Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

COP27’da neler oldu? Türkiye’nin beyanı ne anlama geliyor? | İklim aktivisti Atlas Sarrafoğlu: “Ya var olmak için mücadele edeceğiz ya da bu hareketsizlik içinde yok olacağız”

Mısır’ın Şarm El Şeyh şehrinde 6 Kasım’da başlayan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP27) 18 Kasım’da sona erdi.

Konferansa katılan delegasyonların temsilcileri, yoksul ülkelerin iklim değişikliğine bağlı yaşadığı hasarlar için kayıp ve zarar tazminatı ödenmesine karar verdi. Pakistan İklim Değişikliği Bakanı Sherry Rehman, “Bu sadaka değil. Bu, geleceğimize ve iklim adaletine yatırım için bir ön ödemedir” dedi. Karar Pasifik ülkeleri tarafından sevinçle karşılansa da temsilciler sera gazı emisyonlarının azaltılmasına yönelik bir adım atmadı.

Peki, konferansta neler yaşandı? Türkiye’nin açıkladığı Ulusal Katkı Beyanı nasıl değerlendiriliyor? 

Youth For Climate Turkey İklim Aktivisti Atlas Sarrafoğlu, 1,5 Derece platformunun kurucusu Duru Barbak, Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği Direktörü Bengisu Özenç ve Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi Kıdemli Uzmanı ve İklim Çalışmaları Koordinatörü Ümit Şahin yorumladı. 

Kim, ne söyledi? 

Yaklaşık 40 bin kişinin katıldığı konferansın ilk gününde konuşan Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, iklim krizine karşı verilen savaşı kaybettiklerinin altını çizerken sera gazı emisyonlarının artmaya devam ettiğini söyledi. Guterres, “Ayağımız gaz pedalında, iklim cehennemine giden bir otoyoldayız” dedi.

Konferansa katılan yedi kadın liderden biri olan Barbados Cumhuriyeti Başbakanı Mia Mottley, güney ülkelerinin iklim kriziyle mücadele edebilmek için yeterli teknolojik olanaklara sahip olmadığını dile getirdi. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, iklim krizinden daha az etkilenen ülkelerin Pakistan gibi ülkelere yatırım yapması gerektiğine işaret etti.

Ne söz verdiler? 

ABD Başkanı Joe Biden, ülkede metan emisyonlarını azaltma sözü verdi. Biden, Mısır’ın gaz santrallerini devre dışı bırakması ve emisyonlarını azaltması karşılığında ülkede güneş ve rüzgar enerjisine yönelik projeleri destekleyecek bir anlaşmanın haberini de duyurdu. İsrail, Lübnan ve Irak, emisyon seviyesini düşürmek için işbirliğine gideceklerini açıkladı. Norveç ise petrol sahalarını kapatmayı planladığını ilan etti.  

İklim aktivistleri mutsuz, umutsuz, kaygılı

İnsan hakları aktivisti Giorgio Caracciolo, Mısır’a giriş için geçerli bir vizesi olmasına rağmen sınır dışı edildi. İklim değişikliğinin en çok etkilendiği ülkelerden birinde yaşayan Ugandalı iklim aktivisti Nyombi Morris’in müzakerelere erişimi engellendi. Konferansın resmi sponsorlarından biri olarak Coca-Cola’nın seçilmesi sivil toplum kuruluşları tarafından eleştirildi. Plastik kirliliğine karşı savaşan Break Free From Plastic isimli küresel ittifak ağı, Coca-Cola’nın dünyanın en çok plastik kullanan markalarından biri olduğunu açıkladı. Aktivistlerin bir bölümü de akreditasyon alamamaktan şikayetçi oldu.

Medyascope‘a konuşan Youth For Climate Turkey İklim Aktivisti Atlas Sarrafoğlu, akreditasyon sayısının yetersizliğine dikkat çekenlerden biri. Fridays For Future (Gelecek için Cumalar) aktivistleri olarak yerlerini, iklim krizinden en çok etkilenen ve krizin ön saflarında olan aktivistlere bıraktıklarını belirten Sarrafoğlu, “Sesimi duyurabildiğimi hiç zannetmiyorum ama eğer demokratik süreçlerde işleyen bir sistemde olabilsek endişelerimizi ve bilimin yolunda neler yapılması gerektiğini duyurmuş olabilirdim karar vericilere bugüne kadar. Sonuçta toplu hareket edebilmeli ve sesimiz yükseltebilmeliyiz” dedi.

Medyascope‘a değerlendirmede bulunan 1,5 Derece platformunun kurucusu Duru Barbak da Coca-Cola’nın sponsorluğuna şaşırmadığını ve plastik atık üreten şirketlerin bu etkinliklerde yer almaması gerektiğini söyledi. Barbak, COP27 gibi etkinliklere inancının azaldığını ve umutsuzluğa kapıldığını dile getirdi.

Etkinliğin, başından bu yana aktivistler tarafından eleştirildiğini belirten Sarrafoğlu, “Mısır insan haklarıyla ilgili sorunları olan bir ülke, bu sene COP27’da iklim aktivistleri özgürce protestolarını gerçekleştiremediler. Coca-Cola son dört senedir dünyanın en kirletici şirketi seçiliyor, dolayısıyla böyle bir markayı zirvenin sponsoru yaparak konuyu ne kadar ciddiye almadıklarını da göstermiş oldular” diye konuştu. Sivil toplum kuruluşlarının ve aktivistlerin, müzakerelerin gerçekleştiği Mavi Alan’a erişiminin sınırlandırılmsını eleştiren Sarrafoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Kapitalizm her yerde aynı şekilde işliyor. Ülkeler kȃrlarını düşündükleri, hedefleri hep büyüme olduğu ve boş vaatlerle ilerledikleri sürece iklim krizinin önüne geçebilmek mümkün değil bence.” 

Raporlar ne diyor?

İngiltere merkezli danışmanlık şirketi PricewaterhouseCoopers’ın Net Sıfır Ekonomi Endeksi 2022 raporuna göre, küresel dekarbonizasyon 2021’de 10 yılın en düşük seviyesinde. Rapor, ısınmayı 1,5 dereceyle sınırlamak için yıllık küresel karbonsuzlaştırma oranının yüzde 15,2’ye ulaşması gerektiğini tespit etti. Araştırma topluluğu Küresel Karbon Projesi de bu yıl fosil yakıtlara bağlı karbondioksit seviyesinin 36,6 milyar tona ulaşacağını öngördü. Bu sırada konferansa 630’dan fazla fosil yakıt delegesi katıldı.

Sarrafoğlu, fosil yakıt temsilcilerinin lobicilik faaliyetlerini sürdürmek için konferansa geldiğine vurgu yaparken, “630’dan fazla fosil yakıt delegesinin zirvede yer alması ve karar masalarında bulunması zirvenin ne kadar kȃr odaklı olduğunu gösteriyor bence. Biz gençler oynanan bütün oyunu net olarak görebiliyoruz. Fosil yakıt delegelerini iklim zirvesine çağırmanın, sıtma kongresine sivrisinekleri çağırmaktan farkı yok. Politika yapıcıların artık uyanması gerekiyor. Kısa sürede kȃr etmek, büyüyerek rekabeti arttırmak gibi hareketler eskide kaldı. Şu anda bir krizin ortasındayız ve bu krize göre adım atmadığımız sürece çocukları için yaşanabilir bir dünya olmayacak” mesajını paylaştı. 

Her şeye rağmen COP etkinliklerine katılmaya devam edeceğini de söyleyen Sarrafoğlu, “Çünkü benim boş bıraktığım koltuklara fosil yakıt delegelerinin oturmalarını istemiyorum. Talep ederek ve hiç durmadan sesimizi yükselterek duyulabileceğimize inanıyorum” dedi.

Türkiye’nin bir sonraki adımı ne oldu? 

2021 yılında Paris Anlaşması’nı imzalayarak net sıfır hedef tarihi olarak 2053’ü işaret eden Türkiye, COP27’da güncellenmiş Ulusal Katkı Beyanı’nı duyurdu. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Türkiye’nin 2030 için belirlediği yüzde 21 emisyon artıştan azaltım hedefinin yüzde 41’e çıkarıldığını söyledi. Türkiye’nin 2038’de emisyonlarını en yüksek (pik) seviyeye ulaştıracağını bildiren Kurum, “2030 için yaklaşık 500 milyon ton emisyon azaltımı yapmış olacağız” diye konuştu. 

Artıştan azalım ne anlama geliyor? 

Türkiye’nin katkı beyanını Medyascope‘a değerlendiren Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği Direktörü Bengisu Özenç, “Ne yazık ki gerçekçi olmayan bir artış senaryosu ve azaltımı ifade etmeyen bir azaltım senaryosu ile karşılaştık. Yüzde 41 olarak açıklanan azaltım oranının 2030’a kadar hiç de gerçekçi olmayan bir artış patikasından azaltımı ifade ettiği ve azaltım senaryosu altındaki emisyonların 2020 yılına göre yüzde 33 daha yüksek olacağı akılda tutulmalı” yorumunda bulundu. Bu hedefin günün gerçekleriyle bağdaşmadığının altını çizen Özenç, Türkiye’nin emisyonlarında 2030 yılına kadar yüzde 35 mutlak azaltım sağlayacağı bir senaryonun daha gerçekçi olduğunu belirtti. 

Medyascope‘a konuşan Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) Kıdemli Uzmanı ve İklim Çalışmaları Koordinatörü Ümit Şahin de Türkiye’nin Ulusal Katkı Beyanı’nda bir iyileştirme yapmadığının altını çizerken Türkiye’nin mutlak azaltım hedefi belirlemesi gerektiğini söyledi.  

Özenç, Türkiye’nin bu hedefe erişebilmesi için yapması gerekenleri şöyle sıraladı: 

  • “2030 yılı itibarıyla kömürden elektrik üretimine son verilmeli,
  • Elektrik üretiminde yenilenebilir enerji kaynaklarının payı yüzde 75’e çıkarılmalı,
  • Elektrikli araçların payı binek araçlarda en az yüzde 20’ye, yolcu ve yük taşıma araçlarında en az yüzde 10’a çıkarılmalı,
  • Demiryolu yatırımlarının artırılarak binek araçlarda yüzde 5, karayolu toplu ulaşım ve yük taşımada yüzde 10 raylı sisteme geçiş sağlanmalı,  
  • Sanayi, hizmet sektöründe ve tarım uygulamalarında enerji verimliliği, elektrifikasyon ve doğrudan yenilenebilir enerji kullanımı artırılmalı, 
  • Binalarda ise kömür ve sıvı fosil yakıt kullanımı sonlandırılmalı, büyük ölçüde elektrikle ısınmaya geçilmeli.”

Türkiye’nin iklim krizine karşı kırılgan bir ülke olduğunu hatırlatan Özenç, iklim politikalarının anaakım bir perspektiften ele alındığını ifade etti. Küresel dönüşümün yeşil ve dijital olarak iki ana eksende tanımlandığı bir dönemde yaşadığımızı dile getiren Özenç, “Gerçekçi olmayan ve iddiasız iklim hedefleri, ülkelerin yeni düzenin dışında kalmasına neden olacak gelişmeler” diye konuştu. 

Türkiye’nin iklim krizine sebep olan emisyonların sorumluluğunu almak istemediğine dikkat çeken Sarrafoğlu, beyanı hayal kırıklığı olarak tanımladı: “COP26’da 2053 hedeflerini koyan Türkiye bu artırımlarla ne yazık ki ne ulusal hedeflerine ne de 1,5 derece hedeflerine uygun Ulusal Katkı Beyanı açıklaması yaptı. Bu bir şekilde iklim acil durumunu geciktirmedir, harekete geçmeyerek bizlerin geleceğini yok saymaktır. Gerçekler siyah ve beyaz kadar ortada aslında, ya var olmak için mücadele edeceğiz ya da bu hareketsizlik içinde yok olacağız. Üstelik sınırları olmayan bir iklim krizinde başka insanların bizlerin harekete geçmemesi sebebiyle yaşamlarını kaybediyor olması kabul edilemez.”

Türkiye’ye ‘‘Günün Fosili’’ ödülü

Türkiye, beyanını açıkladıktan sonra Almanya merkezli sivil toplum kuruluşu İklim Eylem Ağı tarafından “Günün Fosili” ödülünü aldı.

İklim Değişikliği Performans Endeksi’nin 2022 raporunda 59 ülke arasında 47. sırada yer alan Türkiye, iklim krizine karşı kötü performans sergileyen ülkeler arasına da girdi. 

Bengisu Özenç, Türkiye’nin performansının olumlu değerlendirilemeyeceği yorumunda bulunurken katkı beyanının 2053 net sıfır hedefiyle uyumsuz olduğuna, politika üretim süreçlerinde değişiklik yapılmadığına ve kömürden çıkışa ilişkin adım atılmamasına dikkat çekti. Özenç de beyanı iklim alanında çalışanlar için bir hayal kırıklığı olarak nitelendirdi. 

“Türkiye bürokratik kurumların ve kömür lobilerinin etkisinden kurtulmalı”

İPM Kıdemli Uzmanı ve İklim Çalışmaları Koordinatörü Ümit Şahin’e göre ise emisyonlarını gerçekten azaltmayı hedeflemeyen hiçbir ülke mevcut gidişatını değiştirmeyi ve enerji dönüşümünü gerçekleştirmeyi başaramadı. Türkiye’nin bürokratik kurumların ve kömür lobilerinin etkisinden kurtulması gerektiğini söyleyen Şahin, 2030’a kadar 2020 seviyesine oranla en az yüzde 30 civarında bir azaltım hedefi belirlenmesinin gerçek bir azaltım hedefi olacağını belirtti. Şahin, ‘‘Türkiye’nin gerçekten emisyonlarını azaltmayı içine sindirmesi gerekiyor. Ciddi bir mutlak azaltım hedefiyle başlamasından başka yol yok. Bu hedefi belirlemeden, hiçbir şey yapamaz’’ değerlendirmesini paylaştı.

Türkiye’nin yeni iklim rejiminin gerçeklerini tam olarak kavradığını düşünmediğini dile getiren Özenç de “Bir yandan mevcudu sürdürmek diğer taraftan da küresel dönüşüm gündemine angaje olmak, finansal kaynaklardan faydalanmak gibi imkansız bir beklenti içerisindeyiz. Bunun sürdürülemez bir patika olduğunu anlamamız gerekiyor” dedi. 

Adil, kapsayıcı ve sürdürülebilir iklim politikaları için ne yapabiliriz?

Özenç, aynı zamanda kömürden çıkış olmadan net sıfır iddiasında bulunmanın pek mümkün olmayacağı kanısında. Türkiye’nin adil bir yeşil dönüşüm yaşaması için dönüşüm iradesinin ortaya konulması ihtiyacına değinen Özenç, şunları söyledi: “Türkiye’de düştüğümüz bir tuzak herhangi ciddi bir dönüşüm hedefimiz olmadan, yeşil dönüşüm diye lanse ettiğimiz ve tam bir doğrultusu olmayan sürecin sadece yeni yatırım alanları, yeni teknolojiler, yeni istihdam alanları gibi kulağımıza hoş gelen olumlu taraflarına odaklanıyor olmamız. Oysa iklim hedefleri dikkate alındığında düşük karbonlu ekonomiye geçişin oldukça ciddi eylemleri oldukça kısa sürede gerçekleştirilmesi gerekiyor ve bu hızlı dönüşümün sürtünmesiz gerçekleşmesi, yani bazı kayıplar yaşanmadan gerçekleşmesi ancak iyi bir planlamayla yapılmasına bağlı.”

Fosil yakıtlara bağımlılığın cari açık, enerji fiyat şoklarına karşı kırılganlık, yüksek enerji maliyetleri, yüksek enflasyon gibi faktörleri beraberinde getirdiğini söyleyen Özenç, “Öncelikle dönüşümün fayda ve maliyetlerini düşünürken yatırım maliyetlerinin ötesine geçmemiz, parasallaştırılmamış ancak insan yaşamını ve yerkürede tüm canlıların varoluşunu tehlikeye atan bu etkileri de hesaba katmamız lazım” diye ekledi.

Adil ve sürdürülebilir iklim politikaları üretmenin prensiplerini sıralayan Özenç, düşük karbonlu ekonomiye geçişin sosyoekonomik ve çevresel dayanıklılığı sağlayacak uzun dönemli bir vizyon doğrultusunda tasarlanması gerektiğini belirtti. Özenç, sözlerine şöyle devam etti: 

  • Fosil yakıt sanayilerinde ve diğer karbon yoğun, ağır sanayi kollarında çalışmakta olan işçilerin günümüzün refahına yaptığı katkı göz ardı edilmemeli ve onlara saygı gösterilmeli. Söz konusu işçiler için gelir desteği, yeniden eğitim, yeni sektörlere yerleştirmeye yönelik destekler sağlanmalı. Emekliliğe yakın olan işçiler için ise erken emeklilik imkânları oluşturulmalı, onlara düzenli bir emekli maaşı sağlanmalı. 
  • Enerji ve diğer sanayi şirketlerinin emisyon azaltma ve istihdama yönelik orta vadeli hedeflerini oluşturmaları ve geçişi sağlamak için, inovasyon ve teknoloji paylaşımı desteklenmeli.
  • Temiz şehirlerin, metropollerin geliştirilmesine yönelik hazırlanan sektörel planlara sosyal taraflar da dâhil edilmeli, iklim felaketleriyle ilgili olarak sağlanmakta olan kurtarma, yeniden inşa etme ve dayanıklılık artırmaya yönelik işler kayıt altına alınmalı, resmî düzlemde tanınmalı.
  • Özel sektör ve kamu finansmanı yoluyla ulusal seviyede sosyal ve çevresel dayanıklılığı destekleyecek bir adil geçiş fonu oluşturulmalı, gelişmekte olan ve en az gelişmiş ülkeler içinse uluslararası seviyede adil geçiş fonları oluşturulmalı ve faaliyetler bu fon tarafından desteklenmeli.”

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.