CHP’de İstanbul İl Başkanlığı’na atanan kayyum tartışmaları sürüyor. Ruşen Çakır, Gürsel Tekin’in “Görevimiz psikolojik savaşlara cevap vermek değil, CHP’nin içindeki ayrılığı, kırgınlığı onarmaktır” sözlerini hatırlatarak, bu iddianın parti içi birliği sağlamadığı gibi daha büyük bir gerginlik yarattığını söyledi.
Gürsel Tekin iş başında
Ruşen Çakır, “Gürsel Tekin iş başında” başlıklı yayınında Tekin’in kayyum olarak İstanbul İl Başkanlığı’na yerleşmesini hatırlatarak, CHP içerisinde ayrılıkları onarma iddiasına dikkat çekti. Ancak Çakır’a göre bu misyon, birlik sağlamaktan çok daha fazla kriz doğurdu.
Çakır, CHP’nin İstanbul İl Başkanlığı binasına Tekin ve ekibinin polis zoruyla yerleştiğini, partililerin engellendiğini ve Özgür Özel’in ofisini Bahçelievler’e taşıdığını vurguladı. Kendisi de Özel ile röportaj için binaya girmek isterken polis barikatları nedeniyle zorluk yaşadığını anlattı. Bu tabloyu, “CHP’nin en önemli yerine partililerin girememesi büyük bir kriz göstergesi” diye niteledi.
Fiyaskoyla sonuçlanan bir hamle
Çakır, Tekin’in partide ayrılıkları gidermek yerine daha fazla ayrışmaya yol açtığını belirterek, “Sonuçta Gürsel Tekin yaptığıyla kaldı. Herhalde bir daha CHP’de bir ömrü olmayacaktır” dedi.
Çakır, Bayrampaşa Belediyesi’ne yapılan operasyon ve bazı CHP’li isimlerin AK Parti’ye geçişini de hatırlatarak, “İktidar CHP ile uğraşmaya devam ediyor çünkü attığı bütün adımlar başarısızlıkla sonuçlandı” yorumunda bulundu.
Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir
Merhaba, iyi günler, iyi pazarlar. Yayının başlığını ‘‘Gürsel Tekin iş başında’’ diye attım ama ne iş yaptığını açıkçası bilmiyorum. ‘‘Kayyum’’ deniyor İstanbul İl Başkanlığı için. O kendisini ‘‘çağrı heyeti’’ olarak, kendilerini daha doğrusu, tanımlıyor. Beş kişiydiler, daha ilk günden üçe düştüler ve İstanbul CHP il örgütüne yerleştiler. Nasıl yerleştiler? Polis zoruyla yerleştiler. Onlara izin vermemeye çalışan partililer polis tarafından engellendi ve onlar partinin ikinci katına yerleştiler. Bunun üzerine Cumhuriyet Halk Partisi ne yaptı? İstanbul İl Örgütü’nü Bahçelievler ilçe teşkilatına taşıdı ve orayı da Genel Başkan Çalışma Ofisi ilan etti. Esas olarak üçüncü kat, daha önce İl Başkanı Özgür Çelik’in kullandığı katı Özgür Özel kullanıyor ve normalde İstanbul’a gelen bir lider, biliyoruz, ama bu olay olduktan sonra daha sık gelmeye ve orayı daha sık kullanmaya başladı. Mesela perşembe günü orada DEM Parti Eş Genel Başkanlarını kabul etti. Dün de partisinin MYK toplantısını orada yaptı. O geldiği zaman Gürsel Tekin öncesinde binayı terk ediyor ya da gelir gelmez terk ediyor. Ama adamları, adamları diyeceğim çünkü bildiğim kadarıyla içlerinde kadın yok. Bir 31 kişilik liste vermişlerdi emniyete, binaya girme izni olan kişiler. Onların hepsi erkekti. Onlar orada kalıyorlar.
Ama ne yapıyorlar? İş başında, ama iş ne? Şimdi bakalım Gürsel Tekin kendisinin işini nasıl tanımlıyor: ‘‘Görevimiz psikolojik savaşlara cevap vermek değil, CHP’nin içindeki ayrılığı, kırgınlığı onarmaktır. Kirli medya algılarına değil, partimizin birliğine odaklandık. Sabırla, inançla, geçmişimiz geleceğimizin teminatıdır.’’ Yani şimdi kendisine karşı bir psikolojik savaş yürütüldüğünü söylüyor. CHP içerisindeki ayrılığı ve kırgınlığı onarmak gibi bir misyon üstlenmiş. Peki, CHP içerisinde ayrılık, kırgınlık var mı? Belli ölçülerde var. Her partide belki vardır, CHP’de de var. Belki daha fazla var. Diyelim ki böyle bir şey var ve Gürsel Tekin kendisine bu sorumluluğu almış, bunları onarmak. Peki kim ona bu sorumluluğu vermiş? Parti mi vermiş? Yani parti toplanmış, “Bizim içimizdeki ayrılıkları, kırgınlıkları gelin giderin. Sizin geçmişiniz belli. Siz bizim için çok önemlisiniz. Gelin bunu giderin” mi demiş? Hayır. Bir kişi, bir delege mahkemeye başvuruyor, ondan sonra mahkemeye Gürsel Tekin ve dört kişinin daha adını veriyor. Kayyum diyerek veriyor, Gürsel Tekin’in sevmediği laf. Ve mahkeme ara karar alıp onları atıyor. Kırgınlıkları, dargınlıkları gidersin isteyen bir Asliye Hukuk Mahkememiz var. CHP’nin içerisindeki sorunların çözülmesini istiyor. Ama ne oldu sonunda? Gürsel Tekin ayrılıkları, kırgınlıkları gidermek iddiasıyla gelip partisini daha fazla ayrılık, kırgınlık ve gerginlik üzerine, o yola taşıdı.
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
![]()
Ben perşembe günü Cumhuriyet Halk Partisi’nin İstanbul il merkezine ya da eski İstanbul il merkezine gittim. Özgür Özel ile randevumuz vardı, bir röportaj yaptık biliyorsunuz. O röportajı yapabilmek için, binaya girebilmek için bayağı bir badireler atlattık. Yani siz Cumhuriyet Halk Partisi’nin İstanbul’daki en önemli yerine, şimdiki adıyla Genel Başkan Çalışma Ofisi’ne polis barikatları nedeniyle giremiyorsunuz. Böyle arıyorsunuz, ediyorsunuz, her gittiğiniz yerde polisler çok emin bir şekilde sizi sokmuyorlar, ‘‘şuraya git, şuraya git’’ diye. Sırf o sıcakta orada yaşadığım bana yeter. Bir de siz düşünün, daha önce insanların orada polisin biber gazına, şusuna, busuna maruz kalan CHP’lilerin yaşadığını. Kendi binalarına giremediler, sokulmadılar. Hâlâ giremiyorlar. Çünkü birisi geliyor diyor ki, ‘‘Ben bu partideki ayrılıkları, şunları bunları gidermeye geliyorum.’’ Sonuçta ne oldu? Gürsel Tekin yaptığıyla kaldı. Herhâlde bir daha CHP’de bir ömrü olmayacaktır. Ne sonuç olursa olsun, yani yarınki kurultay kararı yani mahkemenin kararı ne olursa olsun o devir onun için kapandı. Bunu görüyoruz.
Peki burada ne için bunu yaptı? İşi neydi? CHP’nin sorunlarını düzeltmek olmadığı belli. CHP’ye sorun yaratmak, CHP’deki var olan birtakım krizleri derinleştirmek için kullanılan birisi olduğu ortaya çıktı. Buna yaradı mı? Tabii ki CHP’ye birtakım sıkıntılar soktu, birtakım gerginlikler soktu, o ve arkadaşları, 31 arkadaşı, iki de kayyum arkadaşı. Yani toplayınca 34 kişiden bahsediyoruz. Bunlar bir şey yaptılar ama o arzulanan gerçekleşmedi. Yani İstanbul olayı, 2 Eylül olayı, 15 Eylül’ün bir provası gibi görüldü. 15 Eylül ne? Yani yarın yaşanacak olan olay, kurultay davası, mutlak butlan kararı çıkar mı? Kılıçdaroğlu tekrar partinin başına geçer mi? Bunun provasıysa bu prova fiyaskoyla sonuçlandı. CHP İstanbul’da çok daha kenetlendi ve bu Türkiye’ye yansıdı. İki tane miting yaptılar İstanbul’da, birisi Zeytinburnu’nda, bir diğeri Kadıköy’de ve o mitinglere ek olarak da CHP bayağı bir gündeme geldi, gündeme hâkim oldu. Burada bir işi üstlenmiş olan Gürsel Tekin ve arkadaşları ellerine yüzlerine bulaştırdılar, hiçbir şey elde edemediler. Muhtemelen hâlâ o ikinci kata gidip kendi tabirleriyle temizlik yapmaya devam ediyorlar. Neyi temizliyorlar bilmiyoruz. Fakat bu olay bize bir kere daha gösterdi ki böyle siyaseti, özellikle muhalefeti yargı eliyle dizayn etmek öyle kolay bir iş değil. Öyle her dediğiniz olmuyor. Bulduğunuz kişi kim olursa olsun, olmuyor. Bulabildikleri en ideal ismi bulmuşlar herhâlde. Onun da daha ilk günden bu işi beceremeyeceği ortaya çıktı.
Şimdi bakıyorum ne oldu? Dün Bayrampaşa Belediyesi’ne büyük bir operasyon oldu. Belediye Başkanı ve 40’ı aşkın kişi gözaltına alındı. Bu da neyi gösteriyor bize? Hâlâ iktidar CHP ile uğraşmak zorunda kalıyor. Yani attığı bütün adımlar başarısızlıkla sonuçlandığı için hep yeni adımlar atmak zorunda kalıyor ve bir bakıyoruz, Beykoz’daki Belediye Başkan Vekili Özlem Hanım AK Parti’ye katılıyor. Dün katıldı. Niye katılıyor? Kendisine hakaret edilmiş, şu olmuş, bu olmuş, bunun için katılıyor. Yani bir yandan CHP’den koparabildiğini kendisine katıyor iktidar, Aydın örneğini gördük en son, en büyük örnek olarak. Bir yandan koparamadıklarını cezaevine atıyor, belediyeleri özellikle. Bir yandan da Truva atları üzerinden bir şeyler yapmaya çalışıyor. Yarın bunun son perdesini ya da en azından şimdilik son perdesini göreceğiz. Bakalım ne olacak? Ama baktığımız zaman İstanbul’daki 2 Eylül’ü, yani ‘‘yaptıkları yapacaklarının işaretidir’’ diye düşünecek olursak 2 Eylül fiyaskosundan sonra benzer bir yargı eliyle müdahaleyi 15 Eylül’de de yaşatmak isterse Erdoğan yine büyük bir ihtimalle karşısına bir fiyasko çıkacaktır diye düşünüyorum.
İthafa geçmeden önce şunu öncelikle bir söyleyeyim. Hep karıştırıyorum, geçen yayında da yaptım. Eğer burada da öyle bir yanlış yapmışsam düzelteyim. İstanbul İl Örgütü Bahçelievler’e taşındı. Geçen yayında Zeytinburnu demiştim. Artık yaşlanınca böyle şeyler oluyor. Bahçelievler’de ama fiilen aslında hâlâ o bildiğimiz yerdeki bina.
Evet, bugünün ithafı Şirin Tekeli’ye. Türkiye’de feminizm denince ilk akla gelen isimlerden birisidir Şirin Hanım. Gerçekten çok büyük katkıları oldu. Hem akademisyen olarak hem yazar olarak hem çevirmen olarak ama bizzat feminist bir aktivist olarak Türkiye’deki önde gelen kadın inisiyatiflerinin hemen hemen hepsinde yer aldı, bazılarının kurucusu, bazılarının fikrini ortaya atan kişi olarak var oldu. Çok iyi bir sosyal bilimciydi. Tanışıklığım vardır. Çok iyi bir insan olduğuna şahitlik ederim. Eğer bugün Türkiye’de kendinden bahsettiren bir feminist hareket varsa, ki var, bunda Şirin Hoca’nın payı çok büyüktür. 2017’de kendisini kaybettik. Kendisini saygıyla ve sevgiyle anıyorum, Şirin Tekeli’yi. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.