Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Washington Post’tan Brezilya analizi: 8 Ocak Kongre baskınındaki inkâr edilemez Amerikan izi

Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) demokrasi tehdit altında. Hem aşırı sağcıların politik kazanımları hem de ülkenin kurumlarının bazılarının çağdışı kalması bu baskının ana nedenleri. ABD demokrasi ihraç ederken, dünyanın her yerinde liberalizm karşıtı ve otokratik tepkiler de doğurdu. Kanada’daki tır protestoları ve Almanya’daki aşı karşıtı kampanyalar bu duruma örnek olarak gösterilebilir.

Dünyadaki militan aşırıcılığı inceleyen The Soufan Center isimli düşünce kuruluşu, ABD siyasetine sirayet eden radikalliğin küresel etkilerine dikkat çekiyor. Kuruluş yayınladığı bir bültende şu ifadeleri kullandı: “Uluslararası alanda çalışan birçok terör uzmanı, ABD’nin hükümet ve otoriteye radikal karşıtlığın ihracatını yaptığını düşünüyor. Amerika dünyanın her yerindeki bu radikalleri motive ediyor, onlara ilham oluyor.”

ABD’nin bu etkisi, geçen pazar günü (8 Ocak) Brezilya’nın başkenti Brasilia’da bir kez daha ortaya çıktı. Seçim kaybetmiş eski Başkan Jair Bolsonaro’nun destekçileri; Kongreyi, Anayasa Mahkemesini ve Başkanlık Sarayını bastı. Kaos ve yıkım görüntüleri de haliyle iki yıl önce ABD’de eski Başkan Donald Trump’ın destekçilerinin Kongre binasını basarak, seçimlerin onaylanması sürecine etki etme çabalarını akıllara getirdi.

Brezilya’da olan, en azından bir bölümüyle tam da Trump’ın el kitabından çıkma. Bolsonaro seçimden önce, sürece güvenilirliği azaltan açıklamalar yapmış, hatta kendisinin kazanmadığı senaryoları gayrimeşru sayacağını belli etmişti. Seçimleri Lula da Silva’nın kazandığı belli olduktan sonra da Bolsonaro yenilgiyi kabul etmedi ve Lula’nın göreve başlama törenine katılmadı. Bolsonaro’nun en koyu takipçileri de sosyal medyadaki dezenformasyondan beslenerek radikalleştiler ve onlar da Lula’nın zaferini gayrimeşru gördüler. Ülkenin çeşitli yerlerinde kamplar kurup, bir ordu darbesinin onlara hediye edeceği iktidarın hayallerine tutundular.

8 Ocak isyanı, Brezilya’da aylardır körüklenen “kutuplaştırıcı öfkenin” ve Brezilya toplumunda oluşan derin ayrışmanın son noktası oldu. Bu isyanda ABD’nin izini görmemek imkânsız. Bolsonaro ve Trump bu anlamda yol arkadaşı. Dönemleri boyunca Batı’nın en etkin aşırı milliyetçileri oldular ve destekçileri zamanla ötekinin politik projesine dönüştü. Bir “sıkıntılı ve histerik geri bildirim döngüsü” içinde sıkışmış destekçileri, birbirlerinin şüphe uyandıran iddialarını tekrarladılar.

Hampden-Sydney Üniversitesi’nde Brezilya Tarihi üzerine çalışan Andre Pagliarini, “Bolsonaroculuğu daha önceki Brezilyalı muhafazakâr akımlardan ayıran şey Amerikan sağına ve internet üzerinde yaşanan aşırı sağcı kültür savaşına öykünmeleri…” diyor ve ekliyor: “Örneğin silah kültürünün daha önce Brezilya muhafazakârlığında yeri yoktu. Artık var.”

The Atlantic’ten Anne Applebaum’a göre iki liderin siyasi tarzları ve ajandaları da oldukça benzer. Applebaum, “Donald Trump’ın çevresinde kümelenmiş, bir başka Amerikan etkisi hayal eden şakşakçılar da dahil” diyor ve ekliyor: “Demokrat değil otokrat. Anayasa ve kanunlardan değil, başkaldırı ve kaostan güç alan. Bağımsızlık bildirileri ile değil, sosyal medyadaki troll kampanyaları ile…”

Rio de Janeiro’daki Fluminense Üniversitesi’nden Profesör Viktor Chagas da pazar günü yaşananları “Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Kongre baskınını taklit eden, Trumpçı hareketin taklidi ve dünyadaki diğer aşırı sağcılara sembolik bir selam çakan bir güç gösterisi…” olarak tanımlıyor.

8 Ocak’ta yaşananlar aynı zamanda Bolsonaro’nun cazibesinin limitleri için de iyi bir gösterge. Güvenlik güçlerinin pazar günü yaşananların ne kadarına göz yumduğu henüz bilinmese de, en azından Lula’nın seçimi kazanması üzerine gerçekleşen ve haftalar süren protestoların devlette bir mekanizmayı harekete geçirmediğini görüyoruz. ABD’nin eski Brezilya Büyükelçisi Tom Shannon  “Bolsonarocular, 6 Ocak fenomenine iyi çalıştılar ve Trump’ın kaybetmesinin nedeni olarak sadece protestoculara güvenmesini ve anayasal destek aramamasını görüyorlar” diyor ve ekliyor: “ Bu nedenle onlar da Trumpçılarda eksik olan anayasal desteği inşa etmek için uğraştılar fakat başarılı olamadılar. Bu da Brezilya demokrasisi ve Brezilya kurumları için iyiye işaret.’’

İki yıl önceki Trump’ın aksine, 8 Ocak gecesi Bolsonaro olay yerinde değil, Disney World’e çok da uzak olmayan bir Florida banliyösündeydi. Bir konuşma yapmadı, insanları gücün kalbine yürümek için ateşlemedi. Karnındaki ağrılar nedeniyle hastaneye yattı. Yine de önümüzdeki haftalarda 8 Ocak olaylarına olan katkısı nedeniyle eleştirilecektir.

Funduçao Getulio Vargas Enstitüsü’nde siyaset bilimi üzerine araştırmalar yapan Jairo Nicolau, “(Bolsonaro’nun) Sessizliği berbattı. Bir kesim taraftarına, onları desteklediğini söylemiş oldu. Patronlarının yapamadığını yapabileceklerini söylemiş oldu. Sessizliği yaşanan olayların fitilini ateşledi” diyor.

Amerikalı Demokratlar da, Cumhuriyetçiler de Brasilia’da yaşananları kınayan açıklamalar yaptılar. Bir kişi hariç: Donald Trump.

Kaynak: Washington Post

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.