“Yeni” Türkiye dedikleri “eski” rejimin makyajlanmış, daha acımasız ve daha profesyonel bir üst sürümünden başka bir şey değil. Bir ülkenin başına gelebilecek en büyük kötülüklerden birisi geldi başımıza; halk düşmanları ile halk dalkavukları bir oldular, ittifak ettiler. Örgütlü riyakârlık ve topyekûn çürümüşlük ahtapot gibi sardı dört bir yanımızı. Bu filmde kötü var, çirkin var ama iyi yok.
Erdoğan, kendi tabanı dahil birçok kesimi canından bezdiren rejime, Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana hiçbir zaman sahip olmadığı ve olamayacağı bir güç verdi: Siyasi iktidar. Rejimin zulmüne daima çomak sokan, onun darbeleri karşısında daima direnç gösteren ve aslında onun en büyük muhalifi olan kesimi yani muhafazakâr-dindarları sadece ama sadece koltuğunu korumak için gitti rejime ciroladı. Üstelik bunu halkın rızasını alarak değil onları korkutarak ve aldatarak yaptı.
Rejim için Erdoğan, yaptıkları zulümleri halk katında meşrulaştırma aracı, yani bir nevi paratoner. Ve Erdoğan iyi bir alternatifi çıkana kadar ki ayak seslerini duyuyoruz kendilerinin, rejim için eşi benzeri olmayan bir velinimet. Davulu Erdoğan’ın boynuna asmışlar tokmak ellerinde geziyorlar. Zurnacı da hiç susmuyor maşallah.
Tayyip Bey’e büyük güç atfedenler var. Yanılıyorlar. Bütün üyelerini kendisinin veya partisinin atadığı ve aslında ayağının altındaki halı olan Anayasa Mahkemesi’ne dahi sahip çıkamayan bir acziyet halinde Erdoğan.
Hal bu iken bazılarımız hala milleti suçluyor. Kemalist’i zalim, İslamcısı zalim, milliyetçisi desen hepten zalim. Peki ne yapsın millet? Alternatifi yok. Çaresiz herkes kendine yakın gördüğü zalime oy veriyor; belki bana zulmetmez ya da belki uğradığım zulmü dindirir diye. Şartların esiri olmuş millet. Yurttaşlar devlete vicdanı ile değil zor ile ya da korku ile bağlı.
Peki o zaman, millet kendi içinden iyi yürekli birilerini çıkaramıyor mu diyorlar? Rejim “dehşet dengesi” ittifakı üzerine kurulu, milletin siyasete müdahalesine fırsat vermiyor. Ya çıkanın kafasını eziyor ya da devşirip saflarına katıyor. Onlar için koltukları dışında hiçbir şeyin ehemmiyeti yok. Kutsadıkları devlet dahi sadece menfaatlerine hizmet ettiği ölçüde değerli.
Ana kucağında, baba ocağında olması gereken vatan evlatları toprağa düşüyor. Mehmetçik’in canını önemsemiyorlar, önemsiyormuş gibi yapıyorlar. Can, vatanın ve milletin selameti için verilir; bir kişi ya da zümre iktidar olsun, sefa sürsün diye değil. Üstelik ölen de öldüren de bizim evladımız.
Milleti de ümmeti de devleti de zayıf düşüren bu çatışma bitsin artık istiyoruz, lakin olmuyor. Zira devletimiz kuvvet sahibi ama kudret sahibi değil. Adaletle hükmedemiyor. Toplumun çıkarına aykırı hareket eden, hakkını gasp eden bu siyasetsizliğe dur diyecek elbet bu millet. Muharebe dönemi kapanıp mütareke dönemi başlamadan Türkiye nefes alamaz.
Devlet ile siyaset, iktidar ile muhalefet bir olmuş, aynı yolun yolcusu. Millet farkında. “Korkma” diyor ya İstiklal Marşı. Bizim millet en çok kendi devletinden korkuyor, adil olmadığını biliyor. Esas mesele bu çarkı kırmakta. Esas siyaset muhalefeti iktidara karşı değil rejime karşı yapabilmekte. Aksi halde huzur ve refah bize haram.
Herkes devlete sahip olmanın peşinde. Hiç kimse milletin rızasını aramıyor, derdiyle hemhal olmuyor. Siyasi kesimler birbirlerini yok sayma ya da yok etme peşinde. Oysa ki kardeş kavgası bize bir şey kazandırmadı. Milletimiz ümmetimizden kalabalık olmalıydı, ümmetimiz ise bölünmemeliydi. Halimiz ortada.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Milletin ve devletin bekâsı ancak ve ancak adaletin temini ile mümkün. Yoksa her kim olursanız olun birileri yapamasa bile zaman er ya da geç sizi yerle yeksan eder. Tarih bunu defalarca gösterdi. Türkiye’de adı konmamış suni bir iç savaş var. Bu bitmeli artık. Sulh şart. Aksi halde geride bıraktığımız 16 devletin birçoğu gibi biz de içerden çökeceğiz.
Türkiye güçlü olmak zorunda. Barış ve adaletle hükmeden Türkiye kısa zamanda çok büyük bir güce kavuşabilir. Ancak bu güç halkına refah getirip zalime dur diyebilir. Aksi halde ayakta kalmamız mümkün değil. Rejim yıkılmalı demiyorum, zira bu bir felaket olur ama mutlak surette dönüşmeli. İçindekilerle birlikte bu geçişi sağlayabilmeli. Bunun için de AK Parti ile CHP görüşmeli. Evet zor, çok zor ama maalesef başka çıkış yolumuz yok.