Halkbank’ın, kredi borçlarını gerekçe göstererek banka hesaplarına el koydurttuğu İstanbul Şehir Üniversitesi’nde görevli akademisyenlerin büyük bir bölümü ortak bir açıklamayla yaşananlara itirazlarını dile getirdi. Açıklama şöyle:
“Biz İstanbul Şehir Üniversitesi (ŞEHİR) akademisyenleri üniversitemizin son bir aydır bütün banka hesaplarına el konularak akademik hayatına tehdit oluşturan ve idari yargı tasarrufuyla devam eden sürece, kısacası, üniversitemizin maruz kaldığı haksızlığa itiraz ediyoruz.
ŞEHİR öğretim elemanları olarak yaklaşık 10 yıldır özgür düşünce, bilimsel derinlik, sosyal ve kültürel açıdan dinamik kampüs yaşamı ile örnek ve gerçek bir ‘üniversite’ oluşturma çabasındayız.
Biz, ŞEHİR öğretim elemanları, çalışanları ve öğrencilerimizle bir bütünüz. Öğrencilerimiz üniversitedeki varlığımızın birincil anlamıdır. Bu genç insanlara ve onların şahsiyetlerine herhangi bir hiyerarşik ilişki kurmaksızın, saygıyla yaklaşmayı ilke edindik. Sadece ezberletmek ve not aldırmakla uğraşmıyoruz; ‘derdimiz’, var olan kalıpların ötesinde düşünebilmelerini sağlamak ve onları donanımlı gençler olarak hayata hazırlamak. Onların gelecek ümitlerine, insanlığa ve ülkelerine yapacakları katkılara temel oluşturmak için kendimizi de geliştirmek zorunda olduğumuzu biliyoruz. Araştırmalarımızı bu gaye ile sürdürüyor, bilgi üretmeye ve onu yeniden yorumlamaya çalışıyoruz. Birlikte öğreniyor, birlikte araştırıyoruz.
Bu birlikteliği sağlayan zemin ‘ŞEHİR vizyon, misyon ve etik kodu’dur. ‘Araştırma ve eğitimde dünyaca tanınan, bölgemizin ve Türkiye’nin saygın üniversitelerinden biri olma’ vizyonuna; ‘iyi, doğru ve güzeli aramak; insan, toplum ve doğayı anlamak; bu arayış ve anlayışın ürünü olan bilgileri tüm insanlıkla paylaşmak’ misyonuna sahip ŞEHİR’in bu doğrultuda oluşturulan ve harfiyen bağlı kaldığımız 24 maddelik ‘etik kod’un 16. maddesinde ifade edildiği gibi: ‘ŞEHİR’de akademik amaçla paylaşılan her türlü bilgi, ifade, tartışma, duyuru ve yayın, entelektüel ve ilmi âdâba uygun gerçekleşmeli; tehditkâr, aşağılayıcı ve ilmi olmayan yollarla mahkûm edici bir üsluba sahip olmamalıdır. ŞEHİR’in öğretim elemanları, öğrencilerini farklı boyut ve tarafları dikkate alan değerlendirmeler yapmaya, katılmadıkları düşüncelere karşı hoşgörülü olmaya, kendi görüşlerini sağlam delillere ve mantığa dayanarak oluşturmaya teşvik eden bir yaklaşımı benimserler.’
Kimseyi dışarıda bırakmayan ŞEHİR, HEPİMİZİN ortak ideali ve mekânıdır.
Biz tek tek şahıslar olarak söz konusu süreçten kuşkusuz zarar görmekteyiz. Daha büyük zararı, ŞEHİR’de okumayı ‘tercih etmiş’ öğrencilerimiz yaşamakta. Ancak öyle görünüyor ki, en büyük zararı Türkiye’deki bilim ideali ve toplum hayatının kendisi yaşayacak. Her kesimin, irade sahibi herkesin meseleye bu sorumlulukla yaklaşmasını bekliyoruz.”
