Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

“The Case of the Golden Idol” incelemesi ve bulmaca oyunlarına saygı duruşu

Bulmaca oyunları her zaman küçümsenmiş, kolay versiyonlarıyla kıyaslama yapılmıştır. Ancak bulmaca oyunlarının içinde keşfedilmeyi bekleyen cevherler var. Onlara geçmeden önce Wordle ve Digits gibi oyunlar ile son dönemde popülerliği yükselen bulmaca türüyle karşı karşıya olduğumuzu unutmayalım.

Video oyunları tarafında ise arada sırada da olsa bu türün güzel örneklerini görebiliyoruz. 

Örneğin son zamanlarda özellikle  “Papers, Please” ile tanıdığımız Lucas Pope tarafından geliştirilen “Return of the Obra Dinn”, Obsidian Entertainment’ın geliştirdiği “Pentiment”, White Paper Games’in çok bilinmeyen oyunları “Ether One”, “The Occupation”, “Conway: Disappearance at Dahlia View” ve belirli ölçüde Frogwares’in yeniden canlandırdığı Sherlock Holmes serisindeki oyunlar bunlara örnek olarak akla geliyor. Benimse bu yazıda değinmek istediğim ve özellikle türün en iyi damıtılmış örneklerinden biri olduğunu düşündüğüm oyun, 2022’de çıkışını yapan Color Gray Games’in ilk oyunu “The Case of the Golden Idol”. Bu oyun hakkında birkaç söz etmeden önce şunu da eklemek gerek: Oyunun mayıs ayında indirilebilir içeriği “Golden Idol Mysteries: The Spider of Lanka” çıktı ve oynadıktan sonra onu da incelemek istiyorum.

Peki bu türden oyunlarla değinmek istediğim nedir ve Wordle nereden çıktı?

Wordle’ı incelemeden önce aslında 1970’te Mordecai Meirowitz tarafından geliştirilen “Mastermind” oyununu ele almak lazım. Bu oyun iki kişi tarafından oynanan bir masa oyunu. 

Altı farklı renkli toptan dört tanesini (aynı veya farklı) seçerek bir kişi öncelikle kodu belirliyor ve ardından diğer oyuncu kendince dörtlü bir dizi seçerek bu pozisyonlara gelmesi gereken topları tahmin etmeye çalışıyor. Örnekle daha iyi ifade edebiliriz sanırım: Birinci oyuncu “mavi, kırmızı, kırmızı, yeşil” şeklinde bir kod uydurmuş olsun, ikinci oyuncu elinde koda dair bir bilgi olmadan “siyah, kırmızı, yeşil, beyaz” tahmininde bulunuyor diyelim. 

Oyunun kurallarınca bu durumda ikinci oyuncuya bir geri bildirim veriliyor. Doğru noktadaki doğru renk “siyah”, yanlış noktadaki doğru renk “beyaz” olarak birinci oyuncu tarafından bildiriliyor ancak hangi renk veya hangi pozisyon doğru bu açık edilmiyor.  Böylece bir tur bitiyor ve ikinci oyuncu elindeki yeni bilgilerle tahminlerde bulunarak 8 – 12 turda doğru koda ulaşmaya çalışıyor.

Wordle ise en fazla altı tahminde beş harfli kelimeler kullanarak günün kelimesini bulmanızı istiyor ve yanlış harfleri siyah, yanlış yerdeki doğru harfleri turuncu ve doğru yerdeki harfleri de yeşil olarak göstererek her tahmininizde size geri bildirim veriyor. Josh Wardle tarafından geliştirilen oyun 2021 yılında web tabanlı olarak yayınlandı ve inanılmaz bir hızla İngilizce konuşan toplumlarda yükselişe geçmesiyle farklı dillerdeki versiyonları ve coğrafi tahminlerin yapıldığı alternatif versiyonları gibi birçok derivasyonu geliştirildi. Tabii ki bu kadar sükse yapan bir komoditeyi kimse boşta bırakmadı ve 2022’de New York Times Company oyunun haklarını satın alarak kendi bulmaca portföyüne kattı. 

İşte Mastermind ve Wordle’da kullanılan, hekimlerin tanı koyma algoritmalarından tutun, tüm dedektiflik kurgularında da baskın olarak yer eden akıl yürütmenin mantıkta da bir adı var: “Abductive reasoning”. 

“Abductive reasoning”, tümdengelim ve tümevarım

Bu terminoloji için “hepten gelimsel çıkarım” gibi farklı çeviriler kullanılsa da tam olarak neyi ifade ettiğini karşılayamadığını düşünüyorum ve bence biraz açıklama gerektiriyor. Klasik tümdengelim (deductive reasoning), genel özelliklerden yola çıkarak özel ve kesin sonuçlara varma yöntemidir. En sık kullanılan örneğine bakacak olursak:

“Tüm insanlar ölümlüdür.”
“Sokrates bir insandır.”

O halde tümdengelim ile varılacak sonuç: “Sokrates ölümlüdür.”

Tümevarıma (inductive reasoning) bakacak olursak bu akıl yürütmede bizi tam tersi bir durum karşılamaktadır. Belirli gözlemlerden yola çıkılarak yapılan bir genellemeden bahsetmekteyiz. Aynı örneğe bakarsak:

“Sokrates ölümlüdür.”

“Sokrates bir insandır.”

Buradan yapılacak tümevarım bize “Tüm insanlar ölümlüdür” sonucunu verecektir. Bu örnek özelinde doğru olsa da bu tarz genellemeler her zaman doğru olmayabilmekte ve test edilip elenmesi gereken sonuçlar ortaya koymaktadır.

Tümevarımla ulaşılan sonuçların test edilmesi ve elenmesi tümdengelimin bize verdiği kesin yargılarla yapılabilmektedir. Esasında bu iki yöntemin birleştirilmesiyle en muhtemel sonucun tahmin edilmesi bizim için hepten gelimsel düşünceyi (abductive reasoning) ortaya çıkarır. Bu sefer Sokrates örneğini “abductive reasoning” ile çalıştırırsak,

“Tüm insanlar ölümlüdür.”

“Sokrates ölümlüdür.” 

Kesin olmayan ama eldeki verilere dayanarak yapılabilecek en muhtemel tahmin: “Sokrates insandır.”

Bir hekim hastasının belirtileri, bulguları, hikayesine ve döneme, cinsiyete, ırka, bölgeye dair istatistiklere dayanarak en uygun görünen hastalıkları listeye sokar ve en muhtemel tanıya yönelik testleri öncelikler. Testlerin sonuçlarına göre ya ilk sırada düşünülen tanı doğrudur ya da yanlışlanmıştır ve sıradaki diğer tanı daha muhtemel hale gelir. 

Burada kullanılan tanıya götüren algoritma bana kalırsa hepten gelimsel çıkarımın en iyi örneklerinden biri. Aslında bilimsel düşünce üretiminin en kritik noktası da bunun gibi yanlışlanabilir hipotezler üretmek ve testlere tutup buna göre hipotezleri yeniden gözden geçirmektir. 

Wordle’ı incelediğimizde bu akıl yürütmelerle bir izomorfizm gösterdiğini görebiliyoruz. 

Her girdi ilgili dilde anlamlı bir kelime olmalı, bu bizim tümdengelimsel kısıtlayıcı unsurumuz. O dilde en sık kullanılan sesli harflerin tahminlerde yer almasına özen göstermek de istatistiksel bilgiden yola çıkarak yaptığımız en muhtemele yaklaşma, yani hepten gelimsel çıkarım uyguladığımız kısım. Benzerlikler yazının devamında bahsedeceğim video oyunlarında da kurulabiliyor, özellikle The Case of the Golden Idol benim gözümde Wordle’ı andıran bir yapıya da sahip.

Gelelim asıl konuya…

İlk olarak “Return of the Obra Dinn”e bakmalıyız çünkü bu oyun ile tür olarak bir patlama yaşandı ve birçok bağımsız yapımcıyı benzer oyunlar geliştirmeye itti, neticede “The Case of the Golden Idol” da bunlardan biri.

Return of the Obra Dinn ne anlatıyor?

Ticaret gemisi “Obra Dinn” denize çıkmasının ardından altı ay geçince beklenen randevu noktası olan Ümit Burnu’nda yoktur ve kayıp varsayılır. Aradan dört yıl geçer ve yer yer parçalanmış, yelkenleri zarar görmüş bir gemi, görünürde hiçbir mürettebatı olmadan Falmouth Limanı’nda esrarengiz bir şekilde belirir, o da nesi! Bu “Obra Dinn”in ta kendisidir! Sizin göreviniz ise sigorta firmasının bir soruşturmacısı olarak bu gemiye neler olduğunu, zararı ve kayıpları araştırıp firmaya bir rapor çıkarmak.

Oyun şöyle ilerliyor:

Elinizde bir defter ve de mistik bir cep saati var. Defterin nihai raporunuzla doldurulması gerek. Defterin içerisinde halihazırda tüm mürettebatı içeren bir fotoğraf ve bir isim listesi yer alıyor. Oyun içerisinde yapmanız gereken şey bahsettiğim mistik cep saatiyle belirli sabit anılara yolculuk etmek, bu esnadaki sesleri ve olayları inceleyip görseldeki kişilerle isimleri eşleştirmek ve başlarına neler geldiğini tespit etmek. Bunu yaparken deneme yanılmaya başvurmanız, en olası seçenekleri geçici olarak girdilerinize eklemeniz ve ilerleyen anılarda bunları teyit etmeniz lazım. 

Geminin başına neler neler gelmiş bunları görüyorsunuz ve bazı anlarda şaşkınlığınızı tutamayıp basıyorsunuz “vay canına”yı. Oyunda ilerlerken doğru isim, doğru kişi, doğru kader eşleştirmesini yaptığınız üç kişiyi girdiğinizde bu doğru bilgiler kilitleniyor, böylece neyse ki tahminlerinizi teyit edip yolunuza devam edebiliyorsunuz. Yine de tüm 58 girdiyi doğru girmeye çalışıp herhangi bir doğrulama görmediğiniz bir alternatif mod da eğlenceli olabilirdi.

Yaklaşık altı saatte oyunu bitirdiğimi hatırlıyorum, oyun ne kadar doğru bilgi girebildiğinize göre size üç farklı son sunuyor. Oyunu mutlaka denemenizi ve bulmacalara bir sevdanız varsa kulaklığı takıp kağıt kalemi alıp başına oturmanızı tavsiye ederim.

The Case of the Golden Idol

Oyun dünyasında neredeyse her sene gerçekleştiğini düşündüğüm bir fenomen var. Yıllardır beklenen, inanılmaz popular ve büyük bütçeli bir oyun geliyor ve yıla damgasını vurup, ortalığı kasıp kavurup ödülleri temizleyip seneyi bitiriyor. Ertesi sene oyunsuzluktan biraz geri dönüp “Yahu ne vardı, ne yoktu, ne oynasam?” diye yakın zamanda çıkan oyunlara bakıldığında bazı oyunlar sizi şaşırtıp “Nasıl da gözden kaçmış?” dedirtiyor. 

Geçen yıllarda bu durum özellikle “Outer Wilds” için olmuştu (kendisi favori oyunum olmakla birlikte bence açık ara en iyi keşif/bulmaca oyunudur). 2020’yi hatırlayalım, en azından çıkan oyunları hatırlayalım. Cyberpunk 2077, The Last of Us Part II, Ghost of Tsushima, Doom Eternal, Assassin’s Creed Valhalla, Half Life Alyx derken kimse Outer Wilds’ı görmedi bile. Ancak aylar geçince “bahar temizliği sonrası bulunanlar” (evet, fenomeni böyle adlandırdım) arasında ismi duyulmaya başlandı.

2022 için Elden Ring dillerden düşmedi ve benim de yaklaşık 100 saatimi yatırdığım bir oyun oldu. Bahar temizliğini yapıp çıkan oyunlara dönünceyse pırıl pırıl bir cevher olan The Case of the Golden Idol’ı buldum.

Temelde;

Bu oyunda bir 18. yüzyıl dedektifi olarak 50 yıllık süre içerisinde gelişen cinayetler ve birçok olayı çözmeye çalışıyorsunuz. Entrikaların içinde onlarca kişi ve birçok kuruluş var. Olaylar ve kişiler arasındaki bağlantıları çözmeniz arka plandaki tarikat işlerinin neler olduğunu bulmanız ve altta yatan büyük gizemi açığa çıkarmanız gerek. Elinizdeyse öfkeyle yazılan tehdit mektupları, birilerinin sağda solda unuttuğu eşyalar ve kimi zaman kişilerin beyanları var. 

Oyunun mekanikleriyse sizden şunları istiyor, her vakada size sunulan verileri toplayın, olayın özünü anlayın veya tahmin edin ve boşluklarla verilmiş paragrafı gerçek bilgilerle doldurun. Bu paragraflarda da bir anlamda size sunulan bazı ipuçları olabiliyor ve “_____ ______ sabah saatlerinde _____ ile _____ _____ öldürdü.” formlarında oluyorlar. Yani anlaşılacağı üzere “ İsim 1 Soyad 1 sabah saatlerinde Cisim X ile İsim 2 Soyad 2’yi öldürdü”. Bunları çözmek için kutuları oyunun size verdiği genelde 30-40 civarında olan kelimelerle dolduruyorsunuz. Bu kelimeler özel isimler, sıfatlar, eylemler olarak yer alıyor ve çoğunlukla her kelime kullanılmadığı için rastgele deneyerek değil bilgiyle sonuca ulaşmanız gerekiyor.

Aslında anlaşılacağı üzere temel konsept Wordle’dakine oldukça benziyor, tabii ki burada olayla ilişkili bilgileri uygulayıp en yakın tahminleri yapmalı ve doğru sonuçlara ulaşmanız gerekiyor.

Sanat tarzı oldukça güzel, 90’ların point-and-click “old school” oyunlarını andırıyor ve özellikle size sunulan vaka görsellerinin bir GIF halinde verilmesi olayları daha canlı kılmada faydalı olup kendine has bir tarz oluşturmuş. Kimi zaman komik mimikler, acayip acayip görsellikler beni hep oyuna karşı ilgili tutmaya yaradı.

Özellikle güzel paketlenmiş kurgunun en son noktaya kadar bazı kısımlarının tam olarak açığa çıkmaması bence yapımcıların takdir edilmesi gereken yanlarından biri, tüm taşlar oturup daha oyun size açıklamayı göstermeden 15-20 dakika önce “Ahaaa! En baştan beri bu böyleymiş…” dediğiniz anlar eşsiz ve paha biçilemez.

Sonuçta:

Oyunlardaki bu eşsiz anların şahsen artmasını istiyorum. Böyle oyunlar geliştirmek için yüzlerce insanı çalıştırmak gerekmiyor, dahiyane kodlama bilgisine, süper bir bütçeye ve yüksek grafiklere ihtiyacınız yok. Yerli yapımcıların da bu türlere göz atıp dersler çıkarması ve daha çok bulmaca oyunu görmek dileğiyle, farklı kılmak için tek gereken biraz özgünlük ve iyi bir kurgu.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.