Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Batılı ülkelerin acil gündemi: “IŞİD’e katılan vatandaşlarımız geri döndüklerinde ne olacak?”

Vaktiyle on binlerce kilometrekare toprağa hükmeden IŞİD Halifeliği son günlerini yaşıyor. Örgüt, Suriye-Irak sınırında elinde kalan son bir kilometrekarelik alana sıkışmışken, IŞİD savaşçılarının aileleri akın akın Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) yönetimi altındaki bölgelere kaçıp, kamplara -ya da hapishanelere- yerleştiriliyor. Halifelik hayalleri suya düşen IŞİD’lilerin önünde ise ölüm ve yer altına çekilmek dışında başka bir seçenek kalmadı.

Sahada savaş sürerken Batı kamuoyu, “cihad” için IŞİD’e katılan vatandaşlarının ve onların akıbetini tartışıyor. ABD, Batılı müttefiklerine bu savaşçıların geri alınması için baskı yapsa da şimdiye dek Endonezya dışında hiçbir ülkeden somut bir adım gelmedi. Her ne kadar Batı ülkeleri bu militanları geri almaya gönülsüz olsa da, sorun kendini gittikçe daha çok hissettirmeye başladı.

Suriye’deki bir mülteci kampında bir kadın çamaşır asarken.

ABD: IŞİD’e katılanların vatandaşlığı geri alınabilir mi?

“Eve dönüş” tartışmasının muhatap ülkelerinden biri de, onlarca vatandaşı savaşmak için Suriye’ye giden ABD. ABD basınındaki tartışmalardaki sembolik isimlerden biri ise, Alabama’da üniversite eğitimini yarıda bırakıp Suriye’ye giden Hüda Muthana. 2014’te IŞİD’e katılan genç kadın, savaş yıllarında evlenip çocuk sahibi oldu. Muthana’nın IŞİD “rüyasının” sona ermesiyle şimdi ülkesine geri dönmek istemesi ve devlet makamlarının buna yanıtı, ABD kamuoyunda tartışma yarattı.

The Atlantic’te yayınlanan yazıya göre, şimdi Suriye’de bir kampta kalan Muthana’nın durumu hakkında Donald Trump yönetimi tartışmalı bir karar aldı. Yönetime göre, Muthana aslında ABD vatandaşı değildi, hatta vatandaş olmak için gerekli niteliklere sahip dahi değildi ve dolayısıyla ABD’de girmesi imkansızdı.

Hüda Muthana çocuğu ile.

Muthana vakası, ABD yasalarının vatandaşlarına ne kadar koruma sağladığı konusunda şüpheler uyandırdı. ABD’de doğum yoluyla vatandaşlık ilkesi bulunduğundan, Muthana’nın ABD vatandaşı olduğu kesin. ABD’de vatandaşlığın geri alınması yeni bir şey değil. Ancak burada yeni olan, yönetimin Muthana’nın vatandaşlığını geriye dönük bir şekilde geri alması.

Yönetimin Muthana’ya tavrı, babasının durumuna odaklanıyor. Yemenli bir diplomat olan Muthana’nın babasının görevi, Muthana doğmadan iki ay kadar önce, 1 Eylül 1994’te sona erdi. ABD, Muthana’nın babasının 1995 Şubatı’na kadar görevinin bittiğini bildirmediğini söyleyip diplomat çocuklarına doğum nedeniyle vatandaşlık verilmemesi ilkesini öne sürüyor.

New York Times’a röportaj veren Muthana ise, ABD’ye girilmesine müsaade edilirse neyle karşılaşacağını bildiğini söylüyor:

“Hayatımı mahvettim, geleceğimi mahvettim.”

Britanya: Şamima Begüm vakası gölgesinde şiddette kadınların sorumluluğu

Britanya’da ise “eve dönüş” tartışmalarına, 2014’te 15 yaşındayken IŞİD’e katılmak için gittiği Suriye’de evlenip üç çocuk sahibi olan Şamima Begüm damgasını vurdu. Reşit olmadan önce örgüte katılan Begüm’ün ülkesine geri dönme talebini Britanya kabul etmedi.

Guardian’da yayınlanan yazının argümanı ise Begüm üzerine dönen sansasyon heveslisi haberlerin, konuya ilişkin derinlikli tartışmaların önünü kestiği. Yazının sorduğu asıl soru şu: Dahil olmadıkları, hatta kimi zaman mağduru oldukları IŞİD şiddetinden bu kadınlar sorumlu tutulabilirler mi? Sorumlularsa ne derece sorumlular? Bunu yanıtlamak için gazeteci Azadeh Moaveni, 20 kadınla görüştü.

Şamima Begüm

Moaveni’ye göre sorunun kalbinde “kadın militanlığı” kavramı bulunuyor. “Cihadcı gelin” ifadesiyle bu kadınlara nazikçe çocuk muamelesi yapılıyor. Bu tepedenci yaklaşımın önceden şöyle bir işlevi olduğu öne sürülebilir: militanların eşleri eğer yalnızca “eş” iseler, toplum onları daha kolay affedebilir ve normal duruma dönüşte bir köprü işlevi de görebilirler. Kadınlar böylece -aynı Usame bin Ladin’in annesinin yaptığı gibi- oğullarının ve eşlerinin başına neler geldiğini insanlara anlatabilirler.

Fakat yazar, bilhassa terörist grupların insanları kendisine çekmek ve saflarını sıklaştırmak için cinsiyetle ilişkili kavramlara hitap etmeye başlamasıyla bu yaklaşımın miadının dolduğunu savunuyor. Kadınların tüm bu olan bitenin özneleri olduğunu görmezden gelmek, dolaylı ya da dolaysız yollardan kadınların IŞİD’e nasıl katıldığı ve güç kattığı hakkında derin bir anlayış geliştirmemize ket vuruyor.

“Asıl ihtiyacımız olan şey, kadın militanlığı ve arkasındaki öznelik hakkında yeni, iyi ayarlanmış ve adli açıdan daha sağlam bir dil. Fakat çok sayıda IŞİD üyesi kadının karşı karşıya kaldığı zor ve şiddet konusunda hassasiyetimizi korumamız gerekiyor. Ayrıca unutmamak gerekir ki bir noktadan sonra bu kadınların pek çoğu için Halifelikten kaçmak, imkansız hale gelmişti.”

İki arada bir derede Almanya

Konunun meşgul ettiği ülkelerden biri de Almanya. Der Spiegel’de yayınlanan bir yazı, “eve dönüş” tartışmalarını Almanya bağlamında ele alıyor. Yazıda IŞİD destekçilerinin Almanya’ya geri getirilmesinin riskli olabileceği, pek çoğunun ahlaken bozulduğu, bazılarının çatışma deneyimi olduğu ve diğerlerinin de travma geçirdiği belirtiliyor.

Bu kişilerin Batı medeniyetine döndüklerinde nasıl davranacakları belirsiz. Onları yoğun biçimde gözetim altında tutmak gerekli olacak, bunun için ciddi ölçüde personel ve kaynak gerekecek.

19 yaşındaki Alman vatandaşı Leonora, IŞİD’e katılan kadınlardan.

Otoriteler ise bu kişilere ne yapılması gerektiği hususunda uzun zamandır kafa yoruyor. Alman diplomatlara göre Berlin, Kuzey Suriye’de cezaevinde tutulan cihadcılar konusuna çok da müdahil olmama kararı aldı. Bir Alman yetkili Almanya’nın tavrını özetlerken “Yürürlükte olan kural şu: ‘Aslında yapmamız gerekiyor, ama yapmayacağız'” dedi.

Trump’ın Batılı müttefiklerine yaptığı çağrıyı reddeden Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, “Konu ABD’deki birinin sandığı kadar basit değil” dedi. İçişleri Bakanı Horst Seehofer’ın söyledikleri de aynı minvaldeydi: “Eski IŞİD militanlarının ülkemizde öyle özgürce dolaşmayacaklarından emin olmamız gerekiyor. Almanya’ya dönmelerinden itibaren sıkı bir şekilde gözetimde tutulmalılar.”

Böyle sözlü itirazlara rağmen Berlin, sorunu görmezden gelemeyeceğinin farkına varmış gibi görünüyor. Almanya’nın net bir tavır takınması ve geri dönenlerle ne yapılacağı konusunda net bir plana sahip olması gerekiyor.

Kuzey Ren-Vestfalya Eyaleti İçişleri Bakanı Herbert Reul, “Yurt dışında tutuklanmamış Alman cihadcıları almak zorundayız. Başka yolu yok. Bizim değerlerimize savaş açan aşırılıkçıların Almanya’ya dönmesine yardım ettiğimizi açıklamak çok kolay olmayabilir. Ancak, eğer Alman vatandaşıysalar, geri dönüşleri engellenemez” diyor.

Almanya’da şimdiye dek 42 Alman vatandaşı arasında sadece 18’i hakkında yakalama kararı çıkarıldı. Geriye kalanlar hakkında Alman istihbaratının elinde net deliller bulunmuyor. Özellikle kadınlar söz konusu olduğunda delil bulmak daha da zorlaşıyor. Ayrıca Alman yasalarına göre savaş bölgesinde bulunmak başlı başına bir suç olarak değerlendirilmiyor.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.