MİT krizi, dershane krizi ve 17-25 Aralık operasyonu: Erdoğan ile Gülen arasındaki savaşın gelişimi

Fethullahçılığın kurucusu ve lideri Fethullah Gülen öldü. Gülen, 1999’dan beri ABD’nin Pensilvanya eyaletinde yaşıyordu. Fethullah Gülen’in Erdoğan ile anlaştığı dönemlerde cemaat Türkiye’de giderek güçlendi. Gülen ve iktidarın yollarının ayrılmasının süreci 17-25 Aralık operasyonuyla başladı. İşte Erdoğan ve Gülen arasındaki savaşın gelişimi.

AKP ile Gülen arasındaki ilk kriz 2012’ye dayanıyor. Hükümet o dönem bazı yetkili makamlarda bulunan cemaatçi kadroları tasfiye etmeye başladı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Şubat 2012’de dönemin MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı “PKK ile yapılan görüşmeler” nedeniyle ifadeye çağırdı. Bu olay, “Fethullahçıların yargı ayağındaki mensupları, MİT’e karşı savaş açtı” olarak yorumlandı. Böylece MİT krizi ortaya çıktı.

Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan “Hakan Fidan benim sır küpüm, devletin sır küpü” diyerek Hakan Fidan’a sahip çıktı:

“MİT olayındaki gelişmelerde sessiz kalmak mümkün değil. Niye? Benim malum nekahat dönemime rastlayan süreçti. Benim sır küpüm. Türkiye Cumhuriyeti devletinin sır küpü. Türkiye’nin geleceğinin sır küpü. Uluslararası alanda bu görevi yapanlar ajandır.”

Bu arada Hakan Fidan da ifadeye gitmedi.

O dönem Gülen cemaati ile AKP’nin arasının bozulduğu iddiaları yayıldı. Dönemin AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, Gülen cemaatinin devleti ele geçirdiği ve devlete sızdığı iddialarına ilişkin konuştu:

“Cemaatin bir kaydı mı var? Yıllardır bu paranoyayla yaşadık. İnsan kendisine ait olan bir şeyi ele geçirir mi? Şu ele geçiriyor, bu ele geçiriyor. Kamuda çalışan solcu insanlar var mı, ülkücü insanlar var mı? Var. Oraya sızmış, buraya sızmış bu su mu, nem mi? Kamu personeli nasıl alınıyor? Belli. KPSS sınavı var. Bu insanların yüz kızartıcı suçu yoksa, engel yoksa biz onların vicdanına hafiye kulağı dayayarak atayamayız. Cemaat devleti ele geçirmiş, devlete sızmış bunlar kargaları güldürür. Bu paranoyaları bir tarafa bırakalım.”

Dershane krizi

İktidar 2013’te dershanelerin kapatılmasına yönelik kanun tasarısını gündeme getirdiğinde Fethullahçılar ile AKP arasında gerilim arttı. Hükümetin 2013’te dershaneleri kapatma girişimi, cemaatçi Zaman gazetesinde büyük yankı buldu. Gazete, 14-18 Kasım 2013’te dershanelerin kapatılmasını eleştiren başlıklarla çıktı.

Bu gelişmelerin ardından AKP milletvekili Hakan Şükür 15 Aralık’ta partisinden istifa etti.

17-25 Aralık operasyonları

Egemen Bağış, Muammer Güler, Zafer Çağlayan, Erdoğan Bayraktar
Fethullah Gülen ve Erdoğan arasındaki savaş nasıl başladı?

17 Aralık 2013’te İstanbul Emniyet Müdürlüğü, iş insanı Rıza Sarraf, Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan, belediye başkanları ve bazı bakanların oğullarını gözaltına aldı. Toplam 80 kişi gözaltına alındı. Bunlardan 24’ü cezaevine girdi.

61. Türkiye Hükûmeti kabine üyesi olan bakanlar Muammer Güler, Zafer Çağlayan, Erdoğan Bayraktar ve Egemen Bağış ile üç bakan çocuğunun “rüşvet, görevi kötüye kullanma, ihaleye fesat karıştırma ve kaçakçılık” suçlarını işledikleri iddiası yer aldı.

Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan bu operasyonu “kirli bir operasyon” olarak nitelendirdi. Aynı gün İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde üst düzey görev değişiklikleri oldu. Savcılar dosyalardan alındı. Hükümet, operasyonların arkasında “paralel yapı” olarak nitelendirilen Gülen cemaati olduğunu söyledi.

18 Aralık 2013

Rıza Sarraf’ın dört farklı bakan ile geliştirdiği ilişkiler ortaya çıktı. Bu arada “rüşvet, kara para aklama, altın kaçakçılığı” gibi suçlar işlendiğini gösteren soruşturma detayları sosyal medyaya düştü. Muammer Güler’in oğlu Barış Güler’in evindeki paralar ve para sayma makineleri de yine sosyal medyadaydı. Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın evinden de ayakkabı kutusu çıktı. Bu kutuların içinde 4,5 milyon dolar vardı. Ayrıca bazı telefon görüşmesi kayıtları ve fotoğraflar da gündemdeydi.

Öte yandan emniyette operasyon başladı. İktidar beş emniyet şube müdürünü görevden aldı. Aynı zamanda İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne Aksaray Valisi Selami Altınok atandı. Altınok aynı gün, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın uçağına bindi. O dönem İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın’dı. Çapkın da merkez valiliğine getirildi.

19 Aralık’ta gözaltına alınan sekiz kişi tutuklanarak cezaevine girdi. Bu arada emniyetteki tasfiyeler de hız kazandı.

21 Aralık’ta Barış Güler, Salih Kaan Çağlayan, Rıza Sarraf, Süleyman Aslan cezaevine girdi.

Soruşturma sonucu toplam 26 kişi cezaevine girdi.

Dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler operasyonlarla ilgili şu açıklamayı yaptı:

“Devlet içinde farklı bir yapılanma var. Ortaya atılan iddialar asılsızdır. Yapılan siyasi mühendisliktir. Savcıların fezleke düzenlemesi kanun dışıdır. Operasyon şantaj için yapılmıştır ve amacı da yerel seçimleri etkilemektir. Bana haber verilmeyebilirdi ama bu ülkenin başbakanı var. Ben de hesap vereceğim, yanlış bilgi verenler de.”

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarına ilişkin ilk kez konuştu:

Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.

Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.

“Bir yolsuzluk varsa üzeri kapanmaz. Mahkemeler bağımsız ve tarafsızdır. Herkesin yargı sürecine saygılı olması lazım. Kabine revizyonu ile ilgili de başbakan hazırlığını yapıyor, kendisi yurda dönünce görüşeceğiz.”

25 Aralık 2013: İkinci operasyon

Operasyonların ikinci dalgası başladı. Dönemin Başbakanı Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan başta olmak üzere 41 kişi daha gözaltına alınmak istendi. Ama yeni atanan emniyet görevlileri bu talimata uymadı. Böylece savcı ve emniyet arasında yetki krizi çıktı.

Bu arada Hüseyin Avni Mutlu, Selami Altınok ve sorumlu kolluk kuvvetleri hakkında “gizliliği ihlâl, görevi kötüye kullanma ve delilleri yok etme” gerekçesiyle soruşturma başlatıldı.

Hükümet, Gülen cemaatinin yürütme ve yargı içine sızdığını, “paralel devlet” hüviyetini aldığını söyledi.

25 Aralık gecesi Erdoğan Bayraktar NTV’ye çıktı. Dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar görevinden istifa etti. En çarpıcı olanıysa, Erdoğan Bayraktar’ın Recep Tayyip Erdoğan’ı istifaya davet etmesiydi:

“17 Aralık tarihinde yapılan operasyon dosyasında, şahsımı rencide edecek veya izah edemeyeceğim hiçbir husus yoktur. Ancak Sayın Başbakan’ın, istediği bakanla çalışmak veya istediği bakanı görevden almak en tabii hakkıdır ve yetkisidir. Fakat rüşvet ve yolsuzluk ifadelerinin bulunduğu bir operasyon sebebiyle ‘İstifa ediniz ve beni rahatlatacak deklarasyon yayınlayınız’ şeklinde tarafıma baskı yapılmasını kabul etmiyorum. Bugün bize iki metin geldi. Bir tane istifa metni, bir tane de deklarasyon metni. Ben tabii ki partimi rahatlatmak isterim fakat böyle bir durumda bu işin yanlış olduğunu ifade ediyorum. Çünkü soruşturma dosyasında var olan ve yasalara uygun olarak onaylanan imar planlarının büyük bir bölümü Sayın Başbakan’ın talimatıyla yapılmıştır. Bu nedenle bakanlıktan ve milletvekilliğinden istifamı açıklıyorum. Sayın Başbakan’ın istifa etmesi gerektiğini ifade ediyor, yüce milletimize saygılar sunuyorum.”

Bu arada Muammer Güler ve Zafer Çağlayan da istifa etti. Egemen Bağış istifa etmedi ama yeni kabinede kendine yer bulamadı.

İdris Naim Şahin, Ertuğrul Günay, Haluk Özdalga ve Erdal Kalkan da AKP’den istifa eden isimler oldu.

Türkiye’nin gündemini sarsan paylaşımlar: Tapeler

Daha sonra 25 Şubat 2014’te sosyal medyada paylaşılan ses kayıtları gündeme düştü. “Başçalan” adlı bir kullanıcı, YouTube’a Erdoğan ile oğlu Bilal Erdoğan’a ait olduğunu iddia ettiği bir ses kaydı yükledi. Kayıtta Erdoğan, Bilal Erdoğan’a evdeki yüklü miktarda parayı sıfırlamasını söylüyordu.

Bilal Erdoğan
Bilal Erdoğan

Eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bu kaydı ertesi gün Meclis’te dinletti ve Erdoğan’ı eleştirdi. Erdoğan ise bu kayıtların “montaj” olduğunu öne sürdü.

Bu dinlemelerin, “Selam” adlı bir örgütü izleme gerekçesiyle yapıldığı iddiası yer aldı. Farklı kaynaklara göre örgütün 2 bin 280 ile 100 bin kişiyi dinlemiş olabileceği iddia edildi. Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB), 2014 Mart’ta 2012-2013’te 509 bin kişinin dinlendiğini açıkladı.

Öte yandan dört eski bakan hakkında fezleke hazırlandı ve bu Adalet Bakanlığı’na gitti. Fezlekeler daha sonra Meclis’e gitti. CHP olağanüstü çağrı yapınca Genel Kurul 19 Mart 2014’te fezlekeleri görüştü.

Bakanlar hakkındaki yolsuzluk ve rüşvet iddiaları incelemek için komisyon kuruldu. Komisyon ekim ayında çalışmaya başladı. Kasım ayında ise tüm haberlere yayın yasağı geldi.

Oylamadaki görüntüler…

Komisyon, bakanların Yüce Divan’da yargılanması yapılmaması yönünde karar aldı. Bu karar da Genel Kurul’da tartışma konusu oldu. Kuruldaki oylamada Çağlayan, Güler, Bağış ve Bayraktar’ın Yüce Divan’a gönderilmesi reddedildi.

Egemen Bağış'ın oylamadaki görüntüsü
Fethullah Gülen ve Erdoğan arasındaki savaş nasıl başladı?

Bu arada oylama sırasındaki görüntüler de konuşulan konular arasındaydı.

Yüce Divan oylaması
Fethullah Gülen ve Erdoğan arasındaki savaş nasıl başladı?

Sonun başlangıcı

Tüm bu yaşananlar Erdoğan ile Gülen arasındaki savaşın başlangıcıydı. Bu savaş, 15 Temmuz 2016 darbe girişimiyle iyice tırmandı.

O gün yaşananları okuyabilirsiniz.