Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Kemal Can ile 5 Soru 10 Cevap (68): Gençleri kaybeden geleceği kaybeder

“5 Soru 10 Cevap” programında Kemal Can, aşağıdaki sorulara yanıt aradı:

  • Gençler, siyasetin biçimlenişinde neden önemli? 
  • Gençlerin karşı karşıya oldukları tablo nasıl? 
  • Gençler içinde oldukları durumu nasıl algılıyorlar? 
  • Gençlerin güvencesizliklerinin sebebi nedir? 
  • Gençlik sorununun siyasetin geleceğine etkisi ne olur?

Yayına hazırlayan: Uğur Gümüşkaya

Merhaba iyi haftalar. 

 Gençler siyasetin biçimlenişine neden önemli?

Ben eğitim ya da gençlik konusunda uzmanlığı olan biri değilim. Daha çok iç politika ile ilgiliyim. Politikanın şu anda ve gelecekteki biçimlenişi açısından çok önemli olan bu konuyu konuşma ihtiyaç duydum. Çünkü ülkenin de, siyasetin de geleceği gençlerle doğrudan ilgili. Cumhurbaşkanı hala bazı serzenişlerde bulunsa da, daha çok çocuğu teşvik etse, evlenmeye teşvik etse de genç nüfusun çok belirleyici ve ağırlıklı olduğu bir ülke Türkiye. 15-29 arasında genç sayılan nüfus yaklaşık 18 milyon civarında. Bu nüfusu daha da önemli hale getiren, 0-14 yaşında -yani hızlı buraya doğru gelmekte olan- 22 milyonluk bir nüfus daha var. Bu sadece sayısal bir ağırlık ifade etmiyor: Gençler demek gelecek demek, ilerisi demek. Bunların hepsini bir araya getirdiğimizde, siyasetinin önümüzdeki dönem nasıl etkileneceğini, gençlerin durumu ve gençlerin bu durumdan çıkardıkları eğilimler açısından incelenmesini gerektiriyor.  

Konuşma ihtiyacı duymamın bir başka gerekçesi de şu: Geçen hafta burada bir “iktidar kaybetmeye kararlı” başlıklı bir yayın yaptım, iktidarın tabanı ile tavanı arasındaki kopmayı işaret eden. Yine hafta sonu geleceksiz eğitim politikası meselesini Gazeteduvar’da yazdım. Bugün yapacağım yayın bunların bir tür devamı, biraz daha ayrıntılandırılmış hali gibi. Hafta sonu çok değerli genç akademisyenlerin kurduğu İstanpol Araştırma’nın gençler için yaptığı bir çalışmanın sunumuna katıldım, onların bulgularını dinledim. Oradan da çok önemli göstergeler olduğuna inandığım fikirler edindim. Gençlerin güvencesizlik üzerine kurulu bir dünyaya sürüklendiklerine dair çok önemli veriler sunuyor.  

Gençlerin karşı karşıya oldukları tablo nasıl?

Avrupa’da pek çok ülkenin nüfusu 5 milyon. Türkiye’de 5 Milyon genç gündelik dilde kullandığımız biçimde “boşta gezer”, yani ne eğitimde ne işte.  15-29 yaş arasındaki 5 milyona yakın genç bir şey yapmıyor, bunların çok önemli bir kısmı da kadın. Kadınlarda bu oran %40’a kadar çıkıyor. Genç kadınların yüzde 40’ı ne okulda ne işte. Her şey bir tarafa, bu çok büyük bir potansiyel kaybı, çok büyük bir kaynak israfı, çok önemli bir toplumsal kırılma ve bunalım kaynağı. Demlemekte olan, pişmekte olan, birikmekte olan memnuniyetsizlik ve rahatsızlığın önemli kaynaklarından biri. Bugün genç işsizlik oranı TÜİK verilerine göre, yüzde 27  seviyesinde. Üniversiteli işsizlerin sayısı 1 milyon sınırını zorluyor. Bu daha da ciddi bir şey. Çünkü yıllarca ülke olarak, aile olarak ya da kişisel olarak para, emek ve zaman harcayarak yatırım yapılmış insanların, hiçbir şey üretemez, kendisi için  bir şey yaratamaz duruma gelmiş olduğu anlamına geliyor. Bu işsizler tablosu. Peki çalışanların durumu ne? Çalışan veya okumakta olan gençlerin durumu daha mı parlak ya da parlak mı?  

Buna  baktığımızda da çok parlak bir tablo ile karşı karşıya gelmiyoruz. Biraz önce bahsettiğim İstanpol araştırması, çalışan gençlerin de sürekli büyüyen bir güvencesizlik ve belirsizlik hissiyle kuşatılmış olduğunu ve kendilerini bu anlamda çok yetersiz güvensiz hissettiklerini gösteriyor. Çünkü  çoğu hakikaten güvencesiz, yarın ne olacağını bilemedikleri bir sürecin içerisinde sürüklendiklerini  hissediyorlar. Çoğu yasal güvencelerden bile yoksun işlerde. Özellikle kadınların çoğu yasal güvencelerden yoksun işlerde çalışmak zorunda kalıyorlar.  Güvenlik, iş güvenliği koşullarına aykırı şartlarda çalışıyorlar. Türkiye’de iş kazalarının ya da iş cinayetlerinin sayısını da zaten biliyoruz.  Bütün bunların yanı sıra, bu güvensizlik hisleri çalışmakla yok olmuyor artıyor. Çünkü borçlular ve bunun engelleyebilecek hiçbir birikimleri yok ve çok büyük bir kısmı -ekonomik tablo açısından- önündeki günleri, yılların daha iyi olacağına inanmıyor. Dolayısıyla güvencesizlik ve belirsizlik çok. 

Gençler için bulundukları durumu nasıl algılıyorlar?

İstanpol araştırmasında ortaya çıkan en temel veri, gençlerin kendileriyle ve içinde bulundukları şartlarla ilgili temel hissin güvencesizlik ve belirsizlik olduğunu gösteriyor . Güvencesiz ve belirsiz bir alanda bulunmak neye yol açıyor? En önemlisi, hayallerini küçültüyorlar. Gençlerin hayallerini küçültmesi demek, aslında ülkenin geleceğini küçültmesi demek. Gençlerin hayallerini küçültmesi demek, geleceğin parlaklığını kaybetmesi demek. Hayallerini küçültüyor olması, aslında mutsuz ve memnuniyetsiz kalabalıklar demek. Gençler hayallerini küçültüyor; “güvenceli bir işim olsun, düzenli bir maaşım olsun, hiç olmazsa tatil yapabileceğim gelirim olsun cevabı çok çarpıcı bir sonuç olarak ortaya çıkıyor. Belki geleceğe dair bütün umutlarını değil ama yakın geleceğe dair beklentilerini küçültüyorlar. Negatif beklentileri artıyor ve bu anlamda iyimserlik azalıyor. Yüzde 83’ü önümüzdeki yılın daha iyi olmayacağı kanaatinde değil mesela. Peki bu nasıl,  kendisini ve çevresini nasıl algılamasına yol açıyor gençlerin? 

Büyük çoğunluğu, ailesinin desteğiyle ayakta. Ya tamamen ailesinden aldığı katkı ile ayakta duruyor ya da desteğiyle. İşsiz ve boşta gezenlerin büyük bir bölümü böyle ya da geçici olarak veya düşük ücretli işlerde çalışanlar ailelerinin katkılarla ayakta kalabiliyorlar. Bu, onların ailelerine, ailelerin çocuklarına karşı sürekli yetersizlik ve bir tür suçluluk hissiyle yaklaşmasına yol açıyor.  Aslında bir dayanışmayı değil, karşılıklı bir gerilimi besliyor. Bir yandan ailelerine daha çok muhtaç ama bir yandan da aileleriyle daha sorunlu bir ilişkiye sürükleniyorlar. Peki bunun suçlusu olarak kimi görüyorlar. Yine araştırmadan çıkan sonuç; siyasetin bundan sorumlu olduğunu düşündüklerini gösteriyor. Ama hala siyasetten kendi durumlarına çözüm beklediklerini de anlıyoruz. Hem sorumlu olarak siyaseti gördükleri, hem çözümü hala siyasette gördükleri için gençlerin ne hissettiği, eğilimleri siyasetin geleceği açısından belirleyici. 

Gençlerin güvencesizliklerinin sebebi nedir?

Gençlerin durumunun  hala İçinde bulunduğumuz ekonomik krizle bağı var. işsizlik oranlarının artması, büyümenin yavaşlaması, hatta gerilemesinin bu tabloda önemli etkileri var.  Ama bu öyle bir kaç 10 yılın meselesi değil. Neredeyse 40-50 yılık olay, güvencesizlik. Gençlerin ve herkesin hayatında hissettiği güvencesizlik, bir politik hata ya da bir sistem hatası değil aslında. Bu bir tasarım. 40 yıldır dünyada yürürlükte olan sermaye birikimi modeli ve buna paralel olan emek politikası bunu geliştirdi. İnsanların güvencesizliği aslında bir tasarım.  olarak yer alır. Tüketime dayalı refah artışı, güvencesiz ve sendikasız emek alanı, insanları sisteme bağımlı, kendi başına ve birlikte davranarak güçlü olmasını engelleyecek bir çaresizliğin içine itti. Güvencesizlik ve güvensizliğinin yarattığı toplumsal patlamalar bunun komplikasyonları sayılabilir. Yine bunun bir dalga olarak ortaya çıkardığı popülist akımlar bunun bir parçası. 

Bu sadece AKP iktidarının ürettiği bir sonuç değil. Bu sermaye modeli, siyasi yaklaşımı ve özelleştirme politikalarıyla sınıf dayanışmasını parçalandı.  Türkiye’de rant dayalı bir birikim modeli ile güvencesiz alan daha da genişletildi. Sadece kentlerle sınırlı kalmıyor. Bunun ürettiği bir insan tipi de oluştu. Yani bugün 30-35 yaşına varmış olanlar zaten bu düzenin içine doğdular ve bu yaklaşımın içinde büyüdüler. Neoliberal yaklaşımdan bahsediyorum.  Yüksek bir bencillikle potansiyel üretebileceğine inanan, ‘ben’ fikrini öne çıkaran bu yaklaşım, sonuçta insanları aynı zamanda yalnızlaşan ve hayatı performansa dönüştüren bir şey öğretti.  Aslında yaratılmış üretilmiş bir güvencesizlik haliydi bu. Şimdi bunun sancılarını ve sıkıntılarını yaşıyor. 

Gençlik sorununun siyasetin geleceğine etkisi ne olur?

Metropoll Araştırma’nın anketinde, 18-34 yaş diliminde iktidara destek oranının %30’ların altına düştüğü tespiti var. Genel ortalama yüzde 40 civarında. Yani 10 puan daha düşük. AKP gençlere özel eğitim politikasını iki temel politik çıkar hesabına dayandırdı. Birincisi, hizmeti ayağa götürme mantığıyla her ile Üniversite, okula gitme imkânlarını kolaylaştırmak için ailelere ders kitabı yardımı ya da harçların kaldırılması, burs imkanları gibi, okullaşmayı, insanların çocuklarını eğitime teşvik etmesini kolaylaştırıcı bir takım hamleler. Gençlere dahil oldukları kimlik alanıyla daha çok seçenek veya eşitler arasında öncelik sağlayabilecekleri fikriyle bir tür umut satışı diyebileceğimiz bir hamle. Öbür taraftan da, ideolojik siyasi ve kültürel olarak, eğitimi eline aldığında oradan istediği dindar-kindar nesli üretmeye, kendi politik geleceğini oradan biçimlendirmeye çalıştı. Bunlarda son derece plansız ve programsız yürümesi nedeniyle hem gençlere, hem eğitime, hem de aslında kendi yaptığı yatırma büyük bir zarar verdi. Bugün eğitimli işsiz oranı hiç olmadığı kadar yükseklere ulaşmış durumda. Bu, sadece işsiz oranın artmış olmasıyla ilgili değil. Eğitimli sayısının artmasıyla da orantılı olarak bir başka türlü bir toplumsal gerilimi besliyor. Diğer taraftan nesil yetiştirme konusunda da pek bir şey becerebildiklerini söyleyemeyiz. Eğitim kalitesini düşürmek dışında, kendileri için bir gelecek vaat edecek potansiyel nesil üretemediklerini, gençler içerisindeki destek tabanlarının daralmasından da anlıyoruz. Umut satmanın karşılık vermediğini, aksine terse dönen bir risk içerdiğini, eğitimdeki ideolojik kontrolü ele alarak bir nesli biçimlendirilebileceğini yaşayarak gördük.  

Türkiye’de bu tablonun çok net politik sonuçları daha şimdiden ortaya çıkmış durumda. Gençleri kaybetmeye başladığı için geleceğini kaybeden bir iktidarın durumunu, hikayesini hep birlikte seyrediyoruz. Ancak çok önemli bir nokta daha var; gençleri kaybedenlerin kim olduğunu, gençlerin kaybetmesinin hem ülkenin hem ondan sorumlu olan bütün politik aktörlere ödeteceği maliyet görülüyor. Buna karşılık, şu anda gençlerin ihtiyaçlarına cevap veren, onlarla ilişki kurabilen, yani özet olarak gençleri kazanan birileri var mı? Net bir cevabı yok bunun geçerli de bir cevabı yok.  Dolayısıyla, Türkiye’deki politikanın gelecek anahtarı işte bu denklemde. Gençlerin kaybeden,  gençleri kazanabilen ya da kazanmak için politika üretebilen ayrımında. Ama dediğim gibi gençlerin içinde yaşadıkların pek çok şeyin, sadece gençlere ilişkin projeler ile halledilemeyecek taraftarı var. Yani bu güvencesizlik ve belirsizlik halinin aslında başka politik ve iktisadi tercihleri değiştirmekle çok yakından ilgisi var. Bunu da dile getirecek yeni bir politik perspektifin, gençleri de kazanması gençleri de buna dahil edebilmesi belki mümkün olabilir.

 Şimdilik bu kadar diyelim. Tekrar iyi haftalar.  

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.