Cumartesi Anneleri 1056. haftada Mustafa Sayğı için adalet istedi

Cumartesi Anneleri 1056. haftada Mustafa Sayğı için adalet istedi

Gözaltında kaybedilen yakınlarını arayan Cumartesi Anneleri 1056. haftada Galatasaray Meydanı’nda Mustafa Sayğı için adalet istedi.

Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini soran ve faillerin yargılanması talebiyle İstanbul-Beyoğlu’nda 1995’ten bu yana eylem yapan Cumartesi Anneleri, bu hafta (21 Haziran 2025) Galatasaray Meydanı’na karanfil bırakarak açıklamalarını okudu.

Cumartesi Anneleri 1054. haftada gözaltında kaybedilen Mustafa Sayğı için adalet istedi.

Cumartesi Anneleri 1056. haftada Mustafa Sayğı için adalet istedi
Cumartesi Anneleri 1056. haftada Mustafa Sayğı için adalet istedi.

Açıklama şöyle:

Türkiye’de, başta gözaltında kaybetmeler olmak üzere devletin işlediği ağır insan hakları ihlallerinde en çok karşımıza çıkan iki kavram var: cezasızlık ve zamanaşımı.

Bu nedenle tam 1056 haftadır, gözaltında kaybetmelerin gündemde tutulması için ısrarla mücadele ediyoruz. Çünkü bu vakalarda failler ve sorumlular yargılanmıyor, dosyalar yıllarca sürüncemede bırakılıyor, kamu görevlileri korunuyor ve sonunda “zamanaşımı” devreye sokularak dosyalar kapatılıyor.

1056. haftamızda yine bir inkar ve cezasızlık örneği olan Mustafa Sayğı dosyasını kamuoyuyla paylaşıyoruz.

“Mustafa Sayğı için adalet istiyoruz”

30 yaşındaki Mustafa Sayğı, Urfa’nın Suruç ilçesine bağlı Ezgil Köyü Aşağı Alacık Mezrası’nda yaşıyordu. Beş çocuk babasıydı. 3 Haziran 1994 tarihinde, motosikletiyle Suruç’a gitmek üzere evden çıktı. Dönüş yolunda, Suruç ilçesi Yoğurtçu Köyü’nde Devlet Su İşleri’ne ait binada geçici olarak konuşlandırılmış olan 5. Bölük Komando Taburu’nda görevli askerler tarafından durdurularak gözaltına alındı.

İki gün boyunca Mustafa’dan haber alamayan ailesi onu her yerde aradı. R.Y isimli bir köylü, anne Ayşe Sayğı’ya şu bilgiyi verdi:

“Ben ve İ.Ş, şehir merkezinden dönerken Yoğurtçu Köyü’nde görevli jandarmalar tarafından durdurulduk. Aynı anda Mustafa da durdurulmuştu. Kimliklerimize bakıp bizi bıraktılar ama Mustafa’yı alıp götürdüler.” Ayrıca hayvan otlatan iki köylü Mustafa’nın askerler tarafından Yoğurtçu Köyü’ndeki karakola götürüldüğünü görerek durumu eşi Dursun Sayğı’ya haber verdiler.

Ailesi, Mustafa’yı sormak üzere Yoğurtçu Köyü’ndeki karakola gitti. Karakoldan, Mustafa Sayğı’nın ilçe merkezindeki karakolda olduğu ve soruşturmanın sürdüğü bilgisi verildi. Ancak Mustafa geri dönmeyince aile, Suruç Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikâyet dilekçesi verdi.

Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.

Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.

Savcılık dilekçeyi işleme koyarak İl Merkez Komutanlığı’na Mustafa’nın durumunu sordu. Merkez Komutanlığı ise Mustafa’nın gözaltına alınmadığını bildirdi.

Eşi Dursun Sayğı, BM Türkiye Temsilciliği’ne ve Uluslararası Af Örgütü’ne “acil eylem çağrısı” başvurusu yaptı. Devletin tüm kurum ve kuruluşlarına yazılı dilekçelerle başvurarak eşinin bulunmasını talep etti. Ancak hiçbir sonuç alamadı. Suruç Cumhuriyet Savcılığı, 13 Temmuz 2006 tarihinde “kovuşturmaya yer olmadığı” kararı verdi. Kararda, o dönemde karakolda görev yapanların sorgulandığı, haksız gözaltının tespit edildiği ancak zamanaşımı nedeniyle ölümün değerlendirilemeyeceği ifade edildi.

2009 yılı Aralık ayında, Suruç’un Bilgin Köyü’ne bağlı Akdoğan Mezrası’nda defineciler tarafından yapılan kazıda bir höyükte çürümüş bir motosiklet ve kemik parçaları bulundu. Bunlar savcılığa teslim edildi.

Emniyet ve Jandarma Kriminal Daireleri, motor parçaları üzerinde yapılan analizlerden sonuç alamadı. İstanbul Adli Tıp Kurumu ise kemiklerin hayvanlara ait olduğunu öne sürdü. Bu nedenle savcılık, 7 Nisan 2010 tarihinde tekrar “kovuşturmaya yer olmadığı” kararı verdi.

“31 yıl geçti, mezar yeri açıklansın”

İç hukuk yollarından sonuç alamayan aile, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurdu. 2015 yılında, AİHM, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin yaşam hakkını düzenleyen 2. maddesini ihlal ettiğine hükmetti.

Mustafa Sayğı’nın gözaltında kaybedilmesinin üzerinden 31 yıl geçti. Bu süreçte açılan tüm soruşturmalarda zamanaşımı gerekçesiyle düşme kararı verildi. Sayğı ailesi için zaman durmuşken, devlet zamanaşımını öne sürerek onların adalet arayışını yok saydı. Tanıklara ve AİHM kararına rağmen inkar ve cezasızlık politikası sürdürüldü.

Gözaltında kaybedilişinin 31. yılında bir kez daha yineliyoruz: Mustafa Sayğı’nın mezar yeri açıklansın. Onu kaybedenler üzerindeki cezasızlık zırhı kaldırılsın. Adalet sağlansın.

Kaç yıl geçerse geçsin, Mustafa Sayğı için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz.