Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Pep Guardiola’nın eski yardımcısı Galatasaray’ın yeni teknik direktörü Domenec Torrent kimdir? Oyuncu gözlemcisi Ali Can Kutlu: “Torrent çok riskli bir tercih”

Dünyanın en iyi teknik direktörü olarak gösterilen Pep Guardiola’nın yıllarca yardımcılığını yapan Domenec Torrent, Galatasaray’ın yeni teknik direktörü oldu. Kariyerinde sadece New York City ve Flamengo’da ”1.” adam olarak görev alan Torrent’in sarı-kırmızılı kulüpte neler yapacağı merak konusu. İspanyol teknik direktörün futbola bakış açısını, kariyer hedeflerini, Galatasaray’daki geleceğini ve hakkında bilinmeyenleri, Medyascope Spor Servisi olarak sizin için derledik. 

Katalonya’da futbol hayatına başladı

Domenec Torrent, 14 Temmuz 1962’de İspanya’nın Katalonya bölgesindeki Santa Coloma de Gramenet şehrinde dünyaya gelir. İlerleyen yaşlarında bir ”Katalonya” sevdalısı olacak Torrent 18 yaşındayken, futbol topuna ilk dokunduğu CE Farners’ı bırakıp doğduğu bölgenin takımı Unio Esportiva Olot’a geçer. Genç orta sahanın transferinde ise ilginç bir ayrıntı yaşanır. Torrent’in transferi için CE Farners, Olot ile hazırlık maçı yapmayı şart koşar. Böylelikle Olot’a transferi gerçekleşen Torrent, yeni kulübünde üç yıl forma giyer ancak hayalini kurduğu sıçramayı bir türlü yapamaz. 1983’te Olot’tan ayrılan Domenec Torrent, Katalonya bölgesinin bir diğer kulübü AD Guixols ile sözleşme imzalar. Bu kulüpte yedi yıllık bir macera yaşayan Torrenf’in gelecek planlarında ise farklı bir planlar vardır: Saha içinde değil; saha kenarında olmak. Torrent, henüz 27 yaşındayken teknik direktörlük hayallerinin peşinden koşabilmek için futbolculuk kariyerine son verir.

İnişli çıkışlı bir başlangıç

Düşlediği rüyanın gerçek olabilmesi adına çoğu şeyden vazgeçebilirsin. Amacına ulaştığında yaşadığın mutluluğun yerini ise kısa süre sonra başka hedefler alır. Domenec Torrent’in yaşam öyküsü de bu gerçeklikle buluşur. 27 yaşında teknik direktör olabilmek için futbolculuk kariyerini noktalayan Torrent, üç yılın ardından yeni kariyerinin ilk adımını atar. Katalonya sevdalısı Torrent, futbola başladığı CE Farners’ın teknik direktörlüğünü üstlenir. Farners, Torrent’in kendisini geliştirebilmesi için biçilmiş kaftandır. 1991 yılında takımın başına geçen ”camianın çocuğu”, 1994 yılında ise takımını Regional Preferente’ye (İspanya 6. Ligi) çıkarmayı başarır. Ancak Torrent için bu dakikadan sonra zaman adeta durur. Hayallerini gerçeğe dönüştüren ”o” genç orta saha, kariyer yolculuğunun ilk basamağında takılıp kalmıştır. 1996 yılında Farners’ten ayrıldığını açıklayan Domenec Torrent, bir diğer Regional Preferente ekibi UD Cassa’nın başına geçer. Bir türlü eşiği atlayıp ikinci basamağa geçmeyi başaramayan Torrent’in Cassa macerası ise kısa sürer ve AE Roses ile kariyerinde yeni bir sayfa açmayı tercih eder. Yine olmamıştır… Yalnızca yedi ay Roses’in başında kalabilmiş ve kulüp yönetimi tarafından görevden alınmıştır.

Kariyerinde artık istikrara ihtiyacı olan Torrent’in yolu, Katalonya Ligi ekiplerinden FC Palafrugell ile kesişir. 1998 yılının Mayıs ayında Palafrugell ile sözleşme imzalayan Torrent, 2000 yılına gelindiğinde hem istikrara kavuşmuş hem de özlediği başarıyı elde edip takımını bir üst lige çıkarmıştır. 2001-2002 sezonunda ise kulüp tarihine geçer. Palafrugell, ligi altıncı sırada tamamlayarak tarihinin en iyi derecesini elde eder. Palafrugell ile beş yıllık güzel anıların ardından Segunda Division B (İspanya’daki 3. seviye lig) ekiplerinden Palamos ile sözleşme imzalar. Fakat Torrent için mutluluk rüzgarları oldukça kısa esmektedir. Torrent, Palamos ile sezon sonunda küme düşer ve takımdan ayrılır.

2005-2006 sezonunda ise ise Josep Maria Nogues’ten boşalan teknik direktörlük görevi için Girona ile sözleşme imzalar. Torrent’ten Girona’yı kümede tutması istenir. Ancak takımın küme düşmesine engel olamaz. Domenec Torrent’in, elinden tutacak bir isme ihtiyacı vardır. Ve bu ismin ilerleyen yıllarda dünyanın en iyi teknik direktörü olacağından henüz kimse haberdar değildir.

Pep Guardiola ile tanışması kariyerini şekillendirdi

2007-2008 sezonu, İspanya futbolunun dev kulübü Barcelona için oldukça kötü geçer. Barça, ligi üçüncü sırada tamamlar. Joan Laporta, başarısızlığın faturasını Frank Rijkaard’a keser. Ve bu karar belki de Laporta’nın kariyerindeki en doğru karardır. Çünkü Josep Guardiola dönemi başlamaktadır… 2007-2008 sezonunda Barcelona B takımını çalıştıran Guardiola, teknik heyetine analist olarak Domenec Torrent’i katar. Alt liglerde geçen bir ömrün ardından Torrent, kendisini bir anda Barcelona gibi dev bir kulüpte bulmuştur. Futbolculuk döneminde kurduğu hayaller gerçeğe dönüşmüş; hedefler ise kulüp müzesinde duracak ucu bucağı olmayan kupalara yerini bırakmıştır. Pep Guardiola başta olmak üzere Barcelona teknik heyetinin zaman kaybetmeye niyeti yoktur. Takımın en büyük yıldızları Ronaldinho ve Deco satılır. La Masia’a verilen önem had safhaya ulaşmıştır. Victor Valdes, Carles Puyol, Gerard Pique, Sergio Busquets, Andres Iniesta, Xavi, Pedro ve Lionel Messi, Barcelona’nın yeni yüzleri olur.

Johan Cruyff’un total futbolu, Pep Guardiola ve yardımcılarının elinde kusursuz bir hal alır. Topu rakiplerine göstermeyen Barca, LaLiga’yı Real Madrid’in 11 puan önünde şampiyonluk ile noktalar. Kral Kupası, Athletic Bilbao’yu 4-1 yenerek kazanılır. UEFA Şampiyonlar Ligi, Manchester United’ı 2-0 ile geçerek müzeye götürülür. Ve böylelikle bir İspanyol kulübü, ilk kez ”Büyük Üçlü’yü” tamamlamış olur. Barcelona’nın 2 Mayıs 2009 tarihinde Real Madrid’e karşı aldığı 6-2’lik zafer ise unutulmazlar arasına girer. 

Barcelona’nın Real Madrid’i 6-2 yendiği karşılaşmanın özet görüntüleri:

Pep Guardiola ile Barcelona’yı zirveye taşıdı

Pep Guardiola ve Domenec Torrent ikilisi, 2009-2010 sezonunda üst üste ikinci lig şampiyonluğunu kazanır. Ancak Barcelona, UEFA Şampiyonlar Ligi yarı finalinde Jose Mourinho’nun kale önüne çektiği otobüsü aşmayı başaramaz ve elenir. Öte yandan Real Madrid’in efsane başkanı Florentino Perez, Inter ile Barcelona’yı deviren Jose Mourinho’yu gözüne kestirir ve sonraki sezon The Special One” (Özel biri) lakaplı ismi takımın başına getirir. Guardiola’nın Barcelona’sı belki de ilk kez kendileriyle rakip olabilecek bir takım ile mücadele edecektir. Bu durum, Pep Guardiola ve Domenec Torrent ikilisini daha da hırslandırır ve 2010-2011 sezonunda futbol tarihinin en iyi takımını ortaya çıkar. Barcelona, ligi ve UEFA Şampiyonlar Ligi’ni adeta süpürür. Jose Mourinho’nun Real Madrid’i ise sezon içinde 5-0’lık skor ile mağlup edilir. 

Barcelona’nın Real Madrid’i 5-0 yendiği karşılaşmanın özet görüntüleri:

Barcelona’da kazanılması muhtemel 19 kupanın 14’ünü kazandı

Barcelona, 2011-2012 sezonunda hedeflediği başarılara ulaşamaz. Her şeyin mükemmel şekilde ilerlemeyeceğini ise en iyi Domenec Torrent bilmektedir. Hayat, iniş ve çıkışlar ile doludur. LaLiga şampiyonluğunu Real Madrid’e kaptıran Barcelona, UEFA Şampiyonlar Ligi yarı finalinde ise Chelsea’ye elenir. Chelsea’ye elenilmesinin ardından yoğun eleştirilere maruz kalan Guardiola, kısa süre sonra Barcelona’ya veda eder. Barça, Guardiola ve Torrent ikilisi döneminde kazanılması muhtemel 19 kupanın 14’ünü müzesine götürmüştür. 

Bayern Münih macerası başladı

2011-2012 sezonun sona ermesi ile Barcelona’ya veda eden Pep Guardiola, ”O benim için arkadaştan öte. Bir erkek kardeş” dediği Domenec Torrent’i de Katalonya temsilcisinden koparır. İkili, kariyerlerinde yeni bir sayfa açabilmek adına bir sezonu boş geçirir. 2013-2014 sezonuna gelindiğinde ise rota, Almanya’ya çevrilir. Avrupa’nın en büyük kulüplerinden Bayern Münih, Barcelona’da harikalar yaratan Pep Guardiola’yı kapar. Ve böylelikle Torrent’in de Almanya yolculuğu başlar.

Bayern Münih’in Guardiola’yı tercih etmesinin altında ise yalnızca bir sebep yatar: UEFA Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu. Halihazırda Bundesliga’yı domine eden Bayern Münih, gözünü Devler Ligi’ne dikmiştir. Pep Guardiola ve Domenec Torrent ikilisi, tıpkı Barcelona’da olduğu gibi Bayern’de de yerel ligde oldukça rahat şampiyonluklara ulaşır. Ancak UEFA Şampiyonlar Ligi’nde hedeflenen başarı bir türlü gelmez. Panzerler, üç sezon boyunca sırasıyla Real Madrid, Barcelona ve Atletico Madrid’e Devler Ligi’nin yarı final aşamasında elenir. 2015-2016 sezonun sona ermesi ile görevini Carlo Ancelotti’ye bırakan Guardiola, Bayern Münih macerasında Domenec Torrent’in de katkılarıyla yedi kupa daha kazanır. 

Pep Guardiola ile Manchester City’nin yolunu tuttu

Barcelona’daki tarihi başarılar, Bayern Münih çatısı altında kazanılamamıştır. Öte yandan İngiltere Premier Lig ekiplerinden Manchester City, uzun süredir ilmek ilmek ördükleri yapılanmayı başarılı bir teknik direktöre emanet etmek istemektedir. Ve bu isim de Pep Guardiola’dan başkası değildir. Guardiola, 2016-2017 sezonunda Manchester City’nin başına geçer. Guardiola ve sağ kolu Torrent’in oyun felsefesine göre takımdaki her futbolcunun ayakları iyi olmalı ve kadro bu sisteme göre şekillenmelidir.

Manchester City, bu amaç doğrultusunda John Stones, Leroy Sane ve İlkay Gündoğan gibi isimleri toplamda 183 milyon euroluk bonservis bedelleri ile kadrosuna katar. Özellikle savunma oyuncusu John Stones’a ödenen 55,6 milyon euroluk bonservis bedeli, o dönem için bir savunma oyuncusuna ödenen en yüksek bonservis bedeli olarak kayıtlara geçer. Ancak lige fırtına gibi bir giriş yapan Manchester City için sezon felakete dönüşür. Mavi-beyazlı ekip, ligi Antonio Conte’nin Chelsea’sinin 25 puan gerisinde üçüncü sırada noktalar. Manchester City, aynı zamanda UEFA Şampiyonlar Ligi son 16 turu aşamasında kendisinden görece zayıf bir ekip olan Monaco’ya elenir. FA Cup (Federasyon Kupası) yarı finalinde ise Arsenal’e elenilmesinin ardından sezon kupasız tamamlanmıştır. Bu durum, Pep Guardiola’nın teknik direktörlük kariyerinde bir ilktir. Ancak geçirilen karanlık günler, aydınlık günlerin habercisidir. 

Manchester City’ye lig şampiyonluğu ile veda etti

Manchester City’deki ilk sezonlarını kupasız tamamlayan Pep Guardiola ve Domenec Torrent, yaz transfer döneminde Ederson, Benjamin Mendy, Kyle Walker, Bernardo Silva, Danilo ve Aymeric Laporte gibi isimlerin takıma katılmasını ister. Mavi-beyazlı ekibin yönetimi de bu istekleri geri çevirmez. Gol yollarında zaten sıkıntı yaşamayan Manchester City, şimdi ise kusursuz bir savunma takımı haline gelmiştir.

2017-2018 sezonu, ligde 100 puan toplanarak zirvede tamamlanır. İngiltere kariyerinin ilk şampiyonluklarına uzanan Guardiola ve Torrent, sezon boyunca hem 106 gol atan hem de yalnızca 27 gol yiyen bir takım yaratmıştır. Ancak UEFA Şampiyonlar Ligi’ndeki makus talihin bir kez daha önüne geçilemez. Herkesin mutlak favori gösterdiği Manchester City, Jürgen Klopp‘un Liverpool’una her iki maçta da yenilerek çeyrek finalde turnuvaya veda eder. Domenec Torrent için de ayrılık vakti gelmiştir. Torrent, yardımcısı olarak 11 yılda 24 kupa kazandığı Guardiola’nın yanından ayrılarak yeni bir deneyimin yolunu tutar. 

New York City’nin tarihine geçti

Pep Guardiola ile kupalara ambargo koyan Domenec Torrent, artık yardımcı antrenör olmak istemez. Torrent, teknik direktör olarak Manchester City’nin de sahibi olan City Group’a ait Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ekibi New York City’nin başına geçer. Patrick Vieira’dan görevi devralan İspanyol teknik direktör, yeni macerasında önemli bir başarının altına imza atar.

Domenec Torrent, MLS’in normal sezonunda New York City ile 64 puan ulaşır. Kulüp tarihinin en yüksek puanı toplanmıştır. New York City, aynı zamanda ligi üçüncü sırada tamamlayarak CONCACAF Şampiyonlar Ligi’ne katılmaya da hak kazanır. Bir röportajında “New York’a sadece kazanmak için gitmedim. New York’a bir oyun tarzı yaratmaya çalışmak, taraftarları heyecanlandırmak için gittim. Bunu da yaptığımızı düşünüyorum” diye konuşan Torrent, 8 Kasım 2019 tarihinde New York City’den ayrılır. 

Domenec Torrent’in New York City’si:

Flamengo’da başarısız oldu

Domenec Torrent, New York City’den ayrılmasının ardından yaklaşık bir sene takım çalıştırmaz. Ancak içindeki futbol aşkının önüne geçemeyen Torrent, kendisini Sambacılar’ın ülkesinde bulur. İspanyol teknik direktör, 31 Temmuz 2020 tarihinde Brezilya’nın köklü kulüplerinden Flamengo ile 1,5 yıllık sözleşme imzalar. Domenec Torrent, bir kez daha aradığını bulamayacaktır. Bir sene öncesinde Jorge Jesus yönetiminde lig ve 40 yıl sonra Copa Libertadores şampiyonluğuna ulaşan takımda beklentiler çok yüksektir. Flamengo’da yalnızca dört ay çalışabilen Torrent, Sao Paulo karşısındaki 4-1’lik, Atletico Mineiro karşısındaki 4-0’lık hezimetlerin ardından görevinden alınır.

Domenec Torrent, Flamengo’daki görevinin sona ermesi ile teknik direktörlüğe bir süre ara verir. Pep Guardiola’nın sağ kolu Torrent, kısa süre sonra Galatasaray’da yaşanacak Fatih Terim depreminin ardından göreve gelecektir. 

Atletico Mineiro’nun Flamengo’yu 4-0 yendiği karşılaşmanın özet görüntüleri:

Domenec Torrent: ”Rakibim 10 saniyeden fazla topa sahip olamaz”

Domenec Torrent, Pep Guardiola ile futbol dünyasının seyrini değiştirdi. Pas futbolu, çoğu büyük kulübün ana oyun planı haline geldi. El Pais gazetesine verdiği bir röportajda eski kulübü Barcelona’nın kötü performansı hakkında konuşan Torrent, o dönem Barca’da forma giyen Lionel Messi’ye dikkat çekerek, ”Bu döneme damgasını vuran takımlar, en az dört yıl boyunca hep aynı teknik direktöre sahip oldular. Bu durum, sistemlerin gelişmesini ve futbolcuların daha uyumlu halde oynamasına sebebiyet veriyor. Öte yandan saha içinde fark yaratabilecek oyuncuların kendilerini rahat hissetmeleri için bir ekosistem oluşturmalısınız. Messi, tarihin en iyi oyuncusu olmasına rağmen topu savunma hattından almak zorunda bırakıldığı için performansında düşüklük yaşıyor. Barcelona’nın temel sorunu, sürekli bir şeyler sebep olarak gösterilip teknik direktörlerin görevinden alınmasıdır” demişti.

Torrent, röportajının devamında ise saha içindeki dizilişlerin bir öneminin olmadığını söylemişti: ”Bir teknik direktörlük kursunda eğitmen olsaydım; kimseyi görüşleri nedeniyle dışlamazdım. Çünkü hiçbir sistem, bir diğerinin önünde değildir. Sistemler, oyuncuların yeteneklerine göre değişebilir. Ancak benim oyun felsefeme göre; rakibim 10 saniyeden fazla topa sahip olamaz. Eğer böyle olursa kendimi gergin hissediyorum. Ana nokta, teknik direktörlerin düşüncelerine inanması ve oyuncularını buna ikna etmesidir.”

Pep Guardiola’dan ise her zaman övgüyle bahseden Domenec Torrent, The Athletic‘e verdiği bir röportajda ”Tarzımız oldukça yakın: Oyunu daima geriden başlatırız, hızlı geçiş oyunu oynarız. Pep’e katılmadan önce de buna inanmaktaydım. Pep’ten önce 15 yıl antrenörlük yaptım. Fikrim onunla birlikte daha da güçlendi çünkü ondan çok şey öğrendim” diye konuşmuştu.

Domenec Torrent, New York City ve Flamengo maceralarının ardından Türkiye’ye geldi. Fatih Terim’den boşalan teknik direktörlük görevine getirilen Torrent’in Galatasaray’da neler yapacağı merak konusu. Medyascope Spor Servisi‘nden Kubilayhan Kavrazlı, futbolcu izleme ve keşfetme çalışmalarını yürüten ”scout” Ali Can Kutlu’ya Domenec Torrent’in Galatasaray’daki geleceği hakkında sorular yöneltti. 

Kubilayhan Kavrazlı: Domenec Torrent’in futbol anlayışını nasıl yorumlarsınız?

Ali Can Kutlu: Ben, aslında Domenec Torrent’i sadece New York City’nin başındayken belli bir süre izledim. Zaten çok uzun süre kalmadı New York City’nin başında. Orada oynattığı oyun çok fazla öne çıkmamış olsa da; kendisinin paylaştığı videoda New York City’yi nasıl oynattığını anlatıyor ki orada oynattığı oyunla Galatasaray’da da genel olarak kabul ettirmeye çalışacağı sistemin aynı olacağını tahmin ediyorum. Nasıl oyun? Çabuk ve birlikte oynayan bir takım….

Baskı altında olsa da kendine güvenerek oynamayı tercih eden, geride pas yapan ve geride pas yaparak rakibi kendisine çeken bir takımla, bir taktikle oynuyor oyun kurulumunda. Böyle olduğu zamanda boşlukları kullanarak hızlı hücumlarla, çabuk şekilde, geçiş oyunlarıyla rakip kaleye doğrudan gitmeyi tercih eden bir yapısı var. Yani geride daha fazla pas yapıp direkt olarak kaleye gitmeyi tercih eden bir teknik direktör aslında. Reaksiyonları çabuk şekilde yapıp, hücum için boşa kaçan oyuncular ile oynamayı tercih ediyor. Bunların dışında geniş oynamayı da seven bir teknik direktör. Yani dar alanda hücuma çıkmak yerine geniş alanda oynayarak, çizgilere yakın oyuncular ile beklerin çizgiye yakın oynamasıyla, kanatların içe katetmesiyle, hızlı hücumlarda daha fazla adamla kaleye gitmeyi çalışan bir takım yönetimi sergilemek istiyor. Tabii ki bu anlayışın riskleri var; sürekli geride daha riskli oyun kurma konusunda. Rakiplerin kazanacağı toplar ile basit gol yeme ihtimali olabilir. Ama gerçekten İspanyol pas oyunu oyunuyla biraz daha modern futbolun direkt kaleye gitme anlayışını tercih eden, pozitif futbol oynatmak isteyen bir teknik direktör Torrent. 

Ali Can Kutlu’nun konuşmasında bahsettiği video:

K.K: Domenec Torrent’in teknik direktörlük kariyerinde yalnızca New York City ve Flamengo bulunuyor. Bu takımlarda iz bırakabildi mi? Performansını nasıl değerlendirirsiniz?

A.C.K: Evet, Domenec Torrent’in aslında uzun bir teknik direktörlük ya da birinci adam kariyeri yok. Kendisinin uzun yıllarca Pep Guardiola’nın yardımcılığını yaptığını biliyoruz. İnsanlar da öyle tanıyor. Hem Bayern Münih de hem Barcelona’da ve tabii ki Manchester City’de Pep Guardiola’nın sağ kolu olarak görev yapıyordu Torrent. New York City’ye aslında Patrick Viera’nın Nice ile anlaştığından sonra geçtiğini söylemek gerekiyor. Birden gerçekleşen teknik direktörlük değişikliği sonrasında Manchester City’nin de sahibi olan City Group’a ait New York City’nin başına en çabuk şekilde birisinin getirilmesi gerekiyordu, sezon arasında olduğu için. Ve Torrent’i getirdiler. İlk sezonunda çok fazla başarılı olamasa da ikinci sezonunda Doğu Konferansı şampiyonluğunu kazandı New York City. Ama normal sezondaki başarısını play-off’lara taşıyamadı ve kendisiyle yollar ayrıldı.

Flamengo’da da aslında Jorge Jesus’un çok büyük bir başarısından sonra takıma geldi. Çünkü Jesus, Benfica’ya geçince Flamengo boşta kaldı. Ve orada da aslında iyi futboldan ziyade bir şekilde sonuçlar almasına rağmen, kadronun da çok kaliteli olduğunu belirtmek gerek, çok ağır iki yenilgi aldı üst üste 4-0’lık ve 4-1’lik. Ve taraftarların büyük baskısına uğradı. Sonrasında ise yönetim kendisiyle yollarını ayırdı. Tabii ki çok uzun bir teknik direktörlük kariyeri yok. Ama CV’sindeki parçası olduğu kulüpler gerçekten çok üst düzey kulüpler.

Aynı zamanda Hansi Flick’in de böyle bir teknik direktör olduğunu da belirtmek gerekiyor örnek olarak. Şunu da belirtmemiz önemli: Torrent, belli bir seviyeye alışmış bir teknik direktör. Çok büyük bir kaosun içinde de bulunmamış bir teknik direktör Flamengo dışında. Ve Brezilya gibi futbol ikliminin ülkemize en yakın olduğu yerde de iki tane kötü sonuçla hemen kovulması, onun suçu olmasa da oyuncular ile iyi bir iletişiminin olmadığı söyleniyordu. New York City’den ayrılmasının sebebi, aslında uyum sağlayamamasıydı ülkeye. En önemli neden buydu. MLS kuralları aslında onu biraz daha ülkeden kolay ayrılmaya itti; takımı iyi oynatabilmiş olsa da. Ben, aynı zamanda MLS’in seviyesinin Torrent’in istediği ölçüde olmadığını düşünüyorum. Böyle bir durumda Galatasaray’a gelince; kaos ortamında ne kadar başarılı olabilir, onu da tekrar düşünmemiz gerekiyor. 

K.K: Galatasaray’daki oyuncu grubunun kendisinin oyun anlayışı ile örtüşeceğini düşünüyor musunuz? Sizce Galatasaray’da başarılı olabilecek mi?

A.C.K: Domenec Torrent’in oynattığı oyun ile Galatasaray’daki oyuncu grubunun örtüşmediğini düşünüyorum. Birbirleriyle çok alakalı olmadığını düşünüyorum. Fatih Terim’in Avrupa’da oynattığı oyuna benzer sistemi var tabii ki. Fatih Terim, ligde daha çok topa sahip olan takım olduğu için oyunu açmada başarılı olamıyordu. Ben, Torrent’in de benzer sıkıntılar yaşayabileceğini düşünüyorum. Çünkü her iki teknik direktörün de oynattığı oyunlar, belli şekillerde birbirlerine benziyor. Yalnızca kaleye hızlı gitme konusunda Torrent’in daha farklı görüntü çizdiğini söyleyebilirim.

İdeoloji olarak Fatih Terim’den modern futbola biraz daha yakın görebiliriz. Ama oyuncu grubunun bu anlayışa uyum sağlayamayacağını düşünüyorum özellikle belli bir süre boyunca Avrupa’da başarılı olsa da. Muslera’nın sakatlığıyla yerine geçen kalecinin daha soğukkanlı ve teknik kabiliyetinin yüksek olması gerekiyor. Nelsson ve Marcao dışında herhangi bir stoperin orada başarılı olma ihtimali yok. Boey’un yeniden sakatlanmaması çok önemli çünkü Van Aanholt ile birlikte sürekli git-gel yapmaları gerekecek. Berkan, orta sahayı koşu temposuyla toparlayabilmiş olsa da bir 6 numara gerekiyor oraya teknik kabiliyeti yüksek. Belki Assuncao’yu bu bölgede kullanmayı başarabilir. Ama en önemlisi de hücumda bitiricilik. İyi bir bitirici olmadığı sürece takımın, Torrent’in futbolunun hiçbir anlamı olmuyor. Ve hücumdaki oyuncuların da bitiricilik kabiliyetinin çok yüksek olmaması Galatasaray’da zaten uzun zamandır baş ağrıtan bir durum.

Torrent’in gelmesi durumunda kaleye bir takviye ama kesinlikle bir santrfor ve bir de orta sahaya takviye yapılması gerektiğini düşünüyorum. Aynı zamanda da dediğim gibi Brezilya’da çok başarılı olamamış bir teknik direktör. Gerçekten oyuncular ile iletişimi iyi değildi. Çok iyi bir futbol oynatamıyordu. Brezilya’daki, Güney Amerika’daki futbola çok fazla uyum sağlayamadı futbol anlayışıyla. Ben izlemedim ama bu durumu bilen kişilerden öğrendim. Amerika’da başarılı olmasının sebebi, Amerika’da futbol seviyesinin çok yüksek olmaması ve aynı zamanda da bir şekilde futbol anlayışını sahaya yansıtabilmesi. Bunun en büyük sebebi de zaten Manchester City ile New York City’nin aslında teknik olarak aynı ideolojiye, aynı kafaya sahip olması tabiri caizse.

Böyle kaos ortamında Torrent gibi bir teknik direktöre proje teknik direktörü olarak bakılmalı. Ama bu sezon üç büyüklerde de proje teknik direktörlerinin, projelerin olmayacağını anladığımız bir sezon oldu diye düşünüyorum. Sıkıntılı bir durum. Her ne kadar CV’si çok iyi olsa da, insanları heyecanlandıracak bir geçmişi olsa da Torrent’in çok riskli bir tercih olduğunu düşünüyorum. Bence bu bir kumar. Ve bu elin tutması çok yüksek ihtimal değil. Ben biraz soğuk bakıyorum bu birlikteliğe. Kendisine Galatasaray’da başarılar diliyorum.

Galatasaray’da teknik direktör Fatih Terim ile yolların ayrılmasının ardından yaptığımız yayına buradan ulaşabilirsiniz:

Yazan: Kubilayhan Kavrazlı

Editör: Doğa Üründül

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.