AK Parti’de çarşı karıştı mı? | Ruşen Çakır yorumluyor

Ruşen Çakır, AKP’de henüz karışıklık olmadığını ancak işaretlerin bunu gösterdiğini söyledi. Faruk Bildirici’nin ortaya çıkardığı soru skandalından, Özgür Özel’in Boeing iddiasına ve Hakan Fidan’ın KAAN açıklamasına kadar yaşanan gelişmelerin işlerin yolunda gitmediğini gösterdiğini belirten Çakır, “Erdoğan sonrası AK Parti’nin pek geleceği olmayacak” dedi.

Ruşen Çakır, son günlerde AKP içinde yaşanan tartışmaları ve dikkat çeken açıklamaları değerlendirdi. Çakır, “AK Parti’de çarşı karıştı mı?” sorusuna “Hayır, henüz değil” yanıtını verdi. İşaretlerin çarşının karışabileceğini gösterdiğini belirten Çakır, farklı konularda farklı seslerin duyulduğunu vurguladı.

Çakır, CHP’ye yönelik yargı operasyonlarına karşı AKP’ye yakın gazetecilerden tepki geldiğini hatırlatarak, “Yeter artık bu kadar. Artık CHP’nin, Özgür Özel’in CHP’si olduğunu kabul etmemiz lazım diyenler çıktı” dedi. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum hakkında da tartışmalar yaşandığını, onu eleştirenlerin ve destekleyenlerin ortaya çıktığını söyledi.

Bildirici’nin ortaya çıkardığı soru skandalı

Çakır, Faruk Bildirici’nin haberinin önemine dikkat çekti. Bildirici’nin, uçaktaki basın toplantısında gazetecilerin Cumhurbaşkanı Erdoğan’a soracakları soruları önceden verdiklerini belgelerle ortaya koyduğunu anlattı. “Uçaktaki basın toplantısı başlamadan önce bu soruları, kimlerin soracağını ve sırasını öğrenmiş” diye konuşan Çakır, Bildirici’nin iki meslektaşını tanık göstererek bunu belgelediğini kaydetti.

Çakır, bu soruların iktidarla ilişkisi olan birilerinden sızdığını söyledi. Erdoğan’ın bildiği sorulara cevap verdiğini ve bu cevapların İletişim Başkanlığı tarafından servis edildiğini belirterek, “Küçük gelebilir ama önemli bir husus” dedi.

Özgür Özel’in Boeing iddiası

Çakır’a göre en önemli sızıntı Özgür Özel’in Boeing açıklaması oldu. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, Erdoğan’ın Trump’la Beyaz Saray’da görüşme karşılığında 300 Boeing siparişi vereceğini söylediğini hatırlattı.

Çakır, Özel’in önce Dolmabahçe’de Trump’ın oğluyla görüştüğünü açıkladığını, ancak kimseden ses çıkmadığını belirtti. Yabancı medya kuruluşlarının güvendikleri kaynaklardan bu bilgiyi doğruladığını kaydederek, “Boeing meselesini söyledi, bunu Trump doğruladı” dedi.

AK Parti'de çarşı karıştı mı? | Ruşen Çakır yorumluyor
AK Parti’de çarşı karıştı mı? | Ruşen Çakır yorumluyor

Trump’ın doğrulaması ve işaretler

Trump’ın, Özgür Özel’in açıklamasından hemen sonra sosyal medyada Erdoğan’ı Beyaz Saray’da kabul edeceğini duyurduğunu anlatan Çakır, Boeing, F-35 ve F-16 konularının konuşulacağını söylediğini aktardı. Peş peşe gelen gelişmelerin işlerin yolunda gitmediğini gösterdiğini vurguladı.

Çakır, Özgür Özel’in bu bilgiyi AK Parti’den mi, iktidar çevresinden mi yoksa Amerikan tarafından mı aldığının önemli olmadığını belirtti. “Her ikisi de aslında AKP’de işlerin çok iyi gitmediğinin işareti” değerlendirmesini yaptı.

Hakan Fidan’ın KAAN açıklaması

Çakır’ın “esas bomba” dediği gelişme, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın KAAN uçağı açıklaması oldu. “İnanılır gibi değil” diyerek başladığı değerlendirmesinde, Erdoğan’ın Washington ziyaretinin ardından Fidan’ın, ABD’deki engeller nedeniyle KAAN için gerekli motorların lisansının çıkarılamadığını söylediğini hatırlattı.

Çakır, böyle bir açıklamayı kendisi yapsa başına iş gelebileceğini belirtti: “Dezenformasyon yasasından, şundan bundan başıma iş açılabilirdi. Kamuoyunu yanıltmak, hatta kamu düzenini bozmak diye suçlanabilirdim” dedi.

“Hakan Fidan gibi deneyimli, çok kritik bir noktada olan ve uzun süre istihbarat teşkilatında üst düzey yöneticilik yapmış birisinin, bir lafın nereye gideceğini, nasıl etki yapacağını bilmemesi mümkün değil” diyen Çakır, bunu hata olarak görmenin imkânsız olduğunu söyledi.

Çakır, komplo teorileri ile Erdoğan sonrası AKP’de liderlik savaşı spekülasyonlarının üretildiğini, Erdoğan ailesinden birilerinin hazırlandığı ya da Hakan Fidan’ın kolları sıvadığı iddialarına değindi. “Hakan Fidan olayı bambaşka, o bir zirve açıkçası” dedi.

Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.

Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.

“Bir şeyler yolunda gitmiyor”

Çakır, bütün bu gelişmelerin içeride köşe kapmacaların yaşandığını düşündürdüğünü söyledi. AKP ile MHP arasında, Erdoğan ile Bahçeli arasında sorun olduğunu söylediklerinde insanların dalga geçtiğini hatırlattı. “Şimdi daha o meseleyi insanlar sindirememişken, AK Parti’nin içerisinde bir şeyler olduğu iddiaları ve spekülasyonları her geçen gün önümüze çıkıyor” dedi.

Çakır, Erdoğan sonrası için şimdiden yapılacak iktidar mücadelelerinin pek anlamlı olmayacağını vurguladı: “Erdoğan sonrası AK Parti’nin pek geleceği olmayacak” dedi. AKP’yi Erdoğan’ın tek adam olarak ayakta tuttuğunu, ancak tek adam olduğu için de her geçen gün etkisizleştirdiğini söyledi.


Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Merhaba, iyi günler, iyi sabahlar. AK Parti’de çarşı karıştı mı? Soru çok açık ve net ve şu günlerde çok konuşuluyor. Benim buna vereceğim cevap, önce hızlıca vereyim ama anlatacaklarım da var: Hayır ama henüz değil. Bunun işaretleri var, çarşı karışabilir, karışmaya doğru gidiyor ve farklı farklı konularda farklı farklı sesler duyuyoruz. Bu aslında CHP’ye yönelik yargı operasyonlarına yönelik tepkilerde de karşımıza çıkmıştı. Birtakım medyadaki AK Parti sözcüleri olarak bileceğimiz yandaş gazetecilerden: ‘‘Yeter artık bu kadar. Artık CHP’nin Özgür Özel’in CHP’si olduğunu kabul etmemiz lazım,’’ diyenler çıktı. Bunu gördük. İçeride mesela eski AK Partili avukat Mücahit Birinci’nin yaptığı işler üzerine konuşanlar çıktı ya da Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum hakkında laflar edenler çıktı. Ona karşı çıkanlar, onu destekleyenler küçük çaplı böyle mevzi savaşları var.

Son günlerde neler var? Bir kere meslektaşım ve arkadaşım Faruk Bildirici’nin patlattığı büyük bomba. Ne o? Uçakta gazeteciler Cumhurbaşkanına soracakları soruları önceden veriyorlar. Sonra o sorular soruluyor ve Erdoğan da ne olduğunu bildiği sorulara cevaplar veriyor ve o cevaplar yine İletişim Başkanlığı tarafından deşifre edilip servis ediliyor. Bunu çıkarttı ortaya. Ama burada şöyle bir şey var: Bunu bir akıl yürütmeyle çıkartmadı. Belgeledi bir anlamda. Çünkü daha uçaktaki basın toplantısı başlamadan önce bu soruları ve kimlerin soracağını ve hatta sırasını öğrenmiş. Ne olur ne olmaz diye akşam vakti gece vakti olduğu için noter bulamayacağı için iki meslektaşına da bunu söylemiş, onları da tanık etmiş ve tabii ki bu sorular bir yerden sızdı. Kimden sızdı? İktidarla ilişkisi olmayan kişilerin bunu edinme imkanı yok. Belli ki bir şekilde bu olaya dahil olan birilerinden sızdı. Bu küçük gelebilir ama bence önemli bir husus. Ama onun ötesinde gördük ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Amerika gezisinin ardından birtakım kişiler birbirleriyle CNN Türk’te Hande Fırat ve Melik Yiğitel birbirleriyle herkesin göz önünde, herkesin gözü tabii canlı yayında bayağı bir tartıştılar. Tartışma biraz hafif kaçar ve oradaki mesele de aslında Erdoğan’a yeterince sahip çıkıp çıkmama meselesiydi.

Fakat en önemli sızıntı bence Özgür Özel’in Boeing açıklamasıydı. Erdoğan’ın Trump’la Beyaz Saray’da görüşme karşılığında 300 Boeing siparişi vereceğini, canlı yayında vereceğini söylediği iddiası. Kime söylüyor bunu? Oğul Trump’a yani Donald Trump Jr.’a söylüyor. Hatırlayacaksınız, ilk olarak oğluyla Dolmabahçe’de görüştüğünü söyledi Özgür Özel. Kimseden ses çıkmadı. Birtakım medya kuruluşları güvendikleri kaynaklardan bu bilgiyi doğruladılar. Bu medya kuruluşları da tabii ki yabancı medya kuruluşları, doğruladılar. Ardından Boeing meselesini söyledi. Bunu kim doğruladı? Trump doğruladı. Özgür Özel’in açıklamasından hemen sonra bir sosyal medya paylaşımında Erdoğan’ı Beyaz Saray’da kabul edeceğini ve onunla çok sayıda Boeing ve F-35, F-16 konuşacaklarını söyledi. Bunlar peş peşe gelen hususlar ve üst üste gelen hususlar. Birbirinden farklı gibi gözüken hususlar ama bir şeylerin tam gitmediğini bize gösteriyor. Özgür Özel bu bilgiyi AK Parti’den mi aldı, iktidar çevresinden mi aldı yoksa Amerikan tarafından mı aldı? Her ikisi de aslında AKP’de işlerin çok da iyi gitmediğinin bir işareti.

Fakat esas bomba – ki bu başlığı en çok gerektiren olay – Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın ‘‘KAAN’’ açıklaması oldu. İnanılır gibi değil, öyle söyleyeyim. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın zaten fazla ses getirmeyen Washington ziyaretinin hemen ardından Amerika’daki engeller nedeniyle ‘‘KAAN’’ için gerekli motorların lisansının çıkarılamadığını söyledi Hakan Fidan. Alenen söyledi, yani böyle bir rivayet edilmedi, sesi var, duyuyoruz. Niye söyledi? Şimdi şöyle söyleyelim, dün Kadri’yle yayında da konuştuk bunu, mesela ben diyelim ki bir yayında: ‘‘Ya biliyor musunuz, KAAN uçaklarında çok ciddi bir sorun varmış çünkü motorları için lisans alınamıyormuş,’’ gibi bir şeyi söyleyecek olsam dezenformasyon yasasından şundan bundan başıma iş gelebilirdi. Kamuoyunu yanıltmak hatta kamu düzenini bozmak diye bu dile getirilebilirdi, gündeme gelebilirdi. Ama Hakan Fidan bunu yaptı ve nitekim hemen ardından, hemen ardından değil aslında, önce insanlar bir şok oldular sonra Savunma Sanayiinin yetkilileri: ‘‘O öyle değil, böyle,’’ diye uzun uzun açıklamalara giriştiler. Yani Hakan Fidan’ın iki cümlesine karşılık 3 paragraf, 4 paragraf açıklamalar. Şimdi Hakan Fidan gibi deneyimli birisinin, çok kritik noktada olan birisinin ve uzun süre istihbarat teşkilatında üst düzey yöneticilik yapmış birisinin bir lafın nereye gideceğini, nasıl etki yapacağını bilmemesi diye bir şey olamaz.

Yani bunu bir hata olarak görmek mümkün mü? Açıkçası emin değilim. Yani böyle ağzından kaçtı, bu pek olacak bir şey değil ama böylesine etki yaratacak bir olayı neden yaptı? İşte orada milyon teori üretildi. Komplo teorisi, birtakım spekülasyonlar, Erdoğan sonrası AK Parti’de liderlik savaşı, Erdoğan ailesinden birilerinin hazırlandığı iddiası ya da Hakan Fidan’ın bunun için kolları sıvadığı iddiası şu bu. Bunların hepsini zamanla belki biraz daha net göreceğiz ama şu hâliyle baktığımız zaman bütün bu peş peşe gelen, kimisi çok önemli olmayan, kimisi nispeten daha önemli olan, Hakan Fidan olayı bambaşka, yani o bir zirve açıkçası. Bütün bunlar bir şeylerin yolunda gitmediğini, içeride birtakım köşe kapmacaların olduğunu düşündürtüyor. Hatırlayacaksınız, biliyorsunuz AK Parti ile MHP arasında, Erdoğan’la Bahçeli arasında sorun olduğu, birtakım çekişmeler olduğu özellikle çözüm süreci bağlamında söyleyenler… Mesela Mümtaz’er Türköne, mesela ben; bizde çok insanlar dalga geçtiler, ‘‘Böyle şey olur mu? Aslında her şey danışıklı gidiyor,’’ diye. Şimdi daha o meseleyi insanlar sindirememişken AK Parti’nin içerisinde bir şeyler olduğu iddiaları, spekülasyonları her geçen gün önümüze çıkıyor. Bir de hatırlayın, küçük de olsa bir yerin AK Partili ilçe belediye başkanı yolsuzluktan tutuklandı ve AK Parti’nin çok sayıda il başkanı görevden el çektirildi, yani istifaya zorlandı. O da işin bir başka boyutu olarak duruyor.

Benim düşüncem şu: Erdoğan korkusu, Erdoğan çekincesi nedeniyle kimse AK Parti’de kolay kolay bir iktidar mücadelesine giremez ama Erdoğan’ın gücünün azaldığı, etkisinin azaldığı da bir gerçek. Dolayısıyla birileri bu durumdan birazcık cesaret alıp bir şeylere girişiyor olabilir. Fakat şunu özellikle söylemek istiyorum: Erdoğan’dan sonrası için yapılacak olan, şimdiden yapılan ya da yapılacak olan iktidar mücadelelerinin pek bir anlamı olmayacak. Çünkü Erdoğan sonrası AK Parti’nin pek bir geleceği olmayacak. Şu hâliyle AK Parti’yi Erdoğan ayakta tutuyor, tek adam olarak ayakta tutuyor ama tek adam olduğu için de AK Parti’yi her geçen gün etkisizleştiriyor. Dolayısıyla bunları son bir çaba olarak, birilerinin son bir çabası olarak görmek mümkün. Ama tekrar söylüyorum, Hakan Fidan’ın ‘‘KAAN’’ açıklaması gerçekten bambaşka bir olay. Ne olduğunu öğrenebilecek miyiz bilmiyorum ama o olayından sonra en azından Hakan Fidan’ın siyasi kariyerinde ‘‘KAAN’’ açıklamasının çok önemli bir milat olacağını söylemek mümkün.

Peki bugün kime ithaf edelim? Maria Callas’tan bahsetmiştim, ona bir ithafım olmuştu. Şimdi Maria Callas gibi, belki ondan daha iyi, daha başarılı bir kadın şarkıcıya, Mısırlı bir isme: Ümmü Gülsüm’e. Bir dönem çok dinledim ve her seferinde, her dinlediğimde tüylerim diken diken oluyordu. Şimdi yaşlandıkça biraz daha rahat dinleyebiliyorum, yine dinliyorum. Muazzam bir ses, herhâlde Mısırlıların ve belki de Arap dünyasından çıkmış en büyük ses, öyle söyleyebiliriz. En azından Mısır için öyle ama dünya için büyük ölçüde herhâlde çok yukarılarda bir yerdedir. Fakir bir imamın kızı olarak doğmuş. Mısır’da – ki o zaman Mısır bağımsız bir ülke değil – doğmuş ve önce dinî ilahilerle başlamış. Sonra adım adım kendini geliştirmiş ve belli bir aşamada Kahire’ye yerleştikten sonra artık Arap dünyasının en önde gelen şarkıcısı olmuş. Bir dönem, özellikle İsrail’le çekişme dönemlerinde, savaş dönemlerinde Arap milliyetçiliğinin sesi gibi olmuş birisi. Çok siyasî denebilecek şarkılar da söylüyor, dinî şarkılar da söylüyor ama tabii ki en çok da olan aşk şarkıları, bir ‘‘primadonna.’’ 1975 yılında hayatını kaybetmiş bir büyük sanatçı. Eğer kazara dinlemediyseniz muhakkak dinleyin derim. Filmlerde de oynamış, kendisi de birtakım besteler yapmış ama esas olarak Mısır’ın önde gelen bestecilerinin eserlerini seslendirmesiyle bilinen başlı başına bir fenomen. Kolay kolay unutulacak birisi değil ve isim olarak da birçok kişinin Arap dünyasında ve Türkiye’de de insanların kız çocuklarına verdiği bir isim idi en azından bir zamanlar. Saygıyı fazlasıyla hâk eden bir isim Ümmü Gülsüm. Ona bu yayını ithaf ediyorum. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.