Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Öncesi ve sonrasıyla Kürdistan referandumu: Fehim Taştekin ile söyleşi

 

 

 

Fehim Taştekin söyleşisinin tam metni

Yayına hazırlayan: Ali Mert İnal

Medyascope TV özel yayınından iyi akşamlar. Bu akşam yine Kürdistan referandumunu konuşacağız. Konuğumuzsa Fehim Taştekin. Fehim Taeştekin’i bilmeyenler için hemen hatırlatayım: Kendisi Ortadoğu’da adım adım gezerek coğrafyadan, sahadan haber üreten, yazılar yazan, yorumlar yapan bir gazeteci. Kendisiyle uzun zamandır yayın yapmak istiyorduk, kısmet bu akşamaymış. İyi akşamlar Fehim.

Fehim Taştekin: İyi akşamlar.

Çok uzatmadan hemen soracağım: Sen, Kürdistan referandumundan yaklaşık 20 gün önce 5-6-7 eylülde 3 yazı yazdın arka arkaya. O zamana kadar üretilmiş en iyi haberlerdi. Tüm tarafların pozisyonlarının ortaya çıktığı, herkesin referanduma yaklaşımlarını öğrendiğimiz haberler dizisiydi. 20 gün sonra referandum gerçekleşti. Doğrusu senin yazılarından edindiğim izlenim, orada bir bağımsızlık referandumu gerçekleşecek ama böyle ulusal bir motivasyon hali yoksunluğuydu ama 20 gün içerisinde sanki bir şeyler değişti de örneğin senin orada mülakatında referanduma mesafeli olan Goran hareketi, KOMER gibi İslamcı hareketler referandum gecesi evete döndüler. Öncelikle bunun sebebini merak ediyorum. Bir ay öncesinde olmayan milli şuur mu diyeyim ya da ulusal motivasyon mu diyeyim sanki 20 günde değişti gibi. Böyle bir gözleme katılır mısın?

Fehim Taştekin: Esasen ben oradayken yaptığım görüşmelerde mesele evet ve hayır demekten öte itirazlar referandumun düzenlenmesiyle ilgiliydi. İnsanlara itiraz ediyorsunuz, referandum zamansız diyorsunuz, zemin yok diyorsunuz. Bu zeminden kasıtları ekonomik, siyasal ve dışarıda uluslararası bağlantılar vs. Bununla ilgili hiçbir hazırlığın olmadığı yönünde eleştiriler vardı. Bunun başarısızlığa götürecek olan bir referandum olduğunu söylüyorlardı. Pekala, referandum şu koşullarda hem içerideki hukuki süreçler bypass edildiği için hem de dışarıda hazırlıklar yapılmadığı için itiraz ediyorsunuz. Peki referandum sonuç olarak referandum gerçekleşti, ne diyeceksiniz? Yani bütün mesele burada değişiyor haliyle. Yani şimdi KYB içerisinde de ciddi tartışmalar vardı. Açıktan bunu söylemiyorlardı ama perde arkasından konuştuğumuz insanlar bunu Barzani’nin kendini kurtarma çabası olarak görenler vardı. İran’a yakın olan kanatlar bu konuda daha fazla çekincelere sahiptiler. Ancak sonuçta iki şey var: Bir, günün sonunda sandıklar kurulduğu zaman insanlar Kürdistan’a hayır demek istemeyeceklerdir ve bunu referanduma itiraz edenler bile dillendiriyorlardı, ikincisi de bu kadar fazla tepki olunca yani Türkiye’nin, İran’ın, Bağdat’ın bu kadar tepkisi olunca böylesi bir blokaj karşısında ister istemez ulusal birdava etrafında kenetlenebiliyorlar. Kürdistan’da karşılaştığımız şey bence bu iki nedenle. Yani iç tartışmaları sandık konulduktan sonra arka plana iten bir duruştan bahsedebiliriz ancak ulusal bütünlük süreç itibariyle sandık konuncaya kadar sağlanamaz. Bunun çok sayıda nedeni var. Yani en önemlisi parlamenteonun daha önce kapatılmış olması Barzani’nin başkanlık süresinin dolmasından kaynaklanan tartışmalar nedeniyle kapatılmıştı. Barzani’nin kimileri işte Goran hareketi Barzani’nin görev süresinin bittiğini, meşru olmadığını, haliyle böylesi bir kararın da meşru olmadığını, tek taraflı bir kararın da meşru olmadığını, yasalara göre de doğrudan bir ulusun kaderini ilgilendiren ciddi konularda parlamentonun onayını ve parlamentonun kararının gerektiğini söylüyorlardı. Buna siyasal hesaplaşmaları, rekabeti de eklediğiniz zaman işte o sözünü ettiğimiz ulusal bütünlük dağıldı. Ama bugün itibraiyle baktığınız zaman ekonomik yaptırımlar, seyahat özgürlüklerinin kısıtlanması, askeri tehditler, çok boyutlu müdahaleler gündemde ve böylesi bir şey karşısında hiçbir parti Kürdistan’da bunun karşısında farklı bir şey söyleyemez yani bu son derece doğal bir tepkidir. Ama bu dediğim gibi içerideki bir takım tartışmaları, hesaplaşmaları tamamen bitirmeyecektir. Bunun ileriye dönük başka yansımaları, partiye yansımaları, yeni siyasal ilişkilere yansımaları elbette olacak.

Referandum öncesine göre sonrasında ulusal bütünlük daha bir sağlanmış diyebilir miyiz bir noktada dışarıdan tazyik olduğu sürece?

Fehim Taştekim: Ya bu bir tepki olarak evet ama gerçek anlamda bir ulusal bütünlük dediğimizde yani mutlak bir liderlik etrafında toparlanma şu anda söz konusu değil ama bir tepki olarak bir davanın etrafında durma anlamında ulusal bir tepki oluştu. Bunu söyleyebiliriz. Bunun ötesinde dediğim gibi ailelere, partilere, aşiretlere dayalı ve çok sayıda da tartışmaya yol açan mecvut siyasal yapının yol açtığı o dağınıklık, o parçalı hal devam edecektir. Kurumsal sorunlar var sonuçta, bunlar henüz oturmamıştır. Yani işte iki tane askeri yapı, iki tane istihbarat farklı farklı iki partiye bağlı yani nüfuz alanları farklı, etki alanları farklı Süleymaniye, Erbil ayrışmasından bahsediyorum. Kerkük ayrı bir mesele. Şengal keza apayrı bir olay. Orada başka faktörler var. Bütün bunlar o sözünü ettiğimiz ulusal bütünlüğün olmasını zorlaştırıyor.

Peki böyle bir ihtimal var mı mesela Barzani çekileceğini söyledi, kendi ailesinden kimsenin başkan adayı olmayacağını söyledi. Necmettin Kerimi’nin ismi öne çıkıyor. Barham Salih yeni bir siyasi oluşum başlattı. Bundan sonrası için orada sürükleyici lider kim olabilir? Kim öne çıkabilir, bir tahminin var mı?

Fehim Taştekin: Yani çok zor bir soru. Yani bu konuda çünkü çok oluşmuş şeyler var. Katı demiyeyim de hatlar çok belirgin, tek bir partinin mesela Kürdistan Yurtseverler Birliği de mesela tek bir liderlik etrafında şey yapamıyor, bir mücadele yürütemiyor. İçinde, referandumda da gördüğümüz bir takım bölünmeler çok fazlasıyla dışarıya yansıdı. KDP içerisinde de güç mücadelesi v ar. Bir tarafan Neçirvan Barzani var, bir tarafta Barzani’nin oğlu var, çocukları var. Bunlar başka isimler de sıralanabilir. Bütün bunların nasıl şekilleneceğini bilmiyoruz. Barzani ülkeyi referanduma götürmüşi bağımsızlık yolunda bir adım atmış bir lider olarak kendini üst bir seviyeye taşımak istiyor. Yani bunun için bir konsey liderliği gibi bir şey dillendiriliyor. Bunun nasıl olacağını çok fazla bilmiyoruz. Yani çok fazla öngörüde bulunmak o kadar kolay değil. Yani bakarsanız KDP içerisinde Neçirvan Barzani uzun süredir kendisini bu koltuğa hazırlıyor. Ancak içeride onun da çok sayıda rakibi var. Onu da istemeyen çok sayıda insan var. Bir de şöyle bir olguya işaret etmek lazım: Şimdiye kadar hep aileler, aşiretler arasında şekillenen bir siyasi gelenek vardı. Yavaş yavaş bu çok büyük olmasa da aşınıyor. Yani gençler özellikle yeni şeyler istiyorlar. Şimdi Goran hareketi elbette onun da sahip olduğu bir background vardı ama bu arayışa bir yanıt olarak ortaya çıktı. İktidar ortağı olmasa Goran’ın vaadettiği şeyleri gençler nezdinde gerçekleştirememesine yol açtı. Şimdi bu yeni referandumda da görüyoruz gemçlik, yeni insanlar ailelerinden veya aşiretlerinden bağımsız siyasi refleksler geliştirebiliyorlar. Bu çok güçlü değil ancak önümüzdeki süreçte bu yeni gelişmelere elbette zemin hazırlayacaktır. Hayır hareketi mesela çok beklenen bir hareket değildi. Ben çok da hızlıca bir siyasi partiye dönüşebileceğini düşünmüyorum şu an ama genç bir iş adamı bu işin başında, bir televizyon kanalı var. Ama bir heves var bunun, bu hayır hareketinin, açıkça yürütülen bir hayır hareketiydi, bunun bir partiye dönüşmesi, gençleri etrafına toplaması gibi bir takım beklentiler var. Çok büyük anlamlar yüklemesek de bu önümüzdeki süreçte Kürt siyasal haritasında bir takım değişikliklerin yaşanabileceğini gösteriyor. Burada mesela hiç konuşulmayan bir PKK faktörü de var. Yani Şengal’de IŞİD’e karşı Ezidilere kalkan olarak orada önemli bir yer edindi. Kerkük’te yavaş yabaş bir oluşum var. Sözünü ettiğim o eski, klasik siyasal yapılar dışarıdan bir hareketin, yeni bir hareketinin ortaya çıkmasını bloke edebiliyor ama yeni nesil bu hatları yavaş yavaş aşıyor. Onun için bu olgular önümüzdeki süreçte daha belirgin hale gelebilir.

Uluslararası ambargo sertleşirse gerçekten Barzani zor duruma düşerse ve günah keçisi ilan edilirse alternatif bir siyasi… Öncelikle böyle bir ihtimal görüyor musun? Uluslararası ambargo derinleşirse gerçekten işin sorumlusu olarak Barzani günah keçisi ilan edilir mi? Böyle bir ihtimal görüyor musun orada?

Fehim Taştekin: Şimdi, uluslararası toplumdan kastımız Amerika ve müttefikleri ise bu işi bu noktaya getirmeyeceklerdir. Kuşkusuz Amerika yönetimi Barzani’yi Türkiye İran üzerinden Barzani’nin cezalandırılmasına yeşil ışık yakıyor. Nedeni de iki tane nedeni var bunun: Zamansız buldu, bunu iki nedene bağladı, birincisi IŞİD ile mücadele şu an devam ediyor ve bu sekteye uğrayabilir. En önemlisi, bundan daha da önemlisi Irak’ta seçimler olacak 2018’de. Bu seçimlerde Irak’ın bir türbülansa girmesi halinde işte İran’ın çok daha fazla nüfuz sahibi olacağı ve İbadi’nin karşısında Maliki’nin ya da Maliki’nin başını tuttuğu ekibin iş başına geleceği ve iktidarın yeniden İran’ın nüfuz alanına gireceği yönünde bir Amerika’nın bir kaygısı var. Amerika bu yüzden bu referandumun şimdi yapılmasını istemedi. Barzani yönetimi de buna karşı geri adım atmadı, atamadı. Kendi kredisini bitirmek istemedi. Şimdi ancak Kürdistan bölgesi 91’den beri Amerika’nın bir şekilde himayesinde, koruması altında ve bu yapının Türkiye ve İran tarafndan ve Bağdat yönetimi tarafından çökertilmesine seyirci kalmaz. Aynı şekilde uluslararası aktörlerden bu bölgede etkili olan Fransa mesela, Almanya buna hakeza yani Türkiye’nin ve İran’ın oynamak istediği oyunu çok fazla oynamak istemeyeceklerdir. Nitekim Amerikan yönetimi de referandumun sonuçlarını tanımadığını bildirse de silahların dilinden konuşmanın yersiz olduğunu belirterek ilk sinyali verdi. İkincisi Fransa Cumhurbaşkanı Macron işte arabuluculuk için teklifte bulundu. Bu şuna işaret ediyor evet bu zamansız bir hamle nedeniyle işte Türkiye ve İran’ın tehtidinin hissedilmesini belki istediler, istiyorlar ama bunun daha ileriye götürülmesini isteyemeceklerdir. Aslında bunu Türkiye de daha fazla ileriye götürmeyecektir çünkü işin içinde çok büyük ekonomik çıkarlar söz konusu. Bir de Barzani’nin yıpartılması Türkiye’deki devletin, hükümetin ötesinde Türkiye’de kurumsal yapıların çok tercih ettiği bir şey değil. Klasik bir sürece, geçmişe baktığınız zaman Barzani Ankara’nın müttefikidir. Kime karşı? Yani İran’ın nüfuz alanına karşı Kürdistan’da bir en önemlisi, bundan daha önemlisi PKK’ye karşı. E şimdi KDP’nin ya da Barzani’nin iktidarı kaybetmesi ya da zayıflatılması diğer partilerin ve haliyle de PKK’nin burada geniş bir zemin bulması gibi bir sonuç doğurabilir. Yani bu hemen değil, bir gelecek tahayyülünden bahsediyorum. Yani bir iki yıldan bahsetmiyorum, daha uzun bi vadeden bahsediyorum. Şimdi Türkiye’deki siyaset yapıcıları herhalde bu tür hassasıyetleri bizden çok daha fazla konuşuyorlardır. En önemlisi ekonomik mesele. Yani şimdi Irak’a yapılan ihracatın neredeyse tamamı Habur’dan geçiyor. Habur’a alternatif olarak konuştukları Ovaköy var ve ben bunu gülümseyerek karşıladım. Bir kere yani Ovaköy’ün nerede olduğunu bilmediğini anladığımız bir bakan açıklama yapıyor. Yani Ovaköy’ün tarif edildiği yer Suriye sınırlarında, Nusaybin’in orada. Halbuki Ovaköy Habur’un hemen ötesinde. Yani yürüyerek bir saatte, iki saatte gidebileceğiniz bir yerde ve altında da Peşmerge var. Yani Peşmerge orada yaklaşık olarak yeni sınır kapısı dediğimiz yerin altında yaklaşık 40-50 kmlik bir alanı kontrol ediyor. Siz Habur’da Peşmerge’yi ya da Kürdistan’ı bypass etmek için Ovaköy’de sınır kapısı açacağız diyorsunuz ama altında Peşmerge’yi nasıl bypass edeceğinize ve orada nasıl yol açacağınıza dair hiçbir şeyiniz yok. Gerçekçibir yaklaşımınız yok. Sahadan kopuk, tamamen masa başında, harita üzerinde yapılan bir çalışma gibi geliyo bana. O nedenle gülümseyerek geçiyorum. Yani bu kadar bir kere bizim sınır illerimizin ekonomisi %80 itibariyle Kürdistan’a ve Irak’a yapılan ihracattan besleniyor. Bu kadar ağır bir ekonomik yansıması, olumsuz yansımasını hükümet herhalde istmeyecektir ve bir şekilde bu süreci bu tehdit mekanizmalarını işleterek bu süreci bir süre sonra unutma yönünde bir yola girebileceklerini düşünüyorum. Yani bütün konşularla kavgalıyken tek yegane komşu olarak kalmış bir bölgeyi de bloke etmek herhalde çok da ticari olarakve siyasal olarak çok da mantıklı gelmeyecek diye düşünüyorum.

Bir de şunu sormak istiyorum Fehim, aslında Türkiye ve İran Kürdisran referandumuna karı ortak pozisyon aldılar. Hatta Genelkurmak Başkanı Akar İran’a ziyarette bulunacak, onların genelkurmay başkanı buraya geldi. Yalnız şöyle bir durum var, İran’dan Türkiye kadar yüksek sesli itirazlar daha doğrusu tehditvari açıklamalar duymuyoruz. “Aç kalırsınız, giyecek bulamazsınız.” Hatta daha da ötesinde İran orada KYB ile ve Goran’la olan ilişkilerini devam ettiriyor. Türkiye ise Barzani’ye “otur oturduğun yerde diyerek cevap verior.” Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Ortak pozisyon var ama farklı tutumlar, dışarıya yansıyan farklı bir durum var. Bunun için ne dersin?

Fehim Taştekin: İran bir devlet gibi hareket ediyor o yüzden. Yani Türkite bir devlet gibi hareket etmiyor. Yani bir devlet ciddiyeti bu tür bir üslup ve dilin kullanılmasını engeller. Diplomasi geleneği yok edildi. Diplomatik bir üslup ve yaklaşım söz konusu değil. Bir kere yapamaycakları o kadar çok şey söylüyorlar ki… Uluslararası alanda bu türlü hatalar ilişkiler anlamında su kaldırmaz, batırır. Yani ülkenin ilişkilerini batırır. İran çok tecrübeli bir devlet ve bu devlet geleneğini sürdürüyor. Türkiye için de aynı şey söylenirdi amabu maalesef bir mazi olarak hatıralarda, kitaplarda yer alacak bir dönem. Kuşkusuz İran’ın da Kürtlerle ilgili sıkıntıları var ama yaklaşımı farklıdır, çözüm önerisi de farklıdır. Yani İran bir yandan Bağdat’la son derece ilişkilerini geliştirmiş durumda. İnanılmaz bir etkiye sahip. Beri tarafta da Kürdsitan’la da aynı şekilde kanalları açık. Yani hem ticari hem siyasal anlamda sürekli olarak ilişkilerini iyi tutuyor. Bu dönemde de dikkatli olma gereği duyuyorlar. Elbette Irak haritası üzerinde İran’ın başka kaygıları var. Mesela Kürdistan’ın bağımsız kalması halinde burada İran’a karşı yeni bir operasyon alanının açılacağını işte İsrail-Amerika güdümünde olacağı gibi bir İran’da korku var. Bunu önemsiyorlar ama bunun dıında İran kendi bölgesine de Kürdistan eyaleti diyebiliyor. İran’ın sorunu Türkiye’nin sorunundan farklı, yaklaşımı da bu yüzden biraz daha farklı olabilir. Burada bir şeyi daha hatırlatmak lazım, iki ülke arasında özellikle PKK’ye, YPG’ye karşı ortak operasyonlar konusunda bir güvensizlik var. 2011’de ortak operasyon olacaktı, bir mütabakat olmuştu. İran başladı PJAK’a saldırılar başladı Kandil’de fakat Türkiye farklı bir gündemle hareket etti, barış müzakereleri söz konsuydu. Şimdi İran bunu dikkate alarak bu tür bir ortaklaşmayı çok fazla bu tür bir ortaklığı çok fazla güvenilir bulmuyor anladığım kadarıyla. Yani İran bakış açısını aktarıyorum. İran’lılar bu meseleye nasıl yaklaşıyorlar onu anlatmaya çalışıyorum. Bir de şunu da hesap ettiklerini düşünüyorum, yani Kürtleri bu kadar cezalandırmak haliyle Kürtleri istemediği aktörlerin yanına itecektir. Yani aynı şeyi mesela Suriye için de söyleyebiliriz. Mesela PYD’ye karşı, YPG’ye karşı Türkiye tamamen cephe aldı ve bir düşman entitesi olarak ilan etti ve onu artık düşman olarak görüyor. Yok edilmesi gereken, çökertilmesi gereken ve Suriye politikasının da ana ekseninde yer alan bir tehdit unsuru olarak algıladı. Yani ulusal güvenliğe tehdit olarak algıladı. Ama İran aynı şeyi yapmadı. Halbuki PKK bağlantısını İran da kurup burada farklı şey yapabilir, üstelik sahada çok güçlü bir varlığını da düşünürsek Suriye sahasında… Bunu neden yapmıyor? Bunu yaptığı taktirde Kürtlerin daha fazla Amerika’la iş birliği derinleşecektir ve istemediği başka bir sonuç ortaya çıkacaktır. Yani burada İran günün sonunda merkezi iktidarın olabileceğini düşünüyor, bunu hedefliyor. Ama siz çatışmayı tetiklerseniz peşinden bunun olabilirliğini de ortadan kaldırırsınız. Mevcut Fırat hattı dediğimiz bu hat iki ülke arasında yani iki ülkeye bölünme senaryosundan bahsediyrum bu durumda sınıra dönüşür, fiili bir sınıra dönüür. İran bu konuda daha dikkatli. Yani Türkiye hem Suriye’nin bütünlüğünden bashediyor hem de bu bütünlüğün bozulabileceği şekilde bir tazyik uyguluyor. Yani bu tazyik sonuç oalrak Kürtleri daha fazla Amerika’ya mahkum eden bir tazyiktir. E bunun ilerisinde ne olacağını az çok öngörebiliriz. Türkie bu konuda dikkatsiz. Daha tabi ki kaygıları daha fazla. İşte sınırın hemen altında, yaklaşık 600-700 km’lik bir hatta Türkiye’nin sorun addettiği bir yapı. Türkiye’le ideolojik bir, farklı bir tehdit algısı içerisindeki bir yapı hakimiyet sağlıyor, o yüzden daha sert, daha farklı bür tutum izliyor ama İran’ın siyasal aklı daha farklı işliyor bizimkinden.

Çok net ve açıklayıcıydı. Peki şunu sormak istiyorum: Bugünkü Gazete Duvar’daki yazında müzakere artık çok duyacağımız bir sözcük olacaktır Kürdistan referandumunu konu alan yazında. Peki İbadi, Barzani ile müzakereye oturur mu? Yazında belirtmiştin 7 maddelik Kerkük’ün de olduğu konuları Barzani görüşmeye hazır. Böyle bir müzakereye imkan veriyor musun kısa dönemde?

Fehim Taştekin: Şimdi bir kere pozisyonlarını net olarak anlatalım ki anlaşılsın: Barzani bu referanduma yüklediği anlamı anlatırken diyor ki işte biz hemen bir bağımsızlık deklerasyonunda bulunmayacağız işte bunun üzernden müzakereye başlayacağız, bunu istiyor. Birkaç yıl ya da daha fazla süren bir müzakereden bahsediyor. Çünkü bu müzakere olmadığı sürece iki şeyi yapması lazım yani müzakere olmadan Bağdat’la bir boşanmadan bahsedersek bu durumda yaşayabilmesi için ya Türkiye’den ya İran’dan onay alması lazım. Şimdi bu iki ülke bu kadar sert davranırken Bağdat’la da müzakeresiz bir deklerasyon tam bir blokaj anlaına gelir ve bu ülkeyi yaşatmazlar yani yaşayamaz daha doğrusu. Haliyle tek bir yol var: müzakere. Barzani’nin beklentisi, eline güçlü bir koz almak yani müzakerede eline güçlü bir koz alıp, halkın gücünü alıp, evet oyunu alıp bir şekilde müzakere etmek. Bu nereye gider? Bir yere gider mi ? Çok da bir yere gitmeyeblir, çok sayıda aktör var, yine tıkanabilir. Yani benim görüşüm de çok fazla gitmeyeceği ama bu zaman içerisinde statüsü tartışmalı olan bölgelerle ilgili işte daha fazla Kürdistan’ın zemin kazandığı, hak kazandığı bir noktaya kadar götürebilirler. Yani Kerkük dahil ve başka çok sayıda yer var. Musul’da 12, 13, 16 tane yer var ve başka yerler var. Buralardaki fiili durumu daha hukuki bir duruma çevirmek gibi bir nüzakere sürecinde böyle bir sonuç umabilirler ancak Türkiye, İran ve Irak yönetimi de bu referandumun verimli olduğu bir müzakere istemiyor. Yani İbadi buna karşı çıkıyor. Önce referandumu iptal et, sonuçları iptal et ondan sonra müzakere edelim diyor. Orada bu restleşmenin ne kadar gideceğini bilmiyoruz ama bu işin çatışmaya dönüşmeden belli bir yerde dondurulması ya da bir müzakere sürecine geçilmesi kuşkusuz Bağdat üzerinde etkili olan Amerikan yönetiminin tavrına bağlıdır ve Amerikan yönetimi de bir süre sonra bu konuyla mecburen ilgilenecek ve bu konuda bir tercihte bulunacaktır. Yani şimdi Fransa ki Amerika’dan çok fazla bağımsız hareket etmeyecektir yani bir takım uluslararası aktörler bu dönemde devreye gireceklerdir. Biraz suların durulması, bir köpüren öfke var bunun dinmesi beklenecektir. Son olarak bir müzakere süreci illa ki olacak. Çünkü şu aşamada bir çatışma süreci Amerika’nın da üstesinden gelebileceği bir şey değil. O yüzden Amerikan yönetimi de işi bu noktaya götürmeyecek. Ve İbadi çok da fazla güçlü değil. Yani içeride bir kere kendi partisi içerisinde işte başbakanlığı Maliki’den kapmış olması nedeniyle kendi partisi içerisinde zaten güçlü bir muhalefeti var. E diğer Şii partiler ki onun iktidara gelmesini sağlayan Şii partiler de bu süreç içerisinde İbadi’ye karşı yeterince kırmızı kart gösterdiler. Yani baktığınız aman içerisinde çok parçalı bir destek yapısı içerisinde Amerika desteğini çekerse İbadi çok fazla kendi koltuğunu da koruyamayacak. Haşit Eş-Şabi liderleri var bu savaşta çok güç kazandılar. Onlar da hakeza bir çoğunun böyle başbakanlık hesabı var. Böylesi bir kritik süreç içerisinde Amerika’ya da kafa tutarak fazla bir şey yapamaz. Burada çok sayıda denge var. Rusya’yı mesela konuşmuyoruz. Rusya da işin içerisinde bir şekilde olacaktır. Daha yapıcı bir yaklaşım içerisinde olacaktır. Yani şu anda burada dönebilecek herhangi bir çatışma bölgesel bir çatışma bir çok ülkenin çıkarlarını ilgilendiriyor. O yüzden de ulusararası aktörlerin bu gerilimi belirli bir düzeyde tutup daha sonra normalleşve ve o aşama da müzakere aşamasıdır. Bunun zemini ne olur onu bilmiyoruz yani nereden başlar, buna bir ara formül bulabilirler mi, bulabilirler. Siyasette her şey mümkün, diplomaside her türlü yol bulunabilir. Barzani’ye de onurlu bir çıkış imkanı verilebilir. Bunlar mümkün olan şeylerdir. Ama bu hemen olur mu öyle bir hafta, iki hafta içerisinde bundan emin değilim.

Fehim Taştekin çok teşekkürler. Gerçekten çok şey öğrendiğim bir söyleşi oldu. Ağzına sağlık diyelim, sana kolay gelsin. Çok teşekkürler.

Fehim Taştekin: Ben teşekkür ederim. Çok sağol.

Evet, Medyascope özel yayınında gazeteci Fehim Taştekin’le Kürdistan referandumunun öncesi ve sonrasını konuştuk. İyi akşamlar.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.