’ı gördün mü! Geçmişin ve geleceğin tüm rekorlarını süpürecek! Alın işte, size kanıtı. Ama bak şu da asfaltta ne kadar gösteriş yaparsa yapsın asla ama asla Fransa’nın ikonik sarısına sahip olamayacak! ASLA! Selenin üstüne binenler için gittikleri yolda biraz da şansa ihtiyaç vardır ihtiyar, eğer o yoksa bacaktaki kuvvet nafile, hiç uğraşmayınız ya!

Cafcaflı cümleler, insanın içini kıpır kıpır eden sükseli paragraflar ilgi çekici, evet. Bisiklet sporcularını sonuçlar üzerinden okumak, kaybettiyse saymamak veya saldırmak, kazandıysa onu tek bilip yine saldırmak çok olağan. Aslında burada saldırmaktan kastettiğim öyle kişisel ve zarar veren bir şey değil. Bana bazen popüler her karakter, onun hakkında iyi ya da kötü söylenen her sözle saldırıya uğruyormuş gibi geliyor. Bu kimi zaman hakikaten de kötü niyet veya sert bir bakış açısıyla zarar da veriyor ona, tutku dolu hayranların çığlık çığlığa sevgi sellerine de yol açıyor. “Saldırı”dan kastettiğim bu, umarım derdimi anlatabilmişimdir.

Tüm bu sebeplerle ben bu şampiyona dönemine sporculara elimden geldiğince saldırmadan dokunmaya çalışacağım. Neyi iyi, neyi mükemmel yaptıklarını, bunun neye mâl olduğunu, nasıl gerçekleştirdiklerini dillendirmeye uğraşacağım. İki şampiyondan bahsedeceğim ama yazacaklarımı sadece onlar adına kaleme almadığımdan emin olacağım.

Grace Brown'un şampiyonluk pozu
Grace Brown’un şampiyonluk pozu

Sele üstünde sıkılmaktan nefret edenler: Grace Brown ve Remco Evenepoel

Grace Brown ve Remco Evenepoel, kendi pelotonlarının uçuk bacakları. Sele üstünde sıkılmaktan nefret ederler. Yol yarışı veya zamana karşı meydan okumaları fark etmez, yapayalnız kilometreler süren atakların tutkusuyla yanıp tutuşurlar. Hızlılar, sabırsızlar, irade dolular, kuvvetliler… Tanıdık geldi mi? Sevdası uğruna hızlı gidip yalnız kalmayı tercih eden Martin Eden gibiler tam olarak.

Zamana karşı yarışları bisiklet sporunun en psikolojik meydan okuması olabilir. Zihnini kilometrelerce sadece yola ve bacaklara verilen kuvvete odaklaması gereken sporcular arasından bunu en kusursuz şekilde yapabilen günün kazananı olabilir sadece. Yarım dakikalık dalgınlık bile tüm emeği yerle bir edebilirken hep odakta kalmak, iyi hissetmek ve acıyı mümkün olduğunca duymamak zorundalar. Sporu kusurlarıyla biliriz ama bu disiplinde buna gerçekten de yer yok. 

Geçtiğimiz sene İsviçreli bisikletçi Marlen Reusser yıldızlaşması beklenen Dünya Şampiyonası’nda bisikletini bir kenara çekmiş halde çimler üstünde ağlarken yakalanmıştı yarış motosikletlerinin kameralarına. O anlarda çöküşün acısına hepimiz tanık olmuştuk. Yarışı bırakırken ne düşündü, nelerden bunaldı veya istediği neyi yapamadı hiçbirimiz bilemeyiz. Ancak kusursuz ve pürüzsüz bir sürüşün elzem olduğu bu meydan okumada işlerin hiç yolunda gitmediği belliydi. O günkü yarıda bırakış, bu disiplinin ne denli bir irade gerektirdiğini tokat gibi çarptı suratlarımıza.

Grace Brown: Atakları hep o başlatır

Saf ve kusursuz olması gereken bu iradenin bazen ihtiyaç duyduğu motivasyonlar da olmuyor değil. Bu yıl gökkuşağı mayoyu üstüne geçirmeye hak kazanan Grace Brown’dan bahsedelim mesela. Taze Olimpiyat şampiyonu, geçtiğimiz yıl 2024 ile birlikte profesyonel kariyerinin son senesine adım atacağını açıklamıştı. Kadınların sürekli gelişen, bol çeşitli, bol senaryolu pelotonunun en büyük pozitif dinamitlerinden biri olarak tanınıyordu senelerdir. Atakları hep o başlatır, aksiyon almaktan çekinmez, eğer ona eşlik eden olmazsa da yalnız kalmaktan asla korkmazdı. Bu sebeple ki zamana karşı denemelerinde de aynı şekilde cesur basardı pedallarına. 

Henüz 32 yaşındayken, yani meslektaşlarının emeklilik yaş ortalamalarının oldukça gerisindeyken, kariyerini noktalamak istemesine çok farklı yerlerden bakabiliriz. Fakat bu karara yol açan sebeplerden birinin, uzmanlaştığı disiplinin ondan götürdükleri olduğunu söylesek hiç de yanlış olmaz. Buradaki psikolojik savaş gerçekten zor. Selesinde geçirdiği yılların en başarılısını “son” diyerek başlattığı seneye denk getirmesi de bazı gerçekleri günyüzüne çıkarıyor. Grace Brown kazanmak için gerekli motivasyonu mücadele etmeyi bırakınca buldu. 

Remco Evenepoel: Kariyerinin henüz başında felaket yaşayan sporcu

Öte yandan Remco Evenepoel’un da Olimpiyat altınlarının ardından bir kez daha gökkuşağı mayoyu giyebilmesinin farklı motivasyonları vardı muhtemelen. Genç kariyerinin henüz başında felaketi yaşayan bir bisikletçi olarak bugün kazandığı şampiyonluklar onu ve sporcu kişiliğini herkesten ayırıyor. Farklı bir meydan okumayla profesyonel kariyerine ayak basmak, aynı Brown gibi zorlu aksiyonlar almaktan korkmamak, tırmanamayacağını söyleyenlere Larra-Belaga tepelerinden halsiz kuvvetsiz el sallamak ve çocukluk hayallerinden gidip bir futbolcu olsaydı muhtemel meslektaşlarının boylarına uyum gösterse de bisiklet sporunu seçip zamana karşı yarışlarının podyumlarında yanındakilerin arasında ufacık bir kazanan olarak kalmak herkesin harcı değil.

Remco Evenepoel

Remco talihsiz serüvenlerle arasındaki amansız mücadeleye ayak direyen o yürekli bisikletçilerden biri. Düşer ama daha güçlü kalkar, sinir bozar ama sevdirir, bazen kaybetti sanırsınız ama sonra kendi içinde bir zafer alır ve bunu herkese mümkün olan en görkemli biçimde gösterir, zinciri atınca panik yapıp çevresine saldırır ama sonra hiçbir şey olmamış gibi 53 dakikalık bir aero-transa girer, bisiklet bilgisayarı bozulur ama içgüdüsüyle sürmeyi dener, risk herkes için korkutucudur ama o tek bir saniyenin bile önemli olduğu şampiyonluk yarışında finiş tabelasında yeşil ışığı görünce yavaşlayıp kollarını kaldırarak sevinmekten de korkmaz. Alışılmış disiplin kavramı pek de ona göre değil fakat bu yönüyle farklı olmaktan hiç çekinmez. Çünkü o da tıpkı Martin Eden gibi tutkusuna giden yolda yalnız kalmayı tercih edenlerden biridir.

Saatler süren meydan okumalarda gölgesiyle baş başa kalan tüm pedallara sevgilerle…

Yazan: Ceyda Akbulut

Editör: Yahya Kemal Doğan

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.