Sevilay Çelenk yazdı: Oyun diye diye kendilerini manyak ettiler

Vatandaş meseleyi böyle değerlendiriyor. Meselenin ne olduğunu, kimlerin kendini manyak ettiğini yazmaya gerek yok sanırım. “Ahmak” demekten 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası verilen ülkede “manyak” diyene ne yapılmaz diye düşündüğümden ben sadece vatandaşın olaya nasıl baktığını söyleyip geçeceğim. 

Ahmağın da manyağın da ne olduğunu içten içe biliyoruz ama yine de sözlük anlamına bir bakmadan da edemeyeceğim. “Manyak” için “mani” hastalığına tutulmuş, gülünç, garip, şaşırtıcı davranışları olan kişiye deniyormuş. Ben sözlüklerin yalancısıyım. Mani hastalığı da içinde bulunduğumuz durumda çok manidar geldi bana. Ekrem İmamoğlu artık nasıl “mani” hastası ediyorsa bunları… Kolay değil İstanbul fatihi. “İstanbul’u alan Türkiye’yi alır”. Hiç ama hiç akıllarından çıkmıyor. İktidar cenahı İstanbul’un fethi olayını bir tiyatro eseri olarak yeniden yorumlamak istiyor. Zamanın ruhuna uygun bir yorum: “İstanbul’u çalan, Türkiye’yi de çalar.” Şimdi birinci perdede İstanbul’u yeniden çalmaya çalışıyorlar. Sonra sıra Türkiye’de. Oyun tamamlandıktan sonra AKM’de sahneye koyulacak. O AKM on üç yıl aradan sonra süs olsun diye açılmadı orada. 

Fakat bence bu pilavı da artık yemeyiz…

Kısacası “Kendilerini manyak ettiler” ifadesi, sözlüklere bakarsak hiç de hakaret sayılmaz. Birine “Garip, gülünç ve şaşırtıcı davranıyorsun dostum, neyin var senin?” deseniz, “Çok fazla Amerikan filmi izliyor herhalde” der, geçerler. Ama manyak deyince bir zora gidiyor tabii, bunu da anlıyorum. Peki vatandaş kime ve niye demiş bunu? Kurcalamayacaktım ama baktım kelimede bir beis yok, buradan biraz daha yürüyeyim dedim. Vatandaş bu sözü, Almanya doğumlu ve orada yaşayan, AKP yurtdışı seçim koordinasyon merkezinde görev yapmış Tuğrul Selmanoğlu’nun yorumu üzerine söylüyor. Hiranur Vakfı olaylarıyla bugünlerde en azından sosyal medyada epeyce adından söz edilen Selmanoğlu, İmamoğlu olayı için bugün “Cumhurbaşkanımız bu oyunu bozar” demiş. İsimsiz vatandaş da işte onun bu paylaşımı üzerine “Oyun diye diye kendilerini manyak ettiler” diyerek tek kelimeyle son on yılı özetleyivermiş. Yönetici özeti. On numara, beş yıldız.

Ekonomiye saldırı oyunu, Türk parasına ayrıyeten saldırı oyunu, faiz oyunu, iç güçler-dış güçler oyunu, FETÖ oyunu… Etraflarında oyun çok olduğundan 20 yıllık iktidarlarının en birincil icraatı oyun bozmak. Tarihe “oyunbozan” olarak geçmek istiyorlar zaar. Fakat bu unvan çoktan beridir feministlerde… Konumuza dönelim. Ben de şimdiye kadar bu olaya “Oyun diye diye hepimizi manyak ettiler” yorumuylan bakıyordum. Fakat feraset sahibi vatandaşın yorumu bir değişik. “Oyun diye diye kendilerini manyak ettiler” diyor ki kelimenin sözlük anlamından gidersek durum hakikaten de öyle. Olan biteni bir hatırlayalım. Biliyorsunuz, İmamoğlu kendisine Süleyman the Soylu tarafından yapılan “ahmak” hakaretini iade etti diye, bu iadeyi yolundan çevirip yüksek yargıya -sanki Guernica’da bir yüksek yargı gerçekten varmış gibi- yönelttiler. Sonra da dün itibarıyla bu ifadeyi İmamoğlu’na 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası ve siyaset yasağının malzemesi yaptılar. Yer yerinden oynayınca da şimdi, geri dönüş, kıvırma, olayı FETÖ, HÖTÖ, HÖT filan artık ne denk gelirse, öyle bir muhataba fatura etmeye yol olsun diye taş döşemeye başladılar. Taş döşeyici mi yok? Abdülkadir Selvi’sinden işte bu son taş döşeyici Selmanoğlu’na kadar, kimler kimler aportta bekliyor. Vallahi Arnavut kaldırımı gibi döşüyorlar. Tıkır tıkır tıkır, muntazaman…

Dün geceden beri ortalık yıkılıp, The Guardian’dan, New York Times’a dünya basını olayı Erdoğan’ın potansiyel rakiplerini seçim öncesi yolundan ayıklama hamlesi olarak görünce, hem buradan dönmek hem kısa günün kârı olarak olanları yine reis-i cumhuriyete bir saldırı olarak kayda geçirmek akıllıca geldi herhalde. Şu anda FETÖPKKYPGPYD oyunu mu desinler yoksa seçici olup bir tanesine mi odaklansınlar onu pek bilemiyorlar sanırım.  Akapella korosuna akıllıca geliyor olsa bile vatandaş bu, torba değil ki büzesin. Çıkıp işte söyleyiveriyor: Kendinizi gülünç ettiniz dostum. Garip ve şaşırtıcısınız… Bunu da mı demesin vatandaş? Bundan sonra biz de bir daha “Bizi manyak ettiler” filan asla demeyelim, onlar siyaset sahnesinde kan ter içinde top çevirirken biz niye komik, gülünç, şaşırtıcı oluyoruz ki? 

Kelime anlamı demişken, şu ahmağa da bir bakalım. “Ahmak” ne demekmiş? Sözlükler ahmaktan için şöyle diyor: “Aklını gerektiği biçimde kullanma yeteneği olmayan, zekâsı pek gelişmemiş, aptal, bön, budala (kimse).” Hııım, okeeey, gülünç ve şaşırtıcı olmaktan biraz fazla bir şey var burada ama Allah için İmamoğlu’nun kendisine ahmak diyene bunu iade ettiğini düşünürsek, 2 yıl 7 ay 15 gün ceza alması gereken kişinin kim olduğu da ortada değil mi? Önüne gelene hakaret, küfür, tehdit yönelten asıl kim, bunu da herkes biliyor. Olayların yönetici özetinden uzunca bir dökümü de şu haberde var. Atlamayın okuyun bence. Şimdi şurada kendi aramızda konuşuyoruz. Hatta kendi kendime konuşuyor bile olabilirim. Eskiden hepsini adlarıylan bildiğim dört okurum var diyordum. Şimdi sanırım kendim yazıp kendim okuyorum daha ziyade. Bu Medyascope Haftasonu Yazıları’na bir müdavim olamadınız gitti yani. Ne kadar iyi yazılar var oysa, yeniden bir format mı atılsa ne yapılsa bilmiyorum ki. Neyse mevzu bu değil. Biz bize konuşuyoruz işte. 

Gerçekten de aklını gerektiği gibi kullanan ve zekası gelişmiş hangi insan evladı çıkar da İstanbul seçimlerini iptal etmeye kalkar(dı). Ben daha da bir şey demiyorum. Şimdi de Ekrem İmamoğlu’nu siyasetten tasfiye etmeye kalkıyorlar. Hem de ne için: Ağızlarından bal damlayan, küfür, hakaret, tehdit nedir bilmeyen AKPMHP iktidar cenahından birinin “ahmak” hakareti, lisan-ı münasiple ve bir olaylar zincirine uygun olarak açıklamalı biçimde kendisine iade edildi diye. İmamoğlu’nun ahmak hakaretini usulünce iade etmesi de zaten Avrupa Parlamentosu’nda yaptığı İstanbul seçimlerine ilişkin değerlendirmenin ahmaklıkla nitelenmesinden dolayı idi. Kısacası İmamoğlu biri kendisine “ahmak” dedi diye, lafı durup dururken İstanbul seçimlerine getirmedi. Hakareti zaten oradan yemişti çünkü.

Ne diyelim, bu olaydan da daha ben bu satırları yazarken ya da gece yarısı yazım yayına girmeden önce, HÖTÖTÖ vs. diyerek sıyırmaya/kıvırmaya kalkarlarsa, dünya alemi ahmak yerine koyma olayında da yeni bir zirveye oynuyorlar demektir. Bu arada İmamoğlu olayı sayesinde cemaatler, tarikatlar, merdiven altı sübyan mektepleri ve buralarda çoluk çocuğa ne yaşatıldığı, denetimsizlikleri ve kontrolsüzlükleri gümbür sümen altı edilmiş ne gam… Denetimsizlik demişken, bana kalırsa bu tür yapılanmalar Vatikan’dan Türkiye’ye asla kontrol edilebilir yapılar değildir… Kim denetleyecek ki zaten? Memleketin yüksek yargı mensuplarının akşam sabah AKP ile fotoğraf verip altyazı olarak da yargı bağımsızlığından söz ettiği bir ülkede… Denetlenebilirler diyerek, ahmağa mı yatacağız biz de, ne yapacağız?

Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.

Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.

Bu arada bence İmamoğlu’nun verilmiş sadakası varmış. Alexei Navalni’nin sinir gazıyla zehirlenmesini ve ölümden döndükten sonra yaşadıklarını hatırlayınca… Yani ilgisi yok ama komşu bir ülkenin muhalefetinin en önemli isimlerinden biriydi Navalni. The Wall Street Journal tarafından “Vladimir Putin’in en çok korktuğu adam” olarak tanımlanmıştı. Başına neler neler getirdiler maazallah. Durup dururken insanın aklına geliyor.

Hanfendime bu noktada şunu da söyleyeyim. “Kılıçdaroğlu’nun İmamoğlu duruşmasının olduğu gün Berlin’de ne işi var” sorusu da bana çok tuhaf geliyor. Aylar önceden planlanan işler. Duruşma günü salonda olsa ne fark edecekti? Şu sosyal medya imkanları dünyasında kimin böyle bir davayı nerede izlemekte olduğu ne fark eder? Gerektiğinde tüm planlanmış işlerini ve görüşmelerini iptal edip dayanışma için yola koyuldu mu, koyuldu. Hele hele buradan “Kılıçdaroğlu da İmamoğlu’nu devre dışı bırakma işinin içinde” yorumları yapmak, iyice gülünç, şaşırtıcı, garip… Bakın manyak olmayın demiyorum. 

(Fotoğraf: Alp Eren Kaya)

Bu arada İmamoğlu’na Nagehan Alçı ve Cumhurbaşkanlığı uçağından klonlanmış bir ekiple Karadeniz turuna gittiği günden bu yana hiçbir sempati duymadığımı da ekleyeyim. Bu olay bana yetmişti. Yoksa bütün doğal afetlere İstanbul dışında yakalanmasıyla filan zerre problemim yok. Doğal afetlere İstanbul dışında yakalanması kaç yılda topu topu üç kez olmuş bir şey sonuçta. Adam müneccim değil, çoluk çocuk iki gün bir yere gitti diye ortalığı sel götüreceğini nereden bilecek? Aynı zamanda normal bir aile babası olmaya çalışan başarılı bir siyasetçi… Ne yapsın, çoluk çocuğu kendi haline bıraksın da gemici, okçu filan mı olsunlar? Bırakmıyor ve bu yüzden oluyor bunlar. Demem o ki Nagehan’lı Karadeniz gezisinden sonra İmamoğlu’nun defterini kalbimde dürmüştüm. Ama şu saatten sonra İmamoğlu’nun yanındayız. Nokta. The End. La Fin. Olay bitti ve olayı AKP bizzat kendi hoyratlığıylan ahmak yerine koymalara doyamamasıylan bitirdi. 

Uçaktı geziydi demişken, Türkmenistan gezisi dönüşünde uçak dolusu gazeteci içinden Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, “Sayın Cumhurbaşkanım Ekrem İmamoğlu’na verilen hapis cezası ve siyaset yasağı konusunda ne düşünüyorsunuz” diye soran olmamış, iyi mi? Arkadaş bir devri bu “uçuştaki gazeteciler” böyle mi kapatacak? Bu arada, ben bu satırları yazarken gündemin bu en önemli konusu hakkında Erdoğan hâlâ bir cümle kurmamıştı. Bakalım… bakalım… İmamoğlu devre dışı mı bırakılmak isteniyor, oyuna mı geliniyor, ne olunuyor?

Fakat bir yandan da şunu not düşmek gerek. İmamoğlu cumhurbaşkanlığı seçimi için uzun zamandır “devre içi” değildi. Ben AKP’nin de onu devre içi yapma derdinde olduğunu sanmıyorum. Fakat sonuç bu oldu. Bu da çok garip, gülünç ve şaşırtıcı doğrusu. İstanbul’u kaybetmiş olmanın arada bir nüksederek yüreklerini cayır cayır yakan hırsına yenildiler. Kendilerini garip, şaşırtıcı ve gülünç ettiler. Cumhurbaşkanının oyunbozanlığı bile buradan ne kendini ne de tebaasını kurtaramaz artık. Geçmiş olsun…