Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Jan-Werner Mueller: “Sokak protestoları, online olarak gerçekleştirilen ‘anonim aktivizmi’nden hâlâ daha etkili”

Princeton Üniversitesi’nde siyaset teorisi ve düşünce tarihi üzerine ders veren Jan-Werner Mueller aynı zamanda “Carl Schmitt, Tehlikeli Bir Kafa”, “Zor Demokrasi” ve “Popülizm Nedir?” kitaplarının yazarı. Mueller’in iki yıl önce, “Popülizme karşı çözüm ‘sol popülizm’ olamaz” başlıklı yazısını yayınlamıştık. Alman siyaset bilimcinin 13 Kasım 2018’de project-syndicate.org’ta çıkan yazısını Okan Yücel çevirdi.

Jan-Werner Mueller

Artık genel olarak kabul gören bir düşünce haline geldiği üzere, dünya üzerindeki demokrasiler baskı altında. Ancak çok önemli bir demokratik hakka yönelik artan baskılar hak ettiği kadar dikkate alınmıyor. Hükümetler tarafından, toplanma ve protesto etme hakkı çok sayıda farklı yollarla engelleniyor.
Toplanma hakkına getirilen kısıtlamalar genellikle “toplum güvenliği” gibi çok masumane gözüken bir söylemle meşrulaştırılıyor. Trump yönetimi gösterilerden sonra geri ödenmemek üzere para toplama yetkisi olduğunu ilan etti. Bu da fiili olarak hükümete, anayasal protesto haklarını kullanan yurttaşları suçlama yetkisi veriyor. Hatta Trump yönetimi, gösterileri Beyza Saray’ın kaldırımlarının yüzde 80’inin kapsayan bir alanda yasaklamaya da çalıştı.
Benzer şekilde Macaristan’da da Başbakan Viktor Orban özel mülkiyetlere ve ulusal anıtlara yakın yerlerde protesto yapılmasını daha da zorlaştıran bir yasa geçirdi. Buna sebep olarak da “trafiğin olağan akışının bozulduğu” söylendi. Aynı zamanda resmî etkinliklerde de gerçekleştirilmesi muhtemel protesto eylemlerini yasaklamak istiyorlar. Muğlak suçlamalarla hükümet an itibariyle protesto etmeyi neredeyse imkânsız hale getirdi.
Bazıları, demokrasilerde o kadar çok sıkıntı varken toplanma ve gösteri hakkının kutsallaştırılmasını anlamsız bulabilir. Ancak fiilî olarak gösteri hakkına ciddi kısıtlamalar getirilmesiyle birlikte fiziksel alanların kullanıma açık olmasının önemi görünür bir şekilde azalıyor.

İfade özgürlüğünden daha fazla kısıtlanan bir alan

Aslında sokaklardaki ve meydanlardaki protestolar demokrasiler için oldukça hayati. Toplanma hakkı krallara gönderilen dilekçelerle kazanıldı. Tarihsel olarak her zaman için ifade özgürlüğünden daha fazla kısıtlanan bir alan oldu. Sağlıklı işleyen demokrasilerde bile egemenler, kalabalıkları resmî hükümet binalarından uzak tutmaya çalıştılar.
Örneğin ABD’de, 1970’lere kadar Kongre binasına yakın yerlerde gösteri yapmak yasaktı. Bugün bile politik olarak sesini yükselten kalabalıklar kontrol edilemeyen çeteler olarak resmediliyor. Bununla ilgili en yeni örnek de Brett Kavanaugh’ın durumunu protesto edenlere yönelik New York Polis Şefi Bernard Kerik’in suçlamaları oldu.
Peki, kamu binalarının dışında protesto eylemleri gerçekleştirmek gerçekten gerekli mi? Belki de ilk akla geldiği gibi internet saf bir demokratikleştirici güç değildir. Ancak yine de bir araya gelmek ve online muhalefet etmek için geniş olanaklar sunuyor. Mesela Emma Gonzalez’i düşünelim. Daha önce hiç tanınmayan Floridalı bir genç pek çok insanı bir araya getirdi ve kendi Twitter hesabındaki takipçi sayısı bir gecede Ulusal Tüfek Birliği’nin Twitter hesabındaki takipçi sayısının iki katına çıktı. Parkland’deki katliamın ardından 1.66 milyon Twitter kullanıcısı Emma’ya destek verirken ABD silah lobisine de muhalefet etmiş oldular.
Yine de fiziki alanlar, online aktivitelerin sağlayamadığı kalıcılıkta ve tutkunlukta aktiviteler ile demokrasinin işleyişini yerine getiriyor. 2011 yılında, daha sonradan Temsilciler Meclisine girecek Barney Frank, “Occupy Wall Street” protestolarına katılanlara “Neden fiziki bir alanda bulunmak bu kadar önemli ki?” diye sorduğunda şöyle bir cevap uygun görülebilirdi: “Aslında, kamu alanlarını işgal etmek işgalcilerin kimler olduğuna ve sayılarına bağlı olarak önemli bir görev olarak görülebilir.”
Böylece, 1950’li ve 1960’lı yıllarda ABD’deki sivil haklar yürüyüşüne katılanlar her zaman için “sayılarının anlamına” dikkat çekmişlerdi. Pek çok zaman fiziksel olarak zarar görmeyi de hesaba katarak kitleler halinde sokağa çıkmak isteyen eylemciler, eylem gerçekleştirme sebeplerine güvenilirlik telkin edebildiler. Belki kulağa çok basit gelebilir ama Trump’ın göreve başlama töreninde kafaya taktığı küçük kalabalık, kalabalıkların boyutunun hâlâ önemini koruduğunu gösteriyor.

Birlikte fiziki bir ortamda bulunmak kolektif kapasite duygusu yaratır

“Sayıların anlamı” aslında sanal ortamda da karşılık buluyor. Ancak trol ordularını hesaba katarsak sosyal medya kullanıcılarının gerçek sayısı ile ilgili de kesin bir bilgimiz yok. Dahası, sosyal medyada bir araya gelen insan yığınlarının oluşturduğu kalabalık görünür değil. Evet, Trump ve diğer popülist liderler samimi duygularıyla sokağa çıkan protestocuların kriz aktörü olduğunu veya para ile tutulan insanlar olduğunu söyleyerek onları itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar. Ancak söylemlerine dair ortaya koyabildikleri herhangi bir kanıt yok. Ve protestolar kayda değer bir büyüklüğe ulaştığı zaman, bu suçlamalar da pek çok yurttaşın gözünde son derece anlamsız olmaya başlıyor.
Elbette ki, seçimler mevcut politikacılara bir destek olduğunu gösterir. Ancak genellikle seçimler bu desteğin yoğunluğunu göstermez. Meydanlarda ve sokaklarda olmak spesifik meseleler hakkında önemli sinyaller verir. Gonzalez’in Twitter takipçi sayısı etkileyici olsa da esas önemli olan bir milyondan fazla yurttaşın zaman, enerji ve para harcayarak onun ve arkadaşlarının bu yılın başında organize ettikleri “Yaşamlarımız için Yürüyüş” (March for Our Lives) gösterisine katılmalarıdır.
Eylemlere katılmak, demokrasinin ciddi tehdit altında olduğu Türkiye gibi ülkelerde riskli olabilir. Fiziksel alanlarda bir kişi vücudunu ortaya koyar. Ve modern gözetleme teknolojilerini ve bunların gücünü hesaba katarsak, aynı zamanda kendisini hükümet için “kimliği belirlenebilir” kılar.
Yine de aslında bu tehlikeler, halk protestolarını, online olarak gerçekleştirilen “anonim aktivizminden” daha güçlü ve etkili kılıyor. Birlikte fiziki bir ortamda bulunmak kolektif kapasite duygusu yaratır. Fiziksel olarak orada bulunan diğer insanlarla birlikte hareket etmek ve konuşmak karşılıklı olarak bireyleri güçlendirir ve bu da demokratik tecrübeler için merkezi bir rol oynar. Bu da demek oluyor ki, kamuoyu oluşturmaya ek olarak fiziksel olarak bir araya gelmenin eylemciler üzerinde de dönüştürücü bir etkisi vardır.
Fiziki alanlarda, eylemler, yeni sosyal ve politik ihtimaller göstermek için sözler kadar etkili olabilir. Sosyal bilimci Zeynep Tüfekçi’nin ortaya koyduğu gibi, günümüzdeki gösteriler pek çok zaman eşitlik temelindeki gönüllü işbirliklerinin oluştuğu ortamların meydana gelmesine katkı sağlıyor.
Toplantı ve gösteri hakkı yalnızca örgütlenme özgürlüğü veya ifade özgürlüğüne indirgenemez. Bu hak, demokratik eylemlerin özel ve güçlü bir yanıdır. Bugün demokrasi karşıtı tehlikelere dikkat çekenler toplantı hakkının kısıtlanmasına yönelik uygulamaları da önemsiz görmemeliler. Toplanma hakkı, an itibariyle gördüğü korumadan ve önemden daha fazlasını hak ediyor.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.