Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Gürkan Çakıroğlu yazdı: Necip millet, kerim devlet ve siyaset

6 Şubat sabahı koşarak sarıldım telefona. Hat düşüp durdu, bir süre ulaşamadım bizimkilere. Nihayet sonunda uzun uzun çaldı telefon ve çok tanıdık, en tanıdık ses geldi karşıdan. Hayattaydılar… Lakin şükrün yerini endişe ve acıya bırakması uzun sürmedi.

Kederin ve çaresizliğin acziyeti ile eğildi başlarımız, büküldü belimiz, kısıldı sesimiz ve yok hiç kimsenin yüzüne bakacak halimiz. Yastayız. Siyasetçiler olmasa da yurttaşlar olarak bizler mahcubuz yitip gidenlere ve geride kalanlara. Mahcubuz kendimize, birbirimize ve topluma.

Ama diğer yandan da siyasetçilere ve bunca acıya rağmen umutluyuz gelecekten. Zira dalga dalga büyüyen öyle bir dayanışma ortaya çıkardı ki bu millet; çürüyen betona, çürüyen siyasete ve çürümeye terk edilen devlet kurumlarına rağmen çürümeyen, çürütülemeyen milyonlarca yurttaş var, biz varız ve ayaktayız dedi yedi düvele.

Üstelik kimi zalimlere ve türlü zulümlere rağmen gördük ki sadece bizler değil insanlık da ekseriyeti itibarı ile iyilik ve güzellikten yana. Bir süredir Türkiye bir sulhe gebe diyordum ama artık görüyorum ki dünya da bir sulhe gebe. Aksi halde nasıl açıklanır Erdoğan hükümeti tarafından “bir gece ansızın gelmekle” tehdit edilen Yunanistan’ın anında yardım eli uzatıp, devlet televizyonu aracılığı ile “bizleri sevduğuni dünyalara bildirmesu” ve neyle izah edilir Ermenistan’ın yıllardır kapalı olan sınır kapılarını aşarak yardıma koşması, Suriye’de terörist olarak gördüğümüz SDG’nin komutanı Mazlum Kobani’nin taziye mesajı yayınlayıp “Türkiye için yardıma hazırız” demesi?

1000 yıldır aynı havayı soluyup, aynı sudan içiyor; aynı türküleri ayrı dillerde dinleyip duruyoruz. Bizleri ayıran suni sınırlar ise şunun şurasında 100 yıllık. Uğradığımız yıkım çok büyük ve maalesef kendimize zor yetiyoruz ama keşke biz de bizim gibi büyük bir yıkıma uğrayan Suriye’ye el uzatabilsek. Keşke oradaki enkazı da birlikte kaldırabilsek. Neden olmasın?

Hal bu iken içimize dönecek olursak, durum oldukça vahim. Ayyuka çıktı ki biz Türklerin kutsalı olan ve bu süreçte her yerde aranan devlet meğer Erdoğan hükümetinin midesindeymiş. Yutulmuş devlet, oryantasyon ve koordinasyon yetenekleri erozyona uğratılmış. Yaşam için en kritik zaman dilimi olan ilk 6 ila 36 saat arasında gerekli yardımların bölgeye ulaşamaması bundan. Zira devletin işinin ehli memurlarının koltuklarına, “sultan”ın liyakatsiz yaltakçıları oturur ve tuvalete bile talimatla gidilen bir sistem inşa edilirse, kerim devletten ne kalır geriye?

İktidarın gözyaşı pınarları kurumuş, kalbi çoraklaşmış. Şefkat bunlara yabancılaşmış, kin bunları çürütmüş. Lakin insan en kolay kendini kandırıyor. Muhalefet iktidarın acziyet gösterdiği bu halde bile topluma umut olacak eylem ve söylemleri gerçekleştirmekten, birlik ve beraberliği sağlamaktan bir hayli uzak. Kılıçdaroğlu kurduğu cümlelerin politik sonuçlarını kestirmekten aciz, miras bırakma ihtirasının kendisini sürüklediği lafazanlıktan, Akşener ise kutsadığı “devletin” içine düştüğü halin mahcubiyetinin sürüklediği suskunluktan muzdarip; farfaralık ile siniklik arasında dolanıp durdu muhalefet.

Yaşadıklarımız kesinlikle siyaset üstü değil. Deprem de sonrasında yaşananlar da sapına kadar siyasi meseleler ama siyasi malzemeler değil. Çirkin ve çürük yanları göstermekte mahir olup, aklında tek bir nizam fikri olmayanların muhalefet saflarında nutuk attığı bir ülke burası. Değişime karşı duyulan arzu, onu gerçekleştirebilecek düşünce ve kararlılık olmadıkça tek başına bir anlam ifade etmiyor.

Türkiye, toplumla bağlarını koparmış ve halk dalkavukluğu ile gemisini yüzdürmeye çalışan çürümüş bir iktidar ile liderlik vasıflarına sahip olmayan ve toplumu tanıma yeteneği kıt olan bir muhalefet arasında sıkışmış vaziyette. Necip millet tüm bu enkaz yığınları arasında, korkunç bir siyasal belirsizliğin tedirgin edici atmosferi içerisinde ayakta kalmaya, yolunu bulmaya çalışıyor.

Muhalefetin kimi akıldaneleri ise histeri krizleri esnasında dillerine gelen siyasi sloganları liderlerine attırarak, bir araya gelmeye azmeden farklı toplumsal kesimleri oldukları yere çivilediklerinin farkında değiller. Muhalefete kendisinde olmayan şeyleri arattırıyorlar. Türkiye bir muharebeye değil mütarekeye; bir devrime değil değişime, bir çatışmaya değil uzlaşıya ihtiyaç duyuyor. Aksi halde herkes bilsin ki Rubicon çoktan geçildi.

Dün “bugün susmak” başlığı ile isyan edenler bugün nisyan ile malul işportaya çıkmış siyasetçilere dönüşmüşler. Muhalefete düşen yurttaşı dinlemek, mevcut hali betimlemek ve halka alternatif bir Türkiye tahayyülü sunmak. Enkazın faturasını kesmek ise siyasetin değil milletin işi.

Korkunç bir felaketin üzerinden günler geçti ve görüyoruz ki sorumlu iktidar sallansa da yıkılmadı ama güç kaybetti. Sorumsuz muhalefet ise dün olduğundan daha güçlü değil bugün. Siyaset ya bir yol yaparak ya da bir yol bularak bir şekilde bu belirsizliği aşmak ve tamamlanmış olanı bütünlüğü içinde görmek zorunda. Zira sadece binalar değil, müesses nizam da bütün sütunları ile çöküyor. Milletin enkaz altında kalmasının da enkazdan zamanında kurtarılamamasının da temel sebebi; siyasetin toplumun da arzusu olan ve kendisini her geçen gün daha da dayatan değişime direnmesi. Bu değişim ertelendikçe Türkiye’nin ödeyeceği fatura maalesef katlanıyor.

Seçimler ertelenmeli mi mevzusuna gelecek olursak; yasal ve ideal olanı zamanında yani haziran ayında yapılması. Lakin kaybımız büyük, yaramız ağır. Böyle bir durumda ise ancak milli seferberlik ilan edilir ve milli mutabakat hükümeti kurulursa, altı ayı aşmayacak bir zaman dilimi için ertelenebilir seçimler. Peki muhalefet buna yanaşır mı? Muhtemelen. İktidar buna yanaşır mı? Zannetmiyorum.

Ne diyelim, Allah bu necip millete ve kerim devlete zeval vermesin. Allah kaybettiklerimize rahmet, geride kalanlara sabır ihsan eylesin. İnsanlık olarak hepimizin başı sağ olsun.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.