Üzerinden 12 gün geçtikten sonra depremin merkez üssü Pazarcık’ın köylerinden Şahintepe’deyiz. Köylüler, enkaz altındaki komşularının seslerini günlerce dinleyip yardım edememiş olmanın travmasını yaşıyor. Taş ağır, sıcaklık -10 derece, jandarma gelmiş, kazma kürek yok. “Altı kişi daha kurtarılabilirdi” diyor biri. “10 gün geçmiş çadır yok ama AKP’ye oy veren köye yardımların gittiğini görüyoruz” diyorlar. “Bu işin siyaseti olur mu, ölümün siyaseti, oyu olur mu?” diye soruyor köylüler. Muhtar çaresiz, kepçe kiralıyor, köylüler cenazelerini çıkarıyor topraktan, tekrar toprağa vermek için.
Kahramanmaraş merkezden yaklaşık 60 kilometre uzaktayız. Burası depremin merkez üssü Şahintepe Köyü. Nüfusu yaklaşık 850 kişi. Muhtarı Salman Keklik çaresiz “Ben ne yapayım, nasıl yapayım? Söyleyecek şey çok, acıdan konuşamıyorum” diyor.
Taş beton, hava beton, ne taşı ısıtacak ne havayı kıracak alet yok elimizde. Yıkılan evlerin içi artık uluorta. Köy fakir, iki canlık eve yedi can sığdırmışlar, beşi ölmüş. “Ses gelirken altı kişi haybeye öldü” diyor biri ve devam ediyor: “Müslüm, Hatice, Sevgi’nin kızları öyle öldü. Alet olsa ölmezlerdi.”
“Alet olsa ölmezlerdi”
“Yola kazara akan su donuyor. Kadınların kaldığı çadırların buzlarını kırıyoruz geceleri” diyor köyün erkekleri: “Tuvalet yok, çadır yok, elektrik yok, su yok… Çok müşkül durumdayız.”
Köy yerlerinde ölüm, yaşamın bir parçası olarak kabul edilmiştir. Kentliler gibi mezarlıkları ve cenazeleri hiç görmeyecekleri yerlere itelemez köylüler. “Ölüm Allah’tan gelir, tamam” diyorlar ama onlar da soruyor ve söylüyor: “Alet olsa ölmezlerdi.”
“Buna da şükür, Allah düşmanıma göstermesin”
Yardımlar geliyor köye. Yardım gördükçe hayatta oldukları geliyor hatırlarına: “Buna da şükür, Allah düşmanıma göstermesin.”
Enkazın içinde kediler, üstünde çocuklar oynuyor. Jandarma geliyor, sayı alıyor, gidiyor. Sevgi’nin kızları sayı oluyor, Müslüm’ün sabah selamı sayı oluyor, Hatice’nin göğe bakınca duyduğu hayret aniden sayı oluyor.
“Siz gittikten sonra köyü sayacağım, çadırlara 1, 2, 3 diye sayı vuracağım”
Muhtar Salman Keklik, “Çoğunun maddi gücü var mı, yok mu bilemiyorum, herkes kendi enkazının başında bekliyor” diyor:
“Siz gittikten sonra köyün nüfusunu sayacağım. Gelen çadırlara 1, 2, 3 diye sayı vuracağım. İsteğimiz ilk başta şu enkazlarımızı temizlemek, önümüzde kışımız, yağmurlu günlerimiz var. Yapabilirsek, bu yağmurda-çamurda insanları kurtarabilirsek ne mutlu bize. Bir an önce konteynerler, pratik evler gerek.”
Yok oğlu yok, yok kızı yok
Köyde sağlık ocağı var, hekim yok, hemşire yok. Yok oğlu yok, yok kızı yok. Sağlık ocağı dedikleri taştan kutu. İki yıl önce belediye başkanı açılışını yapmış gitmiş. Hizmet yok. Hastalarınızı nereye götürüyorsunuz? “Pazarcık’a ama o da kabul ederlerse” diyorlar.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Gördüğümüz kadarıyla yetkililer, enkazdan yaralı kurtulanın 15 kilometre daha “sabretmesini” bekliyor. Köye gelen yardımların hepsi gönüllülerden gelen yardımlar. Teşekkür ediyorlar. Tek istekleri şu: “Köye yardım arabası geldiğini tesadüfen duyuyoruz. Keşke koordinasyon olsa.”
CHP’li Öztunç: “Köyler unutuldu ama elbirliğiyle aşacağız”
CHP Genel Başkan Yardımcısı Ali Öztunç, ekibiyle birlikte köye yardım taşıyor. Köyün durumunu bize şöyle anlatıyor:
“Şunu anlayışla karşılıyorum, Hatay, Adıyaman, Kahramanmaraş, Malatya, pek çok yerde bu deprem yaşandı, doğru. Köylere çok sonra girildi, önce şehirlere bakıldı, köyler unutuldu gibi bir şey oldu. Köy yeri burası, biraz yüksekte kalıyor ve akşamları çok soğuk oluyor. Gerçekten şehir merkezi -5 dereceyse burası -10. Yaşam şartları zor. Fakir de bir köy, gerçekten bizim bölgemizdeki gariban yurttaşlarımızın yaşadığı bir köy. Elbirliğiyle, buradaki sorunları aşacağız.”