Yusuf el Şerif ile söyleşi: Suriye’de Ahmed eş-Şara’nın koltuğu sallanıyor mu? 

Ruşen Çakır’ın konuğu Yusuf el Şerif, Suriye’nin geleceğini, Beşar Esad’ın pozisyonunu, Manaf Tlass Suriye için anlamını değerlendirdi. Suriye’nin geleceğinin Türkiye’de yeterince konuşulmasa da Türkiye için kritik olduğunu vurguladı.

Yusuf el Şerif Suriye’nin geleceğini videoda Ruşen Çakır’a değerlendirdi. Şerif, “Suriye’de değişim arayışı güçleniyor. CHP’ye yönelik operasyon bunun yan etkisi” dedi. Ruşen Çakır’ın “Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda Ahmet Eş Şara konuşacak mı?” sorusu üzerine Şerif, Arap dünyasında konuşulanları şöyle aktardı:

“Şu anda birkaç araştırma merkezi Eş Şara’nın New York’ta konuşma yapacağını bildirdi ama kesinleşmedi. Amerika’da bazı sesler çıkıyor; ‘Tek başına gelmesin, yanında sivil toplum temsilcisi olsun, İlham Ahmed’de gelsin’ deniyor. Bu, ABD’nin verdiği desteğin azaldığını gösteriyor. Beşar Esad yıllardır gitmedi. Giderse skandal olur, salon boşalabilir. Çünkü birçok ülkede hâlâ terörist olarak kabul ediliyor.”

Çakır’ın “Peki bunun bedeli nedir?” sorusuna Şerif şöyle yanıt verdi:

“Konuşmanın bedeli İsrail’le bir güvenlik anlaşması. Sızan bilgilere göre Şam’ın güneyinde ağır silah olmayacak, Golan Tepeleri unutulacak, İsrail bazı bölgelerden çekilecek ama karşılığında Şam’ın güneyi tamamen silahsızlandırılacak. Bunun ön hazırlığı Ürdün’de yapıldı. Yani bir ülke, kendi iç sorununu çözmek için yabancı ülkelerle yol haritası imzalıyor.”

Suriye’de Ahmed eş-Şara’nın koltuğu sallanıyor mu? (Video)
Suriye’de Ahmed eş-Şara’nın koltuğu sallanıyor mu? (Video)

Manaf Tlass alternatif bir isim mi?

Çakır’ın gündeme getirdiği Manaf Tlass ismine ilişkin Şerif, “Ciddi ciddi birileri onu sunmaya başladı. Beşar Esad’ın okul arkadaşı, aileler çok yakın, Sünni. 2012’de ordudan ayrıldı, Türkiye’ye geldi, sonra Fransa’ya gitti. Siyasete girmedi ama çok saygın, herkesle ilişkileri iyi. Fransa’da ‘herkesi kucaklayan hükümet lazım’ dedi. Şam bu yüzden rahatsız oldu ve Fransa’dan programını iptal etmesini istedi. Yani alternatif arayışı var” diye konuştu.

Arap dünyası artık Esad’ı desteklemiyor

Arap dünyasındaki havayı da değerlendiren Şerif, “Suudi Arabistan bir zamanlar Esad’ın en büyük destekçisiydi ama artık ‘senin kurduğun hükümet temsil etmiyor’ diyor. Katar ve İsrail gerilimi sonrası Körfez’de hava tamamen değişti. Artık Şam’ın değil, Suriye’yi ayağa kaldırabilecek güçlü bir hükümetin arayışı var” dedi.

Son olarak Ruşen Çakır’ın “Bu olayları CHP’ye nasıl bağlıyorsun?” sorusuna Şerif şu yanıtı verdi:

“Bence bu ‘terörsüz Türkiye’ projesi olmasaydı CHP operasyonu başlamazdı. Bu bir devlet projesi. Amaç Kürt sorununu çözmek değil; Suriye’nin kuzeyinde bir Rojava çıkacak, onu Türkiye’nin yönetmesi lazım. Bunun için Öcalan devreye sokuluyor. CHP’yi bertaraf etmek, muhalefeti bölmek de bunun yan etkisi. Çünkü iktidar ancak bu şekilde bir sonraki seçimi kazanabilir.”

Suriye’de Ahmed eş-Şara’nın koltuğu sallanıyor mu? (Video)
Suriye’de Ahmed eş-Şara’nın koltuğu sallanıyor mu? (Video)

Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Ruşen Çakır: Merhaba, iyi günler. Suriye konuşuyoruz. Çok konuşulmuyor ama çok önemli. Hem Suriye’nin geleceği için hem de Türkiye’nin geleceği için çok önemli. Hatta yakın geleceği için. Ve bunu gazeteci arkadaşımız Yusuf el Şerif’le yapıyoruz bugün. Yusuf, merhaba.

Yusuf el Şerif: Merhabalar. Kolay gelsin.

Ruşen Çakır: Sen Körfez’de gazetecilik yapıyorsun. Arap dünyasının nabzını en yakından takip eden birisin ve Suriye’yi de tabii ki çok yakından takip ediyorsun. Türkiye tabii CHP meselelerine çok gömüldü. Bunları çok konuşmuyor ama Suriye’de ilginç şeyler olacağa benziyor diyelim, an itibarıyla olmasa da. Sana önce şunu sormak istiyorum. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda Ahmed eş-Şara konuşma yapacak, değil mi?

Yusuf el Şerif: Öyle konuşuluyor. Şu anda hatta orada birkaç tane araştırma merkezi, düşünce merkezi ilan etti, “eş-Şara bize de gelip konuşacak New York’tayken” diye. Ama henüz kesinleşmedi. Hatta Amerika’da bazı sesler çıkmaya başladı: “eş-Şara tek başına gelmesin, yanında bir sivil toplum örgütünün temsilcisi olarak İlham Ahmed de gelsin.” Bu, bize Amerika’nın eş-Şara’ya verdiği desteğin azaldığını ve hoşnutsuz olduklarını gösteriyor. Şimdi eş-Şara oraya gidip de konuşma yapmak istiyor New York’ta, Birleşmiş Milletler’de. Fakat bunun bedeli var. Yani aslında bazı Suriyeliler soruyorlar: ‘‘eş-Şara niye gitsin, konuşsun? Konuşmasın, ne olur yani? Beşar Esad yıllardır gitmedi.’’ Ama niye gitsin konuşsun? Çünkü orada bir skandal olabilir. Yani eş-Şara konuşmaya kalktığında salon boşalabilir. Çünkü sonuçta bu, geçmişinde terör örgütü lideriydi ve hâlâ birçok ülkede terörist olarak kabul ediliyor. Bu yüzden böyle hoş olmayan görüntüleri görmeyelim istiyorlar ama eş-Şara buna çok ısrar ediyor. Bedeli nedir diye sorarsanız, orada şey konuşuluyor: İsrail’le güvenlik anlaşması imzalaması gerekiyor. Barış anlaşması değil, güvenlik anlaşması. Güvenlik anlaşmasının şartları sızmaya başladı. Şam’ın güneyinden itibaren Suriye’de ağır silahlar olmayacak. Golan Tepelerini unutacak Suriye. İsrail’in şu son aylarda girdiği bazı yerlerden İsrail çekilebileceğini söylüyor, fakat bundan sonra Suriye bir güvence verecek. Şam’ın güneyindeki bölgeye ağır silah girmeyecek. İsrail’i tehdit edecek herhangi bir militan, örgüt, herhangi bir şey olmayacak. Bunun ön hazırlığı dün Ürdün’de yapıldı. Ürdün’de Ürdün Dışişleri Bakanı, Suriye temsilcisi, yani Ankara Büyükelçisi, Amerika’nın Suriye temsilcisi Thomas Barrack ve Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybânî tuhaf bir anlaşma imzaladılar. Şam merkezi hükümetle güneydeki Dürzilerle sorunu çözmek için yol haritası yaptılar. Kim belirledi bunu? Amerika ve Ürdün. Ve bunu düşünün, yani bir ülke kendi iç sorunu için iki tane aracı yabancı ülkeyi çağırıyor ve böyle bir yol haritası imzalıyor. Güneyde Suriyeli güçler girmeyecek, işte Süveyda’ya falan filan. Bu ön ayak. Ondan sonra İsrail’le yapılacak anlaşma, Suriye ordusu tamamen Şam’ın güneyinde olmayacak. Yani o Dera falan bilmem ne. Bu Türkiye’yi de ilgilendiriyor çünkü Türkiye’de birçok kesim, ben okuyorum, görüyorum, “Davud Koridoru’na” inanıyor. İnananlar için bu aslında destek mahiyetinde. Çünkü Şam’ın güneyinde Suriye ordusu olmayacaksa o zaman orada bir boşluk olacak. İsrail’den, Golan’dan, Süveyda, Dera falan orası silahsız bir bölge olacak. İster istemez boş bir koridor olabilir. Şimdi bunlar %90 olacak. Şimdi biz bekliyoruz, Ahmed eş-Şara New York’a gidip ne konuşacak, konuşmayacak? İsrail’le böyle bir şey imzalamasını kabullenecek mi? Kabul var zaten. Nasıl olacak onu göreceğiz. Eş-Şara yetişecek mi, yoksa darbe mi olacak? Yoksa birileri onu alaşağı mı edecek? Hakikaten senin dediğin gibi Suriye önemli olaylara gebe ve bu olaylar Türkiye’yi direkt etkiliyor ve CHP’yi de etkiliyor. İleride sorarsan bunu anlatırım.

Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.

Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.

Ruşen Çakır: Onu bilahare konuşacağız. Şunu sormak istiyorum. Şimdi bir isim dolaşmaya başladı: Manaf Tlass. Okuması da zor. Ben biraz baktım, aile olarak Türkmen Çerkes karışımı olduğu söyleniyor. Beşar Esad’ın çok yakınıyken sonra ayrılmış bir asker, değil mi? Muhalefet safına geçmiş.

Yusuf el Şerif: Doğru.

Ruşen Çakır: Şunu bir anlatsana. Bu gerçekten öne çıkan bir figür mü, yoksa birileri onu pompalıyor mu?

Yusuf el Şerif: Şimdi evet, ciddi bir şekilde Manaf Tlass’ı bir alternatif olarak birileri sunmaya başladı. Ama bunu niçin sunuyorlar? Ciddi olarak sunuyorlar mı, yoksa Ahmed eş-Şara’ya baskı olsun diye mi? Daha net değil ama iş ciddi. Manaf Tlass çok önemli bir insan. Çünkü Beşar Esad’ın okul arkadaşı. Yani lise falan filan. Aileler çok yakın. Sünni, Alevi değil ve orduya katılmış. Ordudayken 2012’de rejimden ayrılıyor. Türkiye’ye geliyor. Türkiye’de iki sene kalıyor. Sonra Fransa’ya gidiyor. Tabii şimdi bu ayrılış sürecinde Katar ve Suudi Arabistan’ın çabaları olduğu söyleniyor. Ama önemli olan Manaf Tlass halkına bir kurşun sıkmak istemedi ve karşı çıktı. Aslında bu olaylar başlayınca da evine çekildi. Yani asker olarak girmek istemedi. Ondan sonra Türkiye’ye gitti iki sene. Sonra Fransa’ya gitti ve siyasete girmedi. Yani bir muhalif olarak vesaire girmedi. Ama çok saygın bir insan, akıllı ve herkesle ilişkisi iyi. Yakın bir arkadaşı anlatıyor, diyor ki: “Türkiye’ye geldiğinde iki sene kaldı. Her hafta sonu Hakan Fidan’la 5 saat geçirirdi.” Yani Hakan Fidan o zaman Türk istihbarat başkanıydı. Bu yüzden Türkiye ile çok iyi ilişkileri var. Birleşik Arap Emirlikleri’yle, Suudi Arabistan’la, yani ılımlı Arap ülkeleriyle ilişkileri var. Fransa’yla çok iyi ilişkileri var tabii, orada kalıyor. Ve orada önemli bir şey var, Fransa ona salon vermiş, bir Fransız üniversite ve orada Suriye’yle ilgili görüşlerini dile getirdi ve tam herkesin duymak istediği mesajlar söyledi. Yani dedi ki: ‘‘Bütün herkesi kucaklayacak bir hükümet olması lazım. Dışarıda bırakmayacağız. Toprak bütünlüğü önemli ama ademimerkeziyete yakın bir şey yaparız. Profesyonel, laik ordu bir yapmamız lazım’’ falan filan. Güzel mesajlar söyledi ve anlattı. Orada soruldu: “Peki sen eş-Şara’nın yerine mi geçmek istiyorsun?” Dedi ki: “Ben bir şey istemiyorum. Şara bana ordu yönetimini verirse de razıyım. Ben yeni bir ordu kurarım. Ama ben herhangi bir şey istemiyorum.” Tabii ki bu adamla eş-Şara’nın çalışması mümkün değil. Çünkü ayrı dünyaların insanları. Fakat bu Şam’ı çok endişelendirdi, ki Şam resmi olarak Fransa’ya ‘‘Tlass’ın halkla görüşme olayını iptal edin’’ dedi ve Fransa bunu reddetti. Bu önemli. Demek ki Suriye, Şam bu işi ciddiye alıyor. İkincisi de eş-Şara şu anda Batı’dan, Arap ülkelerinden desteğin azaldığını hissediyor. Hatta bir alternatif aradıklarını duyuyor. Çünkü son Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Suriye toplantısında Suriye temsilcisi Geir Pedersen birdenbire Birleşmiş Milletler’in güvenlik kararı 2254’ü hatırlattı. Bu 2254 kararı çok önemli. Esad döneminde çıktı 2015 yılında. Ve ne anlatıyor? Herkesi kapsayan ciddi bir geçiş hükümetinin oluşturulması. Tabii eş-Şara geldiğinde “Buna gerek yok. Biz zaten her şeyi kazandık” dedi. Herkes “Tamam, olabilir, sen yap” dedi. Ama baktılar ki eş-Şara yapamıyor. Tek başına hükümet kuruyor; Aleviler dışarıda, Kürtler dışarıda, Dürziler dışarıda. Bu yüzden Birleşmiş Milletler’in bu kararı hatırlatması önemli. Bu ne demek? Birleşmiş Milletler bu hükümeti geçiş hükümeti olarak kabul etmiyor. Diyor ki: “Başkalarını katın.” Arap Ligi bir bildiri yayınladı. Her ay görüşüyorlar falan, normal bildiri yayınlıyorlar ve o bildiri de aynı şekilde Birleşmiş Milletler’in 2254 kararını atfediyor. “Çözüm oradadır. Kapsayıcı olması lazım” diyor. Amerika’da ve sen daha iyi bilirsin, bizim arkadaşlarımız ‘‘Transatlantik’’te, kongrede bir yasa var, Suriye’ye ambargo uygulayan zor bir yasa: Sezar yasası. Bunu kaldırmadan kimse Suriye’ye gidip yatırım yapamıyor ve aslında kalkması lazımdı ama Amerikan Kongresi bunu pas etti. Yani şu anda devam ediyor. Bu, eş-Şara etrafındaki destek havasının kaybolduğunu bize gösteriyor.

Ruşen Çakır: Burada şeyi de sormak istiyorum tabii. Körfez’den bayağı bir destek alıyordu. Sen demin biraz bahsettin ama onu biraz daha açalım. Şimdi Suriye biliyoruz, öteden beri Arap dünyası için çok önemli bir ülke. Her zaman böyleydi, şimdi de böyle. Ve eş-Şara Şam’ın başına geçince de Arap dünyası hiç de böyle kötü davranmadı. Körfez’den de çok ciddi destekler geldi. Birtakım ekonomik yardım vaatleri vesaire. Sen o gelişmeleri yakından takip ediyorsun. Arap dünyası eş-Şara’yı, hani o şey tabirle “satın almış” gözüküyordu ama hâlâ öyle mi, yoksa orada da birtakım tereddütler, başka arayışlar var mı?

Yusuf el Şerif: Çok büyük tereddütler var. Hatta ve hatta iddialı konuşayım, düşünceler 180 derece döndü diyebilirim. En çok eş-Şara’ya destek veren Suudi Arabistan’dı. Sonra Katar. Birleşik Arap Emirlikleri ihtiyatlı yaklaşıyordu. Suudi Arabistan’ın derdi, İran bir daha Suriye’ye geri dönmesin diye. Suudi Arabistan zaten selefi bir ülke. Bu yüzden eş-Şara’ya çok büyük bir destek verdi. Fakat baktı ki işler iyi gitmiyor. Bir buçuk ay önce Suudi Arabistan’ın yarı resmi gazetesi Şarkul Avsat‘ta Suudi bir yazar şöyle bir yazı yazıyor. Diyor ki: “Bence Suriyelilerin Suudi Arabistan’a gelip bu geçiş hükümetini burada kurması lazım ve bu hükümetin içinde Dürziler, Kürtler, Aleviler, hepsi olması lazım.” Bu çok önemli bir mesajdı. Yani Suudi Arabistan, en çok destekleyen ülke, eş-Şara’ya diyor ki: “Senin kurduğun hükümet Suriye’yi temsil etmiyor. Gelin burada size yardım edelim.” Bu bir, bu çok önemli. İki, Katar’a geleceğiz şimdi. Katar’da İsrail’in bombalamasından sonra Körfez’deki hava tamamen değişti. Şu anda Körfez ülkeleri Netanyahu ve aşırı sağcı İsrailliler, ki bunlar bana göre Yahudilerin IŞİD’i, yani o kadar aşırı sağcılar, bunların yasa tanımayan tavırları, politikaları artık bütün bölgeyi tehdit ediyor. Yani gidip Doha’yı, Katar’ı vuruyorsan çok tehlikeli bir şey. Peki bu işi nereye götürdü? Arap ülkeleri, Körfez ülkeleri İsrail’le olan ilişkileri, münasebetleri gözden geçirmeye başladı. Birleşik Arap Emirlikleri’nin mesela İsrail’le barış anlaşması var. Çıktı ve büyükelçiyi çağırdı, nota verdi, yüksek sesten konuştu falan filan. Peki bunun Suriye’yle ne alakası var? Şöyle: Körfez ülkeleri anladı ki eş-Şara olduğu müddetçe Suriye’de, Suriye İsrail’e karşı çok zayıf kalacak. Çünkü eş-Şara eski terör örgütü lideri olduğu için İsrail bunu bahane olarak kullanıyor ve gitgide Suriye’de toprak alıyor ve güvenlik anlaşmaları alıyor ve Suriye artık etkisiz bir ülke hâle geliyor. Hâlbuki Suriye ayağa kalksa, Suriye’nin ciddi bir ordusu olsa, Suriye’nin laik bir hükümeti olsa, Arap ülkeleri için, Körfez ülkeleri için İsrail’e karşı önemli bir kazanım olabilir. Bu yüzden şu anda Suriye’yi ayağa kaldırabilecek, profesyonel ordu yapabilecek devlet adamı ihtiyacı var. Eş-Şara gibi bir adama ihtiyacı yok. Çünkü eş-Şara olduğu müddetçe, Arap basınına göre İsrail de girecek, Türkiye de girecek. İsrail Türkiye’nin savaş alanı Suriye olacak ve Suriye diye bir ülke olmayacak. İsrail daha fazla yayılmacı politikalarını devam ettirecek. Bu yüzden bir haftadır ciddi bir şekilde eş-Şara’yla ilgili Körfez ülkelerindeki havanın tamamen değiştiğini söyleyebilirim. Hatta ve hatta biliyorsun, Doha’da bir zirve yapıldı, Katar’a destek için. Arap ve İslam ülkeleri geçen pazartesi yaptı. Orada Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan eş-Şara’yla görüştü. Görüntüleri vücut diline, beden diline bakarak bütün Körfez ülkeleri şöyle yorumladı; artık birbirine dayanamıyorlar. Hakikaten o eski kucaklama, eski sevgi o görüntüde yok. Çünkü biz biliyoruz ki Ankara ile Şara arasında çok ciddi bir ihtilaf, çok ciddi bir kriz var. Türkiye’nin, Suriye’deki güçlü adamı Dışişleri Bakanı Esad Şeybani, ki Türk kökenli aslında. Ama eş-Şara artık açık meclislerde bile Türkiye’ye isyan ettiğini söylüyor, yani birkaç tane yakın arkadaşına, bu da sızdı. “Türkiye alıştı, ferman yazacak, ben de uygulayacağım. Öyle bir şey yok. Biz ayrı bir ülkeyiz. Bize SDG’yi saldırtmak istiyorlar. Ben saldırmayacağım” diyor. O yüzden ciddi bir kriz var diyebilirim Ankara ile Şara arasında, SDG yüzünden ve başka şeyler yüzünden. Çünkü şimdiye kadar mesela deniz sınırları anlaşmasını falan Şara imzalamıyor. Çünkü Yunanistan, Kıbrıs’ı göze alıyor. Avrupa Birliği göze alıyor. Bu yüzden şimdi Manaf Tlass deyince ve Manaf Tlass’ın Türkiye ile de ilişkileri iyi. Acaba Türkiye, Manaf Tlass’ı kullanıp, yani Türkiye ve başka ülkeler kullanıp eş-Şara’yı yola getirmek için baskı yapıyorlar mı, yoksa biz hakikaten ciddi bir değişime mi gidiyoruz? Bence ciddi bir değişime gidiyoruz gibi geliyor bana. Çünkü eş-Şara baskıdan anlamıyor, yani son konuşmalarına falan bakınca. Hatta bana bir cümle müsaade et. Bu konuyu eğer açmak istiyorsan konuşuyoruz. Geçen gün Suriye televizyonuna bir röportaj verdi. Felaket bir röportaj. Yani hakikaten bir devlet adamı göremiyorsunuz. En fazla bir mescit imamı gibi konuşan bir adam konuşuyor ve ağzından o kadar şey kaçırıyor ki. Yani mesela dedi ki: ‘‘Biz Halep’i aldıktan sonra, Esad işte orada varken, Hama’ya girerken Rusya’yla pazarlık yaptık Türkiye üzerinden ve bu pazarlıktan sonra Rusya Suriye’nin ordusunu çekti, İranlıları dışarı attı.’’ Ve biz öğreniyoruz ki meğer bu değişimin ana aktörü Rusya’ymış. Türkiye ile tabii ama Rusya hâlâ etkin, yani bu İranlıları çıkaran, Suriye ordusunun savaşmamasını sağlayan Rusya’ymış. Ve Rusya şu anda önemli bir etkin sahibi görülmese de Rusya Manaf Tlass konusunda ne diyecek onu göreceğiz ama bence takip etmekte fayda var bu Manaf Tlass’ı.

Ruşen Çakır: Peki, son olarak şunu soracağım. Sen bu olayları CHP’ye bağlıyorsun bir şekilde. Ben de bir şekilde bağlıyorum ama senin nasıl bağladığını merak ediyorum.

Yusuf el Şerif: Ruşen, bu “terörsüz Türkiye” olmasaydı bence CHP operasyonu başlamayabilirdi. Yani bence şöyle bir şey var, sen de biliyorsun, MHP lideri Sayın Devlet Bahçeli bunu başlatınca biz biliyoruz ki bu bir devletin projesi. Hükümetin değil, devletin projesi. Çünkü anlıyoruz, bu bir Kürt sorunu çözme operasyonu değil. Bu Türk devleti PKK ile barışıyor. Neden? Çünkü stratejik bir menfaat var. Suriye’nin kuzeyinde bir Rojava çıkacak. Onu Türkiye’nin yönetmesi lazım. Kiminle? Öcalan’ı çıkartıp o Rojava’nın kontrolüne. Yoksa Rojava Fransa’nın eline girer ya da İsrail’in eline girer ya da İran’ın eline girer. Bu yüzden Rojava’yı kontrol etmek için, onu Barzani yapmak için Öcalan’a ihtiyacı var ve Öcalan kullanılıyor şu anda devlet tarafından. Bu bir demokrasi ya da Kürt hakları süreci değildir. Ama bence bunu yapmak için, sen de biliyorsun, biz dışarıda bazen Türkiye ekonomi durumunu takip ediyoruz ciddi bir şekilde ve Türkiye’nin ekonomi durumu yani 18 ay dayanır mı, dayanmaz mı bilmiyoruz ama şu anda haberleri sen de duyuyorsun. İşte köprüler satılacak, işte bilmem ne satılacak. Satış başladı çünkü durum zor. Bu yüzden Türkiye 1,5-2 sene içerisinde seçime gidecek. Şimdi 2 sene içerisinde Sayın Cumhurbaşkanı bu “terörsüz Türkiye” olayını halka anlatamaz, ki bence bu proje tutmayacak ama halka anlatamaz. Halkın desteğini kaybettiği için böyle bir operasyona yöneliyor. Sen de belki aynı fikirdesin ama yani CHP’yi bertaraf etmek, CHP’yi bölmek çünkü bir dahaki seçime girmek istiyorsa amaç muhalif oy verenler sandığa gitmesin, yani ancak böyle bir şekilde olur. Fakat bu “terörsüz Türkiye” olayı olmasaydı belki Sayın Cumhurbaşkanı ya da onun etrafındakiler İmamoğlu’nun diplomasının iptal edilmesiyle yetinebilirdi. Ama proje büyük olunca ve insanlar falan yani böyle şey olunca büyük bir operasyon yapmak lazım, CHP’yi bertaraf etmek lazım ki bir sonraki seçimi kazanabilsin. Yani bu Suriye’deki kavganın yan etkilerinin bedelini CHP ödüyor. Daha fazla iç siyasete karışmayayım çünkü belki yanlış şeyler söylerim. Ama ben yerinde olsam, çünkü sizin Sayın Türköne ile yaptığınız röportajları ben de izliyorum, ilginç geliyor bana; ama saygılarımla söylüyorum, CHP’nin yerinde olsam MHP’den medet ummam. Hatta tam tersine belki AK Parti’ye yanaşırım ya da Cumhurbaşkanıyla bir anlaşma yapmak daha kolay olabilir. Ama sen de biliyorsun, SDG’yi tanıyan, PKK’yı tanıyan bu proje kolay değil, bence olmayacak. Bu yüzden Suriye’deki değişim olursa, Manaf Tlass gibi bir adam gelirse ve bu Manaf Tlass Türkiye’ye garantiler verirse, mesela ‘‘SDG’yi ben orduya alacağım, SDG ile ben konuşurum, SDG falan filan,’’ bu Türkiye’nin lehine. Ve Türkiye’nin bu Öcalan’a, PKK’ya ihtiyacı kalmayacak. Çünkü Suriye’de ciddi güçlü bir rejim olacağı için bence orada CHP’ye bir çıkış olabilir. Belki biraz fazla ileri konuştum ama yani biraz iç siyasete bağlamak istedim sonunda. Çünkü hakikaten artık Ankara Şam kader kardeşliği yapıyor şu anda.

Ruşen Çakır: Yusuf, çok teşekkürler. Söylediklerinden Ahmed eş-Şara’nın orada pek tutunamayacağı konusunda birtakım şeyler aldım. Bakalım. Çok sağ ol. Seninle arada sırada bölgeyi konuşmaya devam edeceğiz. Bugüne kadar çok katkıların oldu bize. Eksik olma. Bundan sonra da kapını çalacağız. Çok sağ ol.

Yusuf el Şerif: Ben teşekkür ederim. Sağ ol.

Ruşen Çakır: Evet, Suriye’de Ahmed Eş-Şara’nın geleceğini bize gazeteci arkadaşımız Yusuf el Şerif anlattı. Kendisine çok teşekkürler. Sizlere de bizi izlediğiniz için teşekkürler, iyi günler.