Gazeteci Murat Aksoy, Medyascope’ta Ruşen Çakır’a konuk oldu. CHP’nin değişim sürecinden İmamoğlu’nun tutukluluğuna, Bahçeli’nin açıklamalarına kadar birçok konuya dair analizlerde bulundu. Aksoy, “Cumhuriyet Halk Partisi aslında kendi kendini ciddi biçimde dönüştürmeye başladı ve bu dönüşümden geriye gidiş çok mümkün görünmüyor” dedi. Murat Aksoy: “CHP kendini yeniden dönüştürüyor” dedi.
İBB Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla CHP Genel Başkanı Özgür Özel, her hafta çarşamba günleri İstanbul’un bir ilçesinde, belirlenen bir gün de ise Anadolu’nun bir şehrinde “Millet İradesine Sahip Çıkıyor” mitinglerinin düzenleneceğini duyurdu.
İlki geçtiğimiz hafta kayyum atanan Şişli’de düzenlenen mitingin ikincisi bugün yine kayyum atanan Beylikdüzü’nde gerçekleştirilecek. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, bu akşam Beylikdüzü’nden yurttaşlara seslenecek.
CHP, Anadolu’da ise çiftçilerin traktörleriyle eylem yaptığı Yozgat’ta cumartesi günü miting düzenleyecek. İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından CHP’li kurmaylar, bir hafta boyunca her gün Saraçhane’de miting düzenlemişlerdi.
“CHP kendini yeniden dönüştürüyor”
Aksoy, CHP’nin düzenlediği mitinglere değindi: “Türkiye’deki siyasi iklimin değişmesi açısından bu gelişmeler çok olumlu. Cumhuriyet Halk Partisi’ne gelince; bence CHP kendi kendini ciddi bir biçimde dönüştürmeye başladı. Bu dönüşüm de kolay kolay geri döndürülebilecek bir süreç gibi görünmüyor. Üstelik bu dönüşüm, CHP içindeki bütün farklı kanatlar açısından da geçerli.”
Murat Aksoy’a göre CHP, yalnızca lider değişimiyle sınırlı bir sürece girmedi. Derinlikli ve yapısal bir dönüşüm yaşıyor: “Cumhuriyet Halk Partisi küllerinden yeniden doğuyor demek belki çok iddialı olabilir ama gerçekten kendini yeniden kurguluyor ya da kendini yeniden
dönüştürüyor. Bu süreçte insanlara biraz cesaret verdi, moral verdi ve insanlar haklarını biraz daha cesur biçimde aramaya başladılar. Bu da Türkiye’deki siyasi iklimin değişmesi anlamında çok olumlu. Cumhuriyet Halk Partisi kendini ciddi bir biçimde dönüştürmeye başladı ve bu dönüşümden geri gidiş de çok mümkün görünmüyor”
Aksoy, toplumsal muhalefetin kapsamını şöyle anlattı: “Öyle şeyler duyuyorum ki ilkokullarda, 5. ve 6. sınıftaki öğrenciler teneffüslerde ‘hak, hukuk, adalet’ diye koridorlarda dolaşıyorlarmış. Çocuklar bunu oyun olsun diye yapıyor da olabilirler ama gerçekten toplumsal muhalefet de bir yükseldi. Sanıyorum Bahçeli biraz bundan da rahatsız. Bu baskıyı bir an önce dindirmek istiyor olabilir”
Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir
Ruşen Çakır: Evet, Murat Aksoy’la konuşuyoruz, CHP’yi konuşuyoruz. Murat, merhaba.
Murat Aksoy: Merhabalar, iyi yayınlar.
Ruşen Çakır: Seni atlattım ama ben biraz önce Özgür Özel’le yarım saatlik bir kayıt aldım, bugün saat 17.00’de. Orada atlatma şeyleri de izler, görürsün. Geçmiş olsun diyeyim öncelikle, başlayayım.
Murat Aksoy: Evet evet, aynen. Bugün tabii ben de başlarken Sırrı Süreyya Önder’e büyük bir geçmiş olsun demek istiyorum. Umarım kalbinin sol tarafı sağ tarafına biraz daha güç verir ve en kısa sürede aramıza döner, yani yeniden sağlığına kavuşur. Ben de böyle başlayayım.
Ruşen Çakır: Evet, çok sağ ol. Evet, Sırrı bizim canımız yani, gerçekten çok üzdü hepimizi. İnşallah en kısa zamanda toparlar. Murat, ‘‘CHP nasıl gidiyor?’’ diye soracağım. Bu akşam Beylikdüzü’nde miting var, cumartesi günü Yozgat’ta miting var, ilginç. Ne diyorsun? Hız biraz azaldı tabii ama CHP nasıl gidiyor?
Murat Aksoy: Valla bence, ‘‘Cumhuriyet Halk Partisi küllerinden yeniden doğuyor’’ demek belki çok iddialı bir şey olabilir ama gerçekten kendini yeniden kurguluyor ya da kendini yeniden dönüştürüyor. Belki burada herhalde en uygun kelime ‘‘dönüştürmek’’ olmalı gibi, değişim değil de daha çok dönüştürüyor gerçekten. Bu akşam Beylikdüzü’nde olacak, ben de orada olacağım. Geçen hafta Samsun’da yapıldı fakat bu sefer Yozgat’ta olması gerçekten çok çok ilginç. Ama Yozgat’ın tabii bir özelliği var, daha milliyetçi kimliğiyle biliniyordu ama 31 Mart’ta biliyorsunuz Yeniden Refah Partisi bir belediye başkanı çıkardı oradan. Ama en önemlisi de İmamoğlu için başlatılan bu şeylerde, şu anda görüyorsunuz, hep kamyoncular, böyle tarımla uğraşan insanlar traktörleriyle protesto ettiler ve onlara kesilen cezayı da Özgür Özel’le Ekrem İmamoğlu aralarında paylaşıp ödeme kararı aldılar. Dolayısıyla da Yozgat’ta yapılacak olan şey sembolik olarak çok çok değerli. Nitekim aslında cumartesi-pazar günü Samsun’da yapılan miting de yoğun bir yağmura rağmen gerçekten müthiş bir kalabalıktı. Yani demek ki artık burada mesele sadece İmamoğlu ve arkadaşlarına yapılan hukuki ihlalleri, haksızlıkları değil, daha ziyade insanlar kendi geleceklerine sahip çıkıyorlar. Ben belki çok hızlı devam ediyorum, soru sormana çok izin vermiyorum Ruşen abi ama, yani liseliler, yani öğrenciler artık öğretmenlerine sahip çıkmak için ve herkes bunu bu İmamoğlu’yla başlayan sürece şey yapıyor ama demek ki bu süreçte insanlara bu biraz cesaret verdi, biraz daha moral verdi ve insanlar haklarını biraz daha cesur bir biçimde aramaya başladılar. Bu da aslında Türkiye’deki siyasi iklimin değişmesi anlamında da bence çok çok olumlu. Ama Cumhuriyet Halk Partisi ile ilgili bölüm; bence Cumhuriyet Halk Partisi aslında kendi kendini sanıyorum ciddi bir biçimde dönüştürmeye başladı ve bu dönüşümden de çok fazla geriye gidiş de çok mümkün görünmüyor CHP içindeki bütün farklı kanatlar açısından.
Ruşen Çakır: Peki, Bahçeli’nin o malum açıklamasını sana da sorayım. Beni yine iyimser diye, hayal aleminde dolaşan Pollyanna vesaire diye damgaladılar. Ben Bahçeli’nin o açıklamasında “Bir an önce bu işi halledin, eğer kanıtlayamıyorsanız bırakın” dediğini düşündüm. Biraz önce de Ekrem İmamoğlu’nun sosyal medyada uzun bir paylaşımı oldu, görmüşsündür.
Murat Aksoy: Gördüm.
Ruşen Çakır: Çok uzun bir şey, imzalı bir paylaşım ve o da Bahçeli’nin açıklamasını çok önemli buluyor. Ne dersin, iktidarda bir çatlama mı var?
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
Murat Aksoy: Şunu söyleyeyim önce, önce Ekrem İmamoğlu’yla başlayayım. Bugün aynı zamanda biliyorsunuz New York Times’ta da bir yazısı var ve orada da aslında bu demokratikleşme denilen konunun Türkiye’den başlayarak aslında Türkiye’de demokrasinin kazanmasının Batı için de ne kadar önemli olduğunu ifade etti. Kaldı ki biraz önce senin zikrettiğin sosyal medya açıklaması, belli ki Ekrem İmamoğlu içeride epey bir çalışıyor. Yani cezaevi biliyorsunuz, Türk edebiyatında en önemli eserlerin üretildiği, en güzel şiirlerin yazıldığı mekanlar. Aynı şekilde Selahattin Demirtaş’ın çıkardığı dört kitabın yanına bugün bir yenisi daha piyasaya çıktı; ‘‘Jamal’’ isminde, Dipnot Yayınları‘ndan. Birincisi, cezaevi belli ki Sayın İmamoğlu için de bir tür aslında üretken bir yer oldu. Şimdi soruna geldiğim zaman, sorunu tabii iki türlü okumak da mümkün. Ama ikisinin de ortak keseni gerçekten şu: ‘‘bu işi bir an önce bitirin.’’ Şimdi buraya kadar seninle aynı düşünüyorum, yani ‘‘hızla bitirin.’’ Ama orada bir de seni doğrulayacak olan şu: Bu suçlamalarla ilgili bilgi ve belgelerin açık ve sarih olarak, yani maddi gerçekliğe dayanması konusunda da bir referansı var. Kaldı ki burada Bahçeli’den önce de MHP’li hukukçu Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız da bu konulara çok hassasiyet gösteriyor. Yani Mahir Polat için, gerçekten hastaysa bunun cezaevinden tahliyesi konusunda, diğer hukuk konularında böyle bir karar var. Fakat benim biraz senden ayrıldığım nokta; evet ‘‘erken bitirin’’ diyor ama bu erken bitirmenin sonucu da olumlu olacak mı, ondan ben çok açıkçası emin olamıyorum. Çünkü orada yargının, sadece yargının değil, bence Cumhur İttifakı’nın da bir biçimde Ekrem İmamoğlu’nu siyaseten yasaklamaya yönelik bir tavırları olduğu kanısındayım, benim düşüncem bu. Yani Ekrem Bey’in seçime girmemesi konusunda, bu dava ister erken bitsin ister geç, böyle bir iradeleri var. İkincisi, belki Bahçeli’nin bu açıklamada bir vurgusu da şu, yani biraz önce bahsettik ya, toplumsal itiraz liselere kadar gitti. Hatta ben öyle şeyler duyuyorum ki, ilkokullarda, yani 5-6. sınıftaki öğrenciler teneffüslerde böyle “hak, hukuk, adalet” diye bazı okullarda koridorlarda dolaşıyorlarmış. Artık gerçekten politikleşme dediğimiz hikaye… Çünkü insanlar bunu evlerinde konuşuyorlar. Çocuklar bunlara belki şahit oluyor ya da bazı okulların özel durumlarından dolayı, yani okulların içlerinde bile 5-6. sınıflarda bile böyle bir itiraz şeyi var. Belki çocuklar bunu oyun olsun diye yapıyor da olabilirler, bir tür belki, tırnak içinde, yaramazlık şeyinde. Ama gerçekten toplumsal muhalefet de bir yükselme var ve sanıyorum Bahçeli bundan da rahatsız. Yani bu baskıyı bir an önce dindirmek istiyor da olabilir. Dolayısıyla da evet, ‘‘Erken bitsin’’ diyor ama bu, ‘‘Ekrem Bey’i serbest bırakın ama siyasi yasakla serbest bırakın’’ demek de olabilir ya da dava sürdüğü sürece siyaset yasağı konulabilir. Çünkü dava sürdüğü sürece… Kaldı ki diplomayla ilgili hukuki süreci de bilmiyoruz. İdare mahkemesi orada yürütmeyi durdurma kararı verecek mi, yoksa üniversite yönetim kurulunun aldığı kararı onaylayacak mı, onları falan da çok bilmiyoruz. Ama özetle, özellikle bu çözüm süreci noktasında belli ki Bahçeli’nin istediği hızla gitmediği için zaman zaman Erdoğan’a kamusal alanda bu yazılarla, açıklamalarla bir tür işaret verdiğini, bir tür uyarı yaptığını da söyleyebiliriz. Nitekim bence Türkgün gazetesinde bayramda yayınlanan, üç gün peş peşe yayınlanan uzun metnin de aslında bir bütün olarak okunduğunda aslında iktidar kanadı için gerçekten çok çok ciddi mesajlar içeren bir metin olduğunu da burada belirteyim hemen.
Ruşen Çakır: Peki, şu ihtimali biz demin Kadri ile konuştuk. Kadri diyor ki, “Cumhur İttifakı’nın, aslında tüm ittifakların kaderini Bahçeli belirliyor.” Ekrem İmamoğlu mesajında da aslında sadece Bahçeli’nin söylediklerini önemli bulduğunu belirtmiyor; ayrıca onun Türkiye ile ilgili söyledikleri, Bahçeli’nin söyledikleriyle çok yakın. Bir tür örtülü bir ittifak teklifi gibi sanki.
Murat Aksoy: Tabii tabii.
Ruşen Çakır: Gerçekten imkânsız mı sence böyle bir şey?
Murat Aksoy: Yok, hiç imkânsız değil. Yani şöyle bir şey: Özellikle bu çözüm süreci başladığı zaman, çünkü Devlet Bey sadece MHP değil, devletin de, tırnak içinde, ciddi bir kısmını temsil ediyor ve orada da, her ne kadar Erdoğan bunu yerli ve millî bir muhalefet şeyi olarak tasavvur etse bile, Bahçeli için biraz daha iktidar şeyini de aşan, devletin bir yandan da, tırnak içinde, ideolojik sürekliliğini önceleyen bir şey. Dolayısıyla burada devlet, siyasi aktör olarak da bence farklı siyasi partiler ya da kişiliklerle de görüşüyor olabilir. Yani ben şöyle bir şey söyleyeceğim ama söylemeden önce düşünüyorum; söylesem mi, söylemesem mi…
Ruşen Çakır: Korkma, korkma söyle.
Murat Aksoy: Dolayısıyla, mesela Silivri’de Ekrem Bey’i kimlerin ziyaret ettiği meselesi de bence ciddi bir mesele. Yani kayıtlıların dışında, kayıtsız ziyaretçiler de bence bu günlerde biraz önem kazanacak gibi. Çünkü devlet dediğimiz hikaye de biraz böyle işliyor.
Ruşen Çakır: Bir daha söyle, kimler ziyaret ediyormuş?
Murat Aksoy: Bilmiyoruz kimlerin ziyaret edebileceğini.
Ruşen Çakır: Ha, edebileceğini bilmiyoruz. Murat, esrarengiz şeyler…
Murat Aksoy: Bu da aslında şey, biraz önce senin sorduğun soruyla bağlantılı. Yani bir tür ittifak olacaksa da bu açıktan değil, belki arka kapı diplomasisiyle yürüyebilecek bir şeyler. Çünkü siyaset… Şöyle bir şey söyleyeyim; Türkiye gerçekten başta ekonomik alanda olmak üzere o kadar ciddi bir sıkışmışlığın içinde ki, dış politikada da ekonominin getirdiği zayıflık konusunda fazla manevra alanı yok. Yani bakın, Avrupa Birliği Türki Cumhuriyetlere belli bir ekonomik yardım yapıldığı için, Kuzey Kıbrıs’ı tanımadıkları halde Güney Kıbrıs’ı tanıma kararı aldılar, büyükelçilik açacaklar ve neredeyse Türkiye Cumhuriyeti’nin yetkilileri, Dışişleri Bakanı ya da Türki Cumhuriyetlerden sorumlu AKP yetkilisi, eski İYİ Partili Kürşad Zorlu hiçbir açıklama yapmadı mesela kaç gündür. Demek ki burada da aslında dediğimiz gibi, o kadar etrafımızda hızlı bir şey dönüyor ki bazı kararları siyaseten hızlı almak gerekebilir. Nitekim bugün bir haber vardı İsrail’in bir internet sitesinde, Amerika’nın Suriye’deki askerlerini 2 ay içinde çekeceği… Şimdi bu şu demek; eğer iki ay içinde çekilecekse, orada Türkiye ya da İsrail’in ya bir uzlaşma içine girecekleri ya da oranın büyük ölçüde İsrail’in kontrolüne bırakılacağı sonucunu çıkarabiliriz buradan. Dolayısıyla da bu durum gerçekten devletin de bu süreçte, bu kısa süreçte bazı büyük siyasi tercihleri yapmak zorunda kalabileceği bir tabloyu da karşımıza çıkarabilir.
Ruşen Çakır: Evet Murat, çok sağ ol. Sen bir şeyler biliyorsun ama söylemiyorsun. Neyse, sonra telefonla arar, alırım hepsini senden.
Murat Aksoy: Yok yok, bir şey bildiğimden değil. Sadece tahminlerimi söylüyorum. Çünkü yani gerçekten Devlet Bey’i siyaseten takip ettiğimizde ya da o Türkgün gazetesinde bütün bu mevcut iktidar blokunun otoriter yapısına rağmen, Bahçeli’nin özellikle üçüncü günkü yazısında vurguladığı demokratik siyaset, demokratik Türkiye meselesi de çok öyle yabana atılacak cümleler ya da kelime dizini değil. Kaldı ki sen de programlarında sık sık konuk ediyorsun. Ben de bir önceki yazıda ona referans verdim. Burada Mümtaz’er Türköne gibi akılların da bu süreçte bir anlamda bütün bu fotoğrafın içinde olduğunu düşünerek de biraz şey yapmak gerekiyor.