Boğaziçi Üniversitesi Sinema Kulübü BÜ(S)K’ün bu yıl açık hava gösterimleri kapsamında göstereceği üç filme okul yönetimi tarafından izin verilmedi. Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Naci İnci, kulüp yönetimini görevden aldı. Kulübün yönetim kurulu üyesi Gizem Sert, Medyascope’a konuştu.
Boğaziçi Üniversitesi Sinema Kulübü BÜ(S)K, yaz aylarında gelenekselleşmiş açık hava gösterimleri düzenliyor. Bu yıl kulübün açık hava sinemasında göstermek istediği üç film okul yönetimi tarafından gerekçesiz şekilde engellendi ve kulübün yönetimi görevden alındı. BÜ(S)K Yönetim Kurulu Üyesi Gizem Sert, yaşananları Medyascope’a anlattı.
Sert, “Bu sene de tıpkı diğerleri gibi geniş üye kitlemizle seçmiş olduğumuz filmleri izleyecektik. İçlerinde üniversitemizdeki hocamız Can Candan’ın ‘Benim Çocuğum’, Xavier Dolan’ın ‘Lawrence Anyways’ ve Doug Liman’ın ‘Go’su filmlerinin de aralarında olduğu 11 uzun metraj filmin gösterilmesinde karar kılınmıştı. Gösterimler bir kulüp faaliyeti olduğundan prosedür gereği öğrenci dekanlığına gerekli izin belgeleri atıldı. Gösterimlerin başlamasına birkaç gün kala, iznini attığımız 11 filmden yukarıda adı geçen bu üç filme dair onay belgesi gelmediğini fark ettik” dedi.
Onay belgesinin verilmemesini “sansür” olarak tanımlayan Sert, “Diğer filmler için gerekli izin mevcuttu, bu üçü içinse ne bir ret ne de bir onay belgesi vardı. Bizler bir an önce durumun gerekçelendirilmesi için bir dilekçe metni yolladık. Fakat bu dilekçeye bir cevap gelmediği gibi, bizlere sözel olarak bu seçili filmlerin gösterimlerinin olmayacağı bildirildi. Bizler, bu üç filmin neden sansürlenmiş olduğunu pek tabii anlayabiliyoruz” diye konuştu.
Engellenen üç filmden ikisi LGBTİ+ içerikli, diğeri ise uyuşturucu kullanımını anlatıyor. Sert, üniversite yönetiminin kampüste LGBTİ+’ların tanınması ve barınmasından rahatsızlık duyduğunu söyledi. Sert sözlerine şöyle devam etti:
“Bu mesele esasında okulun aday kulübü BULGBTI+’nın kapatılması sürecine kadar uzanıyor. Kulübümüz özeline geldiğimizde, kuir içeriğinin sansürünün geçtiğimiz onur haftasındaki film gösterimlerimizde başladığını söyleyebiliriz.”
“Korkunç ithamlarda bulunuldu”
Gösterimi engellenen filmlerden biri, üniversitedeki görevine ikinci kez son verilen Can Candan’a ait. Sert, bu filmi programa alarak, Candan’ın kampüse dönüşünü görünür kılmak istediklerini belirtti. Otosansüre maruz kaldıklarını dile getiren Sert, şöyle konuştu:
“İlk müdahale Onur Haftası’nda göstermek istediğimiz ‘Soldier’s Girl’ adlı filme, yönetim tarafından gelen gayrı resmi bir sansürle olmuştu. Bizler, bu süreçte kulüp olarak ilk otosansür deneyimimizi yaşamıştık. Bu sözel talepte, LGBTİ+ konulu içeriklerin gösteriminin okul içinde olmasının yönetimce asla kabul edilmediği, insanları buna özendirdiğimizi, ‘İzlenecek başka filmler bulun’, tarzı ifadelere maruz kalmıştık. Kuir içeriğin yanı sıra uyuşturucu, intihar gibi içerikli filmlerin de kabul edilmeyeceğini, bu içeriklerin de özendirici olduğunu, hatta o dönem okulumuz öğrencilerinden intihar etmiş, teşebbüste bulunmuş kişilere önayak olduğumuza dair korkunç ithamlarda bulunuldu.”
Üniversite yönetiminin sansürüne şaşırmadıklarını söyleyen Sert, büyük bir baskıyla karşı karşıya kaldıklarını vurguladı.
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
Sert, bütün bunlara rağmen sansüre boyun eğmeyeceklerinin altını şöyle çizdi:
“Sansüre boyun eğmemiz mümkün değildi. Bu kez, çok kısa süre içinde Boğaziçi’nin içinde Öğrenci Temsilci Kurulu (ÖTK) olmak üzere 38 öğrenci kulübü olarak deneyimlediğimiz bu sansür sürecini hep beraber üstlendik ve kulüpler olarak etkinlik iznini tekrar attık. Bu kez maksat, bu sansürün etkinliğin bir kulübün değil her kulübün eşit sorunu olduğunu ve bunu kabul etmediğimizi göstermekti. İzinler elbette ki onaylanmadı. Bizler ise 38 bileşen olarak gösterimi yine de yapmaya karar kıldık. Bu karar gösterimden bir gün önce kesinleşmişti. O esnada kulübe herhangi bir yaptırım henüz uygulanmamıştı. 8 Ağustos günü, öğle 13.00 sularında kulübümüze bir belgenin geldiği, teslim alınması ve alındı imzası atılması gerektiği bildirildi. Belgeye ulaştığımızda metinde BÜ(S)K’e yöneltilmiş ‘Kulüp yönetim kurulunun görevden alınmasına ve kulüp faaliyetlerinin bir ay süreyle dondurulmasına karar verilmiştir’ yaptırımını gördük ve şoka uğradık. Bu sert tutum, bizleri büyük bir baskıyla karşı karşıya bıraktı.”
Kulüp bir ay süreyle kapatıldı, yönetim görevden alındı
Yönetim kurulu olarak görevden alınmalarının yıkıcı bir deneyim olduğunu belirten Sert, ancak görevden uzaklaştırmaların BÜ(S)K’ü zayıflatmaya yetmeyeceğini söyledi:
“Bizler kulüp süreçlerini bir komisyonca değil, üyelerimize açık olarak hep beraber işletiyoruz. Bir aylık faaliyet durdurma kararının sona ermesinin ardından, mecburi olarak bir genel kurul almamız ve yeni bir yönetim kurulu belirlememiz gerekiyor. Açıkçası henüz ne yapacağımızı kesin olarak bilmiyoruz. Çünkü uzaklaştırılmış yönetimin seçimle tekrar görevlerine getirilip getirilemeyeceği bir muamma. Yine de genel kurulda BÜ(S)K’ün temsil ettiği değerleri taşıyacak bir ekibin oluşması temel gayemiz, bunun da gerçek olacağına eminiz.”
Kulübün şimdiye kadar yaptıklarını kayyum yönetim geldiğinden bu yana Boğaziçi Bileşenleri’nin yürüttüğü direniş hareketinin bir parçası olarak nitelendiren Sert, “Okulda yaşanan tüm bu hukuksuz süreçlere kulübümüz haricindeki durumlarda da belli biçimde direnmeye devam ediyor Boğaziçi. Biz öğrenci kulüpleri olarak elimizdeki imkânlarla karşı koymaya çabalıyoruz. Öğrenci kulüpleri olarak, mevcut kayyum yönetimi benimsemiyoruz. Kendileri, Boğaziçi kültürünü tanımıyor ve yıkıcı biçimde değiştirmeye çabalıyor. Bizlerin özgürce varlığımızı sürdürebilmemiz, ancak onların gitmesiyle mümkün olacak. Boğaziçi Bileşenleri olarak ancak seçilmiş bir rektörü kucaklayacağımız bir gerçek” diye konuştu.