Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Devlet Bahçeli: “ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde terör örgütleriyle aynı kareye girmesi skandalın ötesinde NATO müktesebatına terstir”

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli grup toplantısında konuştu. MHP lideri, Cemal Kaşıkçı cinayeti üzerinden Suudi Arabistan’a, Suriye’deki faaliyetleri nedeniyle de ABD’ye sert eleştirilerde bulundu. Bahçeli’nin konuşmasından satırbaşları şöyle:

“Türkiye NATO üyeliğinden sürekli zarar görmüştür. Bu açıktır. Türk milleti elbet kendi güvenliğini kendi imkan ve gücüyle müdafaa edecek hem donanıma hem de kabiliyete hamdolsun sahiptir. Türk ordusu dünyanın en büyük ilk üç ordusundan birisidir. Bu gerçek hiçbir şart altında değişmeyecektir. ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde terör örgütleriyle aynı kareye girmesi, aynı emel ve hedef etrafında bir araya gelmesi skandal olmanın ötesinde uluslararası hukuka terstir, normal şartlarda NATO müktesebatına tamamen aykırıdır.

Kiminle müttefiksek, şu işe bakınız ki, beka mücadelemizde karşı karşıyayız. Kiminle NATO şemsiyesi altında buluşmuşsak, şu kepazeliğe bakınız ki, Türk ve Türkiye düşmanlarına destek verdiklerini görüyoruz. Bu husumetin kaynağında ne vardır? Bizimle hem ittifak kurup hem de sakalımızı yolmaya çalışan, kolumuzu kanadımızı kırmak için uğraşan ülkeler ne yapmayı, hangi sonuca ulaşmayı akıllarından geçiriyorlar?

Güney sınırlarımız boyunca arkamızdan iş çevriliyor. Hangi taşın altını yoklasak karşımıza ABD-YPG ortaklığı çıkıyor. Neymiş, ABD’nin YPG ile olan ilişkisi taktikselmiş, eylem odaklıymış, geçiciymiş. Türkiye bu bahaneleri yemez, bu oyalamaları yutmaz. Caniyle taktik ilişki kurulamaz, kurulsa bile bunun adı taktik değil çukur bir ortaklık olacaktır. Türkiye terörle mücadelesini haysiyetle sürdürdükçe sözde müttefiklere bir haller olmakta, rahatsızlık sökün etmektedir. ABD içişlerimize karışmayı, asayiş ve milli güvenliğimiz için yapılan emniyet tedbirlerini sorgulama ve yargılamayı zannederseniz ki iş ve meslek edinmiştir.”

 “İslam toplumları bu yükü nereye kadar omuzlayacaktır?”

“İçinden geçtiğimiz zaman diliminde, Müslüman coğrafyası öyle bir buhrana gerilemiştir ki, katliamlar seriye bağlanmış, haksızlıklar ve adaletsizlikler yaygınlaşıp yoğunlaşmıştır. Hazreti Peygamber adaletin zıddı olan zulmü her defasında lanetlemesine rağmen, hem zulüm, hem de zillet bugünkü şartlarda maalesef öne çıkmış, öne geçmiştir. Kur’an-ı Kerim’de Efendimiz insanlar arasında adaleti gerçekleştirmekle emrolunmuş, aziz varlığı bu ilahi emri de son nefesine kadar tatbik ve tahkim etmekle meşgul olmuştu. Ne var ki vahim bir adaletsizlik döngüsü İslam toplumlarını kasıp kavuran bir aşamaya gelmiş durumdadır. Fitne uykudan uyanmış, zehirli sarmaşık misali her yeri sarıp sarmalamıştır. Karşımızdaki tablo berbattır, hezimettir. İnsanlık, tarih boyunca, eline geçirdiği maddi veya manevi güçle kendi türüne zulmeden, hatta Allah’a şirk koşan nice çürümüş iktidar sahibi görmüştür. Ancak Efendimiz bunlardan tamamen ayrı, çok ama çok farklıydı. O bir sözünde; ‘Ben ne kralım, ne de zorbayım; bilakis Kureyş’ten kurutulmuş et yiyen bir kadının oğluyum, yalnızca insanım’ diyerek engin ve mütevazı vasfını göstermişti.

Hayranlık ve gıptayla andığımız bu tavır ve tutuma bir bakınız, bir de İslam ülkelerinde şehvet, servet ve şöhret batağına saplanmış emirlere, şeyhlere, prenslere, hanedanlara ve krallara dikkat ediniz. Bu derin çelişkinin neresinden tutalım, neresini düzeltelim? Birbiriyle bağdaşmaz, birbiriyle uyuşmaz travmatik nitelikli çarpıklığı nasıl izah, nasıl ifade, nasıl ihata edelim? Bir yanda karıncayı bile incitmekten korkan yüce bir gönül duruyorken, diğer yanda Müslüman kisvesi altında en vahşi cinayetleri bile gözünü kırpmadan işleyebilen, işletebilen, taht ve taç uğruna her rezalete tamam diyen çukur ve cüce bir azınlık vardır. İslam toplumları bu yükü nereye kadar omuzlayacaktır? Musibetlere, felaketlere, eziyet ve işkencelere nereye kadar katlanacaktır? Emperyalizm tarafından zincirlenmiş kaymak tabakanın İslam adına konuşup, İslam adına ahkâm kesmesine olması gereken itiraz ne zaman yükselecektir? İnanıyoruz ki Allah kerimdir, cebbardır, gafurdur, hâkimdir. İnanıyoruz ki Allah cebbardır, rahmandır, gafurdur, azizdir. Herkesin hesabı varsa Allah’ın da hesabı vardır.

“Bugün İslam coğrafyasında baktığımızda kan görüyoruz. Medeniyet beşiği Ortadoğu harap ve bitaptır. Kuran’ın bir insanın canına kıyan tüm insanlığa kıymış gibidir ifadesi kimsenin gündeminde yoktur. Ortak akıl paslanmış, ortak vicdan kurumuştur. Her gün 5 vakit okunan ezanların hatırına, her gün amin diyen eller adına soruyorum; İslam topluluklarını esir alan kargaşa ve karmaşa nereye kadar sürecektir? Efendimiz yetim büyüdü, tüm yetimlerin umudu oldu. Peki bugünkü yetimlerin hakkı ne zaman korumaya alınacaktır? Aksi halde bu girdap daha da genişleyip, Allah muhafaza hepimizi içine alacaktır.”

“İslam coğrafyası terörle yıldırılmak, teslim alınmak isteniyor. Bölgenin mihenk taşı olan Türkiye, bu senaryolardan etkileniyor, zarar görüyor. Ortadoğu’daki kavganın temelinde hakimiyet kaygısı yatmaktadır, paylaşım kavgası yaşanmaktadır. İstenen zayıf ve kukla devletlerdir. İstenen maşalığa hazır terör devletleridir. Ortadoğu’nun ve İslam ülkelerinin kanlı bıçaklı hale getirilmesi burada aranmalıdır. Ortadoğu’da sürdürülen kavganın temelinde paylaşım kavgası vardır. Bu nedenle topraklar parçalanmaktadır. İnsanlar kimi zaman etnik, kimi zaman da başka bahanelerle istismar edilmektedir.”

“Sözde kral, emir ve şeyhler için öncelik İslam’ın itibarı değil, saltanat çıkarlarıdır. İşin asıl boyutu hâlâ bu tehlikenin fark edilememiş olmasıdır. Yeri gelince mangalda kül bırakmayan her ülke terörizmi kınamaktadır. Kazın ayağı hiç de görüldüğü gibi değildir. Göz vardır, izan vardır. Her şey ortadadır. Herkes teröre karşıysa bu caniler nasıl yaşayabiliyorlar? Bir bakıma üzüm üzüme baka baka kararmış. Emperyalizm tuzağına düşen ülkelerin yüzleri simsiyah kesilmiştir.”

“Teröristlere TIR’lar dolusu silah gönderenleri nereye koyacağız? 2013 ile 2017 yılı arasındaki silah satışları yüzde 20 artmış durumdadır. Caniler ekmek alır gibi silah almaktadır. Önemli bir bölüm silah ise bedelsiz ve hibedir. Teröristlere silah satışı yapacak kadar haysiyetsiz olmuşlardır. Bu nasıl bir ilkesizliktir. Önce sorun yaratıp sonra silah satmak, sorun çıkarıp, müdahale etmek bilinen bir sömürgeci politikasıdır. Yoksulluk İslam ülkelerine sinmiştir. Yolsuzluk İslam ülkelerine demir atmıştır. Tarihe bakınca nice bedbahtın ibretlik acıklı sonunu görmek mümkündür. Allah mutlak galiptir. Bunu yine göreceğiz. Büyük Türk Milleti olarak tanık olacağız.”

Kaşıkçı cinayetiyle ilgili açıklamalar

“Günlerdir Cemal Kaşıkçı cinayeti konuşuluyor. Günlerdir cinayetin nasıl işlendiği, tüyler ürperten hangi yöntemlerin kullanıldığı, kimlerin azmettirici, kimlerin cinayette doğrudan parmak izinin olduğu kıyasıya tartışılıyor. Kaşıkçı olayı uluslararası bir soruna dönüşmüştür. Bu cinayet üzerinden siyasi restleşmeler, gizli kapaklı pazarlıklar, bölgesel planlamalar, ekonomik hesaplar biteviye yapılmaktadır. Kaşıkçı cinayeti ezberleri bozmuş, Pandoranın kutusunu açmıştır. Türkiye dışında herkes mezkur cinayeti keyfince ve menfaati kapsamında yorumlayıp saptırmaktadır.  Fakat ülkemiz hakkın ve hukukun yanındaki sağlam duruşuyla takdir toplamaktadır.”

“Kaşıkçı’nın öldürülme emrini Suudi Arabistan Veliaht Prensi Selman’ın verdiği söylense de bu durum ABD Başkanı Trump tarafından görmezden gelinmiştir. Suudi Arabistan yönetimi cinayetin asıl sorumlularını ortaya çıkarmamıştır. Veya çıkarmak işine gelmemiştir. Cinayetin baş azmettiricisi olarak ismi sık sık telaffuz edilen Veliaht böylesi bir olayın bir daha tekrar etmemesi maksadıyla kurulan istihbarat üst komisyonunun başına getirilmiştir. Yani kuzu kurda teslim edilmiştir. Bu durum tam bir akıl tutulması, tam bir hilkat garibesi, tam bir çelişki yumağıdır. Velihat Prens için çember daralmaktadır. Kaçış, kurtuluş yolları kapanmaktadır. Bizi üzen bir başka husus ise Mekke Başimamının 19 Ekim tarihli Cuma Hutbesi’nde Velihat Prens için ‘özel olarak ilahi ilhamlara mazhar kılınmış’ kişi şeklindeki tanım ve taltifidir. Efendimizin Hz.Ömer için kullandığı bu ifadenin Prens Selman için sarf edilmesi hüsran verici bir hezeyandır. Bundan sonra Hac faraziyesinin güvenli bir şekilde yapılacağına nasıl itimat edelim, nasıl inanalım?”

“Suudi Arabistan yönetiminin, sorarım sizlere, Usame Bin Ladin zihniyetinden ne farkı kalmıştır? Bu ülkeyi El Kaide’den ayıran nedir? Cinayet üssü olarak Türkiye ne hakla kullanılmıştır? Katillerin Türkiye’de mahkemeye çıkarılması adaletin doğası gereğidir. Bu mümkün olmuyorsa, uluslararası soruşturmayla yine uluslararası bir mahkeme de yargılanmaları temin edilmelidir.”

Suudi Dışişleri Bakanı’na tepki

“15 Kasım’da açıklama yapan Suudi Dışişleri Bakanı, meselenin siyasileştirilmesi durumunda İslam coğrafyasının bölüneceğinden bahsetmiştir. Bu bakan bana göre halt etmiştir. Maktul bellidir, müşteki bellidir, cinayet mahalli de bellidir. Kaşıkçı’yı öldüren caniler bellidir. Saklanacak ne kalmıştır? Gizlenecek ne kalmıştır?”

 

 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.