Gazeteci Kadri Gürsel, 14 Kasım’da Halk TV’de Ayşenur Arslan’ın Medya Mahallesi’nde, “ana akım medyanın (Türkiye için) ekmek gibi bir ihtiyaç olduğu” sözleri üzerine başlayan tartışmayı birikimdergisi.com sitesinde çıkan yazısıyla tekrar değerlendirdi. “Ana Akım Medyanız Nasıl Olsun?” başlıklı yazısında Gürsel, Türkiye’de an itibariyle “ana akım medya” olmadığını savundu:
“Tartışmacıların üzülerek tespit ettiğim bir yanlışı, bugünkü iktidar medyasını “ana akım” sanmaları veya işlerine öyle geldiği için iktidar medyasına “ana akım” demeleri.
Kendi lügatlerinde ana akımın başka adlarının da bulunduğunu, bunlardan birinin de “yandaş medya” olduğunu öğreniyoruz.
Hatta, “ana akımda işini kaybetmemekle doğru yapmak arasında kıstırılmış duygu haliyle varlığını sürdüren meslektaşlarımızın olduğunu” yazanların bu ifadelerinden de “iktidar medyası”nı ana akım sandıkları ya da öyle görmek istedikleri sonucu çıkıyor.
Halbuki günümüz Türkiye’sinde ana akım medya yok, kalmadı, taze bitirildi!
Bugünkü rejimin medyasını “ana akım” diye nitelemek, ana akım kavramının hangi kaliteleri içerdiğini bilmemek değilse nedir?
Şudur: Ya ana akım medyanın kavramsallaştırılması için yeterli düşünsel çabayı harcama gereği duyulmamaktadır, ya da yine bir kavram olarak ana akım medya değersizleştirilmek istenmektedir.
Bence bu ikisi çoğu tartışmacının indinde birlikte geçerli.
O halde ana akım medya nedir, ne değildir, mukayese yöntemiyle izah etmeye çalışalım.
Bir kere ana akımın mülkiyet ve sermaye yapısı siyasi hareketlerden, siyasi partilerden, örgütlerden, iktidardan ve devletten bağımsız olmak zorundadır. İkincisi, ana akımın mülkiyet ve sermaye yapısından hareketle teşekkül eden idaresi, organik bir bağımsızlığı da haiz olmalıdır.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Misal, Habertürk. Mülkiyet vesaire bakımından bağımsızdı ama “Alo Fatih” faktörü bu mecranın organik yönden de bağımsız olmasını engelliyordu. Dolayısıyla “ana akım” olarak nitelendirilmesi imkânsızdı.”