Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın yeni kitabı “DAD”, 10 Mart’ta okurlarıyla buluşacak. 10 Şubat’ta raflarda yerini alması planlanan kitabın dağıtımı, deprem nedeniyle ertelenmişti. Demirtaş, kitabın “Teşekkür” bölümünde, “Yazmak benim için bir direnişe dönüştü artık. Yazmasam hayatta olduğuma kendimi ikna edemeyeceğim sanki” diyerek, neden yazdığını özetliyor.
Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutulan eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın yeni öykü kitabı “DAD”, 10 Mart’ta çıkıyor. Demirtaş’ın yeni kitabının normalde 10 Şubat’ta dağıtıma çıkması bekleniyordu ancak merkez üssü Kahramanmaraş olan iki büyük depremin ardından ertelendi. Dağıtımı ertelenen “DAD” yarın (10 Mart) kitapçıların raflarında yerini alacak.
Demirtaş, kitabın son kısmına bir teşekkür yazısı eklemiş. Başta, “Can yol arkadaşım, aşkların en güzeli Başak’a, kızlarımız Delal ve Dılda’ya” ve birçok kişiye teşekkür eden Demirtaş, neden yazdığını ve yazmanın anlamına ilişkin şunları kaleme almış:
“Hapishanede altıncı yılım ve beşinci kitabım.
Yazmak benim için bir direnişe dönüştü artık. Yazmasam hayatta olduğuma kendimi ikna edemeyeceğim sanki. Yazabildiğim sürece varım, varsam yazmalıyım. Mektup, makale, şiir, öykü, roman, şarkı… Yeter ki yazmak olsun.
Başlangıçta niyetim bu değildi. Yani birçok kitabı yayımlanmış bir yazar olmayı hiç hedeflemeden başladım yazmaya. Ama iş inada bindi artık. Beni ne kadar burada, 12 metrekarelik bu hücrede tutarlarsa o kadar zaman boyunca yazma serüvenimi sürdüreceğim. Ve elbette bu serüvenimde her daim benimle birlikte olanlar var olmaya devam ettikçe….”
Demirtaş, daha önce de “Seher”, “Devran”, “Leylan” ve “Efsun” isimli dört kitap yazmıştı. “Seher” ve “Devran” öykü, “Leylan” ve “Efsun” ise roman. “DAD”da ise dokuz öykü yer alıyor.
“Düşsel bir cümbüş”
Kitabın arka kapağındaki tanıtım yazısında şu ifadeler yer alıyor:
“Selahattin Demirtaş, Dipnot Yayınları etiketiyle raflardaki yerini alacak olan kitabında okurlarını benzersiz bir seyrana çıkarıyor. İstanbul çöplüğünden adliye koridorlarına, lüks villalardan vergi dairelerine, ıssız adalardan tımarhanelere uzanan; yer yer bilimkurgu ya da absürt komediye bürünen; yanlış anlamalarla, gıllıgışlı ihanetlerle, harika fantezilerle örülü; insan ruhunun gizemli dehlizlerinde acı ve tatlı kahkahalar attıran düşsel bir cümbüş. Kemerlerinizi bağlayın.”
Medyascope, Demirtaş’ın beş kitabından dördünü yayınlayan Dipnot Yayınevi’nin sahibi Emir Ali Türkmen’le, kitabın yazılma sürecini konuştu.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Selahattin Demirtaş’ın yazma süreci nasıl işliyor?
Demirtaş çok okuyan birisi ve edebiyat da okuyor, aynı zamanda okurken de bir taraftan kısa kısa yazıyor. Cezaevinde tam olarak nasıl yazdığını bilmiyorum ama bize şöyle geliyor: Avukatıyla “Ben öyküler yazıyorum” diye bir haber gönderiyor, tabii bizde de merak başlıyor, ‘Nasıl öyküler gelecek’ diye. Sonra yazdıkları geliyor, biz onları düzenliyoruz, kendisine gönderiyoruz. Kendisi de tekrar üzerinde çalışıyor. Gidiş gelişler uzun. Daha doğrusu bir öykü yazıp gönderiyor. Romansa bölüm bölüm yazıp gönderiyor. Cezaevine gidiş geliş süreleri çok uzun sürdüğü için çok zaman alıyor bu süreçler ama Selahattin Bey’in titizliği ve inceliği karşısında onunla birlikte çalışmak da oldukça keyifli.
Bu kitap ne kadar sürede yazıldı?
Selahattin’in içeride ne kadar sürede yazıp tamamladığıyla ilgili bir şey söyleyemem ama sekiz ay gibi bir zaman diliminde kitap bitti.
DAD Demirtaş’ın beşinci kitabı, bizim bastığımız dördüncü kitabı. Şu an Türkiye’de edebiyat alanında en çok izlenen, okunan beş yazardan birisi herhalde.
“DAD”ın türü nedir ?
Yeni kitabı DAD, bir öykü kitabı ve dokuz öyküden oluşuyor”
Tabii şimdi dosya gelince Selahattin Bey’in uzun süredir kitaplarına editörlük yapan bir arkadaşımız var. İlk geldiği vakit yayınevinde editör arkadaşlar ve ben bir merakla öyküleri okuyoruz. Birden fazla insanla okuyoruz, sonra editör arkadaş üzerine çalışıyor. Sonra Selahattin’e gönderiyoruz.
Aralarında en çarpıcı öykü bence kitaba adını veren öykü, DAD. Polisiye tadı var, kahramanı kadın, bir tür kadınların toplumsal talep meselesini konu ediniyor. Adaleti farklı araçlarla arıyor. Kimi dönem şiddete başvuruyor. Adalet olmadığı vakit başka araçlara başvuruyor. Ben, okuyanların, bu öykü üzerine çok düşüneceğini sanıyorum.
Peki DAD’ın anlamı nedir?
“Aslında Dad Kürtçe’de, Zazaca’da adalet demek ama aynı zamanda birçok dilde anlamı var. Kısaca İngilizce’ye bakarsak ‘Baba’ diyebiliriz, beş altı dilde de farklı anlamları var. O anlamıyla da Dad hem bir isim hem Demirtaş’ın şimdiye kadar kitaplarında olduğu gibi Seher, Efsun, Leylan, Devran isim ama aynı zamanda ikinci bir anlamı var. Dad’ın da öyle. Bir isim ama aynı zamanda birden çok anlamı var. Bu anlamıyla da Demirtaş’ın kitaplarının isimleri kendine has bir özellik kazanmış oldu. Yazdıkları bir toplumsallık taşıdığı için ismiyle bütünleşiyor.
‘Seher’ aynı zamanda sabah yeli, ‘Leylan’ serap anlamına geliyor. ‘Efsun’ efsunlu olmak, ‘Devran’ da isim ama aynı zamanda dönem anlamına geliyor. Dad da farklı dillerde birden fazla anlam taşıyor.
Demirtaş’ın nasıl bir okur kitlesi var?
Ben Demirtaş okurunu merak ediyorum. Mesela beşinci kitap oldu, Selahattin Demirtaş’ı her kitapta yeni okur keşfediyor. Bunun da okuyanların merak uyandırdığı bir yazar için önemli bir şey olduğunu düşünüyorum. Yeni okurla buluşmak ve okurun kendi yazdıklarını merak etmesi, bence yazarlığının büyütmeye devam ediyor.
Demirtaş, yalnız siyasetçi değil aynı zamanda cezaevinde bir yazar da. Altı kitabın sonunda bunu herkes kabul etmek zorunda ama Türkiye hapishanelerde dönem dönem böyle yazarlar üretiyor tabii.
“Düriye’min güğümleri“
Kitaptaki sekizinci öykü olan “Düriye’min güğümleri”nde, memuriyetten emekli, 59 yaşında dedektifliğe soyunan birinin memuriyette aldığı rüşvetlerle neler yaptığı, seçimler öncesinde kendine bir yol çizmeye çalışırken neler olduğu ve dedektif olmaya nasıl karar verdiği anlatılıyor. Sekiz sayfalık bu kısa öyküde yer alan kıssadan hisse bir bölüm şöyle:
“Önümüzdeki seçime kadar birkaç iş daha çevirip son voliyi de vurarak bütün parayla birlikte İbiza’ya kaçmayı, oradan Nezahat şıllığına eğlenceli fotoğraflar atmayı planlıyordum. Bu iktidar seçimde gidici, seçim öncesi kapağı yurtdışına atmakta fayda var diye ben de herkes gibi planımı yapmıştım. Yeni gelecek hükümetle rüşvet düzeninin yerleşmesi bir-iki yılı alır, o zamana kadar güvenli bir yerde beklemek lazım.
Yavaş yavaş kaçış hazırlıkları yaparken üç ay önce, işte o düğüne gideceğimiz gece, Nezahat şıllığının çıkardığı hırı fırsat bilerek evi terk ettim. Böylece kaçmadan önce Nezahat’tan da ayrılmış olacaktım. Sonra tek celsede boşanma, arkasından da ver elini İbiza!”