Outlast belki de en sevdiğim oyun serilerinden biri. Korku unsurunun hayatta kalmanın gerisinde kaldığı ve gerilim dolu anlar yaşatan Outlast’in önceki oyunlarına kıyasla The Outlast Trials oldukça “yavan” kalıyor. Özetle oldukça yavan ve sıkan yanları var. Peki neden böyle oldu?

Girişte de belirttiğim gibi yıllar önce ilk oyunu çıktığında oynadığım Outlast her yeni macerasıyla beni içine alan bir seri oldu. Sunduğu rahatsız edici evrene, güçlü ve akıcı hikayeler de eklenince Red Barrels imzalı oyun serisinin neredeyse çıkan her oyununu bir şekilde oynama fırsatı buldum ya da o fırsatı kendime yaratmaya çalıştım. Yeni bir Outlast oyunu geleceğini duyduğum ilk andan itibaren çıkan haberleri ve dedikoduları da heyecanla takip ettim, yayınlanan videoları izledim. Erken erişime açıldığı gün oynamaya başladığım oyun “o heyecanımı” dindirmedi. 28 Ekim – 1 Kasım 2022 tarihleri arasında sunulan oyun, 18 Mayıs 2023 tarihinde erken erişime açıldı, daha sonra 5 Mart 2024 tarihinde ise tam sürüm olarak yayınlandı.
Oyun erken erişimdeyken, tek olarak görevleri yapmanın yanı sıra, ekip arkadaşlarıyla oyunun hikayesini deneyimledim. Oyun aşama atladıkça zorlaşan bir yapıya sahip, evet, bunu anlayabiliyorum ancak olumlu yanlar olumsuzlar altında ezilmeye başladı. Toplamda 15,4 saat oynadığım oyunun en can sıkan yanlarından biri oyuna giriş yapınca oyun görevine girmek için 10 dakikadan fazla zaman harcamak oldu. Nasıl 10 dakika harcanıyor dediğinizi duyar gibiyim, şöyle ki oyuna giriş yapıyorsunuz, oyunu daha önce oynadığım için ve sinematik ekranı geçtiğimden bu kısmı dahil etmiyorum. Oyuna girdiniz ve görev seçerek oyuna başlıyorsunuz. Öncelikle bir kapsüle giriyor, ara bir bölgeye geçiyor, daha sonra tekrar kapsülde sinematik sanrılar gördüğünüz bir ekrana geçiyorsunuz ve tekrar kapsülden oyunun sunduğu alana geçiyorsunuz. Bu kendini o kadar tekrarlayan bir süreç ki bir noktadan sonra can sıkan bir yan oluyor.
Bu kadar zorlu (!) aşama geçildi ancak görevler o kadar dengesiz ve zor ki ekip arkadaşsız oynuyorsanız bir görevi atlamak için en az 50 dakikanızı harcamanız gerekiyor. İlk ana görevlerin alt görevleri biraz daha kolayken, ikinci ana göreve yaklaştıkça zorluk seviyesi birden katlanıyor ve zorlaşıyor, neye uğradığınızı şaşırıyorsunuz. Bazı görevler ise ekip arkadaşları olmadan geçilmiyor. Erken erişimde yaşadığım bu sorun tam sürümde biraz olsa çözülmüştü ancak giriş ekranında ya da ölünüp tekrar deney tesisine döndüğünüzdeki o uzun süreç kırpılmadığı gibi son girdiğimde biraz daha uzadığını fark ettim. Outlast serisinin uzun süredir hayranları Trials’ta etrafa dağılmış gizli belgeler ve arada sırada bazı bilgiler toplasalar da kesinlikle akan ve önceki serilere benzeyen düzgün bir hikaye yok; sadece akışta olan bir olay gibi oynuyorsunuz.
Oyunda düşman çeşitliliğini zayıf buldum özellikle önceki oyunlara kıyasla hep aynı düşmanlar aynı şekilde, bazen üzerinize bardaktan boşanırcasına dökülüyor adeta. Adım atmak imkansız oluyor. Görevlerin bazıları ise çok sıkıcı. Serinin akılda kalan psikopatlardan oluşan dikkate değer listesi olsa da Outlast Trials’ta Mother Gooseberry, Leland Coyle ve Prescott Whitehorn gibi korkunç olmaktan uzak sinir bozucu karakterler var. Hep aynı replikleri söylüyorlar ve farklı aşama ve görevlerde karşınıza
çıkıyorlar.
Peki bu oyunun hiç mi güzel yanı yok? Neden oyun Steam’de 10 üzerinden 9 ya da IGN 10 üzerinden 7 verilmiş? Bunun cevabını bilemiyorum ancak benim için de 5 ile 6 arasında gidip geliyor. Bu yukarıda saydıklarım olmasaydı oyun benim için 10 üzerinden 10’du. Ancak aradığım, Outlast serisinde sevdiğim yanlar kırpılmıştı son oyunda.
Gelelim, güzel yaptığı şeylere. Elbette en son teknolojiler kullanıldığı için görüntü kalitesi, mekan ve karakter tasarımı oldukça iyi özellikle ilk Outlast’e göre. Bunun dışında görevlerde başarımlar elde ettikçe bazı yetenekleri geliştiriyor, tesisten çıkmak için bilet topluyorsunuz. Bu da sevdiğim yanlardan biri oldu.
Karakterinizi kendiniz oluşturabildiğiniz gibi kıyafetlerini, kaldığı odasını ya da diğer pek çok şeyi özelleştirmek mümkün oluyor. Oyunda ilerledikçe kazanılan bir para birimi olduğu gibi aynı zamanda gerçek parayla satın alınan eşyalar da bulunuyor. Ancak parayla satın aldığınız eşyalar size yetenek ya da avantaj kazandırmıyor yalnızca görüntü için alınıyor. Ekip arkadaşlarıyla oynama olayı ise baya iyi. Yani hayatta kalma ve gerilim oyunlarını arkadaşlarla deneyimlemek keyifli oluyor ancak bu imkanı sunan çok oyun yok. Yine de bu harika dinamik o kadar tekrara düşüyor ki sunulan bu çoklu oynama özelliğinin esprisi kayboluyor.
Oyunu en son 10 Mart’ta 1 buçuk saatten fazla oynadım ancak keyif alamadığım gibi sinirlerim bozularak kapattım. Çünkü ilerlediğim bölümü tek oynayarak geçmem mümkün değilmiş gibiydi. Söylemeden geçmeyeyim siz ve en fazla üç arkadaşınız oyuna dahil olabiliyor. Oyunda bir dizi bulmaca var -çok zorlamıyor- ancak bu bulmacaları çözerken, Outlast serilerinde artık klasikleşen bir şekilde yatak altlarına ve giyse dolaplarına saklanmanız gerekiyor. Silahsız oynadığınız bu hayatta kalma oyunu aslında önceki serilere çok bağlı ve beklenti içinde değilseniz tatmin edebilir. Ancak benim gibi favori oyunlarınız arasındaysa sizi tatmin etmeyebilir.
The Outlast Trials, gerçekten eğlenceli ve benzersiz birçok oyunculu korku oyunu ancak bulunan beş aşamanın her biri, korku öğeleri taşısa da defalarca yeniden kullanılan düşmanlar banal hale getiriyor ve güçlü bir hikayesinin olmaması oyunu “oyna ve bir daha aklına getirme” noktasına getiriyor.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.