Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Nobel ödüllü Fransız yazar Annie Ernaux İstanbul’da: “Edebiyat ve sanat topluma bir bakış sunar, siyasetten kaçınmaz”

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen 42. İstanbul Film Festivali, 2022 Nobel Edebiyat Ödülü’nün sahibi Fransız yazar ve yönetmen Annie Ernaux’yu ağırlıyor. Ernaux, kendisinin yazdığı ve oğlu David Ernaux-Briot ile birlikte yönettiği Super-8 Yılları adlı belgesel filmin gösterimi için festivalin konuğu olarak İstanbul’da.

42. İstanbul Film Festivali’nde gösterilecek Super-8 Yılları belgeseli, Annie Ernaux’nun yazarlığa adım atmadan önce çekilmiş 8 mm hatıra filmlerini bir araya getiriyor. Ernaux’nun, oğlu David Ernaux-Briot ile birlikte yönettiği belgesel, Fransız Kültür Merkezi ile Fransa Büyükelçiliği ve Unifrance’ın katkılarıyla festival kapsamında Belgesel Kuşağı’nda gösteriliyor.

Annie Ernaux ve oğlu David Ernaux-Briot bugün (14 Nisan) İstanbul-Beyoğlu Taksim’deki The Marmara Hotel’de yer alan Opera Salonu’nda düzenlenen basın toplantısında gazetecilerle bir araya geldi. Basın toplantısının moderatörlüğünü, yazarın Türkiye’deki kitaplarının yayıncısı Can Yayınları’ndan editör Şirin Etik üstlendi.

Toplantının ilgi odağı olan Annie Ernaux, edebiyat başta olmak üzere sinema, sanat, siyaset ve İstanbul üzerine soruları yanıtlarken, David Ernoux-Briot toplantının sonlarına doğru mikrofonu eline aldı ve Super-8 Yılları filmine dair detayları anlattı.

“Yazın insanları bilinçlendirmek için bir araçtır”

Annie Ernaux, edebi anlatımında metaforlardan kaçınıp gerçeği olduğu gibi ortaya koyarak yazmaya çalıştığını söyledi ve yazarlığıyla ilgili merak edilenleri şöyle anlattı:

“Yazmaya başlarken nereye ilerleyeceğimi bilmiyordum. Edebiyat bir süreçtir. Bu süreç her yönüyle belli olma, zaman içinde evrilir. O yüzden uzun süreler içinde yazarım. Yazdıktan sonra dururum ve ‘Yazdıklarım benim hissettiklerimi yansıtıyor mu?’ diye düşünürüm. Nobel Edebiyat Ödülü’nü öne çıkararak değil, bu şekilde yazmaya devam etmeyi düşünüyorum. Edebiyatımda siyasiyim. Edebiyat ve sanat topluma bir bakış sunar, siyasetten kaçınmaz. Dolayısıyla bütün yazınlar siyasidir. Sanat ve edebiyatın sosyal yapıları değiştirmede katkısı çok düşük tutulması gereken bir umuttur. Edebiyatın asıl amacı daha önce üzerinde düşünmediğimiz konular üzerine bilinç yaratmaktır. Yazın insanları bilinçlendirmek için bir araçtır.”

Fransız yazar ve yönetmen Annie Ernaux (solda) ve Can Yayınları editörü Şirin Etik.

“Kadınlar edebiyat alanında hâlâ tam anlamıyla meşru görülmüyor”

Ernaux, Türkiye’de yaklaşmakta olan seçimlerle ilgili görüşünü merak eden gazetecilere, “Ben buraya siyasete yön vermeye gelmedim. Yaklaşmakta olan seçim sürecinde toplumca birçok duygu ortak yaşanıyor” yanıtını verdi.

Kadınların edebiyattaki konumundan bahseden Ernaux, “Nobel Edebiyat Ödülü’nü aldığım zaman Fransa’da öfke rüzgârı esti. O zamana kadar Fransa’da Nobel Edebiyat Ödülü alan kadın yazar yoktu. Kadınlar edebiyat alanında hâlâ tam anlamıyla meşru görülmüyor” diye konuştu.

Super-8 Yılları filmiyle kitaplarında yazmadığı şeyleri aktarma isteğinin olduğunu söyleyen Ernaux, “Kitaplarımda, ilk yayımlanan kitabımı nasıl yazmaya başladığımı anlatmamıştım. Bu filmle birlikte bir yandan aile içi durumumu da anlatabildim” dedi.

Ernaux, filmde kendi evliliğinde kırılmalar yaşanan dönemi anlatan bölüme gönderme yaparak henüz Türkçeye çevrilmemiş olan La Femme gelée (Donmuş Kadın) romanında bir kadının içinden geçtiği yolculuğu ve evliliğindeki kırılmayı anlattığını belirterek, “Önemli olan birtakım şeyleri yapabilmek, yapamıyorsanız da neden yapamadığınızı sorgulamak. Filmde tüm bu süreçleri kendime sorduğum yıllardan kesitler var” diye konuştu.

“Annem bir nevi bu filmin senaristi”

Annie Ernaux filmin fikrinin David Ernaux-Briot’dan çıktığını söyleyerek mikrofonu filmin yapım sürecini anlatması için oğluna uzattı.

Ernaux-Briot filmin yapım sürecini ve senaryonun nasıl ortaya çıktığını şöyle anlattı:

“Film rulolarını izledikten sonra annemden bir metin yazmasını istedim. Filmler üzerine 5-6 saatlik araştırma ve gözlem sonrasında annem metni yazmaya başladı. Anneme bir zaman sınırı veya spesifik talimatlar vermedim. Annem bir tanıklık sesi olarak algılayabileceğimiz yazıyı salgın dönemindeki kapanmada yazmaya başladı. Annemle sadece metinlerle ilgili fikir alışverişi yaptık, kendisi hiçbir zaman kurguya girmedi. Dolayısıyla annem bir nevi bu filmin senaristi diyebiliriz.”

Annie Ernaux ise filmin yapım süreciyle ilgili şöyle konuştu:

“Filmleri yavaş yavaş notlar alarak izliyordum. Bir aşamadan sonra görüntülere bakmadan yazmaya devam ettim. Yıllar sonra baktığımda görüntülerin bende bıraktığı düşünceler üzerine yazdım. Ailemi anlatırken diğer taraftan da toplumsal açıdan yaşananları da anlattım. Aileler tarihin bir parçasını oluştururlar.”

“Bu şehirde özgürlük hissi hakim”

İstanbul’a dair düşüncelerini de paylaşan Annie Ernaux, “Bir ülkeyi tanıyabilmem için o ülke üzerine okumam, yayınlara, filmlere bakmam gerekiyor. Dolayısıyla İstanbul ile ilgili hissettiklerimi söyleyebilirim ancak. İstanbul bütün dünyayı içinde barındıran bir şehir. Bu şehirde özgürlük hissi hakim” dedi.

David Ernaux-Briot ise “İstanbul, içinde çok büyük bir enerji barındıran, genç nüfusa sahip bir şehir. Önü çok açık bir geleceği olduğunu düşünüyorum” diye konuştu.

Ernaux, konuşmasını “Edebiyat hayata ne kadar yaklaşırsa o kadar edebiyat olur” sözleriyle bitirdi.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.