Hıdır Göktaş yazdı: CHP’nin avantajları neler, CHP’yi bekleyen riskler neler? Ya da Asiye nasıl kurtulur?

Asiye nasıl Kurtulur? Vasıf Öngören’in 1969’da yazdığı ve daha sonra sinemaya da uyarlanan bu senaryo 1960’lar Türkiyesinde işçi sınıfı ile kapitalist sınıf arasındaki çelişkileri ve gel-gitleri anlatır. O günden bu yana sınıflar arası çelişkiler, muhafazakar yapının sınıf ve sendika anlayışında yaptığı tahribat konumuz dışında. Sadece genel seçimlerde ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde “yenilen” CHP’nin, 31 Mart yerel seçimlerinde “yenen” CHP olmasının ardından, partinin önündeki avantajları ve riskleri yazmayı düşündüğüm yazıya girizgah yapmak istedim. Umarım Vasıf Öngören’e ayıp etmemişimdir.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığında ve cumhurbaşkanlığı adaylığında 14-28 Mayıs seçimlerinde Millet İttifakı ve CHP aradığını bulamadı, istediği sonucu alamadı. Sevgili Sedat Bozkurt ile Medyascope’ta politikAnkara adı altında haftada bir yaptığımız canlı yayınlarda ben birkaç kez, seçimde kaybeden tarafın genel başkanları artık bırakır ve partilerin önünü açar yorumunda bulunmuştum. Tüm genel başkanlar yerinde kalınca da 2023’ün Haziran ayında yaptığımız bir yayında “yanıldım, herkes yerinde kaldı” diye özür dilemiştim. 

CHP içinde kaynayan kazan kasım kurultayında sonuç verdi ve genel başkan değişti. 31 Mart yerel seçimlerinden sonra da İYİ Parti’de genel başkan değişikliği olacak gibi. “Gibi” diyorum çünkü Meral Akşener “aday olmayacağım” dedi ama kongre henüz yapılıp bitmedi. Millet İttifakı’nın diğer küçük partilerinde değişim olsa da olmasa da artık fazla bir anlam ifade etmeyecek. Kısa bir durum özetinden sonra asıl yazı konusuna döneyim.

CHP kazandı, avantajları neler

CHP’nin “seçim başarıları” denince akla 5 Haziran 1977’de Ecevit’in genel başkan olarak yüzde 42 oranında oy aldığı seçimler hemen dile getiriliyor. Bir de CHP’nin kapatıldığı dönemde 1983 seçimlerine katılan Halkçı Parti ile bu seçimlere katılması engellenen Sosyal Demokrasi Partisi’nin (SODEP) birleşmesiyle oluşan Sosyal Demokrat Halkçı Parti’nin (SHP), Erdal İnönü’nün genel başkanlığında girdiği 1989 yerel seçimlerinde yüzde 28,5 oy alarak birinci parti olması var. O seçimlerde de SHP 39 il belediye başkanlığının yanında birçok ilçe ve beldede belediye başkanlığını kazanmıştı.

31 Mart 2024 yerel seçimlerinde, Özgür Özel’in genel başkanlığında girilen (genel başkan olduktan 4,5 ay sonra) ilk seçimlerde hem belediye sayısı hem de oy oranını artırarak seçimlerden birinci parti çıktı. Bu elindeki en büyük avantaj. Asıl sorun bundan sonra başlıyor. Bu avantaj nasıl kalıcı hale getirilebilir ve 2028’de yapılacak cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerinde de aynı başarı tekrarlanabilir?

CHP eğer böyle bir başarıyı sağlayabilirse, AKP’nin, hele de Erdoğan’ın iyice güçten düştüğü ve partiyi de toparlayamayacağı varsayılırsa 22 yıllık AKP iktidarı gibi uzun yıllar kalıcı bir CHP iktidarının önü açılabilir. Bu durum Türkiye’nin normalleşmesi, demokratikleşmesi, kısıtlanan hak ve özgürlüklerin sağlanması, toplumda zıtlaşmaya ve ayrışmaya dayalı seçim kazanma anlayışı ve yaklaşımının yıkılması anlamına da gelecektir.

CHP’nin tüm bunları kamuoyuna iyi anlatabilmesi ve bu yaklaşımı kalıcı hale getirecek bir örgütlülüğü sağlayabilmesi lazım. Örgütlerdeki gençleşmenin bu açıdan bir avantaj olduğunu söylemek gerek. 2019-2024 arasında yapılan belediyeciliğin daha da geliştirilerek kent ve kasabaların daha düzenli, daha yeşil ve de hepsinden belki de daha önemlisi depreme dayanıklı bir yapılaşmanın sağlanması konusundaki çabaları göstermek, uzun yıllar iktidarlarını devam ettirmeleri bakımından avantaj olacaktır. 

2011’den sonra bozulan ekonomik dengelerin geçtiğimiz beş yılda ve özellikle de son iki yılda Erdoğan’ın yeni ekonomi anlayışı ve faiz konusundaki muhteşem yorumunun ortaya çıkardığı yoksulluk hatta derin yoksulluğa yerel çözümler üretebilmek bir avantaj. Son beş yılda özellikle İstanbul ve Ankara’da buna yönelik getirilen çözümler ve kart uygulamaları oldukça başarılı. AKP belediyeciliğinde kapı önlerine koliler götürerek, yardım edilen kişinin kendini kötü hissetmesine yol açan uygulamalar, kart ve karta para yüklenerek, kişilerin kendi ihtiyaçları doğrultusunda alışveriş yapabilmelerine ve kendilerini iyi hissetmelerine olanak sağlanması bir avantajdı. Ancak bu yardım uygulamasının sınırsız ve kalıcı hale getirilmesi de bir sıkıntıya yol açabilir. Bundan bir adım ileriye giderek iş-istihdam olanaklarının yaratılması ve yardım uygulamasından, iş imkanı yaratma noktasına evrilmesi de büyük avantaj sağlayabilir CHP’ye.

12 Eylül rejiminin siyasi partileri içine hapsettiği cendere daha sonra parti yöneticilerinin işine gelmeye başladı ve milletvekili olsun, belediye başkan adayları olsun genel merkezden ve genel başkanlar eliyle belirlenmesi kalıcılaştı. Özgür Özel kazandığı kurultayda ön seçim sözünü verse de ilk seçimlerde bu sözünü tutamadı. Kısa sürede tüzük kurultayının toplanacağı ve tüm adayların ön seçimle belirlenmesinin sağlanacağına yönelik işaretler de CHP açısından bir avantaj olacak ve çalışmamasından şikayet edilen parti il-ilçe yönetimleri daha da etkin çalışmaya başlayacaktır. Sonuçta ne kadar iyi çalışırsa ön seçimi kazanma ve aday olma olanağını yakalama fırsatı önünde olacak. Bu durum aynı zamanda seçilenleri genel merkez karşısında da güçlü kılacak ve parti yönetimine yaranarak bir yerlere gelme anlayışını da yıkacaktır. Tüzükte bu değişikliklerin yapılması da bir avantaj olacaktır.

Erdoğan’la görüşmek avantaj mı?

Özgür Özel’in seçim gecesi yaptığı konuşma partili, partisiz bir çok kişi ve kesim tarafından kapsayıcı ve olumlu bulundu. Seçimler epey bir süredir “yenen-yenilen” mantığına, bir maç havasına sokulmuştu. Özel, “Bir galibiyet havası yaratılmasının başka partilere oy veren insanları üzeceği ve bu tür davranışlardan kaçınılması” mealinde ifadeler kullanınca, buradaki ifadeler bile toplumdaki gerginliğin azaltılması bakımından çok yerinde oldu. 

Şimdi Özel’in, Erdoğan’dan randevu istemesi de önemli bir hamle. Seçimlerde 22 yıllık iktidarında ilk kez ikinci parti olarak çıkan partinin genel başkanı olarak Erdoğan parti içinde ortaya çıkabilecek görüş ayrılıklarını ve dağılması toparlamaya çalışıyor. Bu noktada Özel’in görüşme çağrısını, Erdoğan’ı “hırçın” alanına iyice sıkıştırma hamlesi olarak görebiliriz. Özel, görüşmenin bir “nezaket ziyareti” olmayacağını ve bir dosya ile görüşmeye gideceğini söyledi. Konu başlıkları ne olacak, bunlar henüz belli değil ancak CHP’nin ve Özel’in tavrı Erdoğan’ı düştüğü yerden tutup kaldırmak olmamalı. Türkiye’yi içine düştüğü ekonomik, siyasi, diplomatik sıkıntılardan kurtarma konusunda öneriler sunması ve bunları sunarken de “aslında biz bunları yapmaya da talibiz” mesajı vermesi önemli. Bu da Özel’e ve CHP’ye büyük bir avantaj sağlayabilir.

CHP’yi bekleyen tehlikeler…

CHP uzunca bir süredir “halka inememekle” suçlanmıştı, son seçimlerde bu yaklaşımı kırdı. Şimdi benzer bir tartışma AKP içinde ıstakoz ve Rolex saat fotoğraflarıyla başladı ve Erdoğan’ın tüm gayretlerine karşın sürecek gibi görünüyor. Belediyelerdeki yolsuzluk ve usulsüzlükler ve aşırı borçlar da AKP’nin sırtındaki en büyük kamburlardan. CHP’nin bu yollara tevessül etmemesi gerekiyor. Bunun ne kadar tehlikeli olduğunu şu anda yönetime gelen belediye başkanları yakından tecrübe ediyor ve bunlara dikkat edilmemesi halinde kendilerini bekleyenin ne olacağını da görmüş oldular.

Yazının başlarında 1989 yerel seçimlerinde SHP’nin 39 il belediyesini kazandığını ve birinci parti çıktığını yazmıştım. O zaman da SHP’nin bu avantajını iyi kullanması halinde ilk genel seçimlerde birinci parti olma, tek başına iktidara gelme olanağı olduğu yazıldı, çizildi ama olmadı. Belediyeler beklenen başarıları sağlayamadılar ve Ankara örneğini yakından biliyorum, belediyeye yakın olanlar Ankara’nın çeşitli yerlerinde büfe açabilme izni alma fırsatçılığına düştüler. Bu ve benzeri yanlışlar, CHP’nin açılması ve DSP’nin de varlığıyla merkez solda üç partinin olması, yerel seçimlerde CHP-SHP ya da SHP-DSP’nin güçlü adaylar çıkarması Erdoğan ve Gökçek’in yüzde 24-25 oyla aradan sıyrılarak belediye başkanlıklarını kazanmalarının yolunu açtı. Siyasi süreçte CHP-SHP birleşti, DSP Ecevit’in ölmesiyle yok hükmünde parti oldu ve son cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan’a destek verir konuma geldi. Bu partiler 1999’dan bu yana seçmene umut ve güven veren bir siyasi güç olamadılar. Bu tür yanlışların tekrarlanması riskin büyüklüğünü tarihsel olarak CHP’nin önüne koyuyor zaten.

AKP’yi eleştirirken ön plana çıkardıkları, liyakatsız atamalar-kayırmacılık gibi yanlışlar en büyük risklerden. Bunun bir örneği de İstanbul’da yaşandı ve Ataşehir ilçe belediye başkanı seçilen Onursal Adıgüzel’in eşinin Çekmeköy belediye başkan yardımcısı olarak atanması çok büyük tepkiye neden oldu. Burada Elif Duygu Adıgüzel’in gerekli donanıma, deneyime sahip olması, Onursal Adıgüzel belediye başkanı olmasaydı bu göreve rahatlıkla atanabilecek olması ne yazık ki bu ortamda gümbürtüye gidiyor. Hak edilmiş bile olunsa bu tür atamalarda, görevlendirmelerde kılı kırk yarmak gerekiyor. 

İhalelerin şeffaflığı, ihalelerde kayırma, iltimas gibi durumlar da bir risk olarak duruyor CHP belediyelerinin karşısında. Bunları tüm açıklığı ile duyurmaları ve halkın erişebileceği, görebileceği şekilde belediyelerin internet sayfalarında bulundurmalarında yarar var. 

Daha yaşanabilir kentler, ilçeler, mekanlar yaratmak ve buradan da ülke yönetimine geçmek için tarihi bir fırsat yakalayan CHP’nin bu fırsatı heba etmemesi gerekiyor.

Levent Bayraktar

Levent Bayraktar 18 Nisan’da aramızdan ayrıldı. CHP’nin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yıllardır Grup Müdürü olarak görev yapıyordu. Levent ve sevgili eşi Eser’le tanışıklığım 1987 yılına dayanır. Ben o zaman Nokta Dergisi’nde genç ve yeni muhabirdim ve parti olarak da SHP’yi izliyordum. Eser, parti genel sekreterliğinde özel kalem müdürü olarak çalışıyordu. Levent ise Prof. Onur Kumbaracıbaşı’nın kurduğu ve parti için ekonomik araştırmalar yapmak üzere kurulan birimde işe alınmıştı. 

Eser ve Levent orada başlayan tanışıklığı evliliğe taşıdılar ve Sezin adını verdikleri bir kızları oldu.

O günden bugüne 40 yıla yaklaşan bir arkadaşlığımız, dostluğumuz vardı. Çağımızın amansız hastalığı kanserle uzunca bir süredir mücadele ettiler.  

Zarafet ve beyefendilik denildiğinde en yakışacak insanların başında gelirdi Levent. Mütevazı, bilgili, saygılı, değerli bir insandı; o kadar çok güzel sıfat yazılabilir ki… Meclis işleyişi, anayasa, içtüzük, takıldığım tüm konularda çekinmeden aradığım ve tüm sorularıma yanıt bulduğum bir insandı, arkadaşımdı.

Levent dün (19 Nisan) toprağa verildi ve ben Ankara dışında olduğum için son yolculuğunda yanında olamadım, çok üzgünüm. Yattığı yer incitmesin. Eser’in, Sezin’in ve tüm sevenlerinin başı sağ olsun.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.