Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Dolar yılın zirvesinde – Ekonomist İris Cibre: “Bugünkü kurla KKM hesaplarına yıl sonuna kadar 100 milyar TL daha ödeme yapılacak”

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Merkez Bankası’nın (Fed) faiz artırımı beklentileri ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) 18 Ağustos’ta yaptığı sürpriz faiz indirimiyle birlikte doların yükselişi sürüyor. Dolar/TL, bugün (2 Eylül) 18,22 ile yılın zirvesine ulaştı. Ekonomist İris Cibre, Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Mehmet Şevket Sayılgan ve Doç. Dr. Hakkı Öztürk ile dolar kurunun yükselişini, piyasalardaki beklentiyi ve Türkiye ekonomisine yapacağı etkileri konuştuk.

Merkez Bankası piyasaya likidite sağlıyor

Dolar kurunda makul bir fiyat hesaplamasının yapılamayacağını vurgulayan İris Cibre, dolara örtülü bir müdahale olduğunu belirtti. Cibre, Türkiye’nin dış ticaret açığı olduğunu hatırlattı ve “Dış ticaret açığının finanse edilmesi gerekiyor. Dolayısıyla, piyasada bir dolar ihtiyacı söz konusu. İthalatçı, ihracatçı şirketler eninde sonunda dönüp dövizini piyasadan alıyorlar. Dolayısıyla da, belli bir talep var. Bu talep doğrultusunda da aslında Merkez Bankası örtülü şekilde müdahale ederken aslında likidite sağlamış oluyor piyasaya” diye konuştu.

Artan döviz kuruyla, kur korumalı mevduatın Hazine üzerindeki yükünün de arttığını söyleyen Cibre, yılbaşından bugüne kadar kur korumalı mevduat hesaplarına 132 Milyar Türk Lirası (TL) ödendiğini söyledi. Cibre “Bugünkü kurla yıl sonuna kadar 100 milyar TL civarında daha, daha ödeme yapılabileceğine düşünebiliriz” diye konuştu.

İris Cibre

Dış ticaret olarak ciddi zarardayız

Fed’in yaptığı faiz artışlarıyla birlikte doların güçlenmesinin Türkiye’nin cari açığını yükselteceğini de söyleyen Cibre “Bizim yoğun ihracatımız Euro bölgesi ve Avrupa Birliği’ne. Şimdi ihracatımızdan alacağımız ödemenin değeri düşerken, ithalatımızın yoğunluğu da dolar tarafında olduğundan harcayacağımız, yani ödemesini yapacağımız şeyin, değeri artıyor. Dolayısıyla, bu ne demek oluyor? Dış ticaret hadlerinin iyice düşmesi anlamına geliyor. Aslında dış ticaret olarak ciddi zarardayız” dedi.

Türkiye’nin enflasyonla büyümesinin bir tercih olduğunu söyleyen Cibre, “Bizim enflasyon sorunumuz yokmuş, rezerv sorunumuz yokmuş, Çin gibi, dış ticarette fazla veriyormuşuz gibi bir ekonomi yönetimi var. Halbuki, bizim çok ciddi bir cari açığımız var ve artmaya devam ediyor. Dış borcumuz çok yüksek” diye konuştu.

“Suni kararlar gelir dağılımını bozuyor”

Suni kararlar ile faizlerin düşük tutulduğunu söyleyen Cibre, “Bankalara birtakım yaptırımlar ve cezalarla siz düşük faiz politikası uyguluyorsunuz fakat bu durumdan sadece sermayesi ve yüksek gelir birikimi olan bir kesim yararlanabiliyor bu imkanlardan. Türkiye’de dar gelirli kesimin oranı çok yüksek. Enflasyonu bu uyguladığınız aksiyonlarla körüklediğiniz için maaşlar da eriyor. Çünkü maaşlar aynı oranda artmıyor. Dolayısıyla siz bir kesimi, orta kesimini de yok edercesine gelir dağılımını bozuyorsunuz” dedi.

Enerji ihtiyacı, cari açık kur üzerindeki baskıyı hareketlendiriyor

Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Mehmet Şevket Sayılgan, TL’deki değer kaybının pek çok sebebi olduğunu vurguladı. Dünyada doların hızla değer kazandığını hatırlatan Sayılgan, Fed’in vurguladığı faiz artırımlarında istihdam verilerinin çok önemli bir yer tuttuğunu söyledi. Sayılgan aynı zamanda, Türkiye ekonomisinin büyüdüğünü ancak bunun yanında ekonomide Merkez Bankası’nın rezervleri ile ilgili ciddi bir problem olduğunu dile getirdi. 

Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Mehmet Şevket Sayılgan

Sayılgan “Önümüzdeki dönem ile ilgili cari açık, Merkez Bankası’nın rezervlerindeki düşüş, Türkiye’nin risk primindeki artış ve özel sektörün kısa vadeli döviz borcundaki artış önemli bir sorun. Bunlar bir araya geldiği zaman, doğal olarak bir baskı unsuru yaratıyor. Enflasyonu etkileyen faktörlerden bugün, özellikle doğalgaz ve elektriğe gelen zam, enflasyona yönelik beklentilerin yine artacağı yönündeki uygulamayı etkilediği için kurlar da buna bağlı olarak hareket ediyor” diye konuştu.

Sayılgan ayrıca, sonbahar ve kışa doğru artacak enerji ihtiyacı, dünya piyasalarında gıdaya yönelik beklentilerdeki bozulma ve Türkiye’nin yıl sonu cari açığının 50 milyar doların üzerinde olma beklentilerinin güçlenmesinin kur üzerindeki baskıyı hareketlendirdiğini söyledi.

“Ne kadar olacağını tahmin etmek zor ama dövizin yönü yukarı”

TL’nin enflasyon karşısında satın alma gücünü kaybettiğini ve dünyanın en yüksek eski reel faizine sahip olmasının da TL’den çıkışları artırdığını söyleyen Sayılgan “Şu anda aslında bakarsak döviz kurunu da büyük olasılıkla belli ölçülerde müdahale ediliyor hem fiziki talebin önünü kesmek adına, hem de piyasadaki döviz talebinine karşılık verecek enstrümanları kullanmak adına. Bütün bunlar topladığın zaman da kur hareketlerinin önümüzdeki dönemde devam etmesi çok mümkün. ‘Nereye kadar gelir’ konusu açıkçası büyük spekülasyon ama çok net, dövizin yönü yukarı” diye konuştu.

“Kurun yükselmesinin iki sebebi var”

Doç. Dr. Hakkı Öztürk de kurun yükselmesinin iki sebebi olduğunu dile getirdi ve “Bir tanesi Türkiye’de uygulanan para politikası, ikincisi de Türkiye’de döviz talebi döviz arzından fazla” dedi.

Öztürk, ocak-ağustos döneminde dış ticaret açığının 73,5 milyar dolar olduğunu hatırlattı ve Türkiye’nin böyle bir döviz arzına sahip olmadığını vurguladı. Öztürk “Yılın ilk altı ayında 32,4 milyar dolarlık bir cari açık var yani döviz talebi var. Döviz arzı olmuş mu ilk altı ayda o kadar, olmamış. Yılın ilk altı ayında 2,6 milyar dolarlık bir döviz arzı olmuş” diye konuştu.

Doç. Dr. Hakkı Öztürk

“Böyle bir durumda kurun yönü yukarı olur”

Öztürk, Türkiye’de tarihte görülmemiş bir negatif reel faiz olduğunu ve yıl sonu cari açığın en iyi senaryoda 45-50 milyar dolar olacağını vurgulayan Öztürk “Hem TL’deki tarihi negatif reel faiz hem de Türkiye’nin döviz talebinden dolayı, böyle bir durumda tabii ki kurun yönü yukarı olur” dedi. 

TL’nin yılbaşından beri yüzde 27 değer kaybettiğini söyleyen Öztürk, “Kur korumalı mevduat, döviz fazlası olan şirketlere kredi yasağı, diğer düzenlemeler, satılan en az 60 milyar dolarlık rezerv, buna rağmen TL değer kaybediyor. Demek ki burada bir hata var. Çok net bir şekilde. Ve devam ediyor, uygulanan politikalar değişmiyor, görüyoruz” dedi.

Merkez Bankası’ndaki son aylardaki rezerv artışı hakkında da konuşan Öztürk şöyle konuştu:

“Rusya’dan gelen bir para var. Brüt rezervlerde yaklaşık bir 10 milyar dolarlık bir artış var Merkez Bankası’nda. Bu olumsuz bir şey değil tabii ki. Bu olumlu bir şey. Net rezervlerde de bir miktar artış var. Ama bundan sonra da tabii bilmiyoruz. Yurt dışından bir miktar para gelebilir. Seçime kadar, kuru tutmaya çalışabilirler. Öyle bir ihtimal de var ama yani baktığımız zaman zaten ülkedeki rezervlerin de yetersiz olduğu çok net bir şekilde biliyoruz.”

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.