Medyascope okurları yazıyor – Gösteri toplumu kurban istiyor: Nihal Candan ve hissettirdikleri

Okurlarımızı, takipçilerimizi, izleyicilerimizi ve tüm destekçilerimizi görüşlerini Medyascope’ta dile getirmeye davet ediyoruz. Yazınız editoryal ilkelerimize uyar ve Yayın Kurulumuz tarafından da uygun görülürse, web sitemizde imzanızla yayınlanacaktır. Konuşan, tartışan, farklı fikirlerin dile getirildiği bir Türkiye istiyoruz. “Gösteri toplumu kurban istiyor: Nihal Candan’ın ölümünün hissettirdikleri” başlıklı yazıyı, okuyucumuz Eda Saraç kaleme aldı.

Nihal Candan
Nihal Candan’ın ölümünün hissettirdikleri: Eda Saraç yazdı.

Aslında magazin takip etmiyorum, maalesef takip edebildiğim tek magazin siyaset magazini olmaya başladı. Ancak gözlerimizin önünde gerçekleşen bir vefat, hani derler ya, “burnumun direği sızladı” diye, bende öyle bir hissiyat uyandırdı ve çok şey düşünmeme sebep oldu. Nihal Candan ve Bahar Candan adlı kardeşlerin sadece moda programına katıldıklarını ve sonradan bu “reality show” tadındaki programdan çıkıp birer internet ünlüsüne dönüştüklerinin farkındaydım.

Sosyal medyanın etkisi

En son gördüğümde tutuklanmışlardı, peki arada geçen zamanda ne olmuştu da bu kızcağız 29 (yazıyla yirmi dokuz) kiloya kadar düşmüştü? Bu esnada yanı başında annesi, kardeşi, bir elinden tutup yol göstereni olmamış mıydı? Peki bizler, bu sessiz intiharın izleyenleri, kamuoyu olarak ne yapmıştık? Bir reality show gibi izleyip, sonradan “kaydır ve devam et” mi demiştik? Burada hissettiğim suçluluk duygusu beni bu yazıyı yazmaya itti.

Instagram, sosyal medya, Telegram artık hayatın vazgeçilmezleri arasına girdi. Öyle ya da böyle herkes birbirini paylaşıyor, etiketliyor, çılgınca etkileşim almaya çalışıyor. Bunu üniversitedeki bölüm arkadaşlarımdan tutun Niğde’de ev yemekleri restoranı açmaya çalışan girişimci ablaya kadar herkes etkileşim delisi olmuş. Hepimiz ya izleyen ya da izleten özneler haline geldik. Buna ek olarak, yarattığımız etkileşim neredeyse bize biçilen kıymeti belirmeye başladı. Artık neredeyse tıklanmıyorsak veyahut “görüntülenme” alamıyorsak bir değerimiz yok diye algılanıyor.

Vasi atanamaz mıydı?

Nihal Candan’ın Instagram hesabını ilk defa detaylı incelediğimde, rahmetlinin hesabının aslında “bana yardım edin!” diye bağıran bir imdat çağrısı olduğunu düşündüm. Her paylaştığı post farklı bir SOS çağrısıydı. Kendisine yardımcı olacak birisi hiç yok muydu? Kardeşinin biraz ayrı telden çaldığı çok acı, ancak bilinci artık kendisine zarar verecek kadar kapalı olan birisine vasi atanıp beslenmesi sağlanamaz mıydı? Sağlanabilirdi elbette. Ancak hepimiz seyirci kalmayı tercih ettik. Lacan’ın da dediği gibi, izleyiciydik ancak izlenen kesif bir acı çekiyordu.

Armağan Çağlayan’ın konseptini çok sevdiğim programında Nihal Candan ile yaptığı röportajı izledim. Kendisi aslında farkındalığı çok yüksek, akıllı ve öngörülü bir insanmış. Bu hale düşmesine onu sadece bir tüketim metası olarak gören, paylaşıp, yorum yapıp, sonra linçleyip hayatına devam eden bizler mi sebep olduk acaba? Bu hepimizin üzerinde düşünmesi gereken bir konu. Hiç kimsenin hayatı üzerinde bir süre konuşulacak, linçlenecek ve unutulacak bir meta malzemesi haline dönüşmesin.

Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.

Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.

Rahmetli Nihal Candan’ın ruhu şad olsun. Ancak en azından kendisinin küçük kardeşi Su Candan’ın Dilan Polat’ın yanı başından ve evinden kurtarılması gerektiğini düşünüyorum. Hiç değilse kamuoyu olarak 18 yaşından küçük bir kızın bu saçma ortamdan çıkarılması için inisiyatif alınması gerektiği ortada. Bunu da artık her birimizin birbirimizden sorumlu olduğunu hatırlayarak başarabiliriz. Su Candan, Dilan Polat’ın evinden çıkmalı.

Ne dersiniz: Sahiden de kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz; öyle değil mi?