Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Dünyanın Gidişi (11): Gazze’de ateşkes – Sorular, sorunlar

Merhaba,

İsrail ile Filistinli örgütler arasında ateşkes ilan edilince,  İsrail Savunma Bakanı Avigdor Lieberman, dün, Başbakan Binyamin Netanyahu’yu “Hamas terörüne teslim olmakla” suçlayarak, hükümetten istifa ettiğini açıkladı ve erken seçim çağrısı yaptı.

Yayın başlığımız “Gazze’de Ateşkes: Sorular, sorunlar… Bu yayınla şu iki soruya yanıt vermiş olacağımı umuyorum: Netanyahu neden Gazze’de ateşkes için siyasi bedel ödemeye razı oldu? Ve bu ateşkes Hamas’ın söylediği gibi gerçekten direnişin zaferi mi?

Kendi adıma temel bir sorun olaraksa, İsrail ile Hamas arasında varılan anlaşma için “ateşkes” ifadesinin kullanılmasını görüyorum. Zira bence durum, sürekli isyan çıkan bir hapishanede nihayet mahkumların koşullarının biraz iyileştirilmesi için yapılan bir anlaşmadan ibaret.

Gazze tam 2 milyon kişilik gerçek bir hapishane. Biliyorsunuz. Havadan, karadan ve denizden abluka altında. Kimin neyin ne zaman nasıl ne miktarda girip çıkacağına İsrail karar veriyor. Tam bir tecrit durumu hakim.

Hapisteki mahkumların idaresi ise Hamas’a ait. İsyanları izah etmek içinse, ABD’nin Kudüs’e Büyükelçilik taşıdığı dönemden, 30 Mart’tan, başlayarak Gazze’nin İsrail sınırında kitlesel protesto eylemlerinin düne kadar süre gittiğini hatırlatalım.

Ateşkes, Hamas’ın içerideki isyana son vermesi demek. İsrail için de, karşılığında mahkumların koşullarında iyileşme yapmak anlamına geliyor. Normal koşullarda 2019 Kasım’ında İsrail’de seçim var. Yolsuzluk iddialarıyla yıpranan Netanyahu’nun bu anlaşma ile en azından seçimlere kadar Gazze meselesini rafa kaldırmayı umduğunu düşünebiliriz.

Son anlaşmanın detaylarını taraflar kamuoylarıyla henüz şeffaf ve detaylı bir şekilde paylaşmadılar. Ama baş aktörlerden birinin Katar olduğunu, Birleşmiş Milletler ve Mısır’ın da taraf olduğunu ve şu ana kadar bu anlaşma çerçevesinde neler yapıldığını biliyoruz.

Sızan bilgilere göre, İsrail ile Hamas, 2014 yılında, çoğu sivil 2100’den fazla Filistinli ile 64 İsrail askeri ve 5 İsrailli sivilin öldüğü, 50 gün süren saldırıların sonunda varılan anlaşma koşullarına geri dönmeyi kararlaştırmışlar.

2014’teki anlaşma kısa ve uzun vadeli bir takım adımlar içeriyordu. Uzun vadeli olanlar hiç uygulanmamıştı. İlk aşamada, Salı günü olduğu üzere, Hamas roket fırlatmayı, İsrail bombardımanları kesecek, hem İsrail hem Mısır Gazze’ye giriş çıkışlarla ilgili rejimi biraz gevşetecek, İsrail Filistinliler’in tarım ve balıkçılık yapmalarına dönük sınırlamalarını esnetecekti. Vs.  

Şimdi de, üç yıllık bir anlaşma çerçevesinde, yine İsrail Gazze’nin ekonomisini iyileştirmek üzere balıkçılık ve tarımla ilgili kısıtlamaları gevşetmeyi, Mısır sınırındaki Refah kapısını açık tutmayı ve İsrail’e daha fazla Gazzeli’nin girip çıkmasına izin vermeyi vaad etmiş. Sonra uzun vadede Gazze’ye deniz ve hava limanları da yapılması öngörülüyormuş ama iş oraya gelir mi şüpheli.

Ateşkes resmen Salı günü ilan edildi ama aslında daha önce gayri resmi olarak yürürlüğe girmişti. İlk adım da Ekim ayı başında atıldı. İsrail yönetimi, parasını Katar’ın ödediği belli miktar yakıtın Gazze’ye girmesine izin verdi. Gazze’de bir eski elektrik santrali var, onu çalıştıracak yakıt ancak İsrail izin verirse geliyor ve elbette yakıtı satın alacak para da Gazze’ye dışarıdan geliyor.

Elektrik Gazze halkının günde birkaç saat erişebildiği bir lüks. Katar’ın satın alıp İsrail’in girişine izin verdiği yakıt gelince, Gazze’de elektrik kullanılabilecek saatler uzamış oldu. Katar en az 6 ay boyunca Gazze’ye yakıt teminini üstlenmiş durumda.

Anlaşma çerçevesinde ikinci önemli adım da geçen Cuma günü atıldı. İsrail yönetimi, yanında 15 milyon dolar nakit para taşıyan Katarlı bir elçinin Gazze’ye girişine izin verdi. Bu para Gazze’nin kamu çalışanları için. Hamas yönetimi çalışanlara maaşlarını ödeyebilsin diye. Yine anlaşma uyarınca önümüzdeki altı ay boyunca Katar Hamas’a maaş olarak dağıtsın diye toplamda tam 90 milyon dolar verecek.

Dün ateşkes anlaşmasının yürürlüğe girdiği resmen duyurulunca istifa eden savunma bakanı Lieberman, bu ilk adıma da itiraz ediyordu. Ona göre hapishanedeki isyanları sona erdirmenin en iyi yolu, Gazze’yi demir yumrukla ezip geçmek, hatta Gazze Şeridi’ni yeniden işgal etmek.

Gazze’ye Katar’dan yardım gitmesine gösterilen bir başka şiddetli tepkiyi daha aktarmalıyım: Filistin Yönetimi lideri Mahmud Abbas da, tıpkı Liebarman gibi, Gazze’ye yakıt girdiğinde de, para gönderildiğinde de hop oturdu hop kalktı. O da İsrail’in aşırı sağcı Lieberman gibi ateşkese karşı çıkıyor. Neden mi? Zira ona göre, Hamas ile İsrail, aslında, bu anlaşma ile Gazze Şeridi ile Batı Şeria’yı birbirinden tamamen koparacak bir süreci başlattılar. Sürecin sonunda da Batı Şeria İsrail denetiminde kalacak, buna mukabil Gazze Şeridi’nde ise bir Filistin devleti kurulacak. Abbas endişelerinde haksız sayılmaz.  Başkan Trump yönetimin artık kendisini Filistinlilerin temsilcisi olarak muhatap almadığını, gözden çıkardığını biliyoruz. Trump yönetimi ile Mahmud Abbas arasındaki gerilim özellikle ABD’nin Büyükelçiliğini Kudüs’e taşıma sürecinde, Abbas’ın uluslararası kamuoyu nezdinde yapmış olduğu şiddetli itirazlarla iyiden iyiye tırmanmıştı. Basitçe söylemek gerekirse, “sen misin bize itiraz eden, gidip ona buna şikayet eden, biz de seni artık muhatap almıyoruz”, durumu. Netanyahu’nun canına minnet tabii.

İsrail’in Haaretz gazetesi yazarlarından Amos Harel diyor ki, “Netanyahu İsrail ordusunu Gazze üzerine sürmek yerine ateşkesi tercih etmesinin siyasi bir bedeli olacağının elbette biliyordu. Ama şunu da biliyor ki, İsrail Gazze Şeridi’ni yeniden işgal ederse, sonra anahtarlarını teslim edecek kimse yok. Mısır bunu yapmak istemiyor, Filistinliler içinden de Gazze’de Hamas’tan başka alternatif çıkmadı. İsrail böyle bir durumda Gazze Şeridi’ndeki 2 milyonluk nüfusun gündelik idaresini yürütmeye mecbur kalacak. Üstelik bu Hamas ve diğer direniş gruplarının gerilla tarzı saldırılarını kesmes. Hamas’ın tüm liderlerini yenmek mümkün olsa da terör altyapısı yerli yerinde duracaktı. İşte bu yüzden Netanyahu Hamas’a tekrar şans verdi.”

Gördüğünüz üzere, İsrail bakış açısıyla da Gazze sorunu bir hapishane yönetimi meselesi aslında…

Dolayısıyla Netanyahu Gazze’de uzun süreli bir Hamas yönetiminin varlığını kabul etmeye hazır. Terör örgütü olarak da nitelese de Hamas iktidarını devirmeye niyeti yok. En azından şimdilik. Üstelik tam da İran’a karşı müttefik ilişkisi tesis ettiği, resmi olarak İsrail’i tanımayan ama artık kamuoyu önünde beraber fotoğraf vermekten de çekinmeyen Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerin liderlerini de, Gazze’de ölen çocukların görüntüleriyle kamuoylarına karşı daha zor durumda bırakmamış olur. Değil mi?

Fakat İsrail gibi ABD’nin Ortadoğu’ya şekil verme sürecinde Suudi Arabistan ile iş tuttuğunu, Suudlar’ın da Hamas ve Hamas’ın hamiliğine üstlenmiş olan Katar’dan hiç haz etmediğini biliyoruz. Bu durum nasıl etkiler süreci derseniz, Cemal Kaşıkçı cinayeti nedeniyle imajı sarsılan Suudlar’ın geri planda kalması, hem İsrail hem de Trump yönetimi için daha az başağrısı demek. Hem belki Veliaht Prens’in de, alternatifsiz olmadığı gösterilerek, biraz kulağı çekilmiş olur…

Bir başka Haaretz gazetesi yazarına Anşel Pfeffer’e kulak verelim:

“Netanyahu barış peşinde değil. Ateşkes yapmak tam da onun 25 yıl önce “Uluslar Arasında Bir Ulus” adlı kitabında anlattığı Filistin stratejisiyle uyumlu. Netanyahu’nun 5 temel prensibi var:

1) Ne olursa olsun bir Filistin Devleti kurulmasını önlemeye kararlı. 2) Filistinliler güvenlik ve sınır kontrolleri açısından tamamen İsrail tarafından kontrol edilen Gazze’deki ve Batı Şeria’daki bölgelerde yarı özerk bir şekilde yaşamaya devam edecekler. 3) Filstinlilerin refahı Arap ülkelerinin sorumluluğu. Taşıma suyla döndürülecek değirmen, mesela Katar’ın Gazze’ye para yollaması tam da Netanyahu’nun olması gerektiğini düşündüğü durum. 4) İsrail Filsitin meselesinden bağımsız bir şekilde Arap ülkeleri ile ilişkilerini iyileştirecek.  Körfez ülkeleri ile kurduğu ilişki Netanyahu’nun tam da bunu yapmakta olduğunu gösteriyor. 5) Zaman İsrail’den yana işliyor. Uzun zaman almakla birlikte Mısır ve Ürdün nasıl nihayetinde İsrail’in varlığını tanıdılarsa, diğer Arap ülkeleri de aynısını yapacak, Filistinliler de eninde sonunda durumlarını kabul edecek. İşte bu ateşkes anlaşması Netanyahu’nun bu uzun dönemli stratejisine tam oturuyor.”

Kısa vadede ise, İsrail’in iç politikası açısından bakarsak, evet Netanyahu ağır siyasi bedeller ödeyebilir. Seçim erkene alınırsa –kamuoyu yoklamalarında oy oranı düşmüş görünüyor-, ya da ateşkes tutmazsa, iktidarını kaybedebilir. Ama yayının başında da söylemiştik, kısmen göze alınmış bedeller bunlar. Bakalım Lieberman’ın istifasıyla çatlayan koalisyonunu birarada tutmak için kendisinden istenen tavizleri vermeyi mi yoksa erken seçime gitmeyi mi seçecek Netanyahu?

Hamas’a dönersek, acaba Netanyahu’nun şu sıra büyük ihtiyaç duyduğu Gazze’deki sükuneti korumak için el yükseltip müzakere edilenden fazlasını mı talep edecek? Yoksa Mahmud Abbas’ın gözden düşmesiyle boşalan Filistinliler’i uluslararası kamuoyunda temsil eden muhatap rolünü elde etmek için daha çok mu çalışacak?

Katar ve Türkiye’nin ikinci seçenekten yana ağırlık koyacağını, Hamas’a bu yönde telkin yapacaklarını  düşünüyorum.

Zira bu ateşkes Katar’ın Suud tecritinden çıkmasına vesile olabilir. Ne de olsa ABD özellikle de İran’a karşı bu iki müttefiğinin tek ses olmasını ister.

Türkiye ise böylelikle uzun süredir ihmal ettiği Filistin davasının bayraktarlığını, yakın ilişkileri bulunan Hamas üzerinden yeniden devralabilir. Bu arada bir yandan Gazze’ye daha çok yardım gönderirken bir yandan da ABD’nin de epeydir istediği gibi İsraille arasını düzeltebilir.

Hatta belki Cumhurbaşkanı Erdoğan, yıllardır sürekli ertelenen Gazze ziyaretini bile bu ateşkes sürecinde gerçekleştirebilir…

Bakalım..

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.