Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Rusya’da halkın özgürleşme potansiyeli

Filozof Guillaume Fondu’nun “Rusya’da halkın özgürleşme potansiyeli” yazısını Haldun Bayrı çevirdi.

Guillaume Fondu hâlen Sosyal Bilimlerde Yüksek Araştırmalar Okulu EHESS’te doktora sonrası araştırmalarını sürdürüyor ve Rus popülizmi tarihi (1830-1930) üzerine çalışıyor. Çalışmaları, Almanya ve Rusya’da Marksizm ve toplumsal düşünce târihi alanında. Marx Engels Büyük Edisyonu’na (GEME) katkı verenlerden. Bu edisyon için Alman İdeolojisi ve Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı’nın çevirilerine katılmış. “Weber’i Keşfetmek” (Découvrir Weber, 2020, Éditions Sociales) kitabının yazarı.

Popülizm hâdisesini ele alan çalışmalarda, bunun en önemli örneklerinden olan Rus popülizmine pek az değinilmesi dikkat çekici. Günümüzdeki iktidârın târihi zaptına îtirâzı mümkün kılması ve Putin’in politikasına köklü biçimde karşıt popülist geleneklerin varlığını ispatlaması bakımından, Rus popülizmini incelemek şu günlerde bilhassa önem arz ediyor. Nitekim Rusya’da, Ukrayna’daki savaşı protestoların da gösterdiği gibi, seferber olabilen çoğul bir halk var.

Popülizmin, özellikle Rusya’da, düşmanlara karşı yekvücut olmuş ve yöneticilerinin cengâverce manevralarıyla dayanışma içindeki bir ulusun homojenliğine inandırmak maksadıyla “halk”ın toplumsal boyutu ile etnik boyutunu kasten karıştırarak birbirinden ayrılmazlık noktasına vardırmakla suçlandığı şu dönemde, Rus popülizminin tetkîki siyâseten yararlı görünmektedir: Putin’deki sözüm ona “popülizm”e köklü biçimde karşıt geleneklerin varlığına işâret edip, çarların ve mîrasçılarının ardında çoğul bir Rus halkı olduğunu ve bu halkın efendilerine karşı potansiyel olarak husûmet duyup seferber olabildiğinin hatırlatılması, günümüzdeki iktidârın, târihi ve Rus halkındaki çeşitliliği zaptına îtirâzı mümkün kılar.

Bu bakımdan her ne kadar yetkililer için içerideki zorlukların sönükleştirdiği bir armaya yeniden îtibar kazandırmanın bir yolu elbette dışarıdaki savaşlar ise de, bunlar büyük halk seferberliklerine de yol açabilir. 1905’i ve elbette 1917’yi hatırlarsak, Rusya’da özellikle doğrudur bu.

Popülist hâdiseyi ele alan makale ve çalışmaların kaydadeğer kütlesi içinde, 19. yüzyılın tüm ikinci yarısı boyunca çarlığı sarsmış olan Rus popülist hareketine pek az değinilmesi dikkat çekici [1]. Ve gerçekte, ister “sol” denen popülizm –Arjantin Peronizmi, Kuzey Amerika popülist geleneği– söz konusu olsun, ister Trump, Putin ya da Bolsonaro gibi yöneticilerle tecessüm eden “sağ” popülizm olsun, tipik popülist hâdiseleri ele alırken alışık olduğumuz telakkîyle pek alâkası yoktur hâdisenin. Ayrıca “popülizm” teriminin sözlüksel birimi, kısmen bir yanılgıdır: Rus dili Ruslara özgü hâdiseyi belirten terimi – narodniçestvo’yu (narod, “halk”tan)– Batılı terimi şablon alan ve güncel gerçeklikleri belirten yeni sözcükten ayırt eder.

Popülizm ve demagoji

Çağımızdaki popülizm, parlamenter demokrasiye ve onun üzerinde ağırlığını hissettiren oligarşi kuşkusuna özgül biçimde bağlı bir hâdise gibi tanımlanır: Popülizm, özellikle sâdece seçimlere yönelik olmazsa, seçime dayalı bu rejimi oluşturan kurumların ve onları cisimleştiren kişilerin, başta da siyâsî seçkinlerin reddine dayanır. Dolayısıyla hâdiseyi, Weber’in yasal-akılcı otoritenin biçimsel olarak soyutlanması (modern bürokrasileri kuran) ile “popülist” diye nitelenen karizmatik liderlerin seferber ettikleri galeyânın doğrudanlığı [2] arasında izini sürdüğü karşıtlığı kıstas alarak tekrar okumak uygun görünmektedir. Karizmanın dayanakları ile söz konusu liderlerin halk diye telakkî ettiklerininkine benzer davranış ve konuşma tarzlarını ne şekilde seferber ettikleri sorgulandığında, bu okumanın inandırıcılığı daha da artar.

Böyle bir betimleyici karşıtlık, yine de az çok dışa vuran bir kural koyma eğilimi içerir: Nitekim, düşünme çabasını karizmanın çekiciliğiyle karşıtlaştırarak, soyutlamayı duyguyla, bu yüzden de karmaşıklığı doğrudanlıkla karşıtlaştırarak temel olarak üstlenilmiş bir demagoji biçimine dayanması ve siyâseti oluşturan hazırlıklar, arabuluculuklar ve tâvizlerden habersiz olmasından dolayı popülizme yöneltilen serzenişi besler bu [3]. Az çok bilinçli bir kaymayla da, genellikle siyâsette bizâtihi “halk” teriminin kullanımı damgalanır o zaman. Buna karşılık, popülizmdeki o cisimleşme ve heyecan boyutu, bilhassa Ernesto Laclau ve Chantal Mouffe gibi bazı yazarlara [4], isimsiz sosyoekonomik mekanizmaların ve bunlara eşlik eden idâre usûllerinin aksine, onu sâhici siyâsetin paradigmasına dönüştürme imkânı sağlar.

Rus narodnitçestvo’sunu da popülist takımyıldıza katmak kabul edilirse, bu perspektifte Rus popülizminin yararı, bakışı merkezden kaydırma imkânı veren bir mukayese unsuru sunmasıdır. Nitekim târihsel olarak popülizm, seçimle işbaşına gelen kurumların neredeyse büsbütün nâmevcutluğunun damga vurduğu bir döneme müdâhil olmaktadır ve meşgalelerinin merkezine “halk”ı koysa da, önceden belli, teşekkül etmiş özlemlerin taşıyıcısı bir siyâsî özne olarak tasarlamayıp, onu tam da henüz kolektif özne sıfatıyla var olmayan sorunlu bir muhâtap gibi gören pedagojik/eğitsel bir hareket olarak tasarlanır her şeyden önce. O hareketin öğretisi ve uygulamaları, seferber edilebilir kolektif kimliklerin siyâsî inşâsının sorun çıkardığı sırada, halk sözcüğünün siyâsî kullanımına özgü başka eğilimleri gösterir yani.

Rus popülizminin kökenlerinde

“Rus popülizmi” terimi altında, potansiyel olarak hayli muhtelif unsurlar belirtilmektedir [5]. Öncelikle dış kaynaklı olup hareketin teorisyenleri ve aktivistleri tarafından ancak azar azar uyarlanmış olan ve başlangıçta karikatür gibi göze batan bir kategori söz konusudur: Geleceğin siyâsî öznesi olarak “halk” denen o belirsiz gerçekliğe şu veya bu şekilde çağrıda bulunan her siyâsî söyleme “popülist” yaftası vurulur. Bu yüzden, geniş anlamıyla Rus popülizminin bağrında, ilimcilikten (scientisme) mistisizme ve anarşizmden liberalizme varıncaya kadar geniş bir yelpâze kaplayan bir akımlar çeşitliliği bulunmaktadır aslında.

Bununla birlikte bütün bu akımlar ortak bir ana kalıbı paylaşır: Kendine özgü bir birikimsel güzergâh uyarınca evrilebilir özne orada hakîkaten var olmadığı için Rusya’nın henüz târihin eşiğinde olduğu fikri. Dolayısıyla ilkin, Rus halkının nesnelleştirilebilir özellikler tarafından belirlenmediği; yani siyâsî iddialı her fikir söyleminin hem sorunlu hem kaçınılmaz muhâtabı olarak kendisine hitap edilerek vücut verilmesi mevzûubahis, hayâletimsi bir unsur olduğu telakkîsi vardır.

Dolayısıyla popülistlerin bu halkta aradığı şey, bir yanda entelijensiya ve onun sosyalleştirme özlemleriyle, diğer yanda kitlesel olarak paylaşılan bir târihsel yaşanmışlık arasında ortak bir dil dokuma yollarıdır her şeyden önce. Halk olgunlaşmamış bir siyâsî özne olduğu için, önceden mevcut uygulamaları ve kurumları temel almak önemlidir elbette; fakat bunlara yeni bir boyut vermek de gerekir; bu uygulamaların çeşitliliği ise Rus popülizminin çeşitliliğini açıklamaktadır: Rus halk kimliğinin başkaldırı, ortak arâzi mülkiyeti, bir kardeşlik ahlâkı, piyasaya rakip bir ev ekonomisi modeli, vb. zeminlere yerleştirilmesine göre, popülist teoriler çok çeşitli olabilir.

Her halükârda, söylemin ana kalıbı aynı kalmaktadır: Halkın bağrındaki özgürleştirici bir potansiyeli ortaya çıkarmak ve ondan yola çıkarak (yine aynı derecede halka âit ve bastırılması gereken başka uygulamalara karşı da onu çıkararak) sâdece bir toplum modeli değil aynı zamanda bir toplumsal değişim senaryosu kurmak söz konusudur. Popülizmi her tür demagojiden ayıran şey, halk kavramına bağlanmış o potansiyellik boyutudur: Siyâsî görevinin, yani bir toplumsal gerçekliği ve bu gerçekliği yeniden üreten davranışları değiştirme lüzûmunun bilincindeki akım, halkın özelliklerinin bâzılarını seçme ve bunlara sistemli bir boyut sunma lüzûmunu kabul eder.

Kimliğe dayalı bir popülizm mi?

Görüldüğü gibi, böyle bir perspektif popülizmin sözüm ona kurucu kimliksel bileşenini sorgulama imkânı sunar. Nitekim çağdaş teorilerin çoğu, “halk” teriminin, “negatif” de olsa, kimliğe dayalı bu boyutunda ısrar eder: Ernesto Laclau ve Chantal Mouffe, karizmatik liderlerde cisimleşen bir duygusal tahayyülün inşâsı ve bâzı ideolojik ayarlamalar yoluyla tâyin ettiği kolektif özneyi performansa dayalı şekilde oluşturmak maksadıyla, meselâ uzlaştırılamaz iki cephenin, halk ile seçkinlerin varlığını saptamaktan başka amacı olmayan bir boş gösteren hâline getirirler onu [6].

Bu anlamda Ernesto Laclau ve Chantal Mouffe, popülizmi, uygulamayı sâdece idârî boyutunda, yani teknik usûllerle halledilecek bir nesnel sorunlar bütünü olarak göz önüne alan sâfî işletmeci söylemin aksine, Schmitt’ten alınan bir perspektifle bir düşman tanımlanmasını îcap ettiren bir siyâsî söylem paradigması biçimi hâline getirmeye kadar vardırırlar işi.

Bu bakımdan popülizm, siyâsetin tartışılmaz telakkî edilen ölçütler ve olanaklar uyarınca şeylerin en etkili şekilde basit idâresine indirgenmesine karşı, siyâsetin –alternatifleriyle, mücâdele anlatılarıyla, şahsiyetleriyle, vb.– çığırından çıkmış olumlanma biçimini gösterebilir. Fakat bu yaklaşım aslında ortaya aşılmaz sorunlar koymaktadır. İlkin, her zaman çatlak çıkarabilen, dolayısıyla da “halk”ın göstermesi gereken oybirliğini tehdit edebilen her türde siyâsî programdan men eder; ikincisi, kurumlara ve siyâsî aracılıklara (partiler, meclisler, vb.) tek alternatif olarak, aslında dâima burada olan bir Devlet mevcûdiyetinin aracılık ettiği bir dizi aralıklı bireysel davranışla halka, doğrudan, noktasal ve sürekli şekilde var olma imkânı veren referandumu kabul eder gibidir.

Rus popülizminin oluşturduğu târihsel hâdisenin tüm ilginçliği, ister istemez verili ve noktasal kimliklerde zemin bulan bu doğrudanlık irâdesini yıkmasıdır. Popülizm, muhtelif tezâhürlerinde, halkın kolektif özne olarak varlığını uzun vâdeli bir sürecin –halk eğitiminin, muhtelif örgütlenmelerin ve kamusal tartışma mekânlarının– ürünü hâline getiren pedagojik ve kurumsal bir projeden ayrı düşünülemez. Rus popülizminin altında yatan siyâsi görev, kezâ zamansallığı, popülist liderlerin (ve onların teorisyenlerinin) tasavvur ettiğinden çok farklıdır yani; söylemiyle derhal bir özdeşleşme etkisi yaratmak söz konusu değildir burada — hayli geleneksel bir şekilde, varoluşunun bilinçle ve ilerletme amacıyla ele alınması gibi anlaşılan bir özgürleşmeye uzun vâdede eşlik etmektir.

Siyâsî söylem ufku olarak popülizm

Bu mânâda anlaşılan popülist perspektif, belki gerçekten de kızıştırılmış bir biçim altında her tür özgürleştirici siyâsî söylemi teşkil eden bir başka özelliği gösterir. Aslında teorik söylemin, şâyet herhangi bir etkide bulunma niyetindeyse, kendi rolünü bulduğu bir büyük anlatıya kaydolması gerektiğini hatırlatır: Verili bir ilk durumda, bir müdâhale –fikir söylemi, bunun yaygınlaşması, uygulamaya konulması– söz konusu durumun koordinatlarını değişikliğe uğratır. Siyâsî söylem dünyanın –geçmişteki ve hâlihazırdaki– olgusal boyutuna indirgenemez olduğunu ve bir gelecek projesinin şimdiye müdâhale ederek yapıldığı varsayımını ortaya atar yani.

Bu yüzden, sosyal dünyayı ve onun varlıklarını sâfî nesnelleştirici yaklaşım, en ufak anlatıyı açık bırakamadığından, popülizm tarafından reddedilir — ki bu da onun teorisyenlerinin bâzılarını Marksizme karşı çıkaran tartışmalar sırasında kendini gösterecektir: Nesnel biçimde tanımlanmış olan bir “sınıf”ın aksine, “halk” terimindeki bulanıklık ve karmaşıklık, tam da onu tarihsel kişilik hâline getirmeye, geçmişteki ya da hâlihazırdaki mevcudiyetinde dondurmayıp potansiyeliyle tanımaya, bundan dolayı da ona yönelik fırsat sunmaya ve şu yöne değil de bu yöne çekmeye vesîle olmaktadır.

Dolayısıyla popülizm, ister toplumsal değişim senaryosunun ana hatlarını kabaca önceden çizmek için olsun, ister militanlarını ve ideal tipte durumlarını resmetmek için olsun, edebiyata büyük bir dikkat göstererek “kendi” halkıyla ilişkilendirilen mitsel anlatı kısmını, çoğu zaman açıkça üstlenir. Ama bu mitosun ileriye yönelik ve performansa dayalı bir boyutu vardır: Onu meydana getirmeye katkıda bulunma amaçlı gerçek militan pratiklerinden katiyetle ayrılmaz kalmaktadır.

Popülizmin güncelliği

Popülizmi çağdaş demokrasilere özgü bir patoloji hâline getiren, ya da onda politikanın özünü gördüğünü zannederek çağdaş demokrasiyi sâdece seçim boyutuna indirgeyen bakış açısına karşıt olarak, Rus popülizmi vakası, popülizmi, her halükârda “halk” sözcüğünün mümkün siyâsî kullanımlarının birini, toplumsal teoriyle kendilik anlatısı ve özgürleşme arasındaki ilişkilerin uzun târihine bağlama olanağı sunmaktadır. [7]. Popülizmin savunucuları ve eleştirmenleri tarafından açıkça paylaşılan bir önermenin aksine, burada bahis konusu olan sâdece noktasal ve doğrudan tanınma işi değildir; kendinin bilincinde bir siyâsî öznenin uzun zaman ölçeğinde oluşmasıdır.

Dolayısıyla Rus popülizmi, halka gösterilen siyâsî ilgiyi düpedüz demagojiye indirgemenin reddini besleme imkânı vermektedir. 20. yüzyılın büyük “popüler” siyâsî göndermelerinden biri olan işçi sınıfının ortadan kalkmasından sonra, îtirazcı bir siyâsî kimliğin ne olabileceği üzerine yeniden düşünme imkânı da sunmaktadır.

Daha noktasal bir bakış açısıyla, çağımızdaki Rus iktidârının, akıldışı ve belli belirsiz dinî düşünceyle melezleştirilmiş bir ulusal otoriter gelenek söylemini kullanmasına karşı çıkmayı da mümkün kılmaktadır. Rusya, otokrasinin, Stalinciliğin ve Putin düzeninin kurulduğu ülkedir elbette. Ama aynı zamanda gerçekten demokratik devrimlere ve siyâsî hareketlere de tanık olmuştur — ki popülizm bunların en merkezî avatarlarından biridir. Siyâsî fikirler târihi ise bu minvalde, büyük ulusal anlatılar özleştirici mitoslar biçimini aldıkları vakit, “gelenek” tarafından yüceleştirilmesine karşı çıkılmış entelektüel ve siyâsî hareketleri unutulmuşluklarından çıkararak, o ulusal anlatılarda barınan sahtekârlıkların maskesini düşürmeye hizmet edebilir.

Guillaume Fondu

Filozof, Sosyal Bilimlerde Yüksek Araştırmalar Okulu EHESS’te doktora sonrası araştırmalarını sürdürüyor

[1] Başlıca çağdaş ürünler arasında, sâdece Federico Tarragoni bu konuya bir bölüm ayırır: Bkz. L’Esprit démocratique du populisme [“Popülizmin Demokratik Ruhu”], La Découverte, 2019, s. 163 ve dev..

[2] Bkz. Guillaume Fondu, Découvrir Weber [“Weber’i Keşfetmek”], Les éditions sociales, 2020.

[3] Bu kayma bilhassa Federico Tarragoni tarafından göz önüne serilmektedir. Yukarıda zikredilen çalışma dışında bkz.: « La Science du populisme au crible de la critique sociologique : archéologie d’un mépris savant du peuple »Actuel Marx, 2013 / 2, n°54, s. 56-70.

[4] Ernesto Laclau ve Chantal Mouffe, Hegemonya ve Sosyalist Strateji. Radikal Demokratik Bir Politikaya Doğru, çev: Ahmet Kardam , İletişim, 2017.

[5] Aşağıdaki makalede bu çeşitliliğin bir bilançosu çıkarılmaktadır: M. D. Karpatchev, « K voprosu ob opredelenii narodnitchestva » [“Popülizmi Sınırlama Sorunu Üzerine”] G. N. Mokchin (yön.), Narodniki v istorri Rossii [“Rusya’nın Tarihinde Popülistler”], Istoki, 2013, s. 73-90.

[6] Ernesto Laclau, Popülist Akıl Üzerine, çev. Nur Betül Çelik, Epos Yay., 2018.

[7] Burada Bruno Karsenti’nin ortaya koyduğu bakış açısı akla gelmektedir; bkz.: D’une philosophie à l’autre. Les sciences sociales et la politique des modernes, Gallimard, 2013. Daha yakın zamanda, Bruno Karsenti popülizm üzerine kısa bir makale de yazmıştır : « Comment lire nos populismes ? »Politika (bkz: https://www.politika.io/fr/article/comment-lire-nos-populismes ).

Yazının Fransızca linki: https://aoc.media/opinion/2022/03/01/en-russie-la-potentialite-emancipatrice-du-peuple/

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.