Hıdır Göktaş yazdı | Terzi kendi söküğünü dikmeye hazırlanıyor: Gazetecilik hak ve özgürlükler deklarasyonu

Basın tarihinde örneğine az rastlanır bir gelişme oldu ve 12 basın meslek örgütü bir araya gelip uzun ve tartışmalı aynı zamanda verimli bir çalışma gerçekleştirdi. Basın iken medyaya dönüşen, artık sosyal medya kavramını da içine alan geniş bir yelpazeyi içeren gazetecilik mesleğinin sorunları, hak ve özgürlüklerin iktidarlarca sınırlanması, engellenmesi, çalışma koşulları, bunların nasıl olması gerektiği, basın kartları sorunları bu çalışmada ortaya koyuldu. 

Hıdır Göktaş yazdı | Terzi kendi söküğünü dikmeye hazırlanıyor: Gazetecilik hak ve özgürlükler deklarasyonu
Gazetecilik hak ve özgürlükler deklarasyonu

Ortaya çıkan metin, geçtiğimiz cuma günü (6 Aralık 2024) Ankara Gazeteciler Cemiyeti’nde mesleğin en kıdemlilerinden en gençlerine, henüz mesleğe yeni adımını atanlardan öğrencilere kadar yoğun bir katılımcının yer aldığı bir ortamda açıklandı. Bu çalışma aslında uzun zamandır yaşanan hak kayıplarının tespiti ve bunların geri kazanımı için yapılacakların bir zeminini, başlangıcını oluşturan bir metin olarak önümüze koyuldu. Şimdi bu 12 meslek örgütü, diğer meslek örgütlerinin de katılımı ve desteğiyle yeni bir mücadele ve hak kazanımı sürecini başlatma arayışı ve çabası içine giriyor. Uzunca bir süredir dağınık görünen, çalışmanın sunuşunda da belirtildiği üzere “Örgüt bolluğu içinde örgütsüz” olan meslek mensupları yeniden ayağa kalkmanın ve “Terzi kendi söküğünü dikemez” atasözünü ters yüz etmeye ve kendi söküğünü dikmeye hazırlanıyor. 

Bu deklarasyonun hazırlanmasında birçok gazeteci meslektaşımızın ve meslek örgütü temsilcilerinin yanında hatırı sayılır oranda akademisyen ve hukukçunun da emeği var. Her biri ayrı ayrı teşekkürü hak ediyor.

Emeği geçen kişilerin isimlerini, 12 meslek örgütünün adlarını aşağıdaki fotoğrafta görebilir, deklarasyon metninin tamamına buradan ulaşılabilirsiniz.

Hıdır Göktaş yazdı | Terzi kendi söküğünü dikmeye hazırlanıyor: Gazetecilik hak ve özgürlükler deklarasyonu
Gazetecilik hak ve özgürlükler deklarasyonu

Basın bir kamu hizmetidir

Deklarasyonun sunuş kısmında yer alan “Basın bir kamu hizmetidir” tespiti çok önemli. Basının 4. kuvvet olarak anılması da buradan geliyor. Yasama, yürütme ve yargıdan sonra kamu adına faaliyet gösteren ve kamunun denetiminde ve halkın çıkarlarının korunması ve haber alma hakkının sağlanması bakımından basın 4. kuvvet olarak anılıyor. Uzunca bir süredir, özellikle AKP iktidarının kendini sağlama almasının ardından basın sahipliği konusunda yaptığı operasyonlarla kendine bağımlı bir medya ve de kalemşorlar yaratması, basını 4. kuvvet olma özelliğinden uzaklaştırdı. AKP eliyle gazetecilerin bir çok kazanılmış hakkı yasal düzenlemelerle geri alınırken, gazeteciler güvencesiz, her an her türlü bahane uydurularak gözaltına alınma, tutuklanma ve ceza tehditleriyle karşı karşıya bırakıldı. Bu süreçte meslek örgütleri de yeteri kadar mücadele veremeyince gerileme kaçınılmaz oldu.

Şimdi, basın örgütleri yeniden bir araya gelmenin, hem kendi hak ve özgürlüklerini sağlamak, hem de kamuoyunun sağlıklı ve nesnel haber alma hakkını koruma ve yeniden hayata geçirme bakımından harekete geçti ve açıklanan deklarasyon da bunun ilk adımı; oldukça büyük ve ileri bir adım aynı zamanda.

Hıdır Göktaş yazdı | Terzi kendi söküğünü dikmeye hazırlanıyor: Gazetecilik hak ve özgürlükler deklarasyonu
Gazetecilik hak ve özgürlükler deklarasyonu

İlgilinen ya da deklarasyonun tamamını okumak isteyenler için bağlantı verdim yukarıda ama bu deklarasyonun çarpıcı kısımlarından bir bölümünü yazıya olduğu gibi alacağım. Burada konu birçok başlık altında ayrıntılı olarak irdeleniyor. Metnin öne çıkan kısımları şöyle:

Basın Kanunu, dijital habercilik ile serbest gazeteciliği de kapsayacak biçimde ve gazetecilik meslek örgütleri ile işbirliği yapılarak güncellenmelidir.

Medya özgürlüğü ve gazetecinin güvenliğinin sağlanmasına yönelik yasal hükümler getirilmelidir. Gazetecilerin editoryal bağımsızlığı güvence altına alınmalı, dijital ortamlardaki “korsan” saldırılara karşı devlet tarafından korunmaları sağlanmalıdır.

Güvenlik güçlerinin gazetecileri engellemesi, çalışma özgürlüğünü sınırlaması ve şiddet uygulamasına karşı yaptırım uygulanmalıdır.

Medya kuruluşlarının sahiplik yapıları, kamudan aldıkları sübvansiyonlar ve reklam gelirleri de dahil olmak üzere tüm mali ilişkileri şeffaf hale getirilmelidir. 

Medya kuruluşlarının sahiplik yapısı künyelerinde açıkça yer almalı, bu bilgilerin erişimi ve doğruluğu kamu tarafından denetlenmelidir. Düzenleyici kurumlar medya sahipliği veri tabanları geliştirmelidir.

Medya sahipleri, kamu ihalelerine girememelidir.

Medya kuruluşlarının okur ve izleyici ölçümleri şeffaf ve denetime açık olmalıdır. 

Devletin kamu hizmeti yayıncılığına ayırdığı kaynaklar ve kullanımı şeffaf olmalı, denetimlerin sonuçları ile faaliyet raporları kamuyla düzenli olarak paylaşılmalıdır.

Cumhurbaşkanlığı başta olmak üzere tüm kamu kuruluşlarının bilgilendirme toplantılarında akreditasyon uygulamaları kaldırılmalı, gazetecilerin kamu adına özgürce soru sormaları güvence altına alınmalıdır.

Bilgi Edinme Yasası kapsamında gazetecilerin bilgiye erişimi sağlanmalı, yasadaki muğlaklıklar giderilmeli, ivedilikle ve ayrıntılı bilgi vermeyen kamu kuruluşları denetlenmeli ve yaptırım uygulanmalıdır.

İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi Kanunu başta olmak üzere dijital ortamda özgürce yayın yapılmasını engelleyen ve sınırlayan tüm kanunlar gözden geçirilmelidir. 

Mahkemeler, erişim engellemesi ve içerik kaldırma kararı almadan önce, muhatabı olan gazeteci veya medya kurumuna savunma ve karşı görüş için en az 24 saat süre tanımalıdır.

Gazetecilik savaşa, her türlü şiddete ve teröre karşıdır. Gazetecilik faaliyeti, bilerek ya da bilmeyerek terör örgütlerine ve teröre destek olarak görülemez, gazetecilik cezalandırma konusu yapılamaz.

Terörle mücadele davalarında haber ürünleri suç kanıtı kabul edilerek gazeteciler ve gazetecilik faaliyetleri yargılanamaz.

RTÜK, siyasi partilerin seçtiği isimlerden oluşan siyasi bir kurul olmaktan çıkarılmalıdır. İnternet ortamındaki dijital yayınlar, RTÜK’ün görev alanında olmamalıdır. RTÜK, yargı işlevi gören ve cezalandıran bir kurul olmak yerine koordinasyonu esas alan bir uzmanlık kurulu haline getirilmelidir.

Basın İlan Kurumu (BİK) da medya ile ilgili tüm kuruluşlar gibi “siyasi” bir kurum olmaktan çıkarılmalıdır. BİK yönetiminde gazeteci üyeler karar yeter sayısının üzerine çıkarılmalıdır.

Kamu kurumlarının ve bağlı kuruluşların reklamlarının da Basın İlan Kurumu vasıtasıyla dağıtılması zorunlu olmalıdır.

Gazetecilerin ürettiği haber, yazı ve fotoğraf içeriklerini platformlarında kullanarak dijital reklam pazarından büyük kârlar elde eden Alphabet (Google), Amazon, Meta (Facebook), Apple ve Microsoft gibi büyük teknoloji şirketlerinden dijital telif talep edilmelidir. Devletin bu şirketler ile görüşmelerinde gazetecilik örgütleri de yer almalı ve sürecin kamu yararı yönünde şekillenmesi sağlanmalıdır.

Fikir ve sanat eserleri ile gazete ve dergilerin birer nüshasının Milli Kütüphane’de saklanması gibi dijital ortamdaki tüm gazetecilik ürünleri de gelecek kuşaklara aktarılmak üzere “Ulusal Dijital Hafıza Merkezi”nde korunmalıdır.

Medya kuruluşlarına dijital arşivlerini en az 10 yıl koruma ve yayımlanan tüm linklerini bu merkeze iletme yükümlülüğü getirilmeli, kapanan gazete ve haber sitelerinin yayın arşivlerini bu merkeze aktarmaları da zorunlu olmalıdır.

Gazetecilerin çalışma koşulları güvence altına alınmalı, yıpranma hakları genişletilerek yeniden düzenlenmeli, gazetecinin mesleki sebeplerle haklı fesih hakkı uygulanır hale getirilmeli ve istifa halinde de kıdem tazminatı alınabilmelidir.

Aylık ücretin peşin ödenmesi, ödenmeyen ücret, fazla mesai ve tatilde çalışma ücretlerine aylık/günlük faiz uygulanması; askerlikte ücretin yarısının ödenmesi yeniden uygulanabilir hale getirilmelidir.

Kadın gazeteci çalıştırılması teşvik edilmelidir. Kadın gazetecilerin hamilelik ve doğum nedeniyle işten çıkarılmaları engellenmelidir. Bu süreç yasal güvence altına alınmalı, yasada düzenlenmiş olan doğum sonrası iki ay yarı ücretli izin hakkı tanınmalı ve iki yıllık emzirme süresince SGK primlerini kamu karşılamalıdır.

Medya kuruluşlarında (özellikle genç ve stajyer) gazeteciler üzerinde sosyal-psikolojik baskı kurulması, editör-muhabir-yönetici ilişkisini aşan küçük düşürücü sözlü ve/veya fiziki davranışlarda bulunularak mobbing uygulanması, toplumsal cinsiyet nedeniyle kariyer bariyerleri oluşturulması engellenmelidir.

Kamu hizmeti yayıncılığı yapılan TRT ve AA’da gazetecilerin editoryal bağımsızlığının sağlanabilmesi için liyakat esasına göre istihdam ve çalışma koşulları oluşturulmalıdır. Kadroları TRT ve AA’da olmakla birlikte Cumhurbaşkanlığı ve kamu kuruluşlarında görev yapan gazeteciler bu kurumların kadrolarına geçirilmelidir.

Dijitalleşmeyle birlikte gelişen ve sosyal medya ortamlarında yürütülen yeni gazetecilik pratikleri genel çerçeveleriyle tanımlanmalıdır. Bu tanıma uygun olarak gazetecilik mesleğini icra edenler de Basın İş Kanunu ve Basın Kanunu kapsamına alınmalı, basın kartı sahibi olmalarının yolu açılmalıdır.

Gazetecilik mesleğini yürütebilmek için sendika üyeliğini teşvik edici düzenlemeler yapılmalıdır. Sendikaların üye kabul kriterleri net, uygulamaları da kamusal denetime açık olmalıdır. Sendikalı gazeteci çalıştırmak işverenler için de özendirici hale getirilmelidir.

Gazetecileri temsil eden sendikalar ile öbür meslek örgütlerine, gazetecilerin özlük hakları ve mesleki konularda dava açabilme yetkisi tanınmalıdır.

Basın kartlarının İletişim Başkanlığı’ndaki kurul tarafından verilmesi, gazetecileri devlete, dolayısıyla siyasi iktidarın inisiyatifine bağımlı hale getirmektedir. Medya ortamında “çok hukuk az devlet” prensibi esas olmalıdır.

Gazetecilik mesleğinin bağımsızlığını sağlamak üzere basın kartlarının gazetecilik meslek örgütleri tarafından verilebilmesi için yasal düzenleme yapılmalıdır.”

Bu çalışmanın sunuş kısmının sonunda yer alan “Eleştirel ve bağımsız gazetecilik, çağdaş demokrasilerin olmazsa olmazıdır. Talep ettiğimiz hak ve özgürlükler, topluma karşı görev ve sorumluluklarımızı yerine getirebilmek içindir. Bizim özgürlüğümüz, vatandaşların bilgi edinme hakkını kullanabilmeleri ve doğru bilgilendirilmelerinin ön koşuludur” ifadeleri ise basın özgürlüğünün ve bu konuda verilecek mücadelenin önemini ortaya koyuyor. Şimdi kaybedilen hakları yeniden kazanmak, daha ileri götürmek ve yeni gelişmelere uygun hale getirmek için mücadele zamanı. 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.