Mehmet Emin Ekmen yorumluyor: İnfazda eşitlik tartışması

Yeni çözüm süreci kapsamında PKK’nın fesih ve silah bırakma kararının ardından kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu süreci devam ediyor. Ruşen Çakır’ın konuğu DEVA Partisi Milletvekili Mehmet Emin Ekmen videoda komisyon çalışmalarına dair gözlemlerini aktardı. 

Yeni çözüm süreci kapsamında PKK’nın fesih ve silah bırakma kararının ardından yürütülecek süreçte, gerekli yasal düzenlemeler için Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) kurulan ve 48 üyeden oluşan Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu toplantıları sürüyor.

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un başkanlığında TBMM Tören Salonu’nda 11. toplantısını gerçekleştiren komisyonda, İTTİHAD Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Beşir Şimşek’in konuşurken kullandığı ifadelere tepki gösteren DEM Partililer salonu terk etti.

Mehmet Emin Ekmen yorumluyor: İnfazda eşitlik tartışması
Mehmet Emin Ekmen yorumluyor: İnfazda eşitlik tartışması

“Gerginliğe olan müdahale doğru değildi”

Ruşen Çakır’ın konuğu DEM Parti Milletvekili Mehmet Emin Ekmen, videoda komisyon çalışmalarını değerlendirdi. Ekmen, videoda İTTİHAD Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Beşir Şimşek’in konuşması sırasında yaşanan gerginliğe müdahalenin doğru olmadığını vurguladı:

“Mehmet Beşir Şimşek, geçmişte yaşanmış birçok olayı failiyle, mağduruyla anlattı. Bu da gerilim yarattı. Fakat asıl kırılma noktası, Fethi Yıldız’ın ‘Biz sizi buraya asker ve polise hakaret etmek için davet etmedik’ çıkışıyla oldu. Tepkiler de o noktadan sonra geldi. Elbette konuşmacının üslubu eleştiriyi hak ediyor ama konuşmacıya yapılan müdahalelerin de doğru olmadığını düşünüyorum. Çünkü aynı oturumda ya da diğer oturumlarda daha ağır eleştiriler dile getirildi.”

Meclis'te komisyon toplantısı: Akademisyenler dinlendi
Mehmet Emin Ekmen yorumluyor: İnfazda eşitlik tartışması

“Biz sürece yön vermiyoruz, eşlik ediyoruz”

Komisyonun rolünü tarif eden Ekmen, kendilerinin sürece yön veren değil, eşlik eden bir konumda olduklarını belirterek şöyle devam etti:

“Bizim pozisyonumuz, sürecin taraflarına eşlik etmek ve bunu kolaylaştırmak. Olayın mimarisini ortaya koyan bir rolümüz yok. Bu gerçekçi şekilde kabul edilmelidir.”

CHP’nin komisyona katılımını çok değerli bulduğunu ifade eden Ekmen, Özgür Özel’in parti içi zorluklara rağmen sürece desteğini takdir etti:

“Özgür Özel üç zorluğa rağmen komisyonu destekliyor. Birincisi, CHP içindeki ulusalcı reflekslere rağmen. İkincisi, Kılıçdaroğlu döneminden kalan tartışmalara rağmen. Üçüncüsü, 19 Mart sürecinin yarattığı baskıya rağmen. CHP’nin burada tutunuyor olması çok kıymetli. Devletin kurucu kodlarını temsil ediyor, ana muhalefet partisini temsil ediyor ve yüzde 30 civarında bir toplumsal kesimi temsil ediyor. Bu iş CHP’siz de MHP’siz de olmaz.”


Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Ruşen Çakır: Mehmet Emin Ekmen. Merhaba Mehmet Emin.

Mehmet Emin Ekmen: Merhabalar. İyi yayınlar.

Ruşen Çakır: Sağ olasın. Sen şimdi komisyonun başından itibaren oradaki görüşlerini, gözlemlerini Perspektif’te yazıyorsun zaten, bayağı yakından. Önce şunu sorayım: Genel olarak bu olayı konuşmadan önce, komisyon nasıl gidiyor sorusundan önce demin Cengiz Çiçek’e de sorduğum bir soruyu sorayım. Dün yaşanan olay, ilk defa karakolluk oldunuz. Bir tür protesto yaşandı ve senin de çok iyi bildiğin bir olay. Katılanlar, onlara tepki koyanlar vesaire. Üçüncü bir göz olarak ne dersin? Dün yaşanan olaylar nasıldı, neydi yani?

Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.

Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.

Mehmet Emin Ekmen: İşin doğrusu, konuşmacı yani İttihadul Ulema Derneği’nin Başkan Yardımcısı Beşir Şimşek Hoca konuşmasına kısa bir dinî referansla giriş yaptıktan sonra, geçmişte yaşanmış, 90’larda, belki 10’un üzerinde olayı tek tek mekânıyla, mağduruyla, failiyle saydı ve bu bir gerilim yarattı. Ama DEM’li arkadaşlar yine de belli bir aşamaya kadar herhangi bir cevap vermekten ya da müdahalede bulunmaktan kaçındılar. Ancak Sayın Feti Yıldız, bir köyün yakılarak 8 kişinin askerler tarafından öldürüldüğü cümlesi kısmında, “Biz sizi buraya asker ve polise hakaret etmek için davet etmedik!” deyince DEM’liler de o açılan kanaldan tepkilerini ifade ettiler. Elbette konuşmacının tarzı, üslubu ve belli konulara ayırdığı toplam süre eleştiriyi hak ediyor, çünkü bu bir barış ve uzlaşma masası. Ancak şunu da kabul edelim; aslında belki konuşmacının şahsî performansı da böyle bir gerginlik yarattı. Yani daha düşük bir tonda, daha sakin bir şekilde daha ağır cümleler ve ifadeler de orada kullanıldı ama bir karşıtlık oluşmadı. Ben konuşmacının eleştirilmesi kadar konuşmacıya yapılan müdahalelerin de doğru olmadığını ifade edebilirim. Çünkü tutanakları okuyan arkadaşlarımız aynı oturumda konuşan başka konuşmacıların veyahut da diğer oturumlarda başka temsiliyetlerin içerik olarak bu konuşmacıdan daha ağır eleştirilerde ve tespitlerde bulunduğunu da göreceklerdir. Yani komisyon içinde aşıldı ama kamuoyunda bir heyecan yarattığını görüyoruz. Umarız bir daha tekrarlanmaz.

Ruşen Çakır: Peki, şunu sormak istiyorum. Şu ana kadar yapılan toplantılarda genellikle dinlediniz. Bu böyle daha sürecek mi dinleme, yoksa siz kendi aranızda tartışmaya ne zaman başlayacaksınız?

Mehmet Emin Ekmen: Kendi aramızda aslında kanun yapma dışında belli tartışma ortamları üç dört kez sağlandı. Birkaç saat süren oturumlarda herkes sürece dair görüşlerini ifade ettiği gibi karşılıklı eleştiriler de söz konusu oldu. O yüzden “hiç konuşmadık” dememiz belki doğru olmayabilir. Dinleme kısmında bu hafta bölgeden ve Ankara, İstanbul’dan değişik araştırma merkezlerini dinleyeceğiz. İşte sizin de düzenli konuk aldığınız Hatem Bey gibi, TEPAV, Rawest, Kürt Çalışmaları Merkezi, DİTAM gibi aklıma gelen bazı isimleri sayabilirim ama galiba liste 9-10’u buluyor. Tam liste henüz tebliğ edilmedi. Sadece bazı hazırlıklar noktasında bu isimleri sayıyorum. Daha sonra Adalet Bakanı’nın gelmesi muhtemel gözüküyor. Keza yasama faaliyetine geçmeden önce MİT Başkanı’nın hem bir durum tespiti hem de nasıl bir yasa talep edildiğine dair bir toplantı yapmasının faydalı olacağını düşünüyorum. Çünkü ilk oturumda Sayın İbrahim Kalın meclisi ve üyeleri onore edecek bir dille daha çok birtakım hatırlatmalar ve arzlarda bulundu. Bir talep dili oluşturmaktan kaçındı. Oysa şu anda bizim şuna ihtiyacımız var: Evet, biz komisyon olarak çok ciddi dinlemeler yaptık. Ben bunların hepsinin çok önemli, doğru ve yerinde olduğunu düşünüyorum. Keşke buradan ileriye doğru kadın ve gençlik örgütleriyle, daha önce örgüt deneyimi yaşamış ve sonra normal hayata karışmış kişileri de dinleyebilsek. Madem ki bir eve dönüş ve entegrasyon konuşuyoruz, daha önce bu adımı atanlar neler yaşadılar ve onların yaşadığı zorlukların bir kez daha yaşanmaması için ne yapmak lazım diye bir başlık açılabilir. Ama neticede İmralı, Kandil ve MİT Başkanlığı üçgeninde nasıl bir eve dönüş formülasyonu üzerinde konuşulduğu, tartışma yürütüldüğü ve bazı ön mutabakatlar sağlandığı hususunda komisyonumuzun bilgilendirilmesi gerekir. Yani bizim, dünya örneklerinden ideal bir metin ortaya koymak yerine bu süreci yürütenlerin mutabık kaldığı zemini güçlendirecek bir yerde durmamız icap eder.

Ruşen Çakır: Burada, pardon, sözünü kesiyorum. O zaman şunu söylüyorsun, ki bu tabii ki makul geliyor, ama izleyiciler için tekrar vurgulayalım: Uzun zamandır süren bir süreç var komisyon kurulmadan önce yapılan ve esas olarak devletin ilgili birimleriyle İmralı arasında ve bir anlamda da Kandil arasında süren birtakım görüşmeler var ve buralarda bazı noktaların şekillenmiş olması gerektiğini söylüyorsun, değil mi?

Mehmet Emin Ekmen: Tabii ki. Mesela, bir soru üzerine bir yetkili, örgüt yöneticilerinin ilk aşamada ülkeye dönmelerinin zor olduğunu, kendilerinin de muhtemelen bu durumun farkında olduğunu ifade edivermişti. Bu ve buna benzer detaylar, işte bir eyleme karışanlar, karışmayanlar, talimat verenler, vermeyenler, normal üyeler ve yöneticiler ve tabii ki örgütün network’ünde görev alanlar gibi belli kategorilere ihtiyaç var. Ve bu kategorilerden hangi birinin hangi aşamada, nasıl bir hukuki statüye tabi olup o hukuki statüden sonra sosyal, siyasal, ekonomik hayata katılımı nasıl düzenlenebilir, ben bu hususta önemli ön mutabakatların oluşmuş olduğunu düşünüyorum. Tabii ki yasama merciî Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. Tabii ki bu komisyon önemli bir rol üstlenmiştir. Ama, yanılmıyorsam Ayşe Betül Çelik Hoca sunumunda bir ifade kullandı: “Çıkartılacak yasanın öznesi ne?” diyor. Yani geçmişte ismi pişmanlık olan, ismi farklı başlıklar olan ve bir tanesinin de ismi pişmanlık değildi, 2004 Topluma Kazandırma Yasası’ydı. Devlet aslında birçok yasa çıkarttı ama bu yasalara icabet olmadı. Şu anda bir çağrı var ve bu çağrıya karşı icabet edecek bir grup var. Bu grubun neye, ne kadar, nasıl icabet edeceğini hem işin hukuk felsefesi, siyaset felsefesi, tercih edilecek kelimeler, kavramlar hem de mekanizmalar açısından mutlaka arka planda konuşulmuştur, görüşülmüştür. Komisyonumuz ve daha sonra Adalet Komisyonu ve Meclis Genel Kurulu bu konuda bilgilendirildiğinde elbette katkıda bulunmak isteriz; ama ben daha çok bizim pozisyonumuzu sürecin taraflarına eşlik etmek ve bunu kolaylaştırmak olarak görüyorum. Bizim olayı domine eden, olayın mimarisini ortaya koyan bir pozisyonumuz yok. Bunu gerçekçi bir şekilde kabul edelim.

Ruşen Çakır: Peki, şunu soracağım. Şimdi başından itibaren siz çok somut bir konu üzerinde çalışıyorsunuz. Örgütün kendini feshetmesi ve silahları bırakmasının hukuki zemini üzerine çalışıyorsunuz. Ancak bir de anayasada bir eşitlik ilkesi var. Sen hukukçu olduğun için konuya daha hâkimsin. Birçok kişi mesela, “Tamam, PKK mensupları için yapılacak olan bir düzenleme mesela bir FETÖ’den olanlar ya da başka yerlerden olanlar için olmayacak mı? Ayrıcalıklı bir yasa mı olacak?” diye soruyor. Bu tartışmalar kritik tartışmalar değil mi? O konularda kendi aranızda bunları ele alıyor musunuz? Nasıl bir şey şekillenebilir?

Mehmet Emin Ekmen: Yani, ‘‘yasanın kodifikasyonu’’ diyor hukukçular, yani kaleme alınması aşamasına gelmediğimiz için bu yönde genel uyarılarımız var. Hatta Serbestiyet’te üç tane sadece komisyon yazısı yazdım, Perspektif’te de üç tane süreç yazısı. O komisyon yazılarından biri meclis başkanlarıydı. Meclis başkanlarının genel af dâhil eşitlik ve kapsayıcılık noktasında çok ciddi tavsiyeleri oldu. Yani Sayın Cemil Çiçek gibi daha böyle sağ, muhafazakâr, milliyetçi devlet geleneğinden gelen kişiler dâhil, Ömer İzgi dâhil bu uyarıları yapan başkanlar oldu. Bu temel gündemlerden biri. Ama şunu da kabul etmek lazım Sayın Çakır, bu hususta atipik bir süreç işliyor. Yani kendini feshetmesi, kendi rızasıyla silahlarını devretmesi başka bir örgüt için uygulanabilir bir model de değil. Yani biz FETÖ’nün kendi kendini feshetmesi, FETÖ üyelerinin ellerindeki örgüt varlığını bir yere devretmesi gibi bir ihtimalden bahsedemeyiz. O yüzden ben örgüte özgü ve örgüte özel bir yasa çıkartılmasının makul olduğunu düşünüyorum ve böyle bir yasa girişinde “Bu yasa kendi kendini feshetmiş ve fesihten sonra silahlarını devletin onayladığı mekanizmalarla ortadan kaldırmış kişiler hakkında uygulanır.” cümlesi yazıldığında o hukukun temel kurallarından biri olan genel eşitlik ve adalet kuralını bence ihlal etmeyecek. Çünkü bir örgüt atipik bir şekilde bir süreç yönetiyor. Biz de bunun yasal zeminini oluşturmaya çalışıyoruz. Ancak FETÖ ve diğer örgütlerle ilgili süreçlerde de devletin kapsayıcı ve adil davranması gerekir. Meclis Başkanları çerçevesi iyi çizilmiş bir genel af önerisini birçok ağızdan birkaç kere teklifte bulundular. Akademisyenlerin ve dün gelen bölge STK’larının da bu yönde talepleri oldu. Bu taleplerin siyasi olarak bir yere olgunlaşıp olgunlaşmayacağını göreceğiz. Yani sonuçta Sayın Cumhurbaşkanı PKK’yı affeden ama işte bir okula öğrenci gönderen, burs yatıran, kira veren veyahut da daha basit bir sebeple FETÖ’den mağdur olan insanların affedilmediği bir denklemin toplum nezdinde, vicdanında yaratacağı dengesizliği görecektir diye düşünüyorum. Ama şunu da not edip bu soruya cevabı bitireyim: Şimdi infazda eşitlik tezi MHP Genel Başkan Yardımcısı Sayın Feti Yıldız tarafından bu komisyon da dâhil birçok yerde minimum altı aydır ısrarla ifade edilen bir görüş oldu ve aslında infazda eşitlik, ismi af olmayan ama bütün örgüt mensupları için de adli tutuklular gibi infaz kanunundan kaynaklanan birtakım kolaylıklar getiriyor ve bu birçoğu için hemen tahliye anlamına da gelebilecektir. Soruya dönelim: Devlet PKK için özel bir düzenleme, ismi af olmayan ama mevzuatı içeren özel bir düzenleme, diğer örgüt ve yapılar için de infazda eşitlikle bir alan açmayı tercih edebilir. Alabileceği en ileri tutum çerçevesi iyi belirlenmiş bir genel af girişimi olur. Ben henüz bu noktaya yakın bir yerde durduğumuzu düşünmüyorum.

Ruşen Çakır: Peki, şunu sormak istiyorum, siyasi bir soru olarak. Şimdi CHP Türkiye’nin gündeminde birinci madde ve sizin bu komisyonun çalışmalarını ve süreci de gölgede bırakan bir durumda, 19 Mart süreci diyelim ve biliyorsun bu vesileyle, bu nedenle ya da gerekçeyle CHP’ye çok ciddi bir baskı da oldu, katılmasın, etmesin diye, ama CHP vazgeçmiyor. Her ne kadar CHP listelerinden seçilmiş olsan da CHP’li olmayan bir milletvekili olarak yine üçüncü göz şeyini sana vererek şunu sormak istiyorum: CHP’siz bir komisyon olabilir mi?

Mehmet Emin Ekmen: Şimdi iki kezdir “üçüncü göz” diyorsun. Dün değil, önceki gün Meclis Başkanı akademisyenlerin oturumunun kapanışında, akademisyenin dünya örneklerine referansla bağımsız gözlem kurulu ve üçüncü göz çağrılarına şöyle cevap verdi: “Bu komisyon aynı zamanda bir bağımsız gözlem kuruludur. Bu komisyon aynı zamanda üçüncü gözdür.” Ben de Saruhan Oluç Bey’e ve birkaç arkadaşa mesaj atarak takıldım: “Bundan sonra sadece komisyon üyesi değil, bağımsız gözlem kurulu üyesi ve üçüncü göz şahıs diye sıfat kullanabilirsiniz,” dedim. Sen o kısmını gördün mü bilmiyorum ama Numan Bey’in komisyona atfettiği o rollerden sonra senin bugün iki kez “üçüncü göz” demen bana onu hatırlattı. Aslında öyle bir rolümüz yok ama umarım olur. Yani umarım devam eden süreçte bu komisyona bir gözlemcilik ve dışarıdan süreci değerlendiren ve taraflara tavsiyede bulunan bir rol verirler. Şimdi ben Özgür Özel’in pozisyonunun birçok açıdan çok kıymetli olduğunu komisyonda da en az iki kere ifade ettim, birçok yayında da kullanıyorum bunu. Özgür Özel üç zor duruma rağmen bu komisyona ve bu sürece desteğini sürdürüyor. Birincisi, CHP’deki fikri olarak eski alışkanlıklar. İşte Tanju Özcan, Muharrem İnce ve benzeri kişilerin temsil ettiği, Kürt meselesine bırakınız sıcak durmayı, karşı cepheden bakabilen ulusalcı, soğuk bir zihniyet. Buna rağmen Özgür Özel destek veriyor. İkincisi, içinde Kemal Kılıçdaroğlu Bey’in de olduğu ve artık onu geçen davayla onları meşgul eden kurultay, yargı süreçlerine rağmen destek veriyor. Üçüncüsü, 19 Mart süreci bir yönüyle, orada bir tutum ve direnç oluşturmak yönüyle zor olsa da Ekrem Bey’le birlikte tek pedallı bir bisikleti çevirmek gibi zor bir fiilî durum da yaratıyor. Yani Özgür Bey’in parti içi dengeler açısından üç ayrı zorluğa rağmen bu masada CHP’yi tutmaya çalışması çok kıymetli. Ben komisyon üyelerinin de neredeyse tamamının bu inançta olduğunu da gözlemliyorum CHP’li arkadaşların. Açıkçası ötekine alışmış bir zihniyet belki CHP’nin süreç karşıtlığına geçmesini arzu ediyor da olabilir. Yani kanırtarak onları karşı tarafa itmek ve böyle bir karşıtlık dengesiyle siyaseti ve siyaset gündemini domine etmek Sayın Cumhurbaşkanı’nın işine de geliyor olabilir. O yüzden CHP’nin burada tutunuyor olması birçok açıdan çok kıymetli. Bir defa devletin kurucu kodlarını temsil ediyor. İkincisi ana muhalefet partisini temsil ediyor. Üçüncüsü %30 civarında ölçülebilen bir siyasal, toplumsal kesimi temsil ediyor. Bu iş CHP’siz de MHP’siz de olmaz. Devlet Bahçeli’nin ve MHP’nin temsil ettiği bürokratik ve siyasi ve toplumsal kodlar kadar CHP’nin de temsil ettiği bürokratik, siyasi ve toplumsal kodlar bu işin sağlıklı bir şekilde tamamlanmasının olmazsa olmaz şartıdır. Biz bu işin 2013’e göre avantajını ifade ettiğimizde üç temel mevzuyu ifade ediyoruz: CHP’nin desteği, Bahçeli’nin pozisyonu ve MHP’nin desteği ve İmralı’nın tek yönlü aldığı inisiyatif. Dolayısıyla benim bu yargı süreçlerini şu şekilde de eleştirmişliğim var: Bu süreç o kadar önemli ve kıymetli ki yüzyılın en önemli işlerinden biri gerçekten. Keşke bütün gündemler dondurulsa. Sadece yargısal faaliyetler, soruşturmalar, operasyonlar değil; içeride ve dışarıda bu meseleyi gölgeleyecek bütün başlıklar keşke dondurulsa biz üç ayda bu meseleyi halletsek ve sonra yola devam etsek. Ama maalesef yargı fırtınası devam ediyor ve ben Sayın Özgür Özel’in, CHP’nin ve CHP üyesi arkadaşlarımızın gösterdikleri sebatın gerçekten takdire şayan bir durum olduğunu düşünüyorum.