Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Sevilay Çelenk yazdı: Belki de kar zamanı Nisan’dır…

Haftanın agresif biçimde bütün medyaya yayılan konusu Muharrem İnce’nin adaylığı idi. İstesek de kaçamadık. Oysa yapılması gereken onu tümüyle görmezden gelmek. Gerçekten de böyle karakterlerle mücadelenin en iyi yolu onları kendi dünyalarında yuvarlanmaya terk etmektir. Çünkü konuşmanın, dert anlatmanın, uyarmanın hiç ama hiçbir faydası yok. Geçen hafta da yazmıştım, özel bir vazife verilmediyse, İnce’nin sergilediği tutum siyasi analizin değil psikolojinin konusu. Aslında siyasetin bu delirtici çerçevesinden biraz çıkayım istiyordum. Bir sürü dizi var, herkes konuşuyor. Ben daha hiçbirini izleyemedim. Üstelik Biritiş Sarayı da kaynıyor, mebzul miktarda olay var. Prens William, eski Cambridge düdüğü (Duke of Cambridge) ve şimdiki Galler Prensi, karısı ve üç çocuğunun annesi Kate Middleton’ı Rose Hanbury ile aldatıyormuş. Kate’in de arkadaşı olan eski bir modelle yani! Gerçi bu söylentinin de en az üç-dört yıllık bir geçmişi var.

Kate daha üçüncü çocuğuna hamileyken ortaya atılmış bir söylentiydi bu, son günlerde yine hortladı. Yeni olan şey Galler Prensi William’ın pervasızca boşanmaya hazırlandığı ve taşınabileceği bir malikane aradığı haberi. Toprak başına… Geçtiğimiz sevgililer gününü de Londra’daki bir İtalyan restoranında açıkça Rose Hanbury ile geçirmiş. Rose da kocasından boşanıyormuş. Kraliçe hayatta olsa vallahi aklını kaçırırdı. İyi ki görmedi bunları. Rose the evil güzellikte Kate’in yanına yaklaşamaz vallahi. Bizim bir gazeteci arkadaşa çok benziyor fakat güzelliğine şerh koyduktan sonra gazeteci adı da veremiyorsun tabii. Bir fotoğrafına bakın, siz de şak diye bulursunuz kimden söz ettiğimi. Hayır tabii ki çirkin filan değil, bir Biritiş model çirkin olabilir mi? Sadece Kate’in eline su dökemez diyorum o kadar.

Prens William’a gelince, madem yuvanı dağıtacaksın ne malikanesi arıyorsun? Git kendine bir ulusal park kenarında müstakil bir ev bul. Yüz odalı malikanede, bir ordu insan arasında neyin aşkını yaşayacaksın? Bak bizimki 1.000 odalı sarayına taşındığından bu yana yüreğinde sevginin zerresi kalmadı. Nerede kaldı aşk? Harem kuracaksan bilemem ama malikanede aşk meşk olmaz. Aşk butik bir şeydir. Neyse ya, Muharrem The Thin Man memleketin kuyusunu kazarken ben Londra’da ulusal parklar civarında müstakil ev bakıyorum. İçimdeki kraliyet sevgisinin de emlakçının da Allah müstahakkını versin. Son bir lafım da Kate’e. Kimin nasihatine kandın da beş yılda üç çocuk yaptın sen? Bunlar yalancıdır, bunlar yanıltıcıdır yaw. Bak kendi kızları oğulları üç çocuk yapıyor mu? Üç çocuk ne bu zamanda? Sen kraliyet bebelerinin peşinde koştururken meydan Rose’a kaldı. Fakat arkadaş, 7. Cholmondely Markisi ile evli olan Rose’un da üç çocuğu varmış. Bunların çocukları geçinemez de şimdi…

İçim sıkılıyor ay… İmkan olsa Buckingham’da sayfalarca eğleşirim ama “Türkiye evlatlarına kendisinden başka bir şeyle meşgul olma imkanını vermiyor” efendim. Meydan kimlere kaldı demişken yeniden aklıma Muharrem İnce ve şürekası geldi. Şürekadan bir Mülkiyeli zaten kaç gündür aklımdan çıkmıyor. Arkadaş biz atıldık ve elden gitti üniversite mi diyeyim, ne diyeyim? Mülkiye demişken, geçtiğimiz hafta sonu Mülkiyeliler Birliği Genel Kurulu’nda eş dost arkadaşla muazzam coşkulu bir gün geçirdik. İki grubun yarıştığı seçimi, Fuat Şen ve Elçin Aktoprak eşbaşkanlığındaki Yetiştik Çünkü Biz ekibi kazandı. Çok sevindik gerçekten. Normal koşullarda o kadar sevinecek bir şey yok aslında. İki grupta da aynı rahle-i tedrisattan geçtiğimiz insanlar, arkadaşlarımız var. Ama öyle olmuyor işte. Memlekette nerede seçim varsa orada yakışıksız yarış yöntemleri de oluyor. Bu da normalde görece kayıtsız kalacak kişileri bile sandık başına getiriyor. Yine öyle oldu. Siyasi iktidarın yöntemleriyle yapılan kara propagandaya seçimi kazanarak cevap verildi. Başka yolu yok. Örneğin 2018’de yaşanan üniversite ihraçları sonrası ilk seçimde yönetime aday olan akademisyen arkadaşlarımıza, yani AKP iktidarı tarafından meslekten çıkarılmış ve kamu görevinden men edilmiş üyelerimize “Mağduriyetten yararlanarak seçim kazandılar” deme hadsizliği gösteriliyor. Politik olarak çok yanlış olması bir yana, ahlaken de çok sorunlu… Bunlar Ankara magazininden ibaret değil. Mülkiye her zaman küçük bir Türkiye sahnesidir. Bu yüzden bize Türkiye seçimleriyle ilişkili de yeniden büyük umut veren Genel Kurulumuz’dan biraz daha söz edeceğim.

Mülkiye mezunlarının birçoğu bürokrat ve bunlardan pek azı -kısmen de anlaşılır nedenlerle- kamusal ortamlarda memleket meseleleriyle ilişkili kelam edebiliyor. Sonuçta herkesin kendi takdiri deyip geçebiliriz. Fakat Türkiye politik hayatında belirli bir önemi ve ağırlığı olmuş seksen yıllık bir örgütlenmenin yönetimine aday olduğunuzda bir şeyler söylemek de gerekiyor. Memleketin yakıcı politik konuları üzerine cesaret göstererek birkaç cümle edemeyen, siyasi iktidarların eleştirisi üzerinden Mülkiyeliler Birliği’nin dününü, bugününü ve geleceğini değerlendiremeyen ve bir program ortaya koyamayan endişeli bürokratlar da kaçınılmaz olarak mevcut yönetime ya da yeni adaylara sardırıyor. Politik bir eleştiri geliştiremeyince kafeydi, restorandı, binaydı oralardan giriyorlar propagandaya. Sanırsın on iki ilde şubesi bulunan ve seksen yılını devirmek üzere olan bir dernek değil de bir restoranın işletmesine talipler. Öyle olunca da ters tepiyor. Birçoğumuz normalde yapmayacağımız kadar büyük bir heyecanla her defasında seçimlere asılıyoruz. Sözüm ona politik eleştiri adına tek yapılan şey, AKPMHP iktidarları da ellerini bu konuda sonuna kadar serbest bıraktığı için karşı taraftaki adaylara “Bölücü” vs. diyerek sosyal medyada ya da kapalı Whatsapp gruplarında karanlık bir propaganda çevirmek oluyor. Resmen ihbar diliyle hem de. Bunu yönetime talip olan karşı grubun üyeleri belki her defasında bizzat yapmıyor ama onlar lehine oy isteyenler yapıyor ve bunun üzerine bir cümle kurmayarak bu propagandadan sessizce yararlanmayı seçiyorlar.

İşte böyle. Dünya yuvarlak. Buckingham’dan hiç durmadan dümdüz doğuya yürüyünce, Türkiye’ye ve Mülkiye’ye varılabiliyor. Muharrem İnce’yle de o aralıkta karşılaşıyorsun. Her şey nasip kısmet. Dediğim gibi bu arkadaş ve şürekasıyla fazla meşgul olmamak lazım. Kendi kendilerine yazsınlar, kendi kendilerini trollesinler ve gündem olmaya çalışsınlar. 14 Mayıs herkes için bir boy ölçüsü günü olacak ve herkesin çapı da ortada. Tam da bugün Muharrem İnce’nin parti sözcüsünün Mülkiyeli bir akademisyen olduğunu öğrendim. İbiş’in imla sorunlarını aynıyla devralmış sanırım. İstifa ettiği yönündeki fake bir haberi Muharrem İnce ile çektiği selfie eşliğinde cevaplamış. Yüzünde Türkiye’yi de Mülkiye’yi de yutacak bir gülümsemeyle, “İstifa mı etmiş im” diye soruyor. Aslında sosyal medyada dilbilgisi ve imla terörüne karşıyım, genel olarak da karşıyım. Hemen herkes yazıp çizdiğinde hata yapıyorsa yazılı dil de sözlü dil gibi belli ölçülerde hata kaldırıyor demektir. Gerçi Türkiye’deki çok yaygın yazılı ya da sözlü ifade sorunu başka bir şeye de işaret etmiyor değil. Başka dilleri iptal edeceğim derken kendi dilin de sakatlanıyor işte… Ne diyordum, dilbilgisi terörüne karşıyım ama Türkiye’yi hop oturtup hop kaldırtan bir konuda tek cümlelik tweet atan bir Mülkiye profesörü de “İstifa mı etmiş im” yazmasın bir zahmet, “im” diye ayrı yazılan bir soru eki yok. Soru formunda yazmak istiyorsanız ve sarkastik takılmak istiyorsanız, “İstifa mı etmişim” filan der, soru işareti yerine de müstehzi bir Muharrem İnce emojisi koyarsınız, olur biter.

Neyse işte, bana müsaade. Artık yeniden Buckingham’a da dönemem. Çok uzaklaştım…

Ankara son üç yıldır olduğu gibi nisan ayını karla karşıladı. Belki de kar zamanı nisandır. Belki de mayısta iklim değişir, yepyeni bir ilkbahar olur. Arkadaşlar asılın ya. Bir şeye inanarak asılınca oluyor.

e-mail: sevcelenk@yahoo.com

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.